Gelişmiş Arama
Ziyaret
7493
Güncellenme Tarihi: 2010/08/08
Soru Özeti
İkili ağ pazarlamacılığı sistemi hakkında İslam’ın görüşü nedir?
Soru
Belirlenmiş usuller esasınca olması ve hiçbir zarar etmemeleri şartıyla fertlerin ikili ve hiyerarşik türden elektronik ticarette bulunması hakkında İslam dininin görüşü nedir? Eğer cevabınız yine piramit sistemlere matufsa, dünyada yaygın olan bu yeni tarz ticareti piramit sistemleriyle mukayese etme nedeninizi ne olur belirtiniz?
Kısa Cevap

Elektronik ticaret tanımlandığı üzere müşterinin gerçek eşya yahut bir takım servisleri vasıtasızca internet aracılığıyla satın almasından ibaret olan ticarete denmektedir. Bu tür ticaret elektronik, sade ve ulaşılması hızlı olması cihetiyle hiçbir sakınca taşımaz. Bu, İslamî Şura Meclisi’nde tasvip edilmiş ve Anayasa Koruyucular Konseyi’nin onayını almıştır. Şu an icra açısından (kanunda beyan edildiği şekliyle) İran İslam Cumhuriyeti’nde hiçbir problem taşımamaktadır. Kendi ifadelerine göre ağ pazarlamacılığına matuf olan İkili sistem şirketleri, bu şirketlerle ilgili kanunlarda belirtilen şeylere mutabık olarak gerçek değerleriyle gerçek eşyaları pazarlama doğrultusunda faaliyet yürütürlerse, faaliyetlerinin bir sakıncası yoktur. Ama bu şirketlerin faaliyetlerinin çoğu gerçek dışı eşyaları yahut gerçek dışı değerleriyle gerçek eşyaları piyasaya sürme doğrultusunda bulunması ve başka bir ifadeyle bu sistem ve şirketler neticede milyarlarca dolar sermayeyi ülkeden çıkaran bazı suçlu işletmelerin kar eksenli faaliyetleri için salt bir kamuflaj olması nedeniyle onlar bünyesinde faaliyet yürütmek ve onlara üye olmak sakınca taşır.

Ayrıntılı Cevap

Eğer elektronik ticaretin manası, ticarette internet teknolojinden istifade etmekse, iş hızı açısından çok iyi bir şeydir ve mukaddes İslam şeriatı ve İslam Cumhuriyeti kanunları bakımından da hiçbir sakıncası yoktur. Bunun kanunu 7.01.2004 tarihinde İslamî Şura Meclisi’nde tasvip edilmiş ve 14.01.2004 tarihinde de Anayasa Koruyucular Konseyi tarafından onaylanmıştır. Şu an icra açısından (kanunda beyan edildiği şekliyle) İran İslam Cumhuriyeti’nde hiçbir problem taşımamaktadır. Elektronik ticaretin dallarından biri sayılan ve asıl hedefi ürünü dağıtma halkasında gereksiz ticarî vasıtaları silmek ve ürünleri üreticiden tüketicinin eline tüketicinin yardımıyla ulaştırmak olan ağ pazarlamacılığı (Network Marketing), bir takım özellikler taşır. Bu özelliklerden en önemli sayılan bazıları şunlardır:

1- Ağ pazarlama şirketi uluslararası olmalı ve evrensel bir itibar taşımalıdır. Eğer özel bir bölge veya ülkeyle sınırlı olur veyahut sadece bir ülkenin kültürel ve sosyal özelliklerini taşırsa, iflas etmeye ve söz konusu bölgede mahsur kalmaya mahkûm olur.

2- Piyasaya sürülen ürünler ekranda görünür şekilde sunulmalıdır. Şirket, ürünü müşteriye hiçbir şart koşmaksızın en başta teslim etmelidir. Uzun vadede ve uzun vadeli taksitlerle ürünlerini piyasaya sürenler ağ pazarlamacıları değillerdir ve sadece bu ad altında büyük paraları cebe indirmeyi tasarlayanlardır.

3 Ürünlerin fiyatı; ilk kullanılan maddeler, üretim giderleri, şirketin masrafları ve ödenilen komisyonların miktar yüzdeliği esasınca oluşturulan evrensel standartlara göre tayin edilmelidir.[1] Muhtelif şirketler elektronik pazarlamacılığını hayata geçirmek için değişik projelerden yararlanmaktadırlar. Bu projelerden biri de ikili tanıtımlar aracılığıyla müşterilere komisyon vermektir. Bu projede fertler şirketin ürünleriyle dost ve tanışlarının aracılığıyla tanışıp onlardan birini satın alarak ağ pazarlamacılığına girerler. Her ferdin salahiyeti teyit edildikten sonra (Qualify olmak) şirket açısından aktif olması için iki ferdi ağa tanıtma görevi taşır. Bu şekilde iki oranlı bir ölçekle piramit hiyerarşisi suretinde büyüme gösteren insanlardan oluşan bir ağ teşkil edilir. Şirket de ağın büyümesi karşılığında özel kanunlarına göre müşterilere komisyon verir. Bu kanunların bazıları şunlardır:

1- Eşitliksizlik Kanunu:

İkili sistemde komisyon almak, ferdin altındaki üye mecmuasının sayısına ek olarak onların eşit olmasına da bağlıdır; yani her komisyonu almak için fert belirli sayıda insanı (örneğin üç şahsı) sol alt mecmuası altına ve aynı sayıda insanı da sağ alt mecmuasına toplamalıdır. Üyelerin insanları ağa çekme kabiliyetleri farklı olduğundan birçok durumda böyle bir eşitlik sağlanamamaktadır. Neticede de iki tarafı altındaki farklı mecmualarda fert sayısına sahip olanlar, ortakların sayısına göre komisyonlarını alırlar ve ortak olmayan fertler karşılığında kendilerine bir komisyon ödenmez. Bundan dolayı, bu eşitsizliğin ikili sistemli şirketlerin gelir elde etmedeki önemli kaynaklarından sayıldığı açıktır.

2- Gelir Sınırı Kanunu:

Bir ferdin altındaki mecmuanın yüksek bir sınıra kadar genişlemesiyle, bu mecmuanın yükselerek genişleyeceği ve şirketin katılımı sağlanan yeni fertler karşılığında sonsuza dek sürekli olarak belirli zaman aralıklarıyla yükselen trendle ferde komisyon vermekle sorumlu olduğu hususunda takriben mutmain olunabilir. Ama büyük ve gelişen alt mecmualarıyla başarılı fertlerin her zaman aralığındaki komisyon sayısı, çok büyük bir sayıya tekabül edeceğinden, ikili sistemde her zaman aralığında fert için bir gelir sınırı tayin edilir. Bu, bir ferde ödenebilecek maksimum miktar sayılır. Bu; plan, Max Out veya Flush Out Kanunu olarak adlandırılır. Bunun manası şudur: Normalde günlük yahut haftalık olan her zaman aralığındaki ferdin alt mecmuasındaki ek şahısların komisyonu muhasebe edilmemekle kalmaz, sonraki zaman aralıklarına ait komisyonlar da hesaplanmaz ve gerçekte ödenmiş sayılır. Elbette gelir sınırı kanunu genellikle çok büyük alt mecmualara sahip fertler hakkında uygulanmaktadır. Ama netice itibariyle ikili sistemin ayrılmaz parçalarından sayılır.

3- Doyum:

İkili sistemler gibi hızlı gelişen sistemlerde bahse konu olan bir mesele de doyumdur. Gerçek anlamıyla doyum hiçbir zaman sağlanmaz. Ama ferdin arkadaş, tanış ve meslektaşlarının çoğunun ya söz konusu ağa üye oldukları ya da ağa üye olmaya muhalefet ettikleri bir zaman gelebilmektedir. Bu durumda ferdin alt mecmuasına yeni bir şahsın kazandırılması, daha çok bir çaba ve gerçekte daha fazla bir vakit harcamayı gerektirir. Dolayısıyla bu durumda, fertlerin çoğu çabalamaktan vazgeçer. Bu husus da sistemde eşitsizliğin artmasına neden olur; zira normal durumda mecmuayı eşit kılmak için kendi eşit olmayan durumunu sürdüren birçok fert bu durumda çabalamaktan el çeker ve kendi mecmuasını terk eder. Şirket de sadece sistemin eşit kısmının komisyonunu fertlere verir. Oysaki kalan fertlerinin faaliyetleri aracılığıyla ürünlerini satmaya devam eder. Hedefli program ile bir plandaki gelişme göstergesi nüfus gelişme göstergesinden sürekli az olması nedeniyle, gerçek anlamıyla doyum hiçbir zaman sağlanmaz ve bu sistemde eşitsizliğin artmasına sebep olur. Bu yolla da büyük bir kâr şirkete döner. Bu, kurucu ve taraftarlarınca açıklanan ikili ağ sisteminin iş yönteminin bir özetidir. Elbette bu kanunlar dışarıdaki şirketlerin yöntem tarzıyla yerden göğe dek fark etmektedir. Bu nedenle büyük taklit mercileri, böyle faaliyetleri caiz bilmemekte ve bu yöntemler yoluyla gelir elde etmeyi, yanlış yoldan mal yemenin (başkalarının malında haksızca harcamada bulunmak) örneklerinden saymaktadırlar.

Hz. Ayetullah Mekarim Şirazî bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Yanlış yoldan mal yemeden maksat, insanın olumlu bir faaliyet yapmaksızın havadan gelen malları mülk edinmesidir. Goldkuist ve benzerlerinde açıkça böyle bir durum gözükmektedir. İlk sıralarda yer alan fertler, önemli bir iş yapmaksızın, devasa bir servete sahip olmakta ve son sıralarda yer alan fertler ise aynı kumardaki gibi gerçek müflislerdir.” Böyle faaliyetlerde gerçek bir ticaret ve alım ve satım yoktur. Aksine bu faaliyetlerin gerçek mahiyeti; kumar, düzenbazlık, piyango ve yanlış yoldan mal yemeye benzeyen bir şeydir. Eğer bir ürün piyasaya sürülüyorsa, yukarıdaki meşru olmayan işlere kamuflaj olması içindir. Neticede gerçek ticaret gerçekleşmez. İkinci olarak, bir alım ve satım olsa dahi, rızayet (tarafların razı olması muamelenin doğruluğunun şartıdır) mevcut değildir; zira bu aldatıcı faaliyetlere giren kimseler, büyük kar elde etmeye tamah ederek gerçek fiyatının kaç katı üstünde ürün satın almaktadır. Bunlar bir kar elde etmeyeceklerini ve esasen ürünün ellerine ulaşmama imkânının olduğunu bilmeleri durumunda asla para ödemeye razı olmayacaklardır. Mezkûr şirketlerin maksatlarına ulaşmak için seçmiş oldukları şeyler, gerçekte halkın mallarından kötü istifade etmek için bir kamuflajdır. Bu, kaç kat fiyatı üzerinde olsa dahi gerçek bir muamele yapmak değildir.  Dolayısıyla müşteriler ilk başta yeni müşteri çekerek ek ücreti gideremeyeceklerini biliyorlarsa, asla böyle bir muameleye razı olmazlar. Bu nedenle paraları ilk sıradakilere verilen ve kendi büyük hasarını giderme gücü olmayan son sıradakiler, muameleye razı değildir.[2] Buna ek olarak, piramit sistemli şirketlerdeki (Goldkuist gibi) ülkeden büyük sermayenin çıkması gibi var olan başka problemler ikili sistem şirketlerin çalışmalarında da mevcuttur.

Daha fazla bilgi edinmek için şu kaynağa müracaat ediniz: 447. Soru (Site: 480), İndeks: İslam’ın Bakışında Ağ Pazarlamacılığı ve Piramit Şirketler.


[1] Richard Poe, Movc-ı Çarom.

[2] Aliyan Nejadî Dameğanî, Ebu’l-Kasım, 1343 – Bazaryabi Şebeke-i = (Network Marketing), Ya Külahberdari Mermuz, Telif-ı Ebu’l-Kasım Aliyan Nejadî. – Kum: Medresetü’l-İmam Ali b. Ebi Talib (a.s), 1384.

http:/www.Makaremshirazi.org/boks/persian/network/index.html

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar