Gelişmiş Arama
Ziyaret
9371
Güncellenme Tarihi: 2010/08/14
Soru Özeti
Neden Şiiler kendilerine Abdulhüseyin (Hüseyin’in kulu), Abdulali (Ali’nin kulu) vb. gibi isimler seçiyorlar? Oysa Allah buyuruyor: ‘Yanlız bana kulluk edin ve benim kulum olun.’
Soru
İnsan yalnızca Allah’ın kulu olabilir. Allah-u Teala buyuruyor: ‘Yanlız bana kulluk edin.’ Öyleyse neden Şiiler kendilerine Abdulhüseyin (Hüseyin’in kulu), Abdulali (Ali’nin kulu), Abduzzehra, Abdulimam gibi isimler seçiyorlar? Neden Masum İmamlar (a.s) çocuklarının isimlerini Abdulali, Abduzzehra koyuyorlardı? İmam Hüseyin (a.s) şehid olduktan sonra birine Abdulhüseyin, yani Hüseyin’in hizmetçisi demek doğru mudur? Yemek getiren, su getiren, hizmet eden kimseye hizmetçi denir. İmam Hüseyin’e (a.s) su götüren, yemek götüren, kabrinin başında abdest suyu hazırlayan birine İmam Hüseyin’in (a.s) hizmetçisi dememiz mantıklı mıdır?
Kısa Cevap

1- Kul (Abd) kelimesinin Arapçada bir kaç manası var: a) Tapınan, huzu ve itaat eden kimse, b) Köle ve memlük.

2- Masum İmamların (a.s) yüce makamları bazen Hüseyin’in abdi (kulu), Ali’nin abdi (kulu) manalarına gelen Abdulhüseyin, Abdulali vb. gibi isimlerin seçilmesine neden olmaktadır.

3- Hizmet yalnızca dünyanın günlük işlerinde olmaz, önemli ve değerli olan mevlanın yolunu ihya etmek ve onun izinden gitmektir. Zira onun cismi içimizde olmasa da ruhu canlıdır ve amellerimizi görmektedir.

4- Söz konusu yerlerde (Abdulhüseyin vb.) abd (kul) kelimesinin kullanılması yalnızca sevgi ve uygun olan hizmetleri yapma manalarında kullanılırsa caizdir. Abdulhüseyin gibi isimler kulluk ve tapınmak manasında kullanılırsa bu insanı şirke götürür ve insan Allah’ın gazabına uğrar.

5- Böyle isimler tarih kitaplarında gelmemiştir. Masum İmamlar daha çok Ali, Muhammed, Abdurrahman gibi isimlerin konulmasını tavsiye etmişlerdir.  

Ayrıntılı Cevap

1- Kul (Abd) kelimesinin Arapçada bir kaç manası var: a) Tapınan, huzu ve itaat eden kimse, b) Köle ve memlük.

2- Masum İmamların (a.s) yüce makamları bazen Hüseyin’in abdi (kulu), Ali’nin abdi (kulu) manalarına gelen Abdulhüseyin, Abdulali vb. gibi isimlerin seçilmesine neden olmaktadır.

3- Hizmet yalnızca dünyanın günlük işlerinde olmaz, önemli ve değerli olan mevlanın yolunu ihya etmek ve onun izinden gitmektir. Zira onun cismi içimizde olmasa da ruhu canlıdır ve amellerimizi görmektedir.

4- Söz konusu yerlerde (Abdulhüseyin vb.) abd (kul) kelimesinin kullanılması yalnızca sevgi ve uygun olan hizmetleri yapma manalarında kullanılırsa caizdir. Abdulhüseyin gibi isimler kulluk ve tapınmak manasında kullanılırsa bu insanı şirke götürür ve insan Allah’ın gazabına uğrar.

5- Böyle isimler tarih kitaplarında gelmemiştir. Masum İmamlar daha çok Ali, Muhammed, Abdurrahman gibi isimlerin konulmasını tavsiye etmişlerdir.  

 

 

 

Ayrıntılı Cevap

Kul (Abd) kelimesinin Arapçada bir kaç manası var: 1) Tapınan, ibdetçi, mabudunun karşısında ibadet ve itaat eden, zelil olan kimse, 2) Köle, memlük[1] (‘abid’ bir başka yerde hizmetçi manasına gelmiştir). Bu manaların ikiside Arapça’da yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Örneğin Arap edebiyatının en önemli kaynağı olan Kur’an’da her iki manada gelmiştir.

Birinci mana:

‘Ey insanlar, sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin...’[2]

‘Ben Allah'ın kuluyum, bana kitap vermiştir ...’[3]

Allah-u Teala bu ayetlerde, tapınmayı yalnızca kendisine özgü kılmıştır.

İkinci mana:

‘Allah bir örnek getirmiştir: Bir köle olsa ve hiçbir şeye gücü yetmese...’[4]

Bu ayette putların Allah’ın kudretinin karşısındaki zayıflığı, malı olan hep infak eden sahibinin karşısındaki kölenin güçsüzlük ve iradesizliğine benzetilmiştir.

Masum İmamların (a.s) azameti, Müslümanların (özellikle Şiaların) Onlara hep saygı göstermelerine, çeşitli şekillerde sevgi ve alakalarını ortaya koymalarına neden olmaktadır. Abduali, Abdulhüseyin veya onların Farsça karşılığı olan Ğulamali, Ğulamhüseyin vb. gibi isimlerin konulması ismet ve taharet ailesine karşı duyulan bu sevgi ve alakadan dolayıdır.

Masum İmamların (a.s) şehadetinden sonra böyle isimleri koymaktaki maksat ise şunlardır: Birincisi Onlara (a.s) kölelik ve hizmetçilik etmek Onların (a.s) sadece bu dünya yaşamlarıyla sınırlı değildir. Onları anmak demek yollarına değer vermek, ilke ve siretlerine sarılmak demektir. Kimi zaman bu şekilde hizmet etmek bir kölenin Onlar hayattayken yaptığı yardımdan daha değerli olabilir. İkincisi, Masum İmamlar dünyadan göçtüklerinde yalnızca cisimleri aramızdan ayrılır, ama yüce ruhları yine hazır ve nazırdır. Nitekim Onların ziyaretlerinde şöyle gelmiştir: ‘Ben şehadet veriyorum ki, sözümü duyuyorsun, selamımın cevabını veriyorsun.’[5] Öyleyse Onlar yokolmamışlar ki insanlarda bu kölelikten vazgeçsinler. Aksine onlar diridirler ve yaptıklarımızı görmekteler. Üçüncü olarak bir kişiye -ister hayatta olsun, ister olmasın- hizmet etmek onun misafirlerine, etrafındakilere ve ziyaretçilerine hizmet etmeyide peşinden getirmektedir. Buna göre Masum İmamların (a.s) ziyaretçilerine, misafirlerine çeşitli şekillerde hizmet edenler Onların kölesi olacaktır. Hatırlatmak gerekir ki, tapınmak, huzu ve itaat manasına gelen ubdiyyet (kulluk) yalnızca mülk ve melekutun sahibi, göklerin ve yerin yaratıcısı Allah-u Teala’nın karşısında doğrudur. Yukarıda getirdiğimiz ilk ayete (Ey İnsanlar...) dikkat edersek göreceğiz ki, tapınmaya ve ibadete layık olan kimse her şeyden önce bizi yaratmalıdır, sonra bizi eğitmelidir. Dolayısıyla söz konusu isimleri seçen kişinin hedefi abd’in birinci manası (tapınma) ise İslamın ve imanın dairesinden çıkar ve şirke düşer. öyleyse bir yerde töhmet ve suizana yol açma ihtimali varsa daha iyi olan ve Masum İmamların tavsiye ettiği isim ve lakaplar konulmalıdır. Örneğin bir rivayette İmam Sadık (a.s) (raviye hitaben) şöyle buyuruyor: ‘Çocuğuna, Allah’a kulluğu çağrıştıracak bir isim koy... Abdurrahman gibi.’[6] Yine rivayetlerde Muhammed adı tavsiye olunmuştur.[7] İmam Hüseyin (a.s) üç çocuğunun adını Ali koymuştur.[8]

Tarih ve rical kitaplarına baktığımızda Abdu’lala, Abdulmecid, Abdusselam vb. isimlerin çoklukla kullanıldığını göreceğiz.[9] Buna karşılık Abdulhüseyin ve benzeri isimlerin geçmişte adet olmadığını, rical kitaplarında gelmediğini görmekteyiz. Böyle isimler Masum ve pak İmamların yüce makamları anlaşılmaya başlanınca, özgürlük ortamı doğup, Onlara olan sevgiyi rahatça ortaya konmaya başlandıktan sonra gündeme gelmiştir.

Sonuç:

Yukarıda anlatılanlardan şu sonuca ulaşıyoruz: Abdulali, Abdurrıza vb. gibi isimler hizmete hazır olmak, Masum İmamlara (a.s) karşı ölümlerinden sonra bile duyulan sevgiyi ortaya koymak içindir. Böyle isimleri koymak şirkle itham olunmaya neden olmazsa sakıncası yoktur. Ama Masum İmamlarında tavsiyesi olan bunlardan daha güzel isimlerde konulabilir. Bahanecilere fırsat vermemek için bu isimlerden kaçınmak en güzelidir.


[1] -Birinci Mana: ‘Halk, Allah’ın kuluyla köle kulların arasında farka koymuştur.’ (Mekayis-il Lugat, c.4, s.205); ‘Onu bir bilir, ona hizmet eder, huzu eder, zelil olur ve itaat eder.’ (el-Müncid, s.486)

İkinci Manası: ‘Abd köle demektir.’ (Mekayis-il Lugat, c.4, s.205); ‘el-Memluk’ (el-Müncid, s.483);

‘Abd, hizmetçi demektir.’ (Mekayis-il Lugat, c.4, s.205; el-Müncid, s.483)

[2] -Bakara/21

[3]- Meryem/30

[4] - Nahl/75

[5] - İmam Rıza’nın (a.s) Ziyareti (Mefatih-ul Cinan)

[6] - Vesail-uş Şia, c.7, s.125

[7] - a.g.e

[8] - Ali Ekber, Ali Evsat ve Ali Asğar.

[9] - Mu’cem-us Sukat, c.9, s.254-356, 10 ve 11. Ciltlerde de devam etmektedir.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Neden felsefî ikinci makuller tür ve ayıraca sahip değildir? Mantıkî ikinci makuller de böyle midir?
    10086 İslam Felsefesi 2011/10/23
    Makul, felsefî bir terim olup zihne gelen şey anlamındadır ve hissedilenin yani hisle duyumsananın karşısında yer alır. Makul terimi bazen aklî suretler için, bazen dışarıda bir varlığı olmayan hususlar için ve bazen de hissedilmeyen ve soyut olan şeyler için kullanılır ki bu durumda makulden kasıt akıldır. Bizim konumuzda makulden ...
  • Bozgunculuğun bahsedildiği Kur’an ayetleri hangileridir?
    13595 Tefsir 2011/01/20
    Bozgunculuk ıslah karşısında olup her tahripkâr işe denir. Bundan dolayı noksanlık ve tahrip cihetinde yer alan her iş veya bireysel ve toplumsal meselelerdeki ifrat ve tefrit bozgunculuk sıfatıyla anılır. Kur’an-ı Kerim’in hedef ve misyonu insanları her türlü bozgunculuktan kurtarmaktır. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’in birçok ...
  • Hayız kanın özelliklerini görmedim diye kendi adet dönemimin içinde namaz kılabilir miyim?
    49297 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/19
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Masum olmayan bir kimse Allah’ın halifeliğinin örneği olabilir mi?
    7124 Eski Kelam İlmi 2011/01/20
    Allah’ın halifeliğinin örneklerine değinmeden önce Allah’ın halifesinin kim ve vasıflarının ne olduğunu açıklamak gerekir. Hilafet ve halifelik kavramının batınında halife kılanın halifede zuhur etmesi manası saklıdır ve halife ise halife kılan özneye kimliği bağlı olan kimsedir. Halifenin ondan ayrı bir mana ve hakikati yoktur. ...
  • Bir insanın mürtet olmasının hükmü şeriat hâkiminin hükmüne gerek duyar mı?
    8484 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/12
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarından soruldu ve alınan cevapları aşağıda aktarıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun): Mürtetlik şeriat hâkiminin hükmüne gerek duymaz. Eğer dinin gereklerinden birini inkâr etmek peygamberliği veya aziz İslam Peygamberini inkâr etmeyle veyahut şeriata bir noksanlıkta bulunmayla sonuçlanırsa, ...
  • İyi ve kötülerin birbirlerine karşı olan sevgi ve kini nasıldır?
    6393 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/11/12
    Sorunun açıklığa kavuşması için İmam Askeri’nin (a.s) hadisinin metnini hatırlatacağız. İmam Hasan Askeri (a.s) şöyle buyurmuşlardır: “İyilerin, iyilerle dostluğu, iyiler için sevaptır, kötülerin, iyilere muhabbeti, iyiler için büyüklüktür; kötülerin, iyilerle düşmanlığı, iyiler için süstür (ziynettir) ve iyilerin, kötülerle düşmanlığı, kütüler için rüsvalıktır.”[1] Buna ...
  • Zırar mescidinin anlamı nedir? Onun inşa edilme hikâyesi nedir?
    12235 tarihi Yerler 2012/03/12
    “Zırar” Arapçada mufaale babından olup bilerek[1] zarar verme[2] anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de Tövbe suresinde Zırar mescidi macerasına işaret edilmiştir. Zırar mescidinin bu adla adlandırılmasının nedeni, bir grup münafığın İslam ve Müslümanlar aleyhine olan kendi kirli emellerini hayata geçirmek ve Hz. Peygamber ...
  • Melekler Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bilmekteydiler?
    12817 Tefsir 2011/06/20
    Meleklerin Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bildiği hususunda bir takım ihtimaller beyan edilmiştir:1. Lavh-i Mahfuz kanalıyla Âdem’in zürriyetinin yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağı ve kan akıtacağı öğrenilmiştir. 2. İlahi haberler yoluyla öğrenilmiştir.3. Bu konu gerçekte meleklerin öngörüsüydü; çünkü onlar insanın bir takım tabii çelişkiler taşıyan toprak ...
  • Kur’an’ın nüzulu hangi yılda tamamlandı?
    15341 Kur’anî İlimler 2011/04/28
    Peygambere nazil olan son ayet ve son sure hakkındaki rivayetler farklıdır. Bazı rivayetlerde Peygambere (s.a.a) nazil olan son surenin Nasr suresi olduğunu söylenirken bazılarında da Beraet suresinin son sure olduğunu söylenmektedir. Yine bazı rivayetlerde Bakara suresinin 281. ayetinin son ayet olduğunu söylenirken bazılarında da ‘Bugün dininizi size ikmale ...
  • Bir mercii taklit etmede kendisinin rızası gerekli midir?
    5648 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/30
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin bu husustaki görüşü şudur:Eğer şerî muteber yollardan (açık delil, şöhret ve vicdanî ilim) bir şahsın taklit için salahiyeti olduğu tespit edilirse, onu taklit etmek caiz olur ve kendisinin onayına gerek duyulmaz. Daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki adrese müracaat ediniz:

En Çok Okunanlar