Gelişmiş Arama
Ziyaret
18461
Güncellenme Tarihi: 2008/06/18
Soru Özeti
Peygamber(s.a.a.)’in bütün sözleri ve konuşmaları vahiy midir?
Soru
Peygamber(s.a.a.)’in bütün sözleri ve konuşmaları vahiy midir, değil midir? Başka bir deyişle, Peygamber (s.a.a.)’in ağzından çıkan sözlerin hepsi ve bununla beraber onun yaptığı ameller, vahiy yoluyla ona iletilen ilahi bilgi ve öğretiler uyarıncamıdır yoksa Peygamber (s.a.a.)’in vahyin dışında söz ve konuşmaları da mı var? Ya da Peygamber (s.a.a.)’in din ve dini hükümlerle ilgili olan konuşmalarını, günlük normal konuşmalarından ayırmamız mı gerekir?
Kısa Cevap

Bu hususta farklı görüşler vardır:

Bazıları, Necm suresinin 3 ve 4’üncü ayetlerinin[i] genel olmasına bakarak şuna inanmaktadırlar: Peygamber(s.a.a.)’in bütün konuşmaları ve davranışları, vahiyden kaynaklanmaktadır.

Bazıları da, Kuran-ı Kerim ve Peygamber(s.a.a.)’e nazil olan ayetler hakkında olan Necm suresinin 4’üncü ayetine bakarak, Peygamber(s.a.a.)’in sünnetinin hüccet olmasıyla beraber onun konuşmalarının, davranışlarının ve sukutunun, heva ve hevesten olmadığına inanmaktadırlar.

Bu hususta kesin ve net bir şekilde söylenecek söz şudur: Peygamber(s.a.a.)’in davranışı, tavrı ve sözleri hiçbir zaman, vahyin izni dışına çıkmamıştır. Peygamber(s.a.a.)’in günlük ve normal hayatı da heva ve hevesten kaynaklanmamaktadır. Aslında, Peygamber(s.a.a.)’in üzerine bu yönden dahi günah tozu konamaz.



[i] “O, nefis arzusu ile konuşmaz, o (onun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.”

Ayrıntılı Cevap

Hiç şüphesiz ilahi peygamberler Allah-u Teala ile özel bir ilişkiye sahiptirler ve bu özel ilişki sayesinde, ilahi hükümleri, kanunları ve öğretileri O’ndan alarak insanlara iletmektirler.

Bu özel irtibat, nitelik ve mahiyeti itibariyle çok karışık bir yapıya sahiptir ve insanlar onu derk etmekten acizdirler. Tabiî ki bu, insanların tamamen bu konuya cahil oldukları anlamına gelmez. Başka bir açıklamayla, insanlar “vahiy” konusunu tam hakikatiyle anlayamadıkları için, onu anlamayı tamamen terk etmeleri gerekir diyemeyiz, çünkü akıl, kendi ölçüsü ve idrakı kadar da olsa Allah’ın kelamı ve vahyin içeriğini hakkında bir kavrama ve idaraka sahiptir.

Vahyin anlamı: Vahiy, Allah katından ilim ve onun dışındaki şeylerin ulaştırılması hakkındaki temel bir vesiledir. Vahyin özellikleri şunlardır: Yazılı ve yazılı olmayan hızlı bir işaret ve bazen de şifreli ve imalı bir bildiri, zaman zaman da yazı ve bir aracı aracı olmaksızın, bazı uzuvlara işaret ve ilham yoluyla gelen bilgidir. Buna göre, gizli, hızlı şifreli olması, vahyin temel özelliklerindendir.[1]

Vahyin hakikati: İnsan amel ederken düşünmeye ve tefekküre ihtiyaç duymasına rağmen vahiy genel olarak hareket ve amel değil, ilim ve derk etme şeklindedir. İlim ve derk etmenin mahiyetten uzak özel bir vücuttan ibarettir.

Başka bir deyişle, vahiy, varlıktan alınmış bir mefhumdur. Bu yüzden, mahiyeti yoktur ve o cins, fasıl, had ve resm yoluyla tarif edilemez. Vahiy, meşhur mahiyetle ilgili meşhur makulatların içinde yer alamaz. Vahyin manasının, varlığın manası gibi, örnekleri vardır bu örnekler farklı ve çeşitli mertebelere sahiptirler.[2]

Bu yüzden vahyin tanımları hakiki değil daha açık benzer kelimeleri getirerek açıklığa kavuşturma şeklindedir. Vahiy normal bir irtibat olmadığı için anlaşılması herkes tarafından mümkün değildir.

Vahyin tanımı:

Allame Tabatabai vahyin şöyle tanımlamaktadır: vahiy, peygamberlerin batınında olan özel bir idrak ve histir ve ilahi inayetin kapsamına girmeyenlerin onu kavraması mümkün değildir.[3]

Tabatabai başka bir yerde ise şöyle yazmaktadır:

Vahiy, şifreli bir his ve batıni derklerden harikulade bir iştir ve zahiri duyu organlarından gizlidir.[4]

Bu açıklamalar ışığında sorulan soruya şöyle cevap verilmelidir:

İslam âlimleri, ayet ve rivayetlerden istifade ederek değişik ve farklı görüşler sunmuşlardır:

Abdurrezzak Lahici, bu hususta şöyle söylemektedir: Eğer birisi, Peygamber (s.a.a.)’in bir işte vahyin inmesini beklemeden kendi görüşüne göre amel ettiğini zannederse, o şahıs mutlaka peygamberlik konusuna ve peygamber gerçeğine cahildir ve böyle birisi akla göre dindarlığın dışındadır. Kuran ayetine uymamaktadır (O, nefis arzusu ile konuşmaz, o (onun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.[5]) ve bu ayetin bazı hususlarda istisna içermesini söylemek seviyesizliktir. Dinle ilgili bütün konular, ilahi izin ve rabbani vahye ihtiyacın olmasında eşittirler.[6]

Numune Tefsirinde ise şu açıklama yer alır: Kuran’ın şu ayeti “o (onun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.” sadece Kuran ayetleri hakkında değildir; önceki ayetlere göre Peygamber (s.a.a.)’in sünnetlerini de kapsamaktadır ve sadece sözleri değil davranışları ve tutumları da ilahi vahiyle uyumludur. Çünkü Necm suresinin 3 ve 4’üncü ayetlerinde açıkça buyrulmaktadır: “O, nefis arzusu ile konuşmaz, o (onun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.”[7]

Allame Tabatabai, “O, nefis arzusu ile konuşmaz” ayetinin tefsirinde şöyle demektedir: “Ma Yentugu” mutlaktır ve bunun gereği de Peygamber (s.a.a.)’in bütün sözlerinin nefsi isteklerden uzak olmasıdır. Ama “Arkadaşınız sapmadı, azmadı”[8] ayetinde müşriklere hitap edilmektedir.[9] Bu karineye göre şöyle söylenebilir: O hazret, siz müşrikleri çağıran ve Kuran’dan sizlere okuduğu şeylerde nefsin isteklerinden kaynaklanan bir söz yoktur. Bu hususta ne söylüyorsa, Allah’ın ona indirdiği bir vahiydir.[10] Yani bu ayet, Peygamber (s.a.a.)’in dünya görüşü, hidayet ve yol gösterici olan bütün dini sözlerinin[11], dünyalık cüzi konularla ilgili olanlar dışında vahiy olduğunu ispatlamaktadır.[12]

Tabiî ki Peygamber (s.a.a.)’in ferdi ve ailevi konularda, normal sözleri, emir ve nehiyleri, örneğin: O su bardağını bana ver ve…, de nefsinin isteğinden kaynaklanması ihtimali de tutarsızdır.[13] Peygamber (s.a.a.), bu tür konuşmalarda da masum ve hatalardan uzaktır.[14] Bu yüzden böyle konularda da, o hazretin söz ve davranışlarından[15], o işlerin caiz ve Allah’ın rızasına uyumlu olduğunu ispatlamaktayız. Çünkü eğer bu amelin bir sorunu olsaydı, Peygamber (s.a.a.) onu yapmazdı.

Daha fazla inceleme ve bilgi edinmek için şu kaynaklara başvurabilirsiniz: Teemmulat de ilm-i Usul, doktora kısımları, birinci kitap, beşinci defter, Sünnet’in sadır olma kaynakları, İsmet mertebesi, s: 34–67, Mehdi Hadevi Tahrani.



[1] Rağib-i İsfahani, Müfredat-ı Elfaz-ı Kuran, vahiy kelimesi.

[2] Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için şu kaynaklara başvurabilirsiniz: Kuran’da peygamberlik ve vahiy kitapları, Cevat Amuli; Kuran’dan alıntılar üzerinde yapılan kelami içtihat, Hadevi Tahrani, s: 77–78.

[3] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, El-Mizan(Farsça tercümesi), c:2, s: 159.

[4] Aynı kaynak, s: 160; daha fazla bilgi edinmek için şu kaynaklara başvurulabilir: Hadevi Tahrani, Kelami İçtihat Kaynakları, s: 76–78; Hosrov Penah, Abdulhüseyin, Dinin hükmetme sınırları, s: 117–130 ve konu: vahiy ve onun niteliği, 88’inci soru.

[5] Necm Suresi, 3 ve 4’üncü ayetler.

[6] Feyyaz Lahici, Abdurrezzak, Murat Cevheri, s: 461.

[7] Numune Tefsiri, c: 22, s: 481.چ

[8] Necm Suresi, 2’nci ayet.

[9] Peygamber(s.a.a.)’in davet ettiği ve Kuran ayetlerini okuduğu ve onlarında Allah’a iftira eden müşriklerdir.

[10]Tabatabai, Muhammed Hüseyin, El-Mizan (Farsça tercümesi), c: 19, s: 42; Hüseyni Tahrani, Seyit Muhammed Hüseyin, Mihr-i Taban, s: 212–213.

[11] Dini bir unsur, insanın gerçek saadete ermesinde rol alan bir unsurdur.

[12] Cevadi Amuli Abdullah, Tefsir-i Mevzu-i Kur’an, Kuran’da Peygamber(s.a.a.)’in siresi, c: 8, s: 32.

[13] Maksadımız bunların çok üzerindedir. Bazıları şöyle diyorlar: Şüphesiz Peygamber (s.a.a.)’in peygamberliği ve ona ayet nazil olması özelliklerine ilave olarak, o kendisi seçkin ve zamanını iyi tanıyan şahıslardandır. Buna göre iki çeşit söz söyleyebilir:

a) Kuran ayetleri ve kutsi hadisler gibi vahyi söz ve konuşmalar.

b) Onun seçkin şahsiyetinden kaynaklanan, akıllı ve hikmetli sözler.   Ancak bu görüş açıklandığı üzere tutarsızdır.

[14] Onun bu tür sözlerinin de dini olduğu ve bu ikisi arasında ayrılmazlık olduğu ispatlanamasa da. Yani masunun hiçbir hususta, söz ve davranışları hakkında, dini konularda olsun veya olmasın, yanlışlık, hata, unutkanlık ve isyan söz konusu değildir. Buna göre eğer masum, dini olmayan bir hakikati açıklarsa – örneğin; ilmi bir konu üzerine konuşursa – onun sözü kesin kes doğrudur. Aynı şekilde eğer dini bir konuyu açıklarsa, onun sözünde hiçbir hata yoktur.

Fıkıh Usulü İlminde Teemmülat, birinci kitap, beşinci defter, sünnetin sadır olma kaynakları, İsmet mertebesi, s: 35.

[15] “O, nefis arzusu ile konuşmaz” ayetine göre, Peygamber(s.a.a.)’in davranış ve tutumları sözlerine ilave olarak, hiçbir zaman vahyin izni dışında olmamıştır. Eğer bu geniş manayı bu ayetten ispatlayamasak dahi, Enam suresinin 50’nci ayeti gibi diğer ayetlerden ispatlanabilir.

Cevadi Amuli Abdullah, Kuran’ın Konulu Tefsiri, Kuranda Peygamber(s.a.a.)’in siresi, c: 8, s: 33.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar