Gelişmiş Arama
Ziyaret
8631
Güncellenme Tarihi: 2009/01/13
Soru Özeti
Bid'at nedir ve onunla ilgili İslam'ın hükümleri nelerden ibarettir?
Soru
Zehebiyye ve Ahmediyye fırkalarına ait bir gurup derviş; takkelerini, hüseyniye adı altında kendilerine ait olan bir mekânda yeniden inşa ettiler. Bu gurup tamamen İslami hükümlere bağlı olduklarını iddia etmektedirler. Fakat İslami hükümlere bağlılık, imamiye olmaları ve müçtehide taklit ettikleri iddialarına rağmen, yapılan araştırmalar sonucu; aşağıda belirtilen konularda yanlış düşünce ve inançlara sahiptirler:
1- Veli-i Fakih yahut müçtehitlerimiz İmamı Zamanın genel naipleri olmalarına rağmen bu fırkaya bağlı kimseler kendi Şeyhlerini, İmamı Zaman'ın vekili / naibi olarak kabul etmektedirler.
2- Humuslarını kendi taklit edilen müçtehit yerine şeyhlerine vermektedirler.
3- Genelde bilinen dua ve zikirlerin yanı sıra, kendilerine özel dua ve zikirleri bulunmaktadır.
4- İbadet yeri olarak camileri değil de kendi takkelerini kabul etmektedirler.
5-Din ile siyasetin bir birinden ayrı olduğuna inanmakta, İslam âlimlerine karşı ilgisiz hatta onlara muhaliftirler.
6- Tokalaşmak yerine bir birlerinin ellerini öperler.
Elbette yukarıda belirttiğimiz hususların dışında genelde amelleri Şialar ile aynıdır, sema ve zikir toplantıları yoktur, farz amelleri de yerine getirmeye çalışmaktadırlar.
Yukarıda belirtilen hususlardan kaynaklanarak aşağıdaki sorular ortaya çıkmaktadır:
1- Bu gurubu bid'at ehli kabul edip, İslam devletinden izin almadan, onlara ait olan yerler yıkılabilir mi?
2- Onları iyiliğe emretmek ve doğruya yönlendirmek için toplantılarına katılmak caiz midir?
3- Belirtilen yanlış inançları dolayısıyla onları Şia mezhebinden çıkmış kimseler olarak kabul edebilir miyiz?
4- Bid'at nedir ve onunla ilgili İslam'ın belirlediği hükümler nelerden ibarettir?
Kısa Cevap

Bid'at, sözlük manası olarak yeni yapılan ve geçmişi olmayan iş demektir ve ıstılahta ise; "Dinde olmayan bir şeyi dine sokmak demektir" yani aslında dinde ve şeriatta olmayan bir şeyi dine ve şeriata mal etmektir. Bid'at koymak dinde büyük günahlardan sayılmıştır. Onlara ait mekânları İslam devletinin izni olmadan yıkmak caiz değildir. Onları iyiliğe emredip, doğru yola hidayet etmek için aralarına girmek ve toplantılarına katılmak, ilmi yönden yeterli bilgiye sahip olan kimseler için caizdir. Bu guruplara bağlı olan kimselerin hepsi Şia mezhebinin dışında olmasa da geneli Şia mezhebinin dışındadır ve onlara Şia diyemeyiz.

Ayrıntılı Cevap

Sormuş olduğunuz soruların cevabı daha güzel anlaşılsın diye, öncelikle birkaç noktaya değinmemiz gerekmektedir:

1- Dinde bid'at koymak; dinden olmayan bir şeyi dine mal etmek, dinin emriymiş gibi göstermek, büyük günahlardandır, ayrıca haram ve yasak oluşu hususunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadırlar:

"Dinde olmayan herhangi bir şeyi icad etmek bid'attır. Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklığın sonu ateştir." [1]

2- Dinde olmayan, yeni konulmuş şeyden maksat, dindeki hiçbir kanun ve emirlerle uyuşmaması demektir. Öyleyse İslam'ın genel emirlerini sonradan ortaya çıkan yeni örneklere tatbik etmek bid'at değildir.[2]

3- Bid'atın bu manasını (dinin hiçbir ahkâm ve emirlerine uymayan bir şeyi din adına sunmak) dikkatle incelediğimizde; kültürel, siyasi ve toplumsal konularda büyük bir önem taşıyan şu neticeye varıyoruz; batıl gerçek yüzüyle ortaya çıkarsa kesinlikle taraftar kazanamaz zira içi boş ve dayanaksızdır, bu yüzden kendisini başkalarına kabullendirmek ve onların dikkatini çekmek için kendini hakikat rengine boyayıp, gerçekmiş gibi görünmektedir. Gerçekte bütün insanlar hatta bütün varlıklar hakikat ve gerçek peşindedirler, işte bu yüzden bid'at, tarih boyunca kültür dalında batılın en yoğun çalışma alanı olmuş ve çirkin yüzünü örterek güzel ve hakikat olarak göstermeye çalışmıştır.

Kuran-ı Kerim yaklaşık 20 yerde batılın elindeki bu oyundan ve hileden söz etmiş ve onu "tezyin/süslemek ve güzel göstermek" diye adlandırmıştır. Örneğin şöyle buyurmaktadır:

"Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar." [3]

"Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi?" [4]

Bu yüzden sömürgeci ve zalim hâkimlerin geçmişten günümüze kadar kullandıkları en etkili silahlardan biri de din üretmek ve yeni mezhep çıkarmak olmuştur. Bu vesileyle ilahi dinler karşısında direnip hak cephesini çökertmeye çalışmışlardır.

Elbette hak düşmanlarının çeşitli tebliğ metodunu dikkatli bir şekilde incelemek ve batılın gizli yüzünü süslü ve aldatıcı yüzler arasından ortaya çıkarıp insanlar tanıtmak kolay değildir.  Bunu yapabilecek kimselerin ilim ve fikirsel olarak yüksek dereceye sahip olmaları gerekmektedir. Belki de İslam'da âlimlerle oturup kalkmanın ve onlarla ilişki halinde olmanın ısrarla vurgulanmasının nedeni bu olsa gerek,[5] zira gerçek âlimlerle oturup kalkmak sonucunda insanlar hakikatten sapma tehlikesinden kurtulmuş olurlar.

4- Fikirsel inanç bozukluklarında ve sapmalarda dikkate alınacak husus; onun başlangıç noktası ve ilk etkileri değildir, bilakis o düşüncenin uzun zaman akışı içerisinde bırakacağı etkiler ve eserler dikkate alınmalıdır. Örneğin, düz bir çizginin yanından ona bitişik olarak az bir aralıklar ayrı bir çizgi çizilirse başlangıçta aralık dikkati çekmeyecek kadar azdır ama bu çizgiler uzadıkça aradaki fark artacaktır ve ilk baştaki az fark binlerce kilometreye ulaşacaktır.

İşte burada geleneksel fıkıh ilmine (şu an ilim havzalarında uygulanan sistem) ve mercii taklitlere uymanın önemi ve nedeni ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber masum imamlarımızın bu yöntemi (geleneksel fıkıh ilmine ve merci-i taklide uyma)onaylamalarının sebebi de budur.[6]Zira bu yöntem, dinin hakikatini anlamak ve onun hakikatine ulaşmak için mantıksal olarak en sağlam metottur.[7]

Her halükarda dine bid'at koymak siyasi, toplumsal ve kültürel olarak yıkıcı etkilere sahiptir ve toplumda dini çökerten en büyük etkendir. Belki de bu etkenden dolayı Peygamber (s.a.a) efendimiz Dirar mescidinin yıktırmasını emretmişti.[8]Kuran-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten başka bir şey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. " [9]

Onların farklı amaçlar için yapmış olduğu caminin yıkılması emrini peygamber efendimiz vermişti, günümüzde ise bu tür işler için masum imamın genel naipleri olan müçtehitlere müracaat etmeli ve İslam devletinden de izin alınmalıdır. İzin almadan bu işe girişmek kesinlikle caiz değildir. Aksi halde toplumda kargaşa çıkacaktır.

Onları doğru yola hidayet edip iyiliğe yönlendirmek için toplantılarına ve merasimlerine katılmak; ilmi ve ameli olarak yüksek derecede olan kimseler için eğer etkili olacaklarına inanıyorlarsa caiz olmak bir yana hatta farzdır.[10]

Ama onların bu itikadi sapmaları onları Şia mezhebinden çıkarır mı? Sorusuna gelince; öncelikle şunu açıklamalıyız ki: bu guruplara bağlı olan kimseler bir kaç kısımdır. Bunlardan bazıları Şia'nın hak mezhep olduğunu kabul etmemektedir, ama şartlar gereği görünüşte Şia mezhebine bağlı olduğunu ve inançlarını taşıdığı iddiasında bulunmaktadırlar. Bunlar, genelde bu gibi gurupları başında yer alan ve işleri idare eden kimselerdir, hiç şüphesiz bunlar Şia mezhebinin dışındadırlar ve kendileri de bunu çok iyi bilmektedirler. Ama bazıları gerçekten de Şia mezhebini ve inancını kabul etmekte, ama fikirsel ve ameli olarak bir yanlışlığa ve hataya düşmüşlerdir, bazı meselelerde hata etmeleri onları Şia mezhebinden çıkarmaz.



[1] Bihar'ul-Envar c.2 s.263;Müsned-i Ahmed bin Hanbel c.4 s.126.

[2] Subhani, Cafer, Menşur-u Akaid kitabından faydalanılmıştır, s.219 ve devamı

[3] Neml,24

[4] Fatır,8

[5] Usulu Kâfi, c.1,Alimlerle oturmak ve onlarla sohbet etmek babı.

[6] Vesail el-Şia, c.18,s.19 İmam Cafer Sadık (a.s) 'dan şöyle rivayet etmiştir: “Bizim sözlerimizi nakl edip bizim beyan ettiğimiz helal ve haramları öğrenen… Kimseyi size hâkim karar kıldım." Kemalu'd-din ve Temau'n-Nimet kitabında c.2 s.844 Şeyh Saduk İmam Mehdi'den şöyle rivayet etmektedir: "Karşılaştığınız hadiselerde bizim hadislerimizi nakl eden ravilere müracaat edin; zira onlar benim size hüccetlerimdir ve bende Allahın hüccetiyim."

[7] Daha fazla bilgi için bkz.Usulu Fıkıh ve delilli fıkıh kitaplarına müracaat ediniz.

[8] Sire-i İbn-i Hişam, c.2,s.530;Bihar-ul Envar, c.20 s.253

[9] Tövbe,107.

[10] İmam Humeyni, Tahrir'ul Vesile, c.1,s.362-365

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar