Gelişmiş Arama
Ziyaret
8443
Güncellenme Tarihi: 2009/01/13
Soru Özeti
Bid'at nedir ve onunla ilgili İslam'ın hükümleri nelerden ibarettir?
Soru
Zehebiyye ve Ahmediyye fırkalarına ait bir gurup derviş; takkelerini, hüseyniye adı altında kendilerine ait olan bir mekânda yeniden inşa ettiler. Bu gurup tamamen İslami hükümlere bağlı olduklarını iddia etmektedirler. Fakat İslami hükümlere bağlılık, imamiye olmaları ve müçtehide taklit ettikleri iddialarına rağmen, yapılan araştırmalar sonucu; aşağıda belirtilen konularda yanlış düşünce ve inançlara sahiptirler:
1- Veli-i Fakih yahut müçtehitlerimiz İmamı Zamanın genel naipleri olmalarına rağmen bu fırkaya bağlı kimseler kendi Şeyhlerini, İmamı Zaman'ın vekili / naibi olarak kabul etmektedirler.
2- Humuslarını kendi taklit edilen müçtehit yerine şeyhlerine vermektedirler.
3- Genelde bilinen dua ve zikirlerin yanı sıra, kendilerine özel dua ve zikirleri bulunmaktadır.
4- İbadet yeri olarak camileri değil de kendi takkelerini kabul etmektedirler.
5-Din ile siyasetin bir birinden ayrı olduğuna inanmakta, İslam âlimlerine karşı ilgisiz hatta onlara muhaliftirler.
6- Tokalaşmak yerine bir birlerinin ellerini öperler.
Elbette yukarıda belirttiğimiz hususların dışında genelde amelleri Şialar ile aynıdır, sema ve zikir toplantıları yoktur, farz amelleri de yerine getirmeye çalışmaktadırlar.
Yukarıda belirtilen hususlardan kaynaklanarak aşağıdaki sorular ortaya çıkmaktadır:
1- Bu gurubu bid'at ehli kabul edip, İslam devletinden izin almadan, onlara ait olan yerler yıkılabilir mi?
2- Onları iyiliğe emretmek ve doğruya yönlendirmek için toplantılarına katılmak caiz midir?
3- Belirtilen yanlış inançları dolayısıyla onları Şia mezhebinden çıkmış kimseler olarak kabul edebilir miyiz?
4- Bid'at nedir ve onunla ilgili İslam'ın belirlediği hükümler nelerden ibarettir?
Kısa Cevap

Bid'at, sözlük manası olarak yeni yapılan ve geçmişi olmayan iş demektir ve ıstılahta ise; "Dinde olmayan bir şeyi dine sokmak demektir" yani aslında dinde ve şeriatta olmayan bir şeyi dine ve şeriata mal etmektir. Bid'at koymak dinde büyük günahlardan sayılmıştır. Onlara ait mekânları İslam devletinin izni olmadan yıkmak caiz değildir. Onları iyiliğe emredip, doğru yola hidayet etmek için aralarına girmek ve toplantılarına katılmak, ilmi yönden yeterli bilgiye sahip olan kimseler için caizdir. Bu guruplara bağlı olan kimselerin hepsi Şia mezhebinin dışında olmasa da geneli Şia mezhebinin dışındadır ve onlara Şia diyemeyiz.

Ayrıntılı Cevap

Sormuş olduğunuz soruların cevabı daha güzel anlaşılsın diye, öncelikle birkaç noktaya değinmemiz gerekmektedir:

1- Dinde bid'at koymak; dinden olmayan bir şeyi dine mal etmek, dinin emriymiş gibi göstermek, büyük günahlardandır, ayrıca haram ve yasak oluşu hususunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadırlar:

"Dinde olmayan herhangi bir şeyi icad etmek bid'attır. Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklığın sonu ateştir." [1]

2- Dinde olmayan, yeni konulmuş şeyden maksat, dindeki hiçbir kanun ve emirlerle uyuşmaması demektir. Öyleyse İslam'ın genel emirlerini sonradan ortaya çıkan yeni örneklere tatbik etmek bid'at değildir.[2]

3- Bid'atın bu manasını (dinin hiçbir ahkâm ve emirlerine uymayan bir şeyi din adına sunmak) dikkatle incelediğimizde; kültürel, siyasi ve toplumsal konularda büyük bir önem taşıyan şu neticeye varıyoruz; batıl gerçek yüzüyle ortaya çıkarsa kesinlikle taraftar kazanamaz zira içi boş ve dayanaksızdır, bu yüzden kendisini başkalarına kabullendirmek ve onların dikkatini çekmek için kendini hakikat rengine boyayıp, gerçekmiş gibi görünmektedir. Gerçekte bütün insanlar hatta bütün varlıklar hakikat ve gerçek peşindedirler, işte bu yüzden bid'at, tarih boyunca kültür dalında batılın en yoğun çalışma alanı olmuş ve çirkin yüzünü örterek güzel ve hakikat olarak göstermeye çalışmıştır.

Kuran-ı Kerim yaklaşık 20 yerde batılın elindeki bu oyundan ve hileden söz etmiş ve onu "tezyin/süslemek ve güzel göstermek" diye adlandırmıştır. Örneğin şöyle buyurmaktadır:

"Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar." [3]

"Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi?" [4]

Bu yüzden sömürgeci ve zalim hâkimlerin geçmişten günümüze kadar kullandıkları en etkili silahlardan biri de din üretmek ve yeni mezhep çıkarmak olmuştur. Bu vesileyle ilahi dinler karşısında direnip hak cephesini çökertmeye çalışmışlardır.

Elbette hak düşmanlarının çeşitli tebliğ metodunu dikkatli bir şekilde incelemek ve batılın gizli yüzünü süslü ve aldatıcı yüzler arasından ortaya çıkarıp insanlar tanıtmak kolay değildir.  Bunu yapabilecek kimselerin ilim ve fikirsel olarak yüksek dereceye sahip olmaları gerekmektedir. Belki de İslam'da âlimlerle oturup kalkmanın ve onlarla ilişki halinde olmanın ısrarla vurgulanmasının nedeni bu olsa gerek,[5] zira gerçek âlimlerle oturup kalkmak sonucunda insanlar hakikatten sapma tehlikesinden kurtulmuş olurlar.

4- Fikirsel inanç bozukluklarında ve sapmalarda dikkate alınacak husus; onun başlangıç noktası ve ilk etkileri değildir, bilakis o düşüncenin uzun zaman akışı içerisinde bırakacağı etkiler ve eserler dikkate alınmalıdır. Örneğin, düz bir çizginin yanından ona bitişik olarak az bir aralıklar ayrı bir çizgi çizilirse başlangıçta aralık dikkati çekmeyecek kadar azdır ama bu çizgiler uzadıkça aradaki fark artacaktır ve ilk baştaki az fark binlerce kilometreye ulaşacaktır.

İşte burada geleneksel fıkıh ilmine (şu an ilim havzalarında uygulanan sistem) ve mercii taklitlere uymanın önemi ve nedeni ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber masum imamlarımızın bu yöntemi (geleneksel fıkıh ilmine ve merci-i taklide uyma)onaylamalarının sebebi de budur.[6]Zira bu yöntem, dinin hakikatini anlamak ve onun hakikatine ulaşmak için mantıksal olarak en sağlam metottur.[7]

Her halükarda dine bid'at koymak siyasi, toplumsal ve kültürel olarak yıkıcı etkilere sahiptir ve toplumda dini çökerten en büyük etkendir. Belki de bu etkenden dolayı Peygamber (s.a.a) efendimiz Dirar mescidinin yıktırmasını emretmişti.[8]Kuran-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten başka bir şey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. " [9]

Onların farklı amaçlar için yapmış olduğu caminin yıkılması emrini peygamber efendimiz vermişti, günümüzde ise bu tür işler için masum imamın genel naipleri olan müçtehitlere müracaat etmeli ve İslam devletinden de izin alınmalıdır. İzin almadan bu işe girişmek kesinlikle caiz değildir. Aksi halde toplumda kargaşa çıkacaktır.

Onları doğru yola hidayet edip iyiliğe yönlendirmek için toplantılarına ve merasimlerine katılmak; ilmi ve ameli olarak yüksek derecede olan kimseler için eğer etkili olacaklarına inanıyorlarsa caiz olmak bir yana hatta farzdır.[10]

Ama onların bu itikadi sapmaları onları Şia mezhebinden çıkarır mı? Sorusuna gelince; öncelikle şunu açıklamalıyız ki: bu guruplara bağlı olan kimseler bir kaç kısımdır. Bunlardan bazıları Şia'nın hak mezhep olduğunu kabul etmemektedir, ama şartlar gereği görünüşte Şia mezhebine bağlı olduğunu ve inançlarını taşıdığı iddiasında bulunmaktadırlar. Bunlar, genelde bu gibi gurupları başında yer alan ve işleri idare eden kimselerdir, hiç şüphesiz bunlar Şia mezhebinin dışındadırlar ve kendileri de bunu çok iyi bilmektedirler. Ama bazıları gerçekten de Şia mezhebini ve inancını kabul etmekte, ama fikirsel ve ameli olarak bir yanlışlığa ve hataya düşmüşlerdir, bazı meselelerde hata etmeleri onları Şia mezhebinden çıkarmaz.



[1] Bihar'ul-Envar c.2 s.263;Müsned-i Ahmed bin Hanbel c.4 s.126.

[2] Subhani, Cafer, Menşur-u Akaid kitabından faydalanılmıştır, s.219 ve devamı

[3] Neml,24

[4] Fatır,8

[5] Usulu Kâfi, c.1,Alimlerle oturmak ve onlarla sohbet etmek babı.

[6] Vesail el-Şia, c.18,s.19 İmam Cafer Sadık (a.s) 'dan şöyle rivayet etmiştir: “Bizim sözlerimizi nakl edip bizim beyan ettiğimiz helal ve haramları öğrenen… Kimseyi size hâkim karar kıldım." Kemalu'd-din ve Temau'n-Nimet kitabında c.2 s.844 Şeyh Saduk İmam Mehdi'den şöyle rivayet etmektedir: "Karşılaştığınız hadiselerde bizim hadislerimizi nakl eden ravilere müracaat edin; zira onlar benim size hüccetlerimdir ve bende Allahın hüccetiyim."

[7] Daha fazla bilgi için bkz.Usulu Fıkıh ve delilli fıkıh kitaplarına müracaat ediniz.

[8] Sire-i İbn-i Hişam, c.2,s.530;Bihar-ul Envar, c.20 s.253

[9] Tövbe,107.

[10] İmam Humeyni, Tahrir'ul Vesile, c.1,s.362-365

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar