Gelişmiş Arama
Ziyaret
39173
Güncellenme Tarihi: 2009/01/19
Soru Özeti
Şia mezhebi neden en iyi mezheptir?
Soru
Şia mezhebi neden en iyi mezheptir? Kendim Şia mezhebine mensup olmama rağmen, Şianın Vahhabiyete ne gibi üstünlüğü olduğunu bilmiyorum. Mezhebimin hak olduğu konusunda nasıl mutmain olabilirim?
Kısa Cevap

Şia mezhebinin üstünlüğü onun ‘Hak’ olmasından kaynaklanıyor. Hak yol her dönemde yanlızca birdir. Diğer dinler ya temelden batıl ve asılsızdır ya da kaybolmuş ve değişmişlerdir. Bugün hak din İslam’dır. Asıl ve gerçek İslam ise Şia mezhebinde tecelli bulmuştur. Yanlızca Şia öğretileri öz Muhammedi İslam’ın göstergesi olabilir. Bunu tarih ve dini kaynaklar teyit etmekteler. Bu özellik Vahhabiyyette yoktur. 

Ayrıntılı Cevap

Şia mezhebinin diğer mezheplere üstünlüğü onun ‘Hak’ olmasından dolayıdır. Hak din her dönemde yanlızca bir dindir. Allah-u Teala’nın her dönemde bir şeriatı vardır. Onun dışında ki dinler ya temelden batıl ve yalandır veya kaybolmuş ve hükmü kalkmıştır. Şimdiye kadar insanlığa gelen dinler birbirinin yanında ve birbirine alternatif değil, aksine biribirinin peşi sıra, tamamlayıcı olarak gelmişlerdir. Yani, yeni din önceki dinin tamamlayıcısı olup onun hükmünü kaldırmıştır. Yeni dinin gelmesiyle, önceki dinin süresi sona ermiş, resmiyetini kaybetmiş ve yerini yeni dine bırakmıştır. Herkesin yeni dine uyması ve ona iman getirmesi gerekir. Bu yüzden mukaddes kitap ve dini naslarda yeni dine iman getirmeyenlere ‘kafir’ denmektedir.

 

İslam, insanlığa gönderilmiş en son ve en kamil dindir. Allah, İslam’dan başka hiçbir dini kabul etmeyecektir:

‘Şüphe yok ki Allah katında din ancak İslam’dır.’[1]

‘Kim İslamdan başka bir din seçerse ondan kabul edilmeyecektir.’[2]

 

Maalesef Müslümanlarda diğer dinlere mensup olanlar gibi çeşitli mezheplere bölünmüşlerdir. Tabi bu mezheplerin hepsinin hak üzere olduğu söylenemez. Resul-u Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya bölünecektir. Onlardan yanlızca bir fırka kurtuluşa erecektir, diğerlerinin hepsi ateştedir.’[3]

 

İslam mezhepleri arasında fırka-i naciye (kurtuluşa eren fırka) Ehl-i Beyt yolunu takip eden On iki İmam Şiasıdır. Teşeyyü’ gerçek ve hakiki İslamdır. Resul-u Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Ey İnsanlar! Ben sizin aranızda öyle bir şey bırakıyorum ki ona sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız: Allah’ın kitabı ve Itratım, Ehl-i Beyt’imdir.’[4]

 

Peygamberimizin güvenilir ve değerli sahabesi Ebuzer-i Gifari şöyle rivayet ediyor: ‘Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu duydum: Bilin ki, benim Ehl-i Beyt’im sizin aranızda, Nuh kavminin içinde ki gemi gibidir; kim o gemiye binerse kurtulur, kim de muhalefet ederse boğulur.[5]

 

Şia mezhebi, tevhid, adalet, nübüvvet, imamet ve mead temeli üzerine kuruludur. Şii, on iki masum imam (a.s)’ın, Resulullah (s.a.a)’in halifeleri olduğuna inanmaktadır. Onların (a.s) birincisi İmam Ali (a.s), sonuncusu da İmam Mehdi (a.s)’dır.

 

Allah Resulü (s.a.a)’den rivayet edilen bir çok hadiste masum imamların kaç tane olduğu hatta isimleri bile açıklanmıştır. Abdullah b.Mes’ud birgün bir grupla beraber otururken bir bedevi Arap gelerek onlardan hangisinin Abdullah b.Mes’ud olduğunu sordu. Abdullah, benim, diye cevap verdi. Arap: ‘Peygamberiniz, kendisinden sonra kaç tane halifesi olduğunu size beyan etti mi?’ diye sordu. Abdullah dedi ki: ‘Evet, Ben-i İsrail’in on iki tane önderi kadar.’[6]

 

Bizim, Şia’nın hak olduğuna delilimiz Kur’an ve sünnettir. Allah-u Teala, Kur’an’da Allah’a, Resulüne ve emir sahiplerine –ki onlar Resul-u Ekrem (s.a.a)’in buyruğuyla Ehl-i Beyt İmamlarıdır- uyulmasını bize emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’in bir çok ayetinde imamet ve velayet meselesine işaret olunmuştur. ‘Yakın akrabalarını uyar’,

‘Şüphe yok ki sizin veliniz Allah, resulü ve namaz kılıp, rüku halinde zekat veren iman edenlerdir (mü’minlerdir)’,

‘Ey Resul! Rabbinden sana nazil olan o şeyi tebliğ et, eğer bunu yapmazsan risalet görevini yerine getirmemiş olursun’,

‘Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’a razı oldum,’

‘Şüphe yok ki ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü kötülüğü gidermek ister’ vb. ayetler bu konu hakkındadır.

 

Allah Resulu (s.a.a)’de, Hz. Ali(a.s)’ı her zaman halifesi olarak tanıtırdı. Tarih ve rivayetler bunu ortaya koymaktadır. Örneğin Taberi, ‘Tarih’inde şöyle yazıyor: ‘Yakın akrabalarını uyar’ ayeti nazil olduğu zaman Peygamber akrabalarını toplayarak onlara şöyle buyurdu: ‘Allah-u Teala bana, sizi kendisine davet etmem için emir verdi. Kim bu işte bana yardım ederse kardeşim, vasim ve halifem olacaktır.’ Onların içinde yanlızca Hz.Ali (a.s) ‘Ey Allah Reulü! Bu uğurda ben senin yardımcın olacağım.’ diye cevap verdi. Peygamber de elini Hz. Ali (a.s)’ın omuzuna koyarak ‘Şüphe yok ki bu (Ali), kardeşim, vasim ve sizin içinizde ki halifemdir; onu dinleyin ve ona itaat edin.’ diye buyurdu. Peygamber (s.a.a)’in akrabaları gülerek yerlerinden kalktılar ve Hz. Ebu Talib’e -alay ederek- dediler ki: ‘Senden oğluna itaat etmeni ve onun emrine uymanı istiyor.’[7]

 

 

Peygamber (s.a.a), mübarek ömrünün son yılında ‘Veda Haccı’ diye bilinen haccından dönerken ‘Gadir-i Hum’da Ali b. Ebu Talib (a.s)’ı imam ve Müslümanların önderi olarak tanıttı ve orada bulunan herkese Ali’ye Mü’minlerin emiri olarak biat etmelerini emretti. Ve şu tarihi sözünüde o gün orada buyurdu: ‘Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır.’ Bu hadis meşhur ve mütevatir hadislerdendir.

 

Bunlar Şia’nın diğer mezheplere göre üstün ve hak oluşuna dini açıdan ve ayet ve rivayetlere dayanarak kısaca getirdiğimiz delillerdir. Dini delillerin dışında da bu konuyu ele alabilir, Şia ve diğer mezheplerin öğretilerini mukayese ederek Şia’nın üstünlüğüne hüküm verebiliz. Ama bunu başka bir zamana bırakıyoruz.

 

Vahhabiyet konusuna gelince, bunun için Seyyid Mustafa Rezevi’nin yazdığı ‘Pakistan’ın Siyasi ve Mezhebi Bilgileri’ adlı eserine bakmak yeterli olacaktır. O, bu eserinde şöyle diyor: Vahhabiler, Şii ve Sünni olmak üzere bütün İslami fırkaları müşrik, kafir ve putperest olarak bilmekteler. Resul-u Ekrem (s.a.a)’in ve Masum İmamlar (a.s)’ın kabirlerini ziyaret etmeyi, hacet istemeyi, saygı göstermeyi ve yüceltmeyi bid’at ve putperestlik olarak kabul etmekte, haram saymaktalar. Onlar, Peygamber’e selam vermeyi ve saygı göstermeyi namazın dışında caiz bilmiyorlar. Peygamberin ölümüyle birlikte, artık Ona saygı gösterme ve değer vermenin de bittiğini söylüyorlar. İmamlar ve din büyüklerinin kabirlerine her türlü türbe ve ziyaretgah yapmanın bid’at olduğuna inanıyorlar. Onlara göre Allah Resulü her türlü kuvvet ve zaafına rağmen bir beşerdi ve ölmüştür; artık bizden ve bu dünyadan her hangi bir şekilde haberi yoktur, dolayısıyla kabrini ziyaret ederek ona tevessül etmek haramdır.[8]

 

Acaba böyle bir öğreti fıtrat ve Kur’an’la mutabık olabilir mi? Hüküm vermeyi sizin akl-ı seliminize bırakıyoruz. Risaletin karşılığı olan Ehl-i Beyt’e sevginin[9] karşılığı bu mudur? Acaba şehitlerin ölmediğini ve Allah katında rızıklandığını[10] Kur’an buyurmuyor mu? Acaba Peygamber (s.a.a)’in makamı şehitlerin makamından daha mı düşüktür?!

Daha fazla bilgi almak için yeniden bize yazabilirsiniz.



[1] - Al-i İmran:19

[2] - Al-i İmran:85

[3] - İbn-i Batte, el-İnabet’ul Kubra, c.1, s.3; Hisal, s.585

[4] - Kenz-ul Ummal, c.1, s.44, el-İ’tisam bi’l Kitap ve’l Sünne

[5] - el-Müstedrek ala’s Sahiheyn,c.3, s.151

[6] - Hisal, s.467

[7] - Tarih-i Taberi, c.2, s.320, Mısır baskısı; İbn-i Esir, Kamil, c.2, s.41, Beyrut baskısı

[8] - Seyyid Mustafa Rezevi, Pakistanın Siyasi ve Mezhebi Bilgileri, s.63-64

[9] - Şura: 23

[10] -Al-i İmran: 169

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. Mehdi’nin (Allah zuhurunu yakın eylesin) zuhurunun alametleri nelerdir?
    18624 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    Zuhur alametleri konusu girift ve zor bir konudur ve bu konu ile ilgili tüm rivayetlerin bir arada irdelenip eleştiriye tabi tutulması gerekir.Hadislerinden anlaşılan şu ki zuhur alametleri iki asıl kısma ayrılırlar:1- Gerçekleşeceği kesin olan alametler: Bunlar Süfyani’nin ayaklanması, Yemani’nin ...
  • Hazreti Şuayip’in biyografisi; doğumu ve ölümü ne zamandı?
    8086 Eski Kelam İlmi 2019/11/24
    İsmi Kuran’ı Kerim’de on defa geçmiş olan bir peygamberdir Şuayip (a.s).[1] Arap toplumuna gönderilmiş ve Arapça konuşan bir peygamberdi.[2] Hz. Hud ve Hz. Salih (a.s)’dan sonra dünyaya gelmiştir. Hz. Musa (a.s)’in annesiyle aynı asrın insanıydı. Doğum tarihi ile ilgili tarihsel bir veri bulunamamıştır.
  • Orucun başlama anı sabah ezanının ilk vakti mi yoksa ezanın sona ermesiyle mi başlar?
    3420 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/10/02
    Sabah ezanına az bir vakit kala doğu tarafında bir ışık demeti yükselir. Bu ışık demetine ilk fecr veya fecri kazip denir. Bu ışık demetinin yayılmasıyla fecri sadık dediğimiz ikinci fecr zamanı başlar. İşte bu an Sabah namazının ilk vaktidir.[1]Buna binaen oruç tutan ...
  • Yahudilerin Hz. İsa’nın dönmesi veya vaat edilen Mesih’in gelmesine yönelik inanç ve imanı nedir?
    11766 Eski Kelam İlmi 2011/12/19
    Yahudiler de kavim ve mezheplerin çoğu gibi, kesin bir şekilde, son zamanda bir kurtarıcının geleceğine inanmaktadır. Mevcut Tevrat kitabında dünya kurtarıcısının geleceği ve zuhur edeceği hakkında birçok müjde mevcuttur. Bugün Yahudiler tarafından İsrail adında bir Yahudi devletinin kurulması, bu Yahudi ülküsünden kötü şekilde istifade edilerek gerçekleşmiştir. Hem Yahudiler ve ...
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120412 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İnsan hem dünya ve hem ahirette refah ve huzurda içinde olabilir mi?
    14440 Eski Kelam İlmi 2011/04/12
    Bu dünya özel mahiyeti ve ontolojik mertebesi nedeniyle mutluluk ve mutsuzluğu, üzüntü ve sevinci ve zorluk ve rahatlığı kendi içinde katışık halde bulunduran bir takım yasa ve kanunlara sahiptir. Hiçbir zaman refah, huzur ve mutluluk mutlak bir şekilde burda bulunmaz. İnsanın dünyada taşıdığı bazı zorluklar, mümin ...
  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    9327 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    7948 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Banyoya götürüp yıkamak ve elbise giydirmek gibi hususlarda karşı cinsiyetten engelli insanlara yardım etmenin sakıncası var mıdır?
    6248 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Mezkûr soruyla ilgili mevcut fıkhî hükmü istemeniz nedeniyle, mercilerin bürolarından bunu sormayı gerekli gördük. Alınan cevaplar aşağıda yer almaktadır:Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Başka bir şahsın avretine bakmak ve dokunmak haramdır.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Aynı cinsiyetten birine ulaşılamadığı durumda ...
  • Eğer erkek karısıyla cinsel ilişkiye girmeden önce ölürse, onun mehriyyesi yarı mı olur?
    5931 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mezkûr soruyu Ayetullahların bürosuna yolladık ve aşağıda onlardan bir grubun elimize şimdiye dek ulaşan fetva yanıtını size takdim ediyoruz: Hz. Ayetullah Hamaney’in (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyye yarı olur.Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyyenin kâmil olarak ödenmesi gerekir. Hz. Ayetullah Mehdi ...

En Çok Okunanlar