Gelişmiş Arama
Ziyaret
3002
Güncellenme Tarihi: 2014/09/08
Soru Özeti
Maliki ve Hanefi mezhebinin ne yanlışlığı var?
Soru
Şia’ya ilgi duyan birisiyim ama anlamak istediğim şey Maliki ve Hanefi olmanın ne yanlışlığı var?
Kısa Cevap
Her şeyden önce aydınlığa kavuşması gereken nokta sizin Şia’ya olan ilginiz sadece ilgi ve sevgiden ibaret mi yoksa kuvvetli delillere mi dayanmaktadır? Eğer sizin ilgi ve alakanız delil ve burhan üzere ise bunun doğal sonucu olarak diğer mezheplerin ve fırkaların eksiklikleri ve zayıflıkları aydınlığa kavuşmuş olacaktır.
Şia’nın diğer İslam mezheplerinden ayrıldığı ve üstünlük noktası İmamet ve Peygamberin Ehlibeytinin velayetine bakış açısıdır. Zira Şia, Masum İmam için vahiy dışında Peygamberin taşıdığı bütün vasıflara kaildir. Şia mezhebi, İmam’ı dini merci (dini açıklayan, koruyan ve Kuran ayetlerinin müfessiri), tekvini velayet sahibi, âlemde gerçekleşen olaylarda tasarruf kudretine haiz, siyasi lider, toplumsal meselelerde en üstün önder, yargılama hakkı olan ve en bilgin insan olarak tanımaktadır. Şia Masum İmam’a tam itaati kendisine vacip bilmektedir. Maalesef diğer İslam mezhepleri ezcümle Maliki ve Hanefi mezhebi böyle bir akideye sahip değildir. Peygamberin Ehlibeytine ve Masum İmamlara sadece sevgi beslemekte ve onların doğru insanlar olduğu inancıyla yetinmişlerdir.  
Hâlbuki onlara sevgi beslemenin yanında Masum Ehlibeyt İmamlarına tam itaat öğretisi Ehlisünnet kardeşlerimizin kabul ettikleri rivayetlerde bulunmaktadır. Elbette bu realite bizlerin bireysel ve toplumsal hayatında derin etkiler bırakacaktır.
Ayrıntılı Cevap
 Sizin Şia’ya duymuş olduğunuz ilgi ve alakaya saygı duymakla birlikte ifade etmek isteriz din ve mezhep seçimi duygusal ve gönül işi değildir. Bilakis bir görev ve akli olarak vacip bir gerekliliktir. Öncelikle sizin Şia’ya duymuş olduğunuz ilgi ve alakanın sebebi aşikâr olmalıdır. Acaba sadece sevgi ve ilgiden ibaret mi yoksa sağlam delillere mi dayanmaktadır? Eğer sizin ilgi ve alakanız delil ve burhan üzere ise bunun sebebi sadece Şia mektebinde bulunun sağlam öğretilerden kaynaklanmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak diğer mezheplerin ve fırkaların eksiklikleri ve zayıflıkları aydınlığa kavuşmuş olacaktır.
Şia’nın diğer İslam mezheplerinden ayrıldığı ve üstünlük noktası İmamet ve Peygamberin Ehlibeytinin velayetine bakış açısıdır. Aşağıda Şia itikadının İmamet konusundaki öğretilerinin bir bölümüne değinilecektir:
  1. Şia, İslam Peygamberinden ulaşan hadislerde isimleri açıklanan[1] On iki İmamı (a.s) her türlü hatadan, dalgınlıktan ve günahtan masum bilmektedir.
  2. Şia, Masum İmam (a.s) için vahiy dışında Peygamberin taşıdığı bütün vasıflara kaildir.
  3. Şia Masum İmam’ı dini merci: yani dini açıklayan, koruyan ve Kuran ayetlerinin müfessiri bilmektedir.
  4. Şia Masum İmam’ı tekvini velayet sahibi, âlemde gerçekleşen olaylarda tasarruf kudretine haiz bilmektedir.
  5. Şia Masum İmam’ı siyasi lider, toplumsal meselelerde en üstün önder, yargılama hakkı olan bilmekte ve Masum İmam’a tam itaati kendisine vacip görmektedir.
  6. Şia Masum İmam’ı ilmi konularda en bilgin insan olarak tanımaktadır.
  7. Şia itikadının sahip olduğu İmam Ali (a.s) ve Ehlibeyt (a.s)’a itaat ve eksiksiz takipçilik İslam dini açısından oldukça öneme sahiptir. Ehlisünnetinde naklettiği birçok rivayette Allah Teâlâ’nın amellerin kabulünde şartı ve ölçüsü Hazreti Emir ’el-Müminin Ali bin. Ebu talip (a.s)’ın velayetinin ikrarı olarak geçmektedir.[2]
İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyuruyor: “… Emir ’el-Müminin Ali bin. Ebu Talip’in cehresine bakmak ve onu anmak ibadettir; Allah kulun imanını Ali’nin velayeti üzere olmadıkça ve düşmanlarından beraat edilmediği sürece kabul etmeyecektir.”[3]
Bu rivayetten anlaşılan ibadetlerimizin hükmünün ötesinde İmanın kabulünün şartı velayete ve ona mutabık olan beraata sahip olmaktır.
Ayrıca ehlisünnet uleması şöyle nakletmektedir:
İslam Peygamberi şöyle buyuruyor: “ Ey Ali eğer birisi Hazreti Nuh (a.s)’ın ömrü kadar Allaha ibadet etse; Uhut dağı kadar altını olsa Allah yolunda infak etse; Yalın ayak bin kere hacca gidecek ömrü olsa hacca gitse ve Sefa ve Merve arasında mazlum bir şekilde öldürülse; Ama Ey Ali! Senin velayetine sahip değilse cennetin kokusunu alamayacak ve asla cennete giremeyecektir.[4]
Ama Ali (a.s)’ın Velayetinden kasıt nedir? Bu Kuran’ı Kerim ayetlerinde Hazreti Ali (a.s)’ın hakkında geçen ayetlerde aydınlığa kavuşmalıdır. Kuran’ı Kerim şöyle buyuruyor: “Sizin veliniz yalnızca Allah, Peygamberi ve İman edenler, namazı ikame edenler ve rükû halindeyken zekât verenlerdir.”[5]
Hiç şüphesiz “veli” kelimesi bu ayeti kerimede dost ve yardımcı anlamında değildir. Zira “velayet” sadece rükû halinde zekât verenler ve namaz kılanların dost ve yardımcı olduğu anlamında değildir. Dost ve yardımcı anlamı bütün Müslümanları kapsayan bir hükümdür. Bütün Müslümanlar birbirini sevmeli ve yardımcı olmalıdır. (Bu ayette ise has bir zümrenin varlığı izhar edilmiştir.) Hatta zekâtın vacip olmadığı insanlar bile birbirlerini sevmeli ve yardımcı olmalıdır. Zira zekât verecek bir şeyleri bulunmamaktadır. Birde bu durumdayken kalkıp rükû halinde zekât versinler.  
Bu ayette “veli” kelimesine böyle (dost, yardımcı) bir anlam veremeyeceğimiz anlaşıldığına göre “veli” kelimesinden maksat tasarruf eden, yönetme hakkı olan, maddi ve manevi önder anlamındadır. Özellikle bu velayet İlahi velayet ve Allah Resulünün velayetiyle yan yana tanıtılmışken. Her üç velayette tekbir cümleyle ifade edilmiştir. İslami eserlerin birçoğunda ve Ehlisünnet kaynaklarında yer alan çok sayıda rivayette bu ayetin Hz. Ali (a.s)’ın şanında nazil olduğu nakledilmiştir. Hatta bazı nakillerde Ali (a.s)ın yüzüğü rükû halinde bağışladığı dahi bildirilmiştir. Bazı nakillerde ise sadece ayetin Hz. Ali (a.s) hakkında nazil olduğuna değinmekle yetinilmiştir.[6]
Herkim imamet ve önderlik konusuna Şia’nın bakış açısıyla bakacak olursa ve İmamet ve önderlik inancı Şia inancı olursa hayatının akış yönü tamamen değişecektir. Dini soru ve sorunlarını herkesten sormaz, öğrenmez. Siyasi ve toplumsal konularda yönetimini herkesin eline bırakmaz. Her hâlükârda Masum İmam’ın takipçisi olur.
Bütün islam mezhepleri ezcümle Hanefi ve maliki mezhebi Hz. Ali (a.s)’a ve onun evlatlarına(Masum İmamlara) sevgi ve saygı duymaktadır. Ama “Velayet” Kuran’ın ve Allah resulünün bildirdiği dakik ve kâmil anlamda sadece on iki İmam İnancını taşıyan Caferi Şia mezhebinde bulunmaktadır. Her Müslümanın görevi Kuran’a ve Allah Resulünün sünnetine en yakın (mutabık) mektebi kendisine seçmektir.
 

[1] Bihar’ul-Envar, 36.c, 362.s.
[2] Menagıb Harezmî, 19 ve 252.
[3]Menagıb Harezmî, 19 ve 252; Kifaye’tu-Talip, Genci Şafii, 214.                                                                                                 «... النظر الی وجه امیرالمؤمنین علی بن ابیطالب عبادة و ذکره عبادة ولایقبل الله ایمان عبد الا بولایته والبرائة من اعدائه...»
[4] Menagıp, Hatip Harezmî, Maktel’ul Huseyn, 1/37; "ثم لم یوالیک یا علی لم یشم رائحة الجنة ولم یدخلها"
[5] Maide, 55, "إِنَّما وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَ رَسُولُهُ وَ الَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَ يُؤْتُونَ الزَّكاةَ وَ هُمْ راكِعُونَ"
[6] Tefsir Numune, 4.c, 424-425.s.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kravat takmanın hükmü nedir ve neden sadece İran’da kullanılmamaktadır?
    13626 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Bugünkü dünyada simge ve sembollerin kendine has bir dili vardır. Hatta bazen bir sembol bir mesajın mefhum ve manasını öylesine güzel ve hızlı bir şekilde aktarabilmektedir ki bir konuşma veya kitap telifi bunu yapmaktan aciz kalabilmektedir. Bugün dolandırıcılar da dâhil her grubun bir takım sembolleri bulunmaktadır ve ...
  • Kendi görevini bilmediği için Ehl-i Sünnet fıkhına göre amel eden bir Şia’nın görevi nedir?
    5851 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/02/06
    Cevap: Biz sizin sorunuzu taklid mercilerinin fetva bürolarına gönderdik şu şekilde cevap verdiler:Ayetullah Uzma Hamenei’nin Fetva Bürosu: Yapmış olduğu ameller, şimdi taklid ettiği fetva merciinin fetvalarıyla uyumlu değilse o amelleri kaza etmelidir.
  • İslamı tanımak için nereden başlamak gerekir? Dindarların onca riyakarlık ve yanlışlıklarını görünce kendi dindarlığımın akıbetinden korkuyorum.
    17541 Eski Kelam İlmi 2011/04/28
    İslam ve dini öğretileri öğrenmek diğer benzer konular gibi birbirine bağlı dalları olup, tam olarak hangisinden başlayacağınızı söylemek zordur. Eş zamanlı ve çaba göstererek bütün dallarda bilgi sahibi olmanız gerekir. Ancak Allah’ı tanımak dindarlığın en önemli merhalesi olduğu için ilk adımda araştırmaya oradan başlamalısınız. Fakat unutmayın ki, yeni ...
  • Cafer Kezzab'ın geçmişi neydi ve kimler ona uydular?
    9986 تاريخ بزرگان 2011/07/26
     Cafer Kezzab olarak meşhur olan Cafer b. Ali, Hz. İmam Ali Naki'nin oğludur. 226 yılında dünyaya geldi o ayyaş ve içkici birisiydi. İmam Ali Naki (a.s) onun hakkında şöyle demiştir: "Oğlum Cafer'den uzak durun, onun bana nisbeti Ken'an'ın Hz. Nuh'a olan konumu gibidir." Cafer babasının şehit olmasından sonra imamet iddiasında ...
  • Kadın zarif bir varlık mıdır yoksa zayıf bir insan mı?
    10078 Eski Kelam İlmi 2010/12/05
    Kur’an’a göre kadının makamı çok yüksektir. Kur’an yaratılış yönünden kadın ve erkeği aynı cinsten olduğunu söylemekte ve insanlıkta bir bilmektedir. Bu semavi kitap özel ilahi lütufa nail olan, vahiyin rububi makamınaçıkan ve meleklerin konuştuğu kadınlardan bahsetmiş, iman ve Allah yolunda mukavemetin örnekleri olan ...
  • Şeriat literatüründe taabbuddan ne kastedilmektedir ve onun şartları nedir? Taabbudu ispat etmek için nasıl bir delil getirilebilir?
    7250 بندگی و تسبیح 2012/07/24
    Taabbud; abd ve ubudiyet kökünden olup kulluk ve tapmak anlamına gelir ve rivayetlerde de bu anlamıyla zikredilmiştir. Fakihler ve şeriata bağlı olanlar taabbudu başka manalarda da kullanılmışlardır. Taabbudî kavramının kullanıldığı yerlerden biri, delile gerek duyulmayan yerdir. Her şahsın din ve inanç usulleri akıl esasınca olmalıdır, lakin dinin ...
  • Kur'an'da geçen "salat" kavramından maksat nedir?
    72709 Tefsir 2010/09/04
    "Salat" kelimesi çeşitli anlamlarda kullanılır, bu cümleden olmak üzere Müslümanların yerine getirdikleri özel ibadet, ibadet yeri ve dua sayılabilir. Bu da salat sözcüğünün Yüce Allah veya Müslümanlarca değişik manalara atanmasından kaynaklanmıştır.Kur'an'da yer alan ayetlere baktığımızda eğer "salat" veya "salavat" sözcüğü Allah hakkında kullanılırsa rahmet göndermek anlamındadır, namaz kılmak ...
  • Erkek karısını dışarıda çalışmaya mecbur edebilir mi?
    8818 Pratik Ahlak 2011/01/17
    Aile düzeninde masrafların karşılanması erkeğin vazifesi olup, erkek bu konuda karısını çalışmaya zorlayamaz. Ama kadın kocasının rızasını kazanmak için yapacağı her işin karşılığında çok sevap alır, ancak yapacağı iş dini kural ve ölçülerle çelişmemelidir. ...
  • Eğer bir kimse Mekke’deki Haremde birkaç Güvercinin telef olmasına neden olursa üzerinde kefaret farz oluyor mu?
    4502 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/30
    Zikredilen farza göre bu eylem kasti bir eylem olmadığı ve ona av da denilmediği için kefaret gerektirmez dolayısıyla kimsenin üzerinde kefaret yok.[1][1]
  • Karidesin helal, ıstakozun haram olmasının felsefesi nedir? Oysa ikiside aynı cinstendir?
    15154 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/01/17
    Bütün hükümler fayda ve zarar esası üzerinedir ve her hükmün bir felsefe ve nedeni vardır; ama bu nedenlerin ayrıntılarını bilmek çok zordur. En fazla hükümler için genel kaideler söylenebilir. Ancak buradaki genellik istisnaları olan çoğunluk manasına gelmektedir. Karidesin yenmesinin caiz olması konusunda bazı rivayetlerde onun balık cinsinden (pullu) ...

En Çok Okunanlar