Gelişmiş Arama
Ziyaret
13247
Güncellenme Tarihi: 2010/04/29
Soru Özeti
Peygamber (s.a.a) zamanında ve Peygamber (s.a.a)’den önce kadınların tesettürü nasıldı?
Soru
Tarihten yararlanarak, Peygamber (s.a.a) zamanında hicabın nasıl ortaya çıktığını söyleyebilir misiniz?
Kısa Cevap

Bazen tesettür kelimesi yerine hicap kelimesi kullanılmaktadır; hicap sözlükte; perde, örtü ve iki şey arasındaki engel ve ayırıcı anlamına gelmektedir. Tabi müfessirlerin ve araştırmacıların söylediği gibi, hicap kelimesinin kadınların örtüsü anlamında kullanılması günümüzde ortaya çıkmıştır, yani yeni bir terimdir. Geçmişte, özellikle fakihlerin kullandığı kelime, örtünme anlamında olan Arapça “sitr” veya “tesettür” kelimesidir. Bu konu hakkında geçmiş tarihten de anlaşılan şey; tesettürün, kadınların örtüsü olarak İslam’dan önce de çeşitli dinler arasında değişik şekillerde var olduğu, ancak İslam dininin bunun çerçevesini belirlemiş olmasıdır.

Peygamber (s.a.a) zamanında, kadınların örtüsü o zamanda geçerli ve yaygın olan örtünme şekliydi. Yani kadınlar bedenlerini örtüyor ve başlarına da bir eşarp takıyorlardı. Ancak kulakları, boyunları ve sinelerinin bir kısmı açık kalıyordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.a)’e ayet nazil oldu ve kadınların açıkta kalan kısımlarını da kapatmaları ve bu şekilde ziynetlerinin gizli kalması emredildi.

Ayrıntılı Cevap

Bazen tesettür kelimesi yerine hicap kelimesi kullanılmaktadır; hicap sözlükte, perde, örtü ve iki şey arasındaki engel ve ayırıcı anlamına gelmektedir.[1] Müfessirlerin ve araştırmacıların söylediği gibi, hicap kelimesinin kadınların örtüsü anlamında kullanılması terimsel bir manadır ve bu kullanım günümüzde ortaya çıkmıştır, yani yeni bir terimdir. Ancak geçmişte, özellikle fakihlerin kullandığı kelime, Arapçada “sitr” olarak kullanılan ve örtü anlamına gelen kelimeydi.[2]

Kadınların, kendilerini namahrem erkekler karşısında örtmelerinin gerekli oluşu, İslam dininin önemli hükümlerinden biridir. Kuran-ı Kerim, kadınların gelişip yücelmesi, hem aile ve hem toplum düzeninin sağlıklı kalması için tesettürü kadınlara farz kılmıştır.

Tarihe bakıldığında görülen şudur ki; tesettür, İslam’dan önce de çeşitli dinler arasında, değişik şekillerde vardı. Örtünme hükmü, sonradan oluşturulup meydana getirilen bir hüküm değildir. Yani bu hükmü yalnız İslam dini karar kılmamıştır, aksine var olan bu hükmü kabul etmiştir. Peygamber (s.a.a)’in zamanından da anlaşıldığı üzere, İslam dini bu hükmün sınırlarını belirlemiş ve güçlendirmiştir.

İslam’dan önce, İran’daki Yahudi kavimler arasında ve yine Hindistan’da ağır bir tesettür şekli vardı.[3]

Bu nedenle tarihten anlaşılan şey şudur ki; kadınların Peygamber (s.a.a) zamanında da örtünmeleri vardı ama bu tam anlamıyla bir tesettür değildi. Arap kadınları, genellikle uzun ama yakaları açık elbise giyerlerdi, yani boyun ve sineleri gözüküyordu. Başlarına örttükleri eşarbın alt kısımlarını arkalarına atıyorlardı. Doğal alarak bu durumda kulakları, küpeleri, sinelerinin bir kısmı ve boyunları görünüyordu.[4] Netice olarak, kadınların Peygamber (s.a.a) zamanında da tesettürleri vardı ve beden ve başlarını örtüyorlardı, ancak boyunları, sineleri, ziynet yerleri ve erkeklerin şehvetini tahrik ettirecek yerleri açıkta kalıyordu. İmam Bakır (a.s)’dan şöyle rivayet edilmektedir: “Bir gün, Medine’nin o sıcak havasında, her zamanki gibi eşarbını arkasına atmış, boynu, kulakları ve küpeleri gözüken genç bir kadın sokaktan geçiyordu. Peygamber Ekrem (s.a.a)’in ashabından olan genç bir adam ise karşıdan geliyordu. Gördüğü bu manzara, onu o kadar etkimiş ve o güzel kadını seyretmeye öyle dalmıştı ki, hem kendisinden ve hem de etrafında olan şeylerden bihaber olmuştu, hatta önüne bile bakmıyordu. Kadın başka bir sokağa girdiğinde o genç adam da gözleriyle kadını takip ediyordu. Bu şekilde ilerlerken, aniden duvarda bulunan bir kemik ve ya şişe parçası çıkıntısına çarpar. Genç adamın yüzü yaralanır ve kendisine geldiğinde, başını ve yüzünü kanlar içinde bulur. Bu şekilde Peygamber Ekrem (s.a.a)’in yanına giderek olayı anlatır.[5] Tam o sırada örtünme ile ilgili ayet-i kerime inmiştir.”[6] “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.”

Bu ayetin, hicap ve örtünün sınırlarını belirlemekte olduğu oldukça açıktır. Çünkü zaten, bedenin diğer kısımları o zamanki yaygın olan elbise ve eşarplarla kapatılıp örtülüyordu ve sadece boyun ve sinenin bir kısmı açıkta kalıyordu.[7]

Bu ayette dikkat edilmesi gereken kısım, şu cümledir:

وَلْیَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُیُوبِهِنَّ Ragıp, Müfredat isimli kitabında şöyle demektedir: “Humr” kelimesinin asıl anlamı, bir şeyi örtmektir ve bir şeyleri örten şeye “humr” denilmektedir. Ancak pratikte kadınların başlarını örttükleri şeye “humr” denilmektedir[8] ve bu ayetin nazil olduğu zamanda, kadınların eşarplarını arkaya toplayıp boyun ve sinelerinin bir kısmının açıkta kaldığı söylenmektedir.[9]

Sonuç olarak, ayetin manası şöyle olmaktadır: “Kadınlar, boyun ve sinelerinin örtülmesi için eşarplarını boyun ve sinelerinin üzerine kadar örtmelidirler.”

İbn-i Abbas, bu ayetin bir bölümünün tefsirinde şöyle demektedir: “…Yani kadın saçını, sinesini, boynunu ve boğazının alt kısmını örtmelidir.”[10]

Ayşe’den şöyle nakledilmektedir: “Hiçbir kadını Ensar kadınlarından daha iyi görmedim Nur Suresi’nin 31. ayeti nazil olduktan sonra onların asla geçmişte olduğu gibi dışarıya çıktığı görülmemiştir.[11]



[1] İbn-i Mensur, Lisan’ul Arap, Hicap kelimesi

[2] Tefsir-i Numune, c: 17, s: 402; Mutahhari, Murteza, Hicap Meselesi, s: 78

[3] Will Durant, Tarih-I Temeddün, c: 12, s: 30; c: 1, s: 552

[4] Mutahhari, Murteza, Mecmue-yi Asar, c: 19, s: 484–485

[5] Feyz-i Kaşani, Tefsir-i Safi, c: 5, s: 230; Mutahhari, Murteza, Mecmue-yi Asar, c: 19, s: 485

[6] Nur Suresi, 31. ayet,

وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ یَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَیَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا یُبْدِینَ زِینَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْیَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُیُوبِهِنَّ وَلَا یُبْدِینَ زِینَتَهُنّ

[7] Daha fazla bilgi için bkz: Kadın Hicabının Sınırları, 495. soru

[8] Ragıp İsfehani, Müfredat-I Elfaz-ı Kuran, “Humr” kelimesi

[9] Gureşi, Seyit Ali Ekber, Kamus-u Kuran, c: 2, “Hecebe” kelimesi

[10] Tabersi, Mecme’ul Beyan, c: 4, s: 138

[11] Tefsir-i Kaşani, c: 3, Nur Suresi’nin 31. ayetinin tefsiri

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Fetvanın dayanak ve kaynakları nelerdir?
    9468 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/04/07
    İçtihat zorluklara tahammül, çaba ya da kudret ve güç demektir. Fıkhi terim olarak ise kaynak ve delillerden şer’i hükümleri çıkarmak için azami ilmi çabayı sarf etmek anlamındadır.Şii fıkhında fetvanın temeli içtihat kaynakları olarak bilinen Kur’an, sünnet, akıl ve icmadır. Ancak bu kaynaklardan, faydalanma ...
  • Acaba bütün peygamberlerin ismini zikrede bilir misiniz?
    3728 تاريخ بزرگان 2019/09/22
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    20775 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Allah İle İrtibat Zamanı Ne Zamandır?
    10242 Pratik İrfan 2011/08/03
    Her ibadetin ruhu Allah ile irtibat kurmak ve O’na yaklaşmaktır. Bu husus namaz, dua ve Allah’ın dergâhına yalvarma ve yakarma ile müyesser olacaktır. Allah ile irtibat kurmak özel bir zaman ve mekâna has değildir. Elbette gece yarısı gibi bazı zamanlar Allah ile irtibat kurmak için en güzel zamanlardır veya ...
  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17424 ذکر 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • İmam tarafından namazın teşehhüdüne bir harf eklendiği durumda tabi olanların hükmü nedir?
    7471 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/18
    Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur. ...
  • Size göre inkârcıların İslam dini ve diğer dinlere karşı tavır almasının nedenleri ne olabilir?
    6887 Yeni Kelam İlmi 2011/11/21
    İnkârcılar dinler ve özellikle de İslam karşısında tavır almaları değişik siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel nedenler taşıyabilir. Bu dört neden hakkında bilgilenmek için lütfen ayrıntılı cevaba müracaat ediniz. ...
  • İslam dininin dinozor hakkındaki görüşü nedir?
    92226 Tefsir 2010/01/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Fakirlere infak etmenin felsefesi nedir?
    8186 انفاق و قرض الحسنه 2012/06/11
    Bazen falankes fakirdir ve mutlaka bir şey yaptığı için Allah onun fakir kalmasını istiyor; biz zenginiz ve mutlaka işlediğimiz bir amelden dolayı Allah’ın lütfü kapsamına girmişiz, o halde ne onların fakirlikleri ve ne de bizim zenginliğimiz hikmetsiz değildir!! Denilir. Hâlbuki infak emrinin çeşitli hikmet ve felsefeleri vardır. ...
  • İran ve Irak savaşında şehit düşen bazı fertlerin cenazelerinin dağılmadığını ve yok olmadığını duydum. Bu duyumlar muteber ve güvenilir midir?
    7921 Eski Kelam İlmi 2012/04/04
    Canlı yaratıkların cisimlerinin yapısı gereği, ruh bedenden çıktıktan sonra tabii olarak beden kokar, çürür ve yok olur. Bu nedenle bazı bedenlerin yıllar geçtikten sonra aynı şekilde salim kalması uzak bir ihtimaldir. Ama Allah her şeye kadir olduğundan[1] böyle bir şey zihinden uzak tutulmamalı ve ...

En Çok Okunanlar