Gelişmiş Arama
Ziyaret
5973
Güncellenme Tarihi: 2011/10/22
Soru Özeti
Uzun yolculuklarda sürücülük yaparken insan müzik dinleyebilir mi yoksa bu mesele de boş ve faydasız şeylerle uğraşma hükmünü mü taşır? İslam’ın cisim ve ruhun şad olması için ne gibi bir tavsiyesi vardır?
Soru
Uzun yolculuklarda sürücülük yaparken insan müzik dinleyebilir mi yoksa bu mesele de boş ve faydasız şeylerle uğraşma hükmünü mü taşır? İslam’ın cisim ve ruhun şad olması için ne gibi bir tavsiyesi vardır?
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

Müzik hakkındaki tüm konuları siz 10781 (Site: 10611) (Müziğin Haram Oluşunun Delilleri), 932 (Site: 1004) (Müziğin Haram Oluşu Ve Delilleri), 159 (Site: 15698) (Müziğin Menfaati Hakkında Hadis) adlı başlıklarda bulabilirisiniz. Ama sizin sorunuzla ilgili olan hususlara aşağıda değinilecektir.

Eğer bir müzik türü (ilgili başlıklara binaen) haram ise, ister sürücülük halinde olsun, ister başka bir halde olsun değişik hallerde onu dinlemek arasında bir farklılık olmaz. Haram müzik şartlarını taşıyan her müzik, haramdır. Mistik ve geleneksel gibi değişik adlar da konuyu değiştirmez. Söz konusu müziğin haram müzik türü olup olmadığını siz teşhis etmelisiniz.

Son soruya gelince;

İslam’ın ruhsal ve cisimsel canlılık için tavsiyeleri:

Dinsel iman, evren hakkında insana özel bir telaki şekli sunduğundan; yani yaratılışı bir hedef çerçevesinde ve hedefi de hayır, tekâmül ve saadet olarak değerlendirdiğinden tabii olarak insanın bakışını varlığın tümel düzenine ve ona egemen olan kanunlara yönelik olumlu kılmaktadır. Varlık ülkesindeki imanlı insanın hali, tıpkı yaşadığı ülkenin kanun, teşkilat ve düzenini doğru ve adil bilen, ülkeyi yöneten aslî unsurlara da iyi bakıp inanan, kendisi ve diğer tüm bireyler için gelişme ve yücelmenin altyapısını hazır gören ve sorumluluk taşıyan kendisi ve benzeri insanların geri kalmasına yol açabilecek tek şeyin tembellik ve tecrübesizlik olduğunu düşünen ferdin hali gibidir. Böyle bir halde mevcut her noksanlık kendisi ve benzerlerinin vazife ve sorumluluklarını yerine getirmemelerinden kaynaklanmaktadır. Böyle bir şahıs taşıdığı din ve iman eksenli hisler ile sükûnet ve rıza duygusuna sahip olur. O halde iman unsuru insanın ruhsal sükûneti için çok etkilidir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “ Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” [1] İslam’da dinsel bayram ve günlerden bayram, canlılık ve sevinç günleri olarak söz edilmiştir. İmam Sadık (a.s) Ğadir bayramı hakkında şöyle buyuruyor: Bu gün (18 Zilhacce) bayram, ferahlık, hoşnutluk ve sevinç günüdür..” [2] Ehli Beyt rivayetlerinde her ne kadar cisimsel sevinç türleri ve yollarına değinilmemişse de (zira bu hususlar değişik olabilir) bunun kendisine vurguda bulunulmuştur. Bir hadiste insanın canlı ve sevinçli olması için günün bazı saatlerini helal eğlencelere ayırması tavsiye edilmiştir. Aynı şekilde bu saatlerin bu işe ayrılmasının, diğer ödevleri daha güzel yapmaya ve ibadetleri canlı bir şekilde yerine getirmeye neden olacağı vurgulanmıştır. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: Akıllı Müslüman vaktini üç kısma ayırmalıdır. Birinci vakti kendisi ile Allah arasındaki irtibata ayırmalıdır. İkinci vakti toplumsal ilişkilere ve insana ahiret yolunda yardımcı olan mümin kardeşleriyle görüşmeye ayırmalıdır. Üçüncü vakti ise haram olmayan zevklere ayırmalıdır. Bu üçüncü vakit, diğer iki vakitteki sorumluluklarını daha güzel bir şekilde yerine getirmek için ona yardım eder.” [3] Öte taraftan İslam bitkinlik ve tembelliği reddetmiş ve ruhsal ve cisimsel canlılığı istemiştir. Hatta ibadet ve müstehaplarda bile onların canla ve şevkle yapılmasını istemiştir. Eğer bir şahıs müstehap bir amel yapmak istiyorsa, bu ameli kendine dayatmamalıdır, bilakis canla ve şevkle söz konusu ameli yerine getirmelidir. Aziz İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyuruyor: “Kalp bazen ibadete ilgi duyar ve bezen de ondan yüz çevirir, ne zaman ilgi duyarsa (farzlara ek olarak) müstehapları yapın ve ilgisiz olduğunda ise sadece farzları yerine getirin.” [4] Dünya işlerinde de bitkinlik ve tembellik İslam tarafından kabul edilmez. İslam çaba ve canlılık dinidir. İmam Kazım (a.s) şöyle buyuruyor: “Tembellik ve ataletten sakın; çünkü bu ikisi seni dünya ve ahiret nimetlerinden uzak kılar.” [5] O halde İslam ruhsal ve cisimsel canlılığı kabul etmemekle kalmamış onu emretmiştir. Ama canlılık yaratan aktivite türlerinin farklı olduğunu unutmamak gerekir. İnsanı ataletten uzak kılan ve içinde Allah’a isyan ve insanlara cefa olmayan her aktivite bu hususun örneği olabilir.

İlgili başlık: 2484. Soru (Site: 2469) (Allah’ın Sevgisini Kazanma Yolları).



[1] Rad, 28.

[2] Vesailü’ş-Şia, c. 10, s. 444.

[3] Kâfi, c. 5, s. 87.

[4] Kâfi, c. 3, s. 454.

[5] Kâfi, c. 5, s. 85, h. 2.

Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar