Gelişmiş Arama
Ziyaret
19112
Güncellenme Tarihi: 2009/07/04
Soru Özeti
Peygamber (s.a.a) ve İmamların (a.s) cariye ve kölelere sahip olmaları kölelik sistemini benimsemek değil midir?
Soru
Peygamber ve İmamların neden cariye ve köleleri vardı? Bu İslam’da kölelik sisteminin olduğuna delil değil midir?
Kısa Cevap

Kölelerle evlenme, onlarla mahrem olma, mukatebe (kölelerin özgürlük anlaşması) vs. hükümlerin Kur’an’da gelmesi Peygamber (s.a.a)’in zamanında köleliğin olduğunu ispat etmektedir, ama belirtmek gerekir ki, İslam’ın köleleri azat etmek için çok kapsamlı projeleri vardır. Bu projenin neticesinde bütün köleler zamanla özgürlüklerine kavuşmuşlardırlar. İslam’ın bu konuda ki tutumunu anlamak için aşağıda ki noktaları göz önüne almak gerekir:

1- İslam köleliğin temelini atmadı

2- İslam kölelerin geçmişte yaşadıkları acı kadere her zaman büyük bir toplumsal sorun olarak baktı.

3- İslam kölelerin özgürlüğü için çok hesaplı planlar sunmuştur. Zira öyle zamanlar olmuştu ki, toplumun yarısını köleler oluşturuyordu. Sahiplerinin onlara verdiğinin dışında hiç birinin ne kendilerine ait bir gelirleri vardı, ne de yaşamlarını sürdürebilecek herhangi bir imkanları. İslam onların özgür olmaları için bir kerede ferman verseydi, ya çoğu telef olurdu, ya da mahrumiyetten dolayı baskı altında kalan bu büyük işsiz ve aç çoğunluk her yere saldırır, kan döker, çatışma çıkarır ve toplumun düzenini bozarlardı. Bu yüzden İslam onların zamanla özgürlüklerine kavuşmaları ve topluma kazandırılmaları için hesaplı planlar yaptı. Bu planın aşağıda da getirdiğimiz birçok maddesi var:

 

1. Madde: Köleliğin kaynağını kurutmak

2. Madde: Özgürlüğün kapılarını aralamak

3. Madde: Kölelerin şahsiyetini ihya etmek

4. Madde: Kölelere insani davranışta bulunmak

5. Madde: İnsan tacirliğini reddetmek

 

Peygamber (s.a.a) ve İmamların (a.s) köle ya da köleleri var idiyse bu, İslamın koyduğu sınırlar ve onun hikmetli programlarının dahilinde idi. Onların kölelere karşı davranışları öyle bir şekildeydi ki, kölelerini serbest bıraktıklarında onlar İmam (a.s) yuvasını terk etmezlerdi.

 

Peygamber (s.a.a) ve İmamların (a.s) kölelere karşı bu davranışları, köleliğin kaldırılması yönünde Müslümanlara örnekte teşkil etmekteydi.

Ayrıntılı Cevap

Cevabın daha iyi anlaşılması için İslamın köleliğe bakış açısını kısaca açıklamak gerekir.

Kur’an’ı Kerim’de savaş esirlerinin köle alınması ve kölelik konusunda kesin bir hüküm gelmemişse de Kur’an’ın kölelerden bahsetmesi köleliğin Peygamber (s.a.a)’in zamanında da olduğunu ortaya koymaktadır.[1] Örneğin savaşanların esir alınması ve onlardan köle olarak faydalanmanın caiz olması, kölelerle evlenmenin veya mahrem olmanın hükümleri, mukatebe (kölelerin özgürlük anlaşması) gibi meseleler Nisa, Nahl, Nur, Mü’minin, Rum ve Ahzap surelerinde yer almıştır.

 

Kur’an’daki bu ayetlerden dolayı bazıları diyor ki: İlahi bir din ve içeriği yüce olan İslam, neden köleliği tümüyle ortadan kaldırmamış ve bir genel ve kesin hükümle onların özgürlüklerini sağlamamıştır? Evet, İslam, kölelere iyi davranılması için çok tavsiyelerde bulunmuştur, ama önemli olan onların kayıtsız şartsız serbest bırakılmasıydı. Bir insan neden en büyük ilahi nimet olan özgürlükten mahrum olup başka bir insanın kölesi olsun ki?

 

Cevap:

Kısaca belirtmek gerekir ki, İslam kölelerin özgürlüğüne kavuşması için çok ince ve zamanlaması çok uygun çözümler getirmiş, neticede de toplumda herhangi bir sorun çıkmadan hepsi yavaş yavaş özgürlüklerine kavuşmuştur.

 

Bu konunun açıklamasına geçmeden önce bir kaç noktayı hatırlatmamızda fayda var:

 

1- İslam kölelik sisteminin kurucusu değildi; İslam geldiği sırada kölelik bütün dünyaya yayılmış ve toplumların bel kemiğini oluşturmaktaydı.

 

2- Köleler tarih boyunca acı bir kadere sahiptiler. Örneğin, sözde medeni bir kavim olan Ispartaların köleleri öylesine bedbahtılar ki, Ruh-ul Kavanin kitabının yazarının dediğine göre onlar yalnızca bir kişinin kölesi değil, herkesin kölesi sayılıyorlardı. Kimin canı isterse kanundan korkmadan kendisinin ya da başkasının kölesine istediği kadar işkence edebiliyordu. Gerçekte onlar hayvandan daha kötü bir yaşama sahiptiler.

 

Kölelerin, geri kalmış ülkelerden avlandıkları andan pazarlarda satılacakları zamana kadar birçoğu ölüyordu. Geriye kalanlarını ise doyumsuz insan tacirleri kendilerine gelir kaynağı yapıyorlardı. Satın alanlar da ancak yaşayabilecekleri kadar yiyecek veriyorlardı onlara; yaşlandıkları ve ölümcül hastalığa yakalandıklarında ise acımasız bir şekilde kendi hallerine bırakılıyorlardı. Bu yüzden kölelik tarihi dehşet verici cinayetlerle doludur. İslam, bütün insanların saadet ve özgürlüğü için gelen bir din olduğundan kölelerin geçmişteki bu acı kaderlerine büyük bir toplumsal sorun olarak bakmıştır. Onun karşısında sessiz kalmamış, kökünü kazımak için makul ve dakik çözüm yolları sunmuştur.

 

3- İslamın kölelerin özgürlüğü için getirdiği çözüm

 

Genellikle dikkate alınmayan şey şudur: Bir topluma yanlış bir sistem hakim olmuşsa onun kökünü kazımak için zamana ihtiyaç vardır. Hesapsız yapılan bir hareket ters tepki yapar. Tıpkı tehlikeli bir hastalığa tutulup hastalığı ilerleyen ya da yıllarca uyuşturucu kullanıp ona bağımlılık kazanan kimse gibi; böyle durumlarda genelde tedrici bir tedavi sistemi uygulanır.

 

Başka bir deyişle, İslam, eğer genel bir kanun çıkarıp bütün köleleri serbest bıraksaydı onların çoğu mahvolur ve ölüp giderdi. Çünkü toplumun yarısını onlar oluşturuyordu ve ne bir kazanç yolları vardı, ne barınacakları evleri, ne de ki yaşamlarını sürdürebilecek imkanları. Eğer bir gün ve bir saatte bütün köleler serbest bırakılsaydı büyük bir işsizlik ordusu ortaya çıkardı. Bunun sonucunda da hem kendi yaşamları tehlikeye girecekti, hem de toplumun düzeni bozulacaktı. Yokluk ve yoksulluk üzerlerine baskı yapınca her tarafa saldıracak, kargaşa ve düzensizlik meydana gelecekti.

 

Bu yüzden zamanla serbest bırakılmaları ve topluma kazandırılmaları gerekirdi. Böylece ne kendi canları tehlikeye girecekti ve ne de toplumun emniyeti. İşte İslam kölelerin özgürlüklerine kavuşmalarını sağlamak için böyle bir planlamayı yaptı.

 

Bu planın bir çok maddesi var. Biz onları sadece başlıklar halinde getireceğiz:

 

1. Madde: Köleliğin Kaynaklarını Kurutmak:

 

Tarih boyunca insanları köle etmenin bir çok nedeni vardı. Yalnızca savaşlarda ve borçlular köle alınmazlardı, güç ve zorbalık da insanları köle etmek için bahane edilmişti. Islam bütün bunların önüne bir sed çekerek yalnızca savaşta insanların esir alınmasına izin vermiştir. Açıktır ki, düşman savaşta yenilgiye uğratıldıktan sonra ya onların hepsi öldürülecek ya da esir alınacaklardı. Çünkü düşman serbest bırakılırsa yeniden toparlanıp saldırabilir. İslam ikinci yolu seçmiştir. Ancak esir alındıktan sonra durum tamamen değişmektedir. Esir işlediği onca cinayete rağmen İslam ona Müslümanların elinde ki ilahi bir emanet olarak bakmakta, onların birçok haklarına riayet etmektedir.[2]

 

Savaş bittikten sonra alınan esirin üç hükmü vardır: Her hangi bir şart olmadan serbest bırakmak, fidye alma şartıyla serbest bırakmak veya onu köle etmek. Bu üç şarttan birini seçmek Masum İmam (a.s)’ın yetkisinedir. O da, esirlerin şartlarını göz önüne alarak, İslamın ve Müslümanların içeride ve dışarıda ki menfaatlerine göre en uygun olanını seçer.

 

İmam (a.s) esirleri serbest bırakma kararı almamışa onları ailelere verirdi. Zira o zamanlar hapishane yoktu ki durumları belli oluncaya kadar orada tutulsunlar.

 

Şartlar değişince İmamın esirler hakkında ki kölelik hükümlerini uygulamasının. İslam İmama, uygun olan neyse ona göre hareket etme yetkisi vermiştir. Bu şekilde İslamda köleliğin kaynakları neredeyse kurutuluyordu.

 

2. Madde: Özgürlüğün kapılarını açmak

 

İslam kölelerin serbest bırakılmaları için kapsamlı planlar yapmıştır. Müslümanlar onlara amel ettiklerinde kısa zamanda köleler serbest olacak ve İslam toplumuna kazandırılacaklardı. Bu planın başlıkları şunlardır:

 

a) Müslümanlardan toplanan zekat sekiz yerde harcanmalıdır. O sekiz yerden birisi köleleri satın alıp serbest bırakmaktır.[3] Bu şekilde İslami beyt-ul malda bütün köleler özgür oluncaya kadar daimi bir bütçe ayrılmış oluyordu.

 

b) İslam, kölelerin sahipleriyle anlaşma yapıp kendi kazançlarıyla serbest kalma kanunu çıkardı (İslam fıkhında buna “Mukatebe” denir).

 

c) Köleleri serbest bırakmak, önemli ibadetlerden ve hayır amellerden sayılmaktadır. Masum İmamlar (a.s) bu konuda herkesten öndeydiler; öyle ki, Hz. Ali (a.s)’ın kendi kazancıyla bin tane köleyi satın alıp serbest bıraktığı yazılmaktadır.[4]

 

d) Masum İmamlar (a.s) başkalarına örnek olsun diye küçük bir bahaneyle köleleri serbest bırakıyorlardı. İmam Bakır (a.s) kendisine iyilik yapan kölelerinden birine şöyle buyurdu: “Git, sen özgürsün artık, çünkü cennet ehli olan birisini hizmetime almak istemem.”[5]

 

Yine İmam Zeyn-ul Abidin (a.s)’dan şöyle bir olay rivayet edilir: Bir gün kölelerinden biri İmam (a.s)’ın başına su döküyordu, su kabı İmam (a.s)’ın başına düştü. Köle şu ayeti okudu: “…ve öfkelerini yenenlerdir” İmam (a.s): Öfkemi yendim, diye buyurdu. Köle “İnsanları affedenlerdir” ayetini okudu. İmam (a.s), Allah affetsin, diye buyurdu. Köle ardından “Allah ihsanda bulunanları sever” ayetini okudu. Bunu üzerine İmam (a.s) buyurdu ki: “Git sen artık özgürsün”

 

e) Hatta bazı rivayetlerde yedi yıldan sonra köleler kendiliğinden serbest olurlar. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “İmanı olan birisi, sahibi istese de istemese de serbest olur. İmanı olan birisine yedi yıl geçtikten hizmetçilik yaptırmak helal değildir.”[6]

 

Yine Resul-u Ekrem (s.a.a)’in şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Cebrail bana köleler konusunda hep tavsiyede bulunurdu, öyle ki, yakında süre tayin edilecek ve hepsinin serbest kalacağını zannettim.”[7]

 

f) Başkasıyla ortak kölesi olan kimse, kendi hakkını serbest bırakırsa diğer yarısını da ortağından satın alıp serbest bırakmak zorundadır.

 

g) İnsan sahip olduğu kölenin bir kısmını serbest bırakırsa diğer kısmı da kendiliğinden serbest kalırdı.

 

h) İnsan anne, baba, dede, evlat, amca, dayı, teyze, hala, kardeş, bacı, erkek ve kız kardeşlerinin çocuklarına malik olursa onlar hemen serbest olurlar.

 

ı) Kendi cariyesinden çocuk sahibi olan kimse o cariyeyi satamazdı ve mirasından çocuğunun hakkına düşen miktarca cariye serbest bırakmalıydı. Bir çok köle bu şekilde özgürlüklerine kavuştu. Çünkü bir çok cariye sahiplerinin eşleri durumundaydı ve onlardan çocuk sahibi oluyorlardı.

 

i) Bir çok suçun keffaresi köle serbest bırakmaktır (yanlışlıkla birini öldürmek, bilerek orucu yemek, yemin etmenin keffaresi bunlardan bazılarıdır).

 

j) Sahibi tarafından şiddetle cezalandırılan köle serbest bırakılmak zorundaydı.

 

İslamdan önce köle sahipleri onlara her türlü işkenceyi yapmayı kendi hakları olarak görüyorlardı. Hiçbir engelleme olmadan istedikleri eziyeti yapıyorlardı. Ama İslam, kulak, burun, dil kesmek gibi bir kısım cezaları yasakladı ve kim kölesini bu şekilde cezalandırırsa kölesini serbest bırakmak zorundaydı.[8]

 

3. Madde: Kölelerin Şahsiyetlerinin Onurlandırılması

 

Köleler, İslamın ön gördüğü özgürlüğe doğru giderken, İslam onların haklarını ihya etmek için büyük girişimlerde bulundu. Onların insani şahsiyetlerini diriltmiş bu yönden köleyle özgür insan arasında fark bırakmamıştı. İslam da ölçü takvadır. Köleler önemli makamlara gelebiliyor hatta hakim de olabiliyorlardı. Resulullah (s.a.a)’in zamanında köleler ordunun komutanlığı ve diğer önemli makamlara getirilmişlerdi.

 

Peygamber (s.a.a) ’in bir çok sahabesi köle idi. Gerçekte onların çoğu, İslam büyüklerinin en büyük yarenleri durumundaydılar. Selman, Bilal, Ammar-ı Yasir ve Kanber bu gruptandı. Beni’l Mustalak gazvesinden sonra Peygamber (s.a.a), bu kabileden bir cariyeyle evlenmiş ve bunun neticesinde kabilenin bütün esirleri serbest bırakılmıştı.

 

4. Madde: Kölelere İnsani Davranışta Bulunmak

 

İslam kölelere iyi davranması konusunda bir çok emir vermiştir.

 

Allah Resulü (s.a.a) buyuruyor: “Kardeşi elinin altında olan kimse yediğinden ona yedirmeli, giydiğinden ona giydirmeli ve gücünden fazlasını ona yüklememelidir.”

 

Hz. Ali (a.s) kölesi Kanbere şöyle buyuruyordu: “Senden daha iyi elbise giyersem Allahtan utanırım, zira Allah Resulü (s.a.a) buyuruyor: Kendi giydiğinizden onlara giydirin, kendi yediğinizden onlara yedirin.”

 

İmam Sadık (a.s) buyuruyor “Babam ne zaman bir kölesine bir iş yapmasını emrederse bakardı eğer iş ağır ise kendisi de Bismillah der ve ona yardıma koyulurdu.”

 

İslam’ın özgürlüğe giden yolda kölelere davranışı öyle bir şekilde idi ki, Gayr-i Müslimler bile bunu övmüşlerdir. Örneğin George Zeydan “Medeniyet Tarihi”nde diyor ki: “İslam kölelere karşı çok merhametli idi. İslam Peygamberi onlar için çok tavsiyelerde bulunmuştur. Mesela, “Kölenin gücünün yetmediği işi ondan istemeyin”, “Kendi yediğinizden ona da verin”, Kölelerinize köle veya cariye demeyin, onlara oğlum, kızım deyin” diye buyurmaktaydı. Kur’an’da köleler hakkında güzel bir tavsiyede bulunarak diyor ki: Allah’a tapının, Ona ortak koşmayın, anne, baba, akraba, yetimlere, yoksullara, komşulara, yolda kalmışlara ve kölelere iyi davranın. Allah kendisini beğenenleri sevmez.

 

5. Madde: İnsan Tacirliği: En Kötü Ticaret

 

İslamda köle alım-satımı en kötü ticarettir. Resul-u Ekrem (s.a.a)’den rivayet edilen bir hadiste “en kötü insan, insan taciridir” diye buyurmaktadır.[9]

 

Bu ibare, İslamın köleler hakkında ki görüşü ve hedefini ortaya koymaktadır.

 

Bundan daha ilginci şudur ki, İslam, insanların özgürlük ve hürriyetini ellerinden alınmasını ve onların bir ticaret malına dönüştürülmesini bağışlanmayan günahlardan saymaktadır. Yine bir hadiste Resul-u Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Allah her günahı bağışlar ama eşinin mihrini inkar eden, işçinin hakkını gasp eden ve özgür insanı satan kimseyi bağışlamaz.”[10] Bu hadise göre kadın hakları ve işçi haklarını gaspetmek, insanların özgürlüğünü ellerinden almak bağışlanmayan üç günahtır.

 

Yukarıda da değindiğimiz gibi İslam yalnızca savaşta esir edilenlerin köle olarak alınmasına izin vermiştir. Fakat asla mecburiyet yönü yoktur. Oysa İslam geldiği sırada ve ondan asırlar sonra Afrika ülkelerine saldırılarak insanlar zorla esir alınıyor ve köle ediliyorlardı. Bazen çok yüksek miktarlarda alım satımları oluyordu. Öyle ki, İngiltere devleti yılda 200 bin kölenin alım satımını yapıyordu. Her yıl Afrikadan 100 bin kişi yakalayıp köle olarak Amerikaya götürüyorlardı.

 

Özetlemek gerekirse, köle konusunda İslamı eleştirenler sadece bu konuda yalan yanlış bir şeyler duyan kimselerdir. Böyleleri yukarıda saydığımız maddelerden, bu maddelerin kölelere zarar vermeden serbest kalmasını sağlayan hedeflerinden haberleri yoktur. Onlar kasıtlı kişilerin etkisinde kalarak kendi akıllarınca İslamın önemli bir zaafını bulduklarını zannederek İslamın aleyhine geniş propagandalar yapmaktalar.[11]

 

Şimdiye kadar söylenenlerden anlaşılan şey, İslam liderlerinin de köle ya da kölelerinin olduğudur. Ama İslamın köleler konusunda ki planlı ve makul tedbirleri, bu liderlerin onlara karşı davranışları sonucu bir çok köle serbest oldu. Ama serbest kaldıktan sonra bile köleler onlardan ayrılmıyorlardı. Israrla İmam (a.s)ın yanında kalmak istiyorlardı, ama İmam (a.s) kabul etmiyordu. Öte yandan İmamlar (a.s)ın kölelere karşı davranışları örnek oluşturuyordu. Bu tür davranışlar, başta Müslümanlar olmak üzere bütün insanlığa toplumların müptela olduğu böylesine önemli bir meselede ne yapacaklarını öğretmiştir.



[1] - Tefsir-i Nümune, c.21, s.413 ve 417

[2] - Vesailu’ş-Şia, c.21, s. 92; Hz. Ali (a.s) buyuruyor: “Yarın esiri idam etsen bile ona yemek verip ihsanda bulunman vaciptir.” (el-Kafi, c.5, s.35); İmam Zeynulabidin (a.s) buyuruyor: “Birisini esir aldığın zaman onu kendinle getiriyorsan eğer yürümekten yorulmuşsa ve onu bindireceğin bineğin yoksa serbest bırak ve onu öldürme. Çünkü onu İmamın yanına getirdiğinde ne gibi bir hüküm verecek bilmiyorsun.”

[3] -Tövbe/60

[4] - “Kendi elinin emeğiyle bin tane köle azat etti.” (el-Kafi, c.5, s.74)

[5] - Men La Yahduruhu’l-Fakih, c.1, s.27

[6] - el-Kafi, c.6, s.196

[7] - Men La Yahduruhu’l-Fakih, c.1, s.52; Vesailu’ş-Şia, c.2, s.7; Müstedreku’l-Vesail, c.13, s.379;

[8] -Şerhu’l-Lüm’ati’d Dimeşkiyye, c.6, s.280

[9] - el-Kafi, c.5, s.114

[10] - Müstedreku’l-Vesail, c.13, s.378

[11] - Tefsir-i Nümune, c.21, s.410 ve 423

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Acaba gece namazına kalkabilmemi sağlayacak bir yöntem var mı?
    5628 Pratik Ahlak 2012/08/11
    Her sağlıklı insanın, sağlığını korumak için her gün belirli bir süre uyumaya ihtiyacı var. Düzenli ve sistemli bir hayat programı ile hem ihtiyacımız olan uyku ve dinlenmeyi hem de sabah namazından önce gece namazı için uyanmayı sağlaya biliriz. Böylelikle rahatlıkla bu değerli amelin faziletine ulaşabiliriz. Gece namazına ...
  • Neden Cevşen-i Kebir duasının seksen beşinci kısmında insanın sudan yaratıldığı buyrulmuştur?
    8728 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Evrendeki maddî varlıkların tümü “su” adındaki ortak bir madde taşımaktadır. Bu kategoride evren bahçesinin gülü olan insan da sudan yaratılmıştır. Su insan yaratılışının ilk madde tohumudur. Öte taraftan insan bedeninin %80’nini su teşkil etmektedir. Bu husus hem Kur’an ve rivayetlerde ve hem de modern bilim tarafından ispat edilmiştir. Elbette ...
  • Lütfen Kadının örtünmesinin sınırları hakkında bir hadis zikredin.
    13255 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2008/06/18
    Nur suresinin 31’inci ayeti ve birçok rivayetlerde örtünmenin sınırları açıklanmıştır. Allah-u Teala, zikredilen ayette şöyle buyurmaktadır: “Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını kontrol etsinler ve mahrem yerlerini korusunlar. Açıkta olanı dışında süslerini açmasınlar.[i] Başörtülerini, yakalarının üzerine salıversinler. Süslerini kocaları, babaları, kocalarının babaları, ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6428 Eski Kelam İlmi 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...
  • Ehli Sünnete mensup bir Müslüman Şiilerin duasını okuyabilir mi?
    7502 Pratik Ahlak 2011/09/13
    Şiiler tarafından nakledilen duaların tümü Peygamberin (s.a.a) ailesi olan imamlardan bize ulaşması, Peygamberin (s.a.a) tavsiyesince onlara tutunma ve uymanın kurtuluşa neden olması ve buna ek olarak Şia ve Ehli Sünnetin itirafıyla imamların dua ve münacatta insanların önderi sayılması nedeniyle, onlar tarafından nakledilen duaların gerçeğe ve icabete daha yakın olacağı ...
  • Acaba içinde humus payı olan veya borç olarak verilen para değer kaybına uğrarsa zaminliğe neden oluyor mu?
    8153 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/04
    Aşağıdaki noktalara dikkat etmek sorulan sorulara cevap verme hususunda bize yardımcı oluyor: 1-   Ukala (akıl sahibi olanlar) nezdinde mal olarak kabul edilen her şey İslam anlayışında mal olarak kabul görülmekte ve şeraitin istisna ettiği yerler ...
  • “Ve necmu ve şeceru yescudan” ayetinde yıldız ile ağaç secde ediyor diyor ve bundan bahis edilmektedir, onların secde etiklerinden maksat nedir?
    16695 Tefsir 2012/04/07
    Necm yıldız anlamındadır. Bazen de sapı (sake) olmayan ot anlamına gelir. Bu ayette (rahman, 6) ise şecere (ağaç) karinesinden ötürü ikinci yani sapı (saka) olmayan bitki anlamına gelmektedir. Bu kelime asıl itibarıyla çıkmak (tuluu) anlamındadır. Eğer sapı olamayan bitkileri için “necm” kelimesi kollanılıyor ise bitkilerin yer altından ...
  • Amellerle Allah’ın onlar için vadettiği mükafatlar arasında uygunluk gözetilmiş midir?
    7639 Eski Kelam İlmi 2010/07/18
    Böyle mükafatları vadetmek ne İlahi adalete aykırıdır, ne de amelle sevap arasındaki uygunluğa; çünkü adaletin manasının, her şeyi kendi uygun olduğu yere koymak olduğunu söylersek, yani amelle sevap arasında uygunluk olması gerekli ise sözünü ettiğiniz yerlerde amelle sevap arasında uygunluk vardır. Zira:1- Böyle ...
  • Arapçayı bilmeyenlerin Kuran’a bakmalarının veya okumalarının ne gibi faydaları vardır?
    13233 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/23
    Kuran, sıradan bir kitap değildir. Aksine Allah’ın kelamı olması gibi birçok farklı konumlara sahiptir. Sözleri de Allah tarafından İslam Peygamberi’ne (s.a.a) vahiy edilmiştir. Birçok derin ilim ve öğretiler içerir. Yaşam kitabı, insanın tekâmülü, hidayet kitabı vb. ayrıca kutsaldır ve kendisine has bir değeri vardır. Bu esasa göre; ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11143 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar