Gelişmiş Arama
Ziyaret
7634
Güncellenme Tarihi: 2009/10/04
Soru Özeti
Şii fakihleri arasında doğu kızıllığının gitmesine riayet etmenin gerekliliğine muhalefet edenlerin delilleri nelerdir?
Soru
Şii fakihleri arasında doğu kızıllığının gitmesine riayet etmenin gerekliliğine muhalefet edenlerin delilleri nelerdir?
Kısa Cevap

Doğu kızıllığı gökte görünen kırmızı ışığa denir. Fıkıhta iki doğu kızıllığından bahsedilmiştir:

1. Güneşin batması esnasında görünen doğu kızıllığı.

2. Güneşin doğuşu esnasında görünen doğu kızıllığı.

Akşam namazı vaktinin belirlenmesinde doğu kızıllığının gitmesi konusu rivayetlerde zikredilmiştir. Doğu kızıllığının gitmesinden maksat, batıda güneşin hissi olarak batmasından sonra, doğu tarafında güneşin batmasını ve rivayetlerin ıstılahıyla güneşin gizlenmesini gösteren bir kızıllığın meydana gelmesidir. Bu kızıllık ilk önce görünüşte insanın başının üzerine ulaşır ve ardından da tüm doğuda kaybolur. Bir grup fakih akşam vaktinin tahakkuk etmesinde güneşin gizlenmesini yeterli görmektedir ve bir başka grup ise bu kızıllığının insanın başı üzerine ulaşmasını güneşin gizlenmesinin şartı bilmektedir. Ancak sonuçta bir başka grup ise (elbette bunlar çok azdır ve muhtemelen daha fazla ihtiyat etmek için böyle bir görüş ileri sürmüşlerdir), şer’i güneş batımının tahakkuk etmesinde tüm doğuda doğu kızıllığının tamamıyla yok olmasını gerekli görmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Doğu kızıllığı, gökte görülen kırmızı ışığa denir. Doğu kızıllığı fıkhi bir ıstılah olup doğu yönündeki kırmızılığın yok olması manasına gelir. Güneş battığı ve kaybolduğu sırada güneşin batışı mukabilinde (doğu yönünde) bir kırmızılık ortaya çıkar. Güneş batı yönündeki ufukta aşağı düştüğü vakit doğu yönündeki kızıllık yükselmeye eğilim kaydeder. Güneş her ne kadar aşağıya düşerse doğu yönündeki kırmızılık yukarıya çıkar ve neticede insanın başı üzerine ulaşır. Elbette bu kırmızılık sabah vaktinde de doğu tarafında meydana gelir ve buna da doğu kızıllığı denir. Ancak rivayetlerde sabah namazını belirleme hakkında doğu kızıllığının oluşması veya gitmesi hakkında böyle bir tabir kullanılmadığından[1] biz sadece akşam vaktindeki doğu kızıllığının gitmesi konusu hakkında tartışacağız. Güneşin kaybolması gerçek bir husustur ve her gün meydana gelmektedir. Güneşin kaybolmasından maksat onun gökte görülmeyeceği zamandır. Tüm İslam âlimleri akşam namazı vaktinin güneşin gerçekte battığı zamanda olduğu hususunda hemfikirdir.[2] Ama tartışılan husus, güneşin ufukta nasıl battığı meselesidir. Güneşin salt ufukta görünmemesi yeterli midir? Buna ek olarak gökte oluşmuş kırmızı ışığın göğün doğu tarafında kalmaması da gerekli midir? Bu hususta fakihler arasında üç görüş vardır:

1. Salt güneşin kaybolması güneşin batmasının ve ilk akşam namazı vaktinin alametidir.[3] Yani güneş batar batmaz ve ufukta hissi olarak kaybolur kaybolmaz (bulut veya toz gibi engeller ortada olmamalıdır) akşam meydana gelir. Bu görüş esasınca akşam namazı vaktinin gerçekleşmesi için ufukta hissi olarak güneşin kaybolması yeterlidir ve doğu kızıllığının bulunup bulunmaması önemli değildir.

Bu görüş bazı Şii fakihlerinin açısından zayıf[4] ve Ehlisünnet mezhebinin görüşüyle bağdaşan bir görüş sayılmıştır.[5]

2. Kızıllığın insanın başı üzerine ulaşması akşam vaktinin gelmesine alamettir. Bu görüş esasınca akşam namazının ilk vakti, güneşin kaybolmasına ek olarak doğu kızıllığının insan başı üzerine (göğün ortasına) ulaştığı zamandır.

3. Kızıllığın tüm doğudan (batı karşısında) kaybolması akşamın alametidir. Bu görüş esasınca doğu kızıllığının insan başının üzerine ulaşması yeterli değildir ve kızıllık her ne kadar batı tarafında kalsa da tüm doğu yönünde kaybolmalıdır. Bu görüş Şeyh Mufit’in “Maknaa” kitabında belirtilmiş ve ona isnat edilmiştir. Şeyh Mufit’ten sonra Şeyh Tusi’ye de isnat edilmiştir.[6] Bu hususta değişik görüşlerin bulunmasının nedeni, konuyla ilgili değişik rivayetlerin bulunması ve onlardan değişik şekillerde istifade edilmesidir. Vaktin gelmesi için sadece güneşin kaybolmasını yeterli bilen ve doğu kızıllığının gitmesini önemsemeyen kimseler, delillerinin akşam namazı ve iftar vaktini güneşin kaybolmasıyla açıklayan rivayetler olduğunu söylemişlerdir. Bu rivayetler şunlardır:

1.  Zürare’nin sahihi (veya hasene): İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmaktadır: Akşam vakti güneşin kaybolduğu zamandır.[7]

2. ): İmam Bakır (a.s) başka bir sahihte de şöyle buyuruyor: Her ne zaman güneş kaybolursa, akşam ve yatsı vakti gelmiş olur.[8]

3. İsmail b. el- Fazl el- Haşimi İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakletmektedir: Aziz Peygamber (s.a.a) güneş kaybolduğunda namaz kılardı.[9]

4. İsmail b. Cabir: Cabir: Ben Ebu Abdullah’tan (a.s) akşam namazı vaktini sordum ve o güneşin batmasıyla şafağın kaybolması arasındaki vakittir, diye buyurdu.[10]

5. Sıffan b. Mehran Cemal’in sahihi: İmam Sadık (a.s) ona verdiği cevapta şöyle buyurmuştur: Her ne zaman güneş kaybolursa, akşam namazını kıl…[11]

Bunlar bu konuda bulunan rivayetlerin bir bölümüdür. Bu konuda yer alan diğer rivayetleri öğrenmek için “et- Tenkih Fi Şerhi’l Urvetü’l Vuska” adlı değerli kitaba müracaat ediniz.[12]

Doğu kızıllığının gitmesini şart bilen kimseler ise aşağıdaki delilleri öne sürmüşlerdir:

1. Bu görüş diğer görüşe (güneşin kaybolmasının yeterli olması) nazaran daha meşhurdur ve fakihlerin çoğu bu görüşü kabul etmektedir.

2. Doğu kızıllığının gitmesine riayet etmeyi farz bilen rivayetler.

3. Doğu kızıllığının gitmesine riayet etmek ve doğu kızıllığının gitmesine ve onun baş üzerine ulaşmasına riayet etmek ihtiyatla uyuşur. Rivayetler tüm doğu yönünde doğu kızıllığının ortadan kaybolmasına riayet etmeyi artı bir ihtiyat bilmektedir.[13]

Elbette bu deliller doğu kızıllığının gitmesini gerekli görmeyen kimseler tarafından eleştirilmiştir. Doğu kızıllığının gitmesine riayet etmenin gerekliliğine inanan kişilerin en önemli delilleri, sayılı mevcut rivayetler ve bu görüşün ihtiyata daha yakın oluşudur. Rivayetleri eleştirme konusunda sınırlı bir açıklama yapıyoruz:  En meşhur görüşün rivayetleri (yani doğu kızıllığının gitmesine riayet etmenin gerekliliğini bildiren rivayetler) güneşin batmasının yeterli olduğunu ileri süren kimselerce zayıf sayılmakta ve delaletleri de zayıf kabul edilmektedir.[14] Onlar şöyle demektedir: Doğu kızıllığının gitmesine riayet etmek müstehaptır, gerekli ve farz değildir. Bu görüşün ihtiyata daha yakın olduğu hususu da güneşin batmasının yeterli olduğunu söyleyen kimseler tarafından eleştirilmiştir. Onlar şöyle demektedir: Kur’an şöyle buyurmaktadır: Güneşin zevalinden (öğle vaktinde Batı’ya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir.[15] Ayetin Arapçasında geçen “gasek” kelimesi gece yarısı anlamındadır, o halde bu iki vaktin arasında kalan tüm zamanda (öğleden gece yarısına kadar) farzlardan biri yerine getirilebilir. Öte taraftan elde mevcut olan bir takım muteber rivayetler şöyle buyurmaktadır:  “Öğle ve ikindi namazı vakti akşam namazından önceye kadardır.”[16] O halde kesinlikle doğu kızıllığının gitmesinden önce güneş kaybolmuştur, hal böyleyken güneşin batmasından güneş kızıllığının gitmesine dek arada bulunan süre zarfında öğle ve ikindi namazı kılınamaz. Bu, ayetin manasının tersinedir. O halde içinde ihtiyatın bulunduğu iddia edilen şey gerçekte ihtiyata aykırıdır; zira bu öğle ve ikindi namazlarının güneşin batmasına ve doğu kızıllığının gitmesinden öncesine kadar geciktirilmesini gerektirir. Bu, doğu kızıllığının gitmesine riayet etmenin gerekliliğine muhalefet eden kimselerin bazı delilleridir. Elbette bu delillerin zikredilmesi, onların kabul edildiği manasına gelmez ve onların eleştirisi kendi yerinde belirtilmiştir.

 


[1] Bazı fakihler sabah namazının faziletinin sonu olarak doğu kızıllığının çıkmasını dile getirmişlerdir, lakin böyle bir tabir rivayetlerde yer almamaktadır. Hoyi, Ebu’l Kasım, Movsuatu’l İmamu’l Hoyi, c. 11, s. 160, Movsuat’u İhya’u Asaru’l İmamu’l Hoyi, Bita.

[2] Necefi, Muhammed Hasan, Cevahiri’l Kelam fi Şerhi Şerayii’l İslam, c: 7, s: 106, Daru İhyau’t Turasu’l Arabi, Beyrut.

[3] Bu görüş Cevahiru’l-Kelam kitabında Şeyh Saduk ve el-İlel kitabında da Seyid Mürteza ve son dönem âlimlerinden Medarik yazarı ve Kaşani’ye isnat edilmiştir. Cevahiru’l Kelam, c: 7, s: 106.

[4] Elbette bu görüş birçok Şii alimine isnat edilmiştir. Bkz: Hoyi, Ebu’l-Kasım, et-Tenkih Fi Şerhi’l-Urvetu’l-Vuska, c. 6, s. 239. Nitekim et-Tenkih yazarı bu görüşü benimsemiştir.  

Hu’i, Ebu’l Kasım, Et- Tenkih fi şerhi’l Urvetu’l Vuska, c: 6, s: 239.

[5] El- Ceziri, Abdu’r Rahman, El- Fıkıh ala Mezahibi’l Erbea, c: 1, s: 107, El- Mektebetu’l Asriyye, Beyrut, 1426.

[6] Şefeti, Seyid Muhammed Bakır, Tuhfetu’l Ebrar El- Meletteagat min Asari Eimmeti’l Ethar, c: 1, s: 157, İntişaratı kitaphanei mescidi seyyid, İsfahan, 1409; Bir grup bu görüşü ilim ve fetva açısından meşhur bilmiştir. Cevahiru’l Kelam, c: 7, s: 109.

[7] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, Kâfi, c: 3, s: 279, hadis 5, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, 1365.

[8] Hürr’ü Amuli, Muhammed bin el- Hasan, Vesailü’ş Şia, c: 4, s: 183, A’lu’l Beyt, Kum, 1409.

[9] Vesailu’ş Şia, c: 4, s: 182.

[10] Vesailu’ş Şia, c: 4, s: 182.

[11] Vesailu’ş Şia, c: 4, s: 193.

[12] Hu’i, Ebu’l Kasım, Et- Tenkih fi şerhi’l Urvetu’l Vuska, c: 6, s: 239 – 270.

[13] Cevahiru’l Kelam, c: 7, s: 121. Aynı şekilde Vesailü’ş-Şia yazarı, doğu kızıllığına riayet etmeyi gerekli gören rivayetleri tercih etmek için bir takım hususları dile getirmiştir. İhtiyata yakın olması bu kabildendir. Hadisleri bir araya toplayarak şu neticeye ulaşmaktayız: Bu, mücmelin açıklayıcıya veya mutlak olanın mukayyet olana yüklenmesidir. Güneşin kaybolmasını yeterli gören hadisler, Ehlisünnetin görüşüyle uyuşmaktadır. Doğu kızıllığının gitmesine riayet etmek ise âlimlerimiz arasında fetva açısından meşhurdur.

, Vesailu’ş Şia, c: 4, s: 177 ve 178.

[14] Et- Tenkih fi şerhi’l Urvetu’l Vuska, c: 6, s: 262. Bu rivayetlerin eleştirisini bu kitabın 240 ila 261. sayfalar arasında bulabilirsiniz.  

[15] İsra Suresi, 78. ayet.

[16] Et- Tenkih fi şerhi’l Urvetu’l Vuska, c: 6, s: 264.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Taklit mercilerinin günümüzde başa kama vurma hakkında ki fetvaları nedir?
    12378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/22
    Hz. İmam Hüseyin Seyyid-i Şüheda'ya matem tutmak Masum İmamlar (a.s)'ın ve din önderlerinin her zaman üzerinde önemle durdukları bir noktadır ve tarih boyunca bu merasimleri hep yapılmıştır.Başa kama vurmak, bazı şehir ve ülkelerde İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı için tutulan matem ...
  • Tılsım ve sihre karşı koymanın yolu nedir?
    30310 Pratik Ahlak 2011/08/20
    Tılsım ve sihir bir hurafe değildir ve etkileri vardır. Ama herkesin tılsım yapma gücü yoktur. Tılsım yapmayı bildiğini iddia edenlerin birçoğu sözlerinde sadık değillerdir. Bilakis bunu diğerlerini dolandırmak ve kendi geçimlerini sağlamak için uydurmaktadırlar. Büyü ve tılsımı batıl etmenin en iyi yolu Allah'a tevekkül etmek ve Kuran-ı ...
  • Hz. Fatıma (s.a) yüzük takar mıydı? Taktığı yüzüğünün kaşında bir yazı var mıydı?
    7736 ویژگی ها و مناقب 2015/06/21
    Hz. Zehra’nın (s.a) israf yönü bulunmayan normal süslerden yararlanmaması için herhangi bir neden bulunmamaktadır. Bazı hadis kitaplarında nakledildiği üzere Hz. Fatıma (s.a) gümüş türünden bir yüzüğe sahipti.[1] Bu yüzüğün kaşı üzerinde bir takım zikirlerin yazıldığı ve bunların da şunlar olduğu aktarılmıştır: 1. Tevekkül edenler ...
  • İlim ve ameli birleştirmek için uygun ve etkili çözüm nedir?
    5783 Pratik Ahlak 2012/01/18
    İslamî usuller esasınca, ancak salih ameli peşinden getiren bir ilim ve bilgi faydalı olabilir. Ama bununla birlikte bazı âlimlerin salih amel işlemekten geri kaldığını gözlemlemekteyiz. Bu konu değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Mesela onlar sadece bir takım ıstılahları öğrenmiş, gerçek bilgin olmamış, bilgilerine önem vermemiş, dünya hayatını ahirete tercih etmiş, dinî ...
  • Gerçektende tezkiyeyi nefis ve kendini yetiştirmekte üstat gerekli mi?
    6177 Pratik Ahlak 2009/07/12
    Hiç şüphesiz böylesine zor ve önemli bir yolun üstada ihtiyacı vardır. İnsanın ilk üstadı Allahü Teladır; zira fıtrat vasıtasıyla insanları bu yola iletmekle birlikte, peygamberleri de insanların hidayeti için göndermiştir. Eğer bu ulvi yolda takvalı, salih ve tertemiz bir üstat nasip olursa, insan ondan faydalanmalı ama böyle ...
  • Müziğin haram veya helal olduğuna dair delilleri açıklar mısınız?
    68531 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/09
    fıkıh literatüründe musiki ile gına (şarkı) birbirinden farklıdırlar. Gına, eğlence meclisleri münasebetiyle muhataplarını sevindirmek ve eğlendirmek gayesiyle, hançereden çıkıp boğazda çalkalanan sese deniliyor. Musiki (müzik) ise, çalgı aletlerinden meydana gelen ritimdir.Bazı ayet, rivayet ...
  • Namaz esnasında selama cevap vermenin şekli nasıldır?
    5909 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Namaz esnasındayken insan bir başkasına selam vermemelidir ve eğer bir başkası insana selam verirse, insan ön selam niteliğinde cevap vermelidir; örneğin “es-selamu aleyküm” veya “selamun aleyküm” söylemeli ve “aleyküm selam” dememelidir.[1] Hatırlatılmalıdır ki insan selamın cevabını ister namazda olsun ister namaz dışında ...
  • Gönüllerine göre eş bulamayan, evlilik zamanı gelmiş kızların duası hangisidir?
    17222 Pratik Ahlak 2012/07/21
    Saygıdeğer okuyucumuz; Sizin nazarınızdaki dua Şeyh Abbas Kummi’nin “Mefatihu’l Cinan” kitabında zikredilmiştir ve o dua şöyledir: Şeyh ve Seyyid, Mufazzal bin Ömer’den şöyle rivayet etmektedir: Bir gün İmam Cefer-i Sadık’ı (a.s) Cafer-i Tayyar namazını kılarken gördüm ve namazı kıldıktan sonra ellerini kaldırarak nefesi ...
  • Neden Şiiler namazı eli açık olarak ve Sünniler de eli bağlı olarak kılmaktadırlar? Peygamber (s.a.a.) namazı nasıl kılmaktaydı? Bu hususta deliliniz var mı?
    87261 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/04/09
    On iki İmam’a bağlı olan Şia, Peygamber (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt İmamları’nın sünnetine göre amel etmek için namazı eli açık olarak kılmaktadırlar. Onların delili, Peygamber (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt İmamlarının namaz kılarken ellerini açıp normal şekilde namaz kıldıkları ve namaz esnasında elleri bağlamayı Mecusilere benzemeyi ifade eden rivayetlerdir. Aynı şekil ...
  • İmamlara ait resimlerin şer’i hükmü nedir?
    6463 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar