Gelişmiş Arama
Ziyaret
43608
Güncellenme Tarihi: 2012/05/16
Soru Özeti
Cumartesi gününde ihtiyaçtan dolayı balık tutan bir şahsın cezası maymun olmak mıdır?
Soru
Bakara suresi 65. ayet şöyle buyurmaktadır: Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun” demiştik. Cumartesi gününde ihtiyaçtan dolayı balık tutan bir şahsın cezası maymun olmak mıdır? Allah katında eğlenme araçlarının bugünkü kadar olmadığı bir dönemde Cumartesi gününde tembellik yapmak ve açlık çekmek, gelir sağlamak ve boş vakitlerden faydalanmaktan daha üstün müdür?
Kısa Cevap

İsrail oğullarının şeklinin değiştirilmesinin salt gelir elde etmek için balık tutmaları olmadığı bilinmelidir; çünkü bu iş günah değildir ve şeklin değişmesi gibi bir neticesi de bulunmamaktadır. İslam’ın mantığında Allah katında bu amel ibadet sayılmaktadır. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Ailesinin rızkını sağlamak için çalışan ve çaba gösteren kimse, savaş meydanında Allah için cihat eden bir mücahit gibidir. Bu yüzden şüphesiz onların şeklinin değiştirilmesinin nedeni, balık tutmaktan başka bir şeydi ve bu şey yüce Allah’ın işaret ettiği ve “bu şekilde onları itaatsizlik ettikleri bir şeyle sınadık” diye buyurduğu şeydir. Bizim iddiamızı onaylan bir başka şey de ilgili ayetlerde balık tutmaktan haddi aştılar diye söz edilmesidir ve bu onların cezalandırılmasının sebebinin kendilerinin günaha bulaşmaları, itaatsizlik etmeleri ve ilahi buyruğu çiğnemeleri ve de imtihan ve sınamalarda kabul edilmemeleridir. Cumartesi gününde çalışmamak Yahudi kavminin değişmeyen usullerindendir ve bugün de Yahudiler bu usule inanmaktadır. Bunun manası tembellik ve işten el çekmek ve mutlak anlamda istirahat etmek değildir. İnsanlar hafta boyunca (tatil günleri dışında) daha çok işle meşguldür ve ibadet, temizlik ve aile gibi şeylerle daha az meşguldür; bu yüzden haftanın bir tatil gününde hafta boyunca ilgilenilmemiş bu hususlarla ilgilenmesi daha gereklidir. Artı, bu günde insanın kendi ailesinin kenarında yer alıp sevinç elde ederek müspet bir enerji ile haftayı başlatması elzemdir. O halde tatil günlerinde resmi bir iş yapmamak tembellik manasına gelmez.     

Ayrıntılı Cevap

Konunun aydınlanması için birkaç noktanın hatırlatılması gerekli görülmektedir:

1. Cumartesi ashabından söz eden sorudaki ayete ek olarak, Araf suresinin 163. ayetinde de yüce Allah bu meseleye değinmiş ve şöyle buyurmuştur: (Ey Muhammed!) Onlara, deniz kıyısında bulunan kent halkının durumunu sor. Hani onlar Cumartesi (yasağı) konusunda haddi aşıyorlardı. Zira tatil yaptıkları Cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk.

2. Onların Cumartesi günü avlanmaları veya balıkları hapsetmeleri ve Pazar günü ise avlamaları hakkında iki görüş vardır:

A: Cumartesi gününü kendileri için güvenli bir gün addeden balıklar o günde çok toplanmaktaydılar. Yahudiler onları cumartesi günü suda hapsetmekte ve Pazar günü ise tutmaktaydılar.

B. Onlar resmen Cumartesi günü avlanmakta ve bunu helal saymaktaydılar.[1]

3. Yahudi kavmi yüce Allah ve peygamberine ihanet ettiklerinden ve kendi dinlerinde doğru olan şeyleri çarpıttıklarından, onların tümü Allah’ın lanetine maruz kalmıştır. Netice olarak az bir grup dışında kendilerinden iman nimeti alınmıştır. Ve yüce Allah onları büyüklük ve üstünlük taslamaları durumunda zorluğa duçar kılacağına dair tehdit etmiştir. Bu da ya lanettir veya kendilerinden bir eser bırakmayacak bir azaba maruz bırakılmalarıdır. Bu lanet ve azap şekli onları yakalayacak ve şüphesiz onların yakasını bırakmayacaktır.[2] Bu mukaddimeyi ifade ettikten sonra soruya dönüyoruz:

Bu soru bir takım varsayımlara dayanmaktadır ve bu varsayımlar doğru değildir. Bu yüzden soruyu doğru bir şekilde ifade ve tahlil ederek aynı şekilde cevap vereceğiz.

Yahudilerinin maymun olmasının sebebi ihtiyaçtan dolayı balık tutmaları mıdır? Bu akıbet, İslami rivayetlerde işaret edildiği üzere İsrail oğullarının bir grubuyla ilgilidir ve onlar bir denizin (anlaşıldığı kadarıyla Filistin bölgesinde yer alan Kızıl Deniz) sahilinde “Eyle” adındaki sahilde (bugün Eylat sahili olarak bilinmektedir) yaşamaktaydılar. Yüce Allah imtihan ve sınamak gayesiyle onlara bir emir vermiş idi ve bu emir Cumartesi gününde balık avlamamalarından ibaretti. Ama onlar bu buyruğa karşı geldi ve acı verici bir cezaya çarptırıldılar.[3] Bu nedenle onların şeklinin değiştirilmesi salt rızık elde etmek için balık tutmak değildir; çünkü bu iş ne bir günah idi ve ne de şeklin değişmesi gibi bir neticeye sahip idi. İslam’ın mantığında bu amel Allah katında ibadet sayılır. Bu hususla ilgili iki rivayet aktarmakla yetiniyoruz:  

1. Müminlerin önderi Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Her kim kendi ailesi için bir dirhem ile bir miktar et alırsa, İsmail oğullarından bir köleyi özgürleştirmiş gibi sayılır.[4]

2.İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Ailesinin rızkını temin etmek için çalışan ve çaba gösteren kimse savaş meydanında Allah için cihat eden bir mücahit gibidir.[5]

Bu yüzden şüphesiz onların şeklinin değiştirilmesinin nedeni balık avlamaktan başka bir şey idi ve bu yüce Allah’ın işaret ettiği ve bu şekilde onları karşısında itaatsizlik ettikleri bir şeyle sınadık diye buyurduğu şeydir.[6] Bu esas uyarınca ve ilgili ayet ve rivayetleri göz önünde bulundurmayla, bu meselenin de imtihan ve sınamak gayesiyle Hz İbrahim’in Hz İsmail’i kurban etmeye teşebbüs etmesi[7] ve Talut’un askerlerinin su içmekten men edilmesi[8] hadisesi gibi, bir grup Yahudi kavmini denemek ve sınamak için olduğu anlaşılmaktadır. Ama bu inatçı, açgözlü ve dünyaya tapan kavim şeytanî ve nefsanî heveslerine uyarak Allah’ın buyruklarından yüz çevirmiş ve neticede ilahi gazaba yakalanmış ve de maymun şekline dönüşmüştür. Bizim iddiamızı onaylayan diğer bir delil de söz konusu ayette bu kavmin balık avlamasından “haddi aştılar”[9] ve “haddi aşmaktalar”[10] diye söz edilmesidir. Bu, onların cezalandırılmasının sebebinin günaha karışmaları, itaatsizlik etmeleri, ilahi buyruğa riayet etmemeleri ve imtihan ve sınamalarda kabul notu almamaları olduğunu göstermektedir.

Tatil günlerinde işten el çekmek tembellik manasında mıdır?

Cumartesi tatili, Tevrat açısından farz ve Yahudi kavminin şiar ve geleneklerindendir. Diğer daha önemli farzlarda şöyle belirtilmiştir: Tanrı cumartesi günü dünya binasını sonlandırdı ve istirahata çekildi. İsrail oğulları böyle bir günde Mısır’dan dışarı çıktı ve Mısırlılardan kurtuldu. Böyle bir gün Yahudiler her işten el çekmeli ve şiarlarını yerine getirmelidir.[11] Bu esas uyarınca cumartesi günü iş yapmamak Yahudi kavminin sabit usullerindendir ve bugün de onlar bu usule inanmaktadır. Bunun manası tembellik ve işten el çekmek ve de mutlak istirahat etmek değildir. İnsanlar hafta boyunca (bir tatil günü hariç) daha çok işle meşguldür ve ibadet, temizlik ve aile gibi hususlara daha az vakit vermektedir. Bu yüzden haftanın bir tatil gününde hafta boyunca ilgilenilmemiş bu hususlara eğilmeleri daha uygundur. Artı insan bugünde sevinç elde eder ve bu müspet enerji ile haftaya başlar. O halde tatil günlerinde resmi iş yapmamak tembellik anlamına gelmez. Kuşkusuz din doğru eğlencelere karşı gelmez ve bazı yerlerde bunu teşvik eder ama tatil günlerinin eğlenceye özgü olması diye bir şey söz konusu değildir. Cumartesi günü de Yahudilerin tatili idi ve onlar iş, gelir ve balık avlamaktan el çekmek ve o günde ibadet merasimiyle uğraşmakla yükümlüydüler. Ama onlar bu buyruğu ayakları altına aldılar.[12] Elbette bu konuda başka bir soru da sorulabilir: İsrail oğulları Cumartesi günü direkt olarak avlanmamaktaydılar; oysaki onlar cumartesi günü avlanmaktan men edilmişlerdi. O halde onlar bir günaha bulaşmamıştır. O halde neden şekilleri değişti? Kuşkusuz onlar bu ilahi kanun ve buyruğu çiğnediler. Onlar, cumartesi gününü güvenli bilerek ve o gün çok toplanan balıkları suda hapsetmekte ve Pazar günü ise toplamaktaydılar (deyim yerindeyse şer’i bir hile yapmaktaydılar). Oysaki bu amel haddi aşmak idi; zira hapsetmek avlamanın ta kendisiydi. Bu, balığı sudan çıkartıp insanın kendine ait bir havuza atması ve sonra onu çıkarmasına benzer.

Nükte: İsrail oğullarının menkıbelerinin baştan sona yer aldığı Tevrat’ta Kur’an’ın naklettiği birçok olay gibi bu olaydan da bir şey nakledilmemiştir. Kur’an ve Tevrat’taki olaylar bağlamında nakledilenler hakkında, Kur’an’ın tabirleri ve bu vakıaların nitelikleri, Tevrat’ın nakilleri ile çok farklılık arz etmektedir.[13]    

 


[1] Tebersi, Fazl bin Hasan, Mecmeu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, Guruhu Müterciman, c: 1, s: 204 ve 205, İntişaratı Nasır Hosro, Tahran, çapı sevvum, 1372 h.ş.

[2] Tabatabai, Seyyit Muhammed Huseyin, El- Mizan, Musevi Hamedani, Seyyit Muhammed Bakır, Defteri İntişaratı Camiayı Muderrisini Hovzei İlmiyeyi Kum, Kum, çapı pencum, 1374 h.ş.

[3] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsiri Numune, c: 6, s: 418, Daru’l Kutubu İslamiye, Tahran, 1374 h.ş, çapı evvel.

[4] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, c: 75, s: 32, Müessesetu El- Vefa, Beyrut-Lübnan, 1404 h.k.

[5] Kuleyni, Kafi, c: 5, s: 88, Daru’l Kutubu İslamiye, Tahran, 1385 h.ş.

[6] A’raf Suresi, 163. ayet.

[7]Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. (Saffat Suresi, 102).

[8]Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, 249).

[9] Bakara Suresi, 65. ayet.

[10] A’raf Suresi, 163. ayet.

[11] Taligani, Seyyit Mahmud, Pertovi ez Kur’an, c: 1, s: 186, Naşir: Şirketi Sehamiyi İntişar, Tahran, 1362 h.ş, çapı çaharum.

[12] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsiri Numune, c: 6, s: 419.

[13] Taligani, Seyyit Mahmud, Pertovi ez Kur’an, c: 1, s: 186.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Gayri Müslüman Olan bir kimse bize “esselamu Aleykum” şeklinde Selam verse bizim ona karşı cevabımız nasıl olmalıdır?
    9463 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/07
    Dini öğretilerde çok dikkate alınmış ve kendisine çok tekit edilmiş olan konulardan birisi Müminlerin birbirine selam vermeleridir. Bu düsturdan istisna edilen bazı konular ve yerler var olmaktadır. Onlardan bir tanesi gayri Müslüman olan kimselere selam vermektir. Fıkıh kitaplarında Müslüman olmayanlara selam vermek mekruhtur denilmektedir: Kâfirlerin vermiş olduğu ...
  • Kur’an’da ‘Leyl’ (gece) kelimesi neden hep ‘Nehar’ (gündüz) kelimesinden önce gelmiştir?
    11620 Tefsir 2012/04/04
    Kur’an’da ‘gece’ kelimesinin ‘gündüz’ kelimesinden önce gelmesi konusunda müfessirlerin öne sürdüğü görüşlerin önemlileri şunlardır: 1- Bazılarına göre gecenin gündüzden önce gelmesinin nedeni Hak Teala’nın geceyi gündüzden önce yaratmasından dolayıdır.[1] 2- Bazılarına göre ‘gece’ kelimesinden sonra ve ‘gündüz’ kelimesinden önce gelen ...
  • Savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızların rolü nedir?
    7246 زن و حکومت اسلامی 2012/06/14
    Düşman karşısında savunma yapmak insan ve tüm diri varlıkların fıtri ve zati bir özelliğidir. İslam’ın hayat bahşedici mektebi de bunu değerli ve kutsal bir husus olarak değerlendirmiş ve takipçilerini buna çağırmıştır. Hatta savunma ve öncüllerini Müslümanlara farz kılmıştır. Bu, özel bir grubu özgü değildir. Kadın ve erkek ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8501 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • Sami kavimlerinden olmayıp Avrupa, Hindistan vs. kavimlerden de peygamber gelmiş midir?
    17280 Eski Kelam İlmi 2010/01/02
    İnsan sorumlu bir varlıktır. Bu sorumlulukların hangi sorumluluklar olduğunun bilinmesi için Allah tarafından peygamberlerin gönderilmesi gerekir. Yoksa sorumluluğun manası olmaz.  Kur'an-ı Kerim, çeşitli ayetlerde nerede ...
  • Ben bir miktar çeyizimi kendi maaşımla hazırlayabilir miyim? Kocam, buna muhaliftir ve tüm çeyizi ailen hazırlamalıdır ve ben razı değilim demektedir! Ben onun görüşünün aksine davranabilir miyim?
    6029 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaşınızın tasarruf hakkı kendi elinizdedir ve eşinizin rızası şart değildir.Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaş size aittir ve her türlü tasarruf sizin için caizdir.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Herkesin kendi malında tasarruf ...
  • Garanık efsanesi nedir?
    11106 Tefsir 2011/04/11
    Garanık efsanesi, Kur'an ve Peygamber'in (s.a.a) mevkisini düşürmek için çalışan düşmanlar tarafından uydurulan bir efsanedir. Onlar şöyle demişlerdir: Peygamber (s.a.a) Mekke'de en-Necm suresini okurken müşriklerin putlarının isimlerinin anıldığı ayete yani: "أَ فَرَءَیْتُمُ اللَّاتَ وَ الْعُزَّى‏ وَ مَنَوةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى"
  • İslam’ın telepati hakkındaki görüşü nedir?
    77921 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/03/15
    Telepati deyimi Yunanca bir deyim olup,uzaklık anlamında tele ve duygu anlamında patus sözcüklerinden oluşmuştur. Telepati kendi duygu organlarından yararlanmadan esrarengiz bir şekilde başkalarının hislerini bilmesi veya duymasını ifade eder. Telepati yanlıları şöyle diyorlar: Normal insanlar için bile yüzlerce kilometre uzakta bulunan dost ve akrabalarının ölümü zamanında tevehhüm ...
  • Tekvini velayet nedir? Tekvini velayet ile Masum İmamlar arasındaki irtibat nedir?
    5763 ولایت، برترین عبادت 2019/02/20
    “Velayet” kelimesi arapça bir kavram olup kök anlam olarak sözlükte “birbirini takip etmek,bir şey diğerinin ardı sıra gelmek ,aralarında mesafe olmaksızın bir şeye yakın olmak” anlamındadır. Bu bağlamda sevgi, bağlılık, yardım, nusret, uyum, egemenlik, rehberlik ve sorumlu anlamlarında kullanılmıştır. “Tekvini velayet” ise varlık alemindeki mahlukat üzerinde egemenlik ...
  • Cebrail sadece vahiy esnasında mı Peygamber-i Ekrem’e nazil oluyordu yoksa sürekli Peygamberin yanında mıydı?
    9267 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Cebrail Peygamber-i Ekrem’e sadece vahiy indirme esnasında gelmekteydi; çünkü rivayetlerde mesela Peygamber-i Ekrem (s.a.a) filan işle meşgulken Cebrail kendisine nazil oldu diye ifade edilen birçok örnek mevcuttur. Bu, Cebrail’in her zaman Peygamberle birlikte olmadığını yansıtıyor. Eğer Cebrail sürekli Peygamberin yanında olsaydı, artık nüzulün bir anlamı kalmazdı; zira nüzul mertebenin ...

En Çok Okunanlar