Gelişmiş Arama
Ziyaret
8852
Güncellenme Tarihi: 2012/03/11
Soru Özeti
Fıkhi hükümlerin bir nedenselliği var mıdır?
Soru
Duyduğuma göre fıkhi hükümlerin bir nedenselliği olmadığı söylenmektedir! Bu cümlenin kendisinin bir nedenselliği var mıdır? Neden nedenselliği yoktur? Fıkhi hükümlerin nedenselliğinin olmaması sizin tarafınızdan kabul edilmekte midir?
Kısa Cevap

Aşağıdaki noktalar eşliğinde soruya cevap verilecektir:

1. Tüm ilahi hükümler maslahatlar ve sakıncalar esasıncadır; yani hiçbir şey cihetsiz helal veya farz kılınmamıştır. Hükümlerin hikmetsiz, ölçüsüz, kritersiz ve etkileri gözetilmeksizin insanlığa sunulması ve onlarda bir nedenselliğin bulunmaması diye bir şey söz konusu değildir.

2. Ayet ve rivayetlerde külli ve cüzi olarak bir takım hikmetlere (nedenselliklere) işaret edildiği belirtilmelidir. Bazı durumlarda da karinelerden ve ilahi buyrukların külli ruhundan yola çıkarak bu hikmetlere ulaşılabilir.

3. Eğer bazı yerlerde fıkhi hükümlerin nedenselliği beyan edilmemişse, bizzat bu nedensellik, hikmet ve bir maslahat taşır. Bu, insanda taabbud, ubudiyet ve kulluk ruhunun geliştirilmesidir.

4. İnsan aklı kısıtlıdır ve hükümlerin tüm detaylarına ulaşamaz. Eğer insan aklı hükümlerin detaylarını ve hatta bazı gelen hususlarını kavrayamıyorsa, ilahi hükümleri eksik bilmemek ve reddetmemek gerekir; zira yüce Allah’ın ilim ve hikmeti, kullarının maslahatını gözetmeksizin hiçbir buyruğu dile getirmesine izin vermez. Böyle bireyler her zaman ilahi buyrukları takip etme çabasında olurlar.

 

Ayrıntılı Cevap

Birkaç noktayı açıklayarak sorulan soruya yanıt vereceğiz:

1. İlahi hükümlerin tümü maslahat ve sakıncalar esasıncadır ve biz fıkhi hükümlerin nedenselliğinin olmadığını kabul etmiyoruz. Hiçbir İslami hüküm cihetsiz helal veya farz kılınmamıştır. Hükümlerde nedenselliğin olmaması diye bir şey söz konusu değildir. Tevhit temellerini sağlam kılan ve kesin deliller üzere İslam’ı yasalaştıran yüce Allah’ın mutlak anlamda gani olduğuna ve sonsuz ilim ve hikmet taşıdığına inanan kimseler, Hz. Peygamberin (s.a.a) yüce Allah tarafından insanlığa getirdiği tüm İslami buyruklar, hükümler ve kanunların maslahat ve faydalar taşıdığı hususunda hiçbir şüphe duymaz; zira yüce Allah’ın ilim ve hikmeti, hiçbir buyruğu kullarının maslahatını gözetmeksizin dile getirmeye izin vermez. Böyle bireyler de her zaman ilahi buyruklara uymaya çalışır ve hükümlerin felsefesinin detaylarını bilip bilmemek onların ruh haline bir etkide bulunmaz. Hz. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Ben, Allah Tebarek ve Teala’nın helal buyurduğu her şeyde kullarının maslahat ve bekasının bulunduğunu, kullarının ona ihtiyaç duyduğunu, ondan müstağni olmadığını ve haram kıldığı her şeyde de kullarının haram kılınan şeylere ihtiyaç duymadığını ve bu hususların insanı yok olmaya yönelten bozgunculuğun nedeni olduğunu gördüm.”[1]

2. Her ne kadar insan aklı sınırlı olsa ve hükümlerin tüm maslahat, hikmet ve nedenselliğini kavrayamasa da ayet ve rivayetlerde bazı hükümlerin hikmet, kıstas ve eserlerine genel veya detaylı bir şekilde işaret edildiğini ve karinelerden yola çıkarak bir takım noktalara ulaşılabileceğini bilmek gerekir. Şeyh Saduk’un “İlelu’ş-Şerayi” kitabı hükümlerin hikmet, felsefe ve nedenselliğini açıklamaktadır ve bu kitapta ilgili rivayetlerin çoğu bir araya getirilmiştir. Biz örnek sıfatıyla sadece ilahi farzların ve hükümlerin en önemlilerinden sayılan namaza işaret ediyoruz: Yüce Allah insanı beyhude yaratmadığından ve insan da fıtri olarak ilahi kemali istediğinden, bu kemale ulaşmak için bir yolun olması gerekir. Özet olarak yüce Allah’a kulluk ve itaat etmeyi gerektiren yol bilinç ve şuur olmaksızın kat edilmez ve bilincin karşısında da gaflet yer alır. Gaflet, nefsi arındırmada ve ilahi yakınlık ve kemale ermede bir engeldir. Nitekim Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Gaflet ruhun sapması ve talihsizlik türlerinin anasıdır.”[2] Gafleti gidermenin önemli yollarından biri gece ve gündüz kılınan beş öğün namazdır.[3] Kötülüklerden ve çirkin işlerden sakınmanın namazın neticelerinden olduğunun belirtilmesi bu yüzdendir: (Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak ( namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.[4]

3. Yüce Allah’ın bazı yerlerde bazı hükümlerin hikmetine işaret etmemesi, bizzat bir hikmet esasıncadır. Örneğin bu hususta bilginin verilmemesi yüce Allah’ın insanda taabbud ve kulluk psikolojisini takviye etmesi içindir. Eğer bir insan yüce Allah’a kulluk yapmak istiyorsa, sabah namazının neden iki ve öğle namazının neden dört rekat olduğunu bilmemesi onun kulluğuna bir halel getirir mi?! Her ne kadar namazın rekat sayısı bile bir nedenselliğe sahip olsa da bundaki en önemli nedenselliğin Allah’ın insanı sınamak ve ondaki kulluk psikolojisini geliştirmek istemesi olduğu söylenebilir; yani insan ben Rabbimin hikmet sahibi olduğuna inanıyorum, O’nun bir şeyi boşuna söylemeyeceğini biliyorum, O’na teslimim ve her ne kadar neden sabah namazını iki rekât ve öğle namazını dört rekat kıldığımı bilmesem de bu amelleri yapıyorum, diye söylemelidir.

4. Şu noktanın son olarak belirtilmesi zorunluluk addetmektedir: Dini hüküm ve buyruklar insanların saadet ve mutluluğunu her açıdan temin etmek için Allah tarafından gönderilen ve peygamberler ve dini önderler vesilesiyle insanlara getirilen reçetelerdir. Eğer bir kimse bir hükmün hikmet ve felsefesini anlamazsa, onu eksik bilmemeli, reddetmemeli ve her şeyi kendi eksik beşeri aklıyla ve ilahi vahyin bilgisinden yoksun olarak değerlendirmemeli ve netice almamalıdır. Eğer bir şahıs kendi hastalığı için bir doktora müracaat ederse ve doktor onun hastalıklarını tedavi etmek için bir takım ilaçlar yazarsa, böyle bir şahıs ilk etapta neden filan ilacı yazdın diye doktora sorar mı? İkincisi, eğer doktor hastanın hikmeti hakkında bilgi sahibi olmadığı bir ilaç verirse, hasta onu etkisiz ve faydasız telakki eder mi?

O halde yukarıdaki açıklamalara binaen kendi aklımızın ölçü, kabiliyet ve kapsamı çerçevesinde şerî hükümlerin nedensellik ve hikmetini öğrenmeye koyulabilir ve onlar hakkında soru sorabiliriz. Bizim soru sorma hakkımız bulunmakla birlikte asla sınırlı beşeri bilgilerimizle hükümlerin sır ve felsefesinin tüm detaylarını öğrenme beklentisi içinde olmamamız gerekir; zira bu hükümler günümüzdeki tüm görkemli bilim ve bilgilerin karşısında, denizin damla mukabilindeki pozisyonunu andıran bir kaynaktan türemiştir. Esasen bilmediklerimiz karşısında bildiklerimizin naçiz oluşu, bugün dünyadaki büyük bilginlerin açıkça itiraf ettikleri bir konudur.Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için “Hikmetin kaynakları ve hükümlerin felsefesi” konusuna müracaat edilebilir.

 


[1] Hürr’ü Amuli, Muhammed bin Hasan bin Ali, Vesailu’ş Şia, c. 25, s. 51, hadis 31146, müessese-i A’lu’lBeyt (a.s), Kum, çapı evveli 1409 h.k.

[2]AgaCemalu’d Din Hunsari, Şerhi Gureru’l Hikem, c. 1, s. 369, danişgahı Tahran, çapı evvel, 1366 h.ş.

[3]Vesailu’ş Şia, c. 4, s. 14 – 15.

[4]Ankebut Suresi, 45. ayet.

 

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dininin kadına bakış açısı nasıldır ve onun için nasıl bir konum belirlemiştir? Onlar tıpkı erkekler gibi midirler?
    24977 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2008/05/20
    İslam, insanın tekâmülünü hedef edinmiştir. Bu açıdan da kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur. İslam açısından önemli olan kadınlık veya erkeklik değil, kendini yetiştirme ve Allah’a yakın olmaktır. Kadın ve erkek insanlığın iki temel unsurunu teşkil etmeleri nedeniyle, İslam’da bazen kadından ve bazen de erkekten söz ...
  • İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı nedir?
    7110 Eski Kelam İlmi 2011/12/18
    İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı Yaşua’dır. O, Rum kayserinin evladı olup havarilerin ve belirgin olarak Şamun’un (Hz. Mesih’in vâsii) neslindendir.[1]  
  • Haset hastalığını nasıl yok edebiliriz?
    16585 Pratik Ahlak 2009/12/20
    Haset, eziklik ve kendisini küçük görme psikolojisidir ve bu yüzden haset eden kimse başka birisinde olan bir nimetin onun elinden çıkmasını arzu eder. Bu psikolojik hastalığın tedavisi ...
  • Lanetleşmenin bir şartı var mıdır? Hangi konuda lanetleşmek mümkündür? Lanetleşmek kesin olara gerçekleş midir?
    19167 مباهله 2012/05/27
    Lanetleşmek, batıl yolda olan kimsenin ilahi gazaba uğraması ve hak yolda olan kimsenin de tanınması ve böylece hak ve batılın birbirinden ayrılması için iki tarafın birbirine lanet etmesinden ibarettir. Lanetleşmek bir tür duadır ve kendine ait özellik ve şartlara sahiptir. Biz onların bazılarına işaret edeceğiz: İnsanın üç ...
  • Neden felsefî ikinci makuller tür ve ayıraca sahip değildir? Mantıkî ikinci makuller de böyle midir?
    10337 İslam Felsefesi 2011/10/23
    Makul, felsefî bir terim olup zihne gelen şey anlamındadır ve hissedilenin yani hisle duyumsananın karşısında yer alır. Makul terimi bazen aklî suretler için, bazen dışarıda bir varlığı olmayan hususlar için ve bazen de hissedilmeyen ve soyut olan şeyler için kullanılır ki bu durumda makulden kasıt akıldır. Bizim konumuzda makulden ...
  • İslam’ın Hakkaniyetinin Aklî Delilleri
    21090 Yeni Kelam İlmi 2012/01/23
    Her ne kadar bugün dünyada gözlemlenen dinlerde bir takım hakikatler yer alsa da, gerçek tevhit olan kamil hakikat sadece İslam’ın çehresinde gözlemlenebilirdir. Bu iddianın en büyük delili, diğer dinlerin muteber senetlerinin olmayışı ve metinlerinde tahrif ve aklî çelişkilerin bulunması ve bunun karşılığında Kur’an’ın senet taşıması, ...
  • Defalarca tövbesini bozmuş kimse şimdide Allah ve Masum İmamlar (a.s) hakkında şüpheye düşmektedir. Acaba Allah onu kendin uzaklaştırmış mıdır? Ve Allah’a yakınlaşmanın yolu nedir?
    36346 Pratik Ahlak 2011/11/12
    Günah, insanı alteder. Günahtan tövbe etmeye ciddi karar almak kurtuluşa yönelmek demektir. Şeytan, insanın düşmanıdır; onun böyle vesveseler vermekten amacı, insanları ümitsizliğe düşürmek, salih kulları merhametli olan Allah’tan uzaklaştırmaktır. Oysa Allah, ister günahkar olsun, ister zalim, bütün kullarını sever, onların hidayetini ve saadetini ister. Yalnız kaldığınızda Allah’tan ...
  • Ayakkabı giymenin adabı nedir?
    20961 Pratik Ahlak 2012/05/12
    İslam dini semavi dinlerin en sonuncusu, en kâmili ve en camiidir. Bu bağlamda İslami öğretiler insanın tüm boyutlarını; bireysel ve toplumsal yönlerini her zaman ve her mekân için göz önünde bulundurmuş ve onun tüm ihtiyaçlarına cevap veriyor. Her halükarda İslam dininin hakkında nazar vermiş ve adap belirlemiş ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) Rukayye adında bir kızı var mıydı?
    23693 تاريخ بزرگان 2011/12/20
    Fedakarlık ve insani kemallerle dolu Kerbela gibi bir olayda yaşı küçük olan kimseler fazla dikkat çekmemiş olabilir. Hz. Rugayye’nin (s.a) yaşamı, babası, amcası, halası gibi yüce şahsiyetlerin nurlarının ışığı arkasında kaldığından tarih kitaplarında İmam Hüseyin’in (a.s) Rugayye adında küçük bir kızı olduğu konusuna değinilmemiştir. Bazı maktellerde İmam ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11686 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.

En Çok Okunanlar