Gelişmiş Arama
Ziyaret
17703
Güncellenme Tarihi: 2007/11/24
Soru Özeti
Belirlenmiş rızkla insanın çabası arasındaki ilişki nedir?
Soru
Belirlenmiş rızkla insanın çabası arasındaki ilişki nedir?
Kısa Cevap

Rızk iki kısımdır:

1. Kazanılması gereken rızk

2. Kesin olan rızk

Kesin olan rızk insana verilmiş olan varlık, ömür, çeşitli imkânlar, aile ortamı ve yetenekleri gibi şeylerdir. Bu tür rızkla insan çabası için gereken güç, dikkat ve beceriyi sahip olur ve iş görmeye kadir olur. Bu tür rızkı kullanmak sayesinde kişi kazanılması gereken rızka erişebilir. Kazanılması gereken rızkı elde etmek için insan kendi çabasını kullanmanın yanı sıra Yüce yaratıcının kapısına yönelip ona yalvarması gerekir. Hatta süt emer çocuğun bile bu sahadaki çabası ağlama ve bağırmasıdır; bu gibi çabaları sayesinde anne sütünü elde etmeği hak eder. Ancak biraz gelişip diğer aşamalara varınca çabası daha başka bir şekil alarak düşünce ve faaliyet şeklinde somutlaşır ve buna bağımlı olarak rızkının nicelik ve niteliği de değişir.

Kısacası insanı arayan ve hiçbir kayıt şart olmadan verilen rızk sonucu insanda fikir ve çaba meydana gelir ve bu çabayı kullanma ve arayış sonucu da kazanılması gereken şartlı rızkı elde eder.

İnsana erişmesi kesin olan rızk kesindir ve azalıp eksilmesi de mümkün değildir. Ne ihtiraslı insanların ihtirası onu kazandırır insana ne de isteksiz insanların pasifliği onu gelişini engeller. Ama kazanılan rızkı gerekli mukaddimelerini oluşturmak ve sıralamak sayesinde azaltıp çoğaltmak mümkündür.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun cevabını iki mukaddime ve bir sonuç şeklinde vereceğiz:

1. Mukaddime: Allah’ın üzerine aldığı ve garanti ettiği rızk varlığını sürdürebilmesi için her mahlûka ulaşması gereken paydan ibarettir. Elbette rızk vermeyi Allah üzerine aldı onu garanti etti derken kullar arasında yaygın olan kefalet ve garanti kavramlarından farklı bir anlamı kastediyoruz. Kur’an’da “Her canlının rızkı Allah’ın üzerinedir”[1] denmektedir. Bu ayetle ilgili olarak şu noktaya dikkat edilmelidir ki rızkları üzerine alan yaratılmış olan birisi değil, varlık âlemini ve evrendeki düzeni var eden her şeyin yaratıcısı olan Allah’tır. Onun bir şeyi kefalet etmesi üzerine alması ile bu âlemdeki düzenin bir parçası olan ve bu düzende var olan diğer varlıklardan etkilenen bir yaratığın bir şeyi üstlenmesiyle farklıdır.

Bu yüzden Allah’ın işini ve Onun rızk vericiliğini bilmek bu âlemdeki düzeni bilmek sayılır. Biz de bu âlemin bir parçası olarak evrendeki diğer parçalar ve öğeler gibi bir takım vazifelerimiz vardır. Elbette rızklar ve sahip olduğumuz haklar konusundaki yaratılıştan veya ilahi kanunlarca belirlenen yükümlülüklerimiz de Allah’ın rızk vericiliğinin tecellilerinden sayılır. Bitkilerde bulunan gıda alma ve beslenme gücü ve canlılarda bulunan beslenme güdü ve cihazları da Yüce Allah’ın rızk vericiliğinin mazharlarından sayılır. Kuşkusuz Allah her yaratığı bir takım istekler ve eğilimlerle donatmış sonra onu kendi ihtiyaçlarını karşılamak yolunda hareket etmek ve çaba göstermekle görevlendirmiş ve yönlendirmiştir. İşte bu fikir ve çaba Allah’ın ona rızkını ulaştırmasına zemin hazırlamaktadır. Yani onun rızk verici oluşu gereği rızk ve rızk verici birbirlerini sevmekte birbirlerini aratmaktadır.

Yaratılış âleminin öğeleri arasında özel bir ilişki ve alaka onları birbirlerine bağlamıştır. Kişi çocukluk döneminde kendi rızkını elde etme gücüne sahip olmadığı için onun rızkı hazır olarak kendisine sunulmaktadır. Ama tedricen ilerleyip güç kazandıkça ve araştırarak rızkını elde etme gücüne sahip oldukça artık rızkı eskisi gibi rahatlıkla ona sunulmaz; sanki onun rızkı götürülüp uzak bir noktaya bırakılır ve ona doğru gidip elde etmesi istenir. Genel olarak rızkın hazırlığı, rızk isteyenin gücü ve kendisine rızkı bulma için verilen hidayet arasında ters bir orantı vardır. Bu yüzden bitki ve hayvanlara göre daha üstün bir yapıya sahip olan ve ihtiyaçları daha kapsamlı olan insan konusunda rızkla insan arasındaki mesafe daha fazladır. Buna binaen insan daha güçlü araçlarla donanmıştır. Yol bulma maksada erme sistemi onun vücudunda daha gelişmiş bir şekilde yerleştirilmiştir. Ona akıl ve düşünme gücü verilmiş ve vahiy ve peygamberler de ona yardım etmiş ve bir takım görevler kendisi için belirlenmiştir. Bütün bunlar Allah’ın razıklığının belirti ve tecellilerinden sayılır.

Bu yüzden hikmetli şiirlerde şöyle denmiştir:

İblis seni korkutsa korkma sakın

Diş veren ekmekte verir elbet

Gündüzü yaratan Allah ne güçlüdür

Bu kadar didinme o rızkını gönderir elbet

Anne boynunda çocuğa biçim veren

Ömür ve rızkı da belirleyendir O

Elbette bu bir gerçektir. Ancak bunun anlamı dişlere sahip olmanın insanın sofrasının başında sürekli pişirilmiş hazır ekmeğin bulunacağını garanti ettiği anlamına gelmez. Bunun anlamı ancak şudur: Eğer ekmek (yenecek madde) olmasaydı elbette diş de olmazdı; diğer yandan da eğer diş ve diş sahibi olmasaydı ekmek ve yenecek maddenin var edilmesine de bir gerek kalmazdı. Başka bir ifade ile yaratılış nizamında rızk ile rızkı yiyen, rızkı elde etme araçları, rızkı tüketme ve rızkı bulma yollarını bilme arasında ilişki vardır. İnsanı yaratan ona beslenmesi için diş vermişse mutlaka tabiatta yararlanılabileceği maddeleri de yaratmıştır. Çalışmak için gerekli düşünce ve gücü görevi yerine getirmek için gerekli eğilimi de ona vermiştir. Bütün bunlar bir arada Allah’ın rızk vericiliğinin mazharı sayılırlar.[2]

2. Mukaddime:

Rızk iki kısımdır:

1. Peşine düştüğümüz kazanılması gereken rızk

2. Kesin olan rızk.[3]

Bizi arayan hatta kaçacak olursak bile bize ulaşan kesin rızk. Hadiste bu konuda şöyle denir: “Eğer insan ölümden kaçtığı gibi rızkından kaçacak olsa bile mutlaka rızkı onu yakalar, ölümün onu yakaladığı gibi.”[4] Bu tür rızk değişmeyen ilahi kaza ve kaderden kaynaklanır. Allame Tabatabi bu konuda şöyle diyor: “Rızkla rızk yiyen birbirinden ayrılmaları mümkün olmayan iki şeydirler. Rızk yiyenin yaşantısını sürdürmeği isteyip ama kendisi için bir rızkın yaratılmamış olması anlamsız bir varsayımdır. Yine bir rızkın var olmasının yanı sıra o rızkı yiyecek birinin bulunmayışı veya rızkın onun ihtiyacından fazla olduğu da mümkün değildir. Buna göre denebilir ki rızk ilahi kazanın bir parçası sayılır.” [5]

Kazanılması gereken rızk ise onu arayan için mukadder kılınan rızktır. Bu rızkın peşi sıra gitsek ve ona ulaşmanın şartlarını gözetsek mutlaka elde ederiz. Gerçekte bu rızka ulaşmak için bizim çabamızda nedenin bir parçası sayılır. Eğer çabamız gayb âlemi tarafından hazırlanan diğer sebeplerin yanında yer alırsa o zaman bu tür rızka ulaşmak kesin olur. Bu konu ile ilgili olarak Emiru’l-Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Arayanı için garanti edilmiş olan çeşitli rızkları talep edip arayın.”[6]

Bu tür rızkta aramadan rızkın garantiye alınışı da imkansızdır. Buna göre insan için Allah tarafından hazırlanan iki çeşit rızktan bir kısmı kayıtsız şartsız olduğu gibi bir kısmı da şartlıdır. Kayıtsız şartsız mukadder kılınan rızk her türlü şartlar altında insana erişir; bu tür rızktan belirlenen miktar, insana ulaşmayınca onun eceli gelmez. Peygamber (s.a.a) buyurmuştur ki: “İnsanın rızkı tamamlanmadıkça ölümü gelip çatmaz.”[7] Aranması, kazanılması gereken rızkın elde edilmesi bir takım işlerin görülmesine bağlıdır. Bu işler görülüp gerekli şartlar insan tarafında oluşturulmadıkça bu rızk insana ulaşmaz.[8]

Kesin olan rızk inana verilmiş olan varlık, ömür, çeşitli imkânlar, aile ortamı ve yetenekleri gibi şeylerdir. Bu tür rızkla insan çabası için gereken güç, dikkat ve beceriyi sahip olur ve iş görmeye kadir olur. Bu tür rızkı kullanmak sayesinde kişi kazanılması gereken rızka erişmek için yeni kapıları yüzüne açar. Kazanılması gereken rızkta herkes kendi çabasını yanı sıra Yüce yaratıcının kapısına yönelip ona yalvarması gerekir. Hatta süt emer çocuğun bile bu sahadaki çabası ağlaması ve bağırmasıdır; o bu gibi çabaları sayesinde anne sütünü elde etmeği hak eder. Ancak biraz gelişip diğer aşamalara varınca onun çabası daha başka bir şekil alarak düşünce, faaliyet şeklinde somutlaşır ve sonuç olarak rızkının nicelik ve niteliği de değişir.

Kısacası insanı arayan ve hiçbir kayıt şart olmadan verilen rızk sonucu insanda fikir ve çaba meydana gelir ve bu çabayı kullanma ve arayış sonucu da kazanılması gereken şartlı rızkı elde eder.

İnsana erişmesi kesin olan rızk kesindir ve azalıp eksilmesi de mümkün değildir. Ne ihtiraslı insanların ihtirası onu kazandırır insana ne de isteksiz insanların pasifliği onu gelişini engeller.[9] Ama kazanılan rızkı gerekli mukaddimelerini oluşturmak ve sıralamak sayesinde azaltıp çoğaltmak mümkündür. Örneğin iyi niyetli olmak sürekli abdestli dolaşmak insanın rızkını çoğaltan manevi etkenlerden sayılmıştır.

Bir kişi Resulullah’a (s.a.a) rızkımın çok olmasını istiyorum dedi, Resulullah (s.a.a): “Rızkının çoğalması için sürekli abdestli ol.”[10] Diye cevap verdiler.

Yine Ali (a.s) buyurmuştur ki: İyi niyetli olan kişinin rızkı bol olur.”[11]

Rızkla rızk yiyen arasındaki ilişkiyi ve rızka erişmek için insanlara verilen donanım ve imkânları bildikten sonra bizlere düşen rızkı elde etmek için en sağlam yolun ne olduğunu öğrenip güç ve enerjimizi onu elde etmek için kullanmak ve bu yolda yalnız Allah’a güvenmektir.



[1] Hud Suresi: 6.

[2] Mutahhari, Murtaza, Bist Goftar, s. 127.

[3] Nehcu’l-Belağa, Mektup: 31.

[4] Muhammedi Reyşehri, Huseyni, Seyid Hamid, Muntahab Mizanu’l-Hikme Hadis: 2564.

[5] Allame Tabatabi, Seyyid Muhammed Huseyn, Tefsiru’l-Mizan, c. 18. cüz: 27 s. 377.

[6] Muntahab Mizanu’l-Hikme, Hadis: 2555

[7] Adı geçen eser. Hadis: 2561.

[8] Rızk lügatta yararlanılan şey anlamındadır.

[9] Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 77 Hadis: 2574.

[10] Muntahab Mizanu’l-Hikme, Hadis: 2574

[11] Adı geçen eser. Hadis: 2579.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar