Gelişmiş Arama
Ziyaret
4451
Güncellenme Tarihi: 2014/04/14
Soru Özeti
“Akıl sahipleri” mısdakları kimlerdir? İmam Sadık (a.s) ne buyurmuşlardır?
Soru
Akıl sahipleri (ulu’l-elbab) hakkında İmam Sadık (a.s)’in görüşü nedir, açıklar mısınız?
Kısa Cevap
“ulu’l-elbab” yani akıl, düşünce, idrak, basiret sahipleri ve kalp gözü açık anlamına gelir. Bu kelime cühela, bilgisiz ve hakkı kabul etmede kör kelimelerinin karşıtında kullanılır.
İmam Sadık (a.s) dan ulaşan rivayet ışığında “ulu’l-elbab”ın en belirgin ve aşikâr mısdağı Şialardır.  Tüzelde imamların velayetini özelde de İmam Ali (a.s) nin velayetine iman etmiş ve Hazrete biat etmiş ve biatlarını bozmamış insanlardır.  
Ayrıntılı Cevap
“ulu’l-elbab” kelimesinde geçen “ulu” tekil çoğuldur; çokluğa delalet eden tekil bir isimdir. Bu kelimenin aslında tekili sahip anlamına a “zu” kelimesidir.  Dolayısıyla “ulu” sahipler anlamda kullanılır.[1]
“elbab” saf akıl anlamındadır. “lub” kelimesinin çoğuludur.[2] “lub” saf akıl, nefsin kirletmediği akıl anlamında kullanılır. Öyleyse her “lub” akıldır ama her akıl “lub” değildir.[3]
Bu kelime Kuran’da 16 defa kullanılmıştır.[4] Allah Teala Kuran’ı kerimde dört defa düşünür insanlara hitap etmiştir. Bu ayetlerden biri “~~13.19~
اَفَمَنْ يَعْلَمُ اَنَّمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ اَعْمٰى اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا الْاَلْبَابِ[5] ayetidir.[6] 
Ulu’l-elbab’ı Kuran’ın gözünden daha iyi tanımak için zikredilen ayeti inceleyelim. Bu ayette geçen soru gerçekte reddiyedir. Hekim olan Allah böylece hakka alim olanla cahil olanın bir olmadığını bildirmektedir. Yani hakka ilmi kalbinde yer edenle hakka cahil olan eşit değildir.[7] Öyleyse “ulu’l-elbab” yani akıl, düşünce, idrak, basiret sahipleri ve kalp gözü açık anlamına gelir cühela, bilgisiz ve hakkı kabul etmede kör olanların karşıtlarıdır. 
Kuran’a göre ulu’l-elbab’ın özellikleri
Allah Teâlâ Kuran’ı kerimde “ulu’l-elbab”ın tanınması için bazı sıfat ve özellikleri manevi makamlarıyla birlikte ayetlerde açıklamıştır.
Bu vasıfları şöyle sıralayabiliriz:
  1. ~~13.20~
    اَلَّذٖينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَلَا يَنْقُضُونَ الْمٖيثَاقَ[8] “Onlar Allah’ın ahdine vefa ederler ve antlaşmalarını bozmazlar.” Şöyle ki bu insanlar zer aleminde İmam Ali (a.s)’ ve Masum İmamların velayetini kabul edeceklerine dair Allah’a verdikleri söze ve ahde vefalıdırlar ve sözlerinden dönmezler.
  2.  “وَالَّذٖينَ يَصِلُونَ مَا اَمَرَ اللّٰهُ بِهٖ اَنْ يُوصَلَ[9] “Onlar, Allah'ın korunmasını istediği ilişkileri korurlar.” Şöyle ki kesinlikle sılayı rahim ehlidirler ve bunun yanında özel olarak Peygamberin Ehlibeyti ile olan bağlarını sözde, davranışta ve amelde asla koparmazlar. Bilakis sözleri onlara bağlıdır ve Ehlibeyt’e olan muhabbetlerini ilan ederler. İnanç ve davranışlarında onlara karşı içten bir sevgi ve bağlılık sahibidirler.
  3. وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ[10]Rablerinden sakınırlar.” Allah Teala’nın vaat ettiği azaplardan korkarlar ve rablerine karşı huşu sahibidirler. 
  4. وَيَخَافُونَ سُوءَ الْحِسَابِ[11]ve kötü hesaptan korkarlar.” Kesinlikle Allah Teala’nın vaat ettiği azaplardan korktuklarının yanında kıyamette hesap sorulurken karşılaşabilecekleri kötü azaptan da korkarlar.
  5. وَالَّذٖينَ صَبَرُوا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ[12] “Onlar, Rablerinin hoşnutluğu için sabrederler.” Allah Teala’nın rızasını kazanmak için dünyevi sorun ve zorluklara, düşmanlara, nefsin hile ve heveslerine karşı sabır ve tahammül gösterirler.
  6. وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ[13] “Namazı hakkıyla kılarlar.”
  7. وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً[14] “Kendileri ne verdiğimiz rızktan gizlice ve açıkça (Allah için) harcarlar.”
  8. وَيَدْرَؤُنَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ[15] “ve kötülüğü iyilikle giderirler.” Salih amellerle kötü ve günah olan işleri uzaklaştırırlar.[16]
İmam Sadık (a.s)’a göre ulu’l-elbab
İmam Sadık (a.s) dan ulaşan rivayet ışığında “ulu’l-elbab”ın en belirgin ve aşikâr mısdağı Şialardır.  Ugbe ibn. Halid şöyle diyor: “Ben ve ibn. Hanis İmam Sadık (a.s)’ı görmek için gittik ama İmam Sadık (a.s) toplantıda yoktu. Sonra ev ehli tarafından bizim yanımıza geldiler oturdular ve şöyle buyurdular: sizler Allah’ın kitabında geçen “ulu’l-elbab”ın mısdaklarısınız. Öyleyse müjdeleyin siz Allah’ın iki hayrından birisiniz.[17]
İmam Sadık (a.s)’ın “ulu’l-elbab”ı Şia’ya tefsir etmesinde ki hikmeti şöyle açıklayabiliriz: Akıl, aklın sahibine bağlı olmadığı sürece hayal ve kuruntudan arınamaz. Var olan bağ, sadece nübüvvetin genel kabulüyle oluşmuş ise aklın saflaşmasını sağlamaz. Zira İslam peygamberi biatiyle akli hükümleri imge ve tasavvurlar doğrultusunda tesis etmiştir.
Öyleyse nübüvvetin rolü aklı mutlak anlamda saflaştırmak değildir. Kabuk ve zar konumunda olan imge ve tasavvurlar ile onu halka sunarak kabulünü sağlamaktır. Ama velayette özel bağlılıkta imanın halis kılınması ve aklın her türlü tasavvur ve imgeden saflaştırılmasıdır. Bu unvan velayete bağlı olan insana sıdk eder. Zira o akıl ve fikir sahibidir. Bu fert bireysel anlamda kendisi akıl ve fikre saf olarak sahip olmasa dahi.
Velayet sahibi velayeti üzere öz konumundadır. Nübüvvet sahibi ise nübüvveti üzere o özü çevreleyen tabaka konumundadır. (Elbette burada Hz. Muhammet (s.a.a) gibi bazı nebilerin hem nübüvvet hem de velayet üzere oldukları unutulmamalıdır.) Velayete bağlı olan insan velayet sahibinin mazharı konumunda olduğu için saf akıl ve fikir sahibi olarak itibar edilir. Konuyu temsili olarak ifade etmek istersek şöyle söylenebilir velayet bağı olmayan insan içi boş ceviz gibidir. İçinin dolması için velayet bağının var olması gerekir. Zira insanın veliyullaha olan bağlılığıyla kalbinde o velinin kudreti ve ilmi bağlılığıyla doğru orantılı olarak muhakkak olur. Bu baba ve oğul arasında oluşan bağ gibidir. Hakikatte kalpte oluşan imandır.[18]



 
 
 
 
 
 

[1] Mustafa, Hasan, Tefsir Ruşen, 12.c, 167.s merkez neşr kitap, tahran, ilk baskı, 1380 şemsi
[2] Tarihi, Fahruddin, Mece’ul- Bahreyn, tahkik, Hüseyin, seyit Ahmet, 2.c, 165.s, murtezefi yayın evi, tahran, üçüncü baskı, 1376 şemsi
[3] Ragıp İsfahani, Hüseyin ibn. Muhammedi, el’Mufredat fi Karib’ul Kuran, tahkik, davudi, safvan, adnan, 733.s, dar’ul-kalem, dar’ul-şamiye, demeşg, Beyrut, ilk baskı, 1412 kameri.
[4] Bakara/179,197,269, Ali-imran/7, 190, Maide/100, Yusuf/111 Rad/19, ibraim/52, Sad/29, 43, Zumer/9,18,21,Gafir/ 54, Talag/10.
[5] Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, kör kimse gibi olur mu?! Sadece akıl sahipleri öğüt alırlar. Rad/19
[6] Gurşi, Seyit ali ekber, kamus kuran, 6.c, 176-177, dar’ul kutub’ul-islamiye , tahran, altıncı baskı, 1371 şemsi
[7] Tabatabayi, seyit muhamet huseyin, el’mizan fi tefsir’il-kuran, 11.c, 342.s, defter intişarat islami, kum, beşinci baskı, 1417 kmeri
[8] Rad/20
[9] Rad/21
[10]Rad/21
[11]Rad/21
[12] Rad/22
[13] Rad/22
[14] Rad/22
[15] Rad/22
[16] Şerif lahici, muhammed ibn. Ali, tefsir şerif lahici, tahkik, hüseyni ermevi, mir celaluddin, 2.c, 595-598.s defter neşr dad, Tahran, ilk baskı, 1373 şemsi
[17] Akabe ibn. Halid, diyor ki: : دخلت أنا و المعلّى [بن خنيس‏] على أبي عبد اللّه عليه السلام في مجلسه و ليس هو فيه، ثم خرج‏ علينا من‏ جانب‏ البيت‏ من عند سارية، فجلس، ثم قال: أنتم اولو الالباب في كتاب اللّه، قال تعالى: «إِنَّما يَتَذَكَّرُ أُولُوا الْأَلْبابِ»*[17] فأبشروا، فأنتم على إحدى الحسنيين من اللّه‏؛ ابن حيون، نعمان بن محمد، شرح الأخبار في فضائل الأئمة الأطهار عليهم السلام‏، muhakkık, musahhif, hüseyni celali, muhammed huseyin, 3.c, 473.s, Camie’tul-muderrisin, kum, ilk baskı, 1400 kameri
[18] Konabadi sultan muhammed, tefsir beyan’us-saadet fi makamat ‘ul ibade- 2.c, 382.s, muessese’tul- ealami lil’metbuat, Beyrut, ikinci baskı, 1408 kameri.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar