Gelişmiş Arama
Ziyaret
8698
Güncellenme Tarihi: 2010/06/20
Soru Özeti
Nasıl irabın olmamasına rağmen Kur’an tahriften uzak kalmıştır?
Soru
Kur’an’ın kâtipler tarafından yazıldığı dönemde irabın olmayışına dikkat edilecek olunursa Kur’an nasıl tahriften uzak kalmıştır?
Kısa Cevap

Peygamber (s.a.a) döneminde Arapça dilini oluşturan harfler noktalama işaretini ayrıca her hangi nişane ve alametleri de taşımamaktaydı. Doğal olarak Kur’an da bu şekilde yazılmıştı ve iraba sahip değildi. Buna rağmen daha İslam dininin ilk döneminden itibaren Müslümanlar Kur’an’ı Kerim’i hıfz etmiştiler ve konuşma dilleri Arapça olduğundan Kur’an’ı doğru ve sahih okumaktaydılar. Özellikle Müslümanların Kur’an-ı Kerim’e özel bir teveccüh ve ilgileri söz konusu idi. Sonraki dönem Müslümanlar da Kur’an-ı Kerim’i okumayı Peygamberin döneminde yaşamış büyük şahsiyetlerden öğrenmişlerdir.

İslam dininin ortaya çıkışından henüz bir asır geçmemişti ki Arap olmayan milletler Müslüman olmaya başladı ve İslam toplumunda yerlerini aldılar. Doğal olarak bunların Kur’an-ı Kerim’i doğru ve sahih okuya bilmeleri için yazılışta belirli nişane ve alametlere ihtiyaç doğdu. İşte bu yüzden Hz. İmam Ali (a.s)’nin öğrencisi olan İbn-i Esvedi Dueli tarafından Kur’an-ı Kerim irap ve noktalama işaretleriyle Arapça bilmeyen insanlar içinde sahih ve doğru bir şekilde okunabilinir hale getirildi.

Sonuç olarak Araplar anadillerinin Arapça olması dolayısıyla Arap dili ve edebiyatı kanunlarına vakıftılar, İrap ve alametlere ihtiyaçları yoktu. Arap olmayanların Müslüman olmalarıyla birlikte böyle bir ihtiyaç doğdu ve dolayısıyla Kur’an-ı Kerim bu dönemde iraplandırıldı ve muhtemel sorunlar giderilmiş oldu. İşte bu yüzden, bu açıdan Kur’an-ı Kerim’in hiçbir tahrifi söz konusu değildir.

Ayrıntılı Cevap

Hicri takvimin ilk asrının birinci yarısına kadar Kur’an’ı kıraat etmenin tek yolu işitsel öğretimdi. Kariler ve hafızlar Kur’an’ı kıraat etmeyi kendilerinden önceki karilerden işiterek öğrenmişlerdi. Yani öğretim sistemi sineden sineye idi. Bu karilerin silsileleri de sahabilerden olan İslam dininin ilk karilerine ve Hz. Muhammed (s.a.a) ve Hz. Ali’ye (a.s) dayanmakta idi. Bu süre zarfında birçok büyük kari yetiştirildi ve bu karilerin kendileri Kur’an’ın sahih bir şekilde kıraat edilmesini sağladılar.

Birinci asrın ikinci yarısının başlarında Arap diline aşina olmayan Müslümanlar İslam toplumuna katılmaya başladılar. İşte bu dönemden itibaren Kur’an-ı Kerim’deki kelimelerin doğru kırat edilebilmesi için bazı nişane ve alametlere ihtiyaç duyuldu. Aşağı yukarı aynı zaman diliminde Hz. İmam Ali’nin (a.s) öğrencilerinden olan Ebul Esved Dueli Kur’an’ın iraplandırlılması işini üstlendi. Bu işi çok dikkatli bir şekilde yerine getirdi. Ebul Esved, Kur’an’ın kıraatinde uzman olmakla birlikte Arap dili ve edebiyatında gerekli bilgi ve birikime sahipti. Kendisi ayrıca Hz. Ali’nin (a.s) yol göstericiliğinde Nahıv (cümle bilgisi) ilminin de kurucusudur. [1] Ayrıca onun bu işi diğer kari ve hafızların bilgisi dışında gerçekleşmemekteydi. Her türlü muhtemel hatanın önünü alacak bir çalışma idi. Ebul Evsed’in Kur’an’ı iraplandırması Arap diline aşina olmayanların sahih ve fasih bir kıraat gerçekleştirmelerine vesilesi olmanın yanı sıra kariler ve hafızlar kendi öğretim metotları olan işitsel öğretimle Kur’an’ın kıraatini gerçekleştirmeye devam etmekteydiler. Bu yüzden İslam tarihinde büyük karilerin her birinin kendi kıraatlerini senetle İslam âleminin ilk karilerine ulaştırdığını görmekteyiz. Bu senetler ya Hz. Muhammed’e (s.a.a) yâ da Hz. Ali’ye (a.s) ulaşmaktadır. Elbette bu senetlerin bazıları itibar yönünden daha güçlüdür. Örneğin Hafs’ın Asım’dan olan rivayeti ki İslam aleminin genelinde yaygın olan ve senedi Şia karilerden oluşan bir kıraatidir.

Daha sonraki iraplandırmaların her biri bu sahih kıraatlerle tatbik ettirilmekte idi. Günümüzde bu iraplandırma işi kemale erip; sükûn, mad, şedde gibi alametlerde eklenmiştir.[2]

Halk arasında var olan meşhur kıraatler sineden sineye geçmiş ve Ehlibeyt (a.s) tarafından onaylanmıştır. İmam Cafer (a.s) bir rivayette şöyle buyuruyor ashabından birine: Halk nasıl okuyorsa sen de öyle oku. Rivayet şöyle “Salim Ebu Selemeh diyor: Birisi Kur’an’dan bazı harfleri  halkın okuduğu kıraatten farklı İmam Ca’fer Sadık’a okuduğunu gördüm . İmam Sadık (a.s) ona şöyle buyurdu: Bu kıraatten uzak dur, insanlar nasıl okuyorsa sen de öyle oku.”[3]

Buna göre Kur’an-ı Kerim’in metni sineden sineye, elden ele, nesilden nesle aktarılmıştır. Tarihin her zaman diliminde kariler ve hafızlar, Müslümanlar arasında şanlı ve izzetli yerlerini almışlardır. Kur’an Peygamber’in kendi buyurduğu metin ve kıraat üzere İslam âleminde varlığını sürdürmüştür. Arap dilinde lehçelerin bulunuşu, kitabetin ilk hatla yazılmış olması, o dönemde irabın ve noktalama işaretlerinin olmayışı, bazı karilerin bazı kelimeleri okumada farklı kıratlarının oluşmasına sebep olsa da Kur’an’ın yaygın olan kıraatinde en küçük bir eksiklik doğurmamış. (Ayrıca bu manayı etkilemeyen sadece kelimelerin edasında az bir farkın olduğu ifade ettiğinde bir değişiklik ve tahrif sayılmaz) Bazı karilerin şahsi ve nadir olan kıraat hataları da İslam âleminde itina edilecek bir konuma sahip değildir. Rivayette geçen “halkın okuduğu gibi oku” sözüne de itina edilecek olunursa insanlarda meşhur olan Asımın kıraatidir. Var olan Kur’an’ların da Asımın kıraatiyle mutabık oluşu buna en büyük delildir.[4]

Elbette şunu bilmekte fayda var: hattatlar ve güzel yazı ile Kur’an-ı yazanlar dördüncü yüzyılın başına kadar Küfe hattı ile Kur’an’ı yazmaktaydılar. Ama beşinci yüz yılın başında Nash hattı, Küfe hattının yerine geçmiştir. Bu hat günümüzde var olan bütün noktalama ve nişaneleri içermekteydi.[5] İşte bu yüzden Kur’an’ın bu acıdan hiçbir tahrifi söz konusu olamaz.

Daha fazla bilgi için: Bk Kur’anın tahriften uzak oluşu, 486ıncı soru.


[1]Dairetu’l Mearifi Bozorg-i İslam, c: 5, s: 182-190,Medhel-i Ebu’l-Esved; Ulum-iKur’ani, Muhammet Hadi Marifet, s: 172-173, Muessise-i Ettemhid.

[2] Ulumi Kur’ani, s: 174-175.

[3] Reviş Şinasıyi Tefsir-i Kur’an,Ali Ekber Babayi, s: 72.

[4] Aynı kitaptan, s: 75-76, Ulum-i Kur’ani, Muhammet Hadi Marifet, s: 246-247,

[5] Tarih-i Kur’an-ı Kerim, Muhammet Bagır Hucceti, s: 484-485, Ulum-i Kur’ani, Ayetullah Marifet, s: 173.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Diriliş cisimsel mi yoksa ruhani midir?
    17927 معاد و قیامت 2012/05/27
    Her ne kadar akli deliller ahiret ve bu dünyevi hayat dışındaki başka bir dünyanın gerekliliğine tanıklık etse de ahretin nitelik ve keyfiyeti, ahiretin sadece ruhani olup olmayacağı veya hem ruhani ve hem cismani olup olmayacağı ve de cisimsel dirilişi kabul etme durumunda bu cismin maddi mi yoksa ...
  • Mescidin hangi halısının necis olduğunu bilmiyorsak, onu nasıl temizleyebiliriz?
    6067 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Büyük mercilerin (Allah onları korusun) bürolarının yanıtları şunlardır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu: Sorulan sorudaki varsayıma göre belirtilen tüm halılar yıkanmalıdır. Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu: Yakin hâsıl olması için tüm halılar yıkanmalıdır. Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu: Eğer ...
  • İmam Ali (a.s)’ın hayatını özet olarak beyan edebilir misiniz?
    2908 امام علی ع 2020/01/19
  • Yabancı şirketlere yapılan yatırımların kazançının hükmü nedir?
    13571 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/24
    Yabancı şirketlerde yatırım yapmak eğer müslümanların izzetine, bağımsızlığına zarar vermiyor ve Müslümanların onlara bağlanmalarına ve derin bağlar kurmalarına yol açmıyorsa sakıncası yoktur. Bu bağlamda Müslüman olmayan birinden faiz almak Taklit Mercilerin kahir çoğunluğunun fetvasına göre caizdir. ...
  • Ayakların üstünü mesetme konusunu hadisler ile ispatlayınız?
    8250 بیشتر بدانیم 2012/07/21
    “Vesailu’ş - Ş,a” gibi Şia’nın Muteber Kitaplarında İmamlardan (a.s.) nakledilmiş olan hadislere baktığımızda abdest alınırken başın ön kısmının ve ayakların üstünün Mes edilmesinin vacip olduğunu görürüz. Keza hadislerden istifade ediliyor ki ayaklar Mes edilirken sağ ve sol sırasını dikkate alarak ayakların parmaklarından başlayarak ayaklarda var olan çıkıntıya ...
  • Düğünlerde klasik müzikler kullanılması halinde, kadının kadın için dans etmesinin hükmü nedir?
    7608 کلیات 2012/04/07
    Ayetullahe'l-uzma HAMANEİ’NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Kadının kadınlar için dans etmesi eğer lehv unvanı kendisine sıdk ediyor; örneğin kadınlar meclisini dans meclisine dönüştürüyor olması gibi, sakıncalıdır ve ihtiyatı vacip gereğince terk edilmelidir. Bu durum dışındaki durumlarda eğer şehveti uyandıracak nitelikte veya haram bir ...
  • İmam Ali’nin Zülfikar’ı şimdi nerededir?
    69010 تاريخ بزرگان 2011/10/30
    Zülfikar, Allah Resulü’nün (s.a.a) kılıcının adıdır.[1] Bu kılıcın bununla adlandırılması hakkında şöyle demişlerdir: Kılıcın arkasında insanın belkemiği gibi kısa ve uzun çıkıntılar bulunmaktaydı.[2] Zülfikar’ın macerası İslam’ın ilk yıllarındaki savaşlardan ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    31000 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Kimsenin olmadığı bir yerde çıplak olmak veya çıplak uyumak günah mıdır?
    55543 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/11/26
    Dini metinlerden ve kaynaklardan elde edilen veri böyle bir davranışın özünde haram olmadığı ama mekruh olduğu yönündedir. Zira bu halet şeytanın vesvese etmesine bir anlamda alt yapı oluşturabilir. ...
  • Tahrip edilmiş korunaktan hırsızlık yapmanın hükmü nedir?
    6908 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Hırsızın elinin kesilmesinin şartları şunlardır:1. Erginlik2. Akıl3. İrade4. Zorunluluğun olmaması5. İster yalnız başına ve ister beraberce olsun hırsızın korunağa saygısızlık etmesi6. Eşyayı korunaktan çıkarması7. Hırsızın mal sahibinin babası olmaması8. Korunağa saygısızlığın ve hırsızlığın gizlice yapılması; açıkça ve aşikâr olarak korunak kırılır ...

En Çok Okunanlar