Gelişmiş Arama
Ziyaret
8670
Güncellenme Tarihi: 2010/06/20
Soru Özeti
Nasıl irabın olmamasına rağmen Kur’an tahriften uzak kalmıştır?
Soru
Kur’an’ın kâtipler tarafından yazıldığı dönemde irabın olmayışına dikkat edilecek olunursa Kur’an nasıl tahriften uzak kalmıştır?
Kısa Cevap

Peygamber (s.a.a) döneminde Arapça dilini oluşturan harfler noktalama işaretini ayrıca her hangi nişane ve alametleri de taşımamaktaydı. Doğal olarak Kur’an da bu şekilde yazılmıştı ve iraba sahip değildi. Buna rağmen daha İslam dininin ilk döneminden itibaren Müslümanlar Kur’an’ı Kerim’i hıfz etmiştiler ve konuşma dilleri Arapça olduğundan Kur’an’ı doğru ve sahih okumaktaydılar. Özellikle Müslümanların Kur’an-ı Kerim’e özel bir teveccüh ve ilgileri söz konusu idi. Sonraki dönem Müslümanlar da Kur’an-ı Kerim’i okumayı Peygamberin döneminde yaşamış büyük şahsiyetlerden öğrenmişlerdir.

İslam dininin ortaya çıkışından henüz bir asır geçmemişti ki Arap olmayan milletler Müslüman olmaya başladı ve İslam toplumunda yerlerini aldılar. Doğal olarak bunların Kur’an-ı Kerim’i doğru ve sahih okuya bilmeleri için yazılışta belirli nişane ve alametlere ihtiyaç doğdu. İşte bu yüzden Hz. İmam Ali (a.s)’nin öğrencisi olan İbn-i Esvedi Dueli tarafından Kur’an-ı Kerim irap ve noktalama işaretleriyle Arapça bilmeyen insanlar içinde sahih ve doğru bir şekilde okunabilinir hale getirildi.

Sonuç olarak Araplar anadillerinin Arapça olması dolayısıyla Arap dili ve edebiyatı kanunlarına vakıftılar, İrap ve alametlere ihtiyaçları yoktu. Arap olmayanların Müslüman olmalarıyla birlikte böyle bir ihtiyaç doğdu ve dolayısıyla Kur’an-ı Kerim bu dönemde iraplandırıldı ve muhtemel sorunlar giderilmiş oldu. İşte bu yüzden, bu açıdan Kur’an-ı Kerim’in hiçbir tahrifi söz konusu değildir.

Ayrıntılı Cevap

Hicri takvimin ilk asrının birinci yarısına kadar Kur’an’ı kıraat etmenin tek yolu işitsel öğretimdi. Kariler ve hafızlar Kur’an’ı kıraat etmeyi kendilerinden önceki karilerden işiterek öğrenmişlerdi. Yani öğretim sistemi sineden sineye idi. Bu karilerin silsileleri de sahabilerden olan İslam dininin ilk karilerine ve Hz. Muhammed (s.a.a) ve Hz. Ali’ye (a.s) dayanmakta idi. Bu süre zarfında birçok büyük kari yetiştirildi ve bu karilerin kendileri Kur’an’ın sahih bir şekilde kıraat edilmesini sağladılar.

Birinci asrın ikinci yarısının başlarında Arap diline aşina olmayan Müslümanlar İslam toplumuna katılmaya başladılar. İşte bu dönemden itibaren Kur’an-ı Kerim’deki kelimelerin doğru kırat edilebilmesi için bazı nişane ve alametlere ihtiyaç duyuldu. Aşağı yukarı aynı zaman diliminde Hz. İmam Ali’nin (a.s) öğrencilerinden olan Ebul Esved Dueli Kur’an’ın iraplandırlılması işini üstlendi. Bu işi çok dikkatli bir şekilde yerine getirdi. Ebul Esved, Kur’an’ın kıraatinde uzman olmakla birlikte Arap dili ve edebiyatında gerekli bilgi ve birikime sahipti. Kendisi ayrıca Hz. Ali’nin (a.s) yol göstericiliğinde Nahıv (cümle bilgisi) ilminin de kurucusudur. [1] Ayrıca onun bu işi diğer kari ve hafızların bilgisi dışında gerçekleşmemekteydi. Her türlü muhtemel hatanın önünü alacak bir çalışma idi. Ebul Evsed’in Kur’an’ı iraplandırması Arap diline aşina olmayanların sahih ve fasih bir kıraat gerçekleştirmelerine vesilesi olmanın yanı sıra kariler ve hafızlar kendi öğretim metotları olan işitsel öğretimle Kur’an’ın kıraatini gerçekleştirmeye devam etmekteydiler. Bu yüzden İslam tarihinde büyük karilerin her birinin kendi kıraatlerini senetle İslam âleminin ilk karilerine ulaştırdığını görmekteyiz. Bu senetler ya Hz. Muhammed’e (s.a.a) yâ da Hz. Ali’ye (a.s) ulaşmaktadır. Elbette bu senetlerin bazıları itibar yönünden daha güçlüdür. Örneğin Hafs’ın Asım’dan olan rivayeti ki İslam aleminin genelinde yaygın olan ve senedi Şia karilerden oluşan bir kıraatidir.

Daha sonraki iraplandırmaların her biri bu sahih kıraatlerle tatbik ettirilmekte idi. Günümüzde bu iraplandırma işi kemale erip; sükûn, mad, şedde gibi alametlerde eklenmiştir.[2]

Halk arasında var olan meşhur kıraatler sineden sineye geçmiş ve Ehlibeyt (a.s) tarafından onaylanmıştır. İmam Cafer (a.s) bir rivayette şöyle buyuruyor ashabından birine: Halk nasıl okuyorsa sen de öyle oku. Rivayet şöyle “Salim Ebu Selemeh diyor: Birisi Kur’an’dan bazı harfleri  halkın okuduğu kıraatten farklı İmam Ca’fer Sadık’a okuduğunu gördüm . İmam Sadık (a.s) ona şöyle buyurdu: Bu kıraatten uzak dur, insanlar nasıl okuyorsa sen de öyle oku.”[3]

Buna göre Kur’an-ı Kerim’in metni sineden sineye, elden ele, nesilden nesle aktarılmıştır. Tarihin her zaman diliminde kariler ve hafızlar, Müslümanlar arasında şanlı ve izzetli yerlerini almışlardır. Kur’an Peygamber’in kendi buyurduğu metin ve kıraat üzere İslam âleminde varlığını sürdürmüştür. Arap dilinde lehçelerin bulunuşu, kitabetin ilk hatla yazılmış olması, o dönemde irabın ve noktalama işaretlerinin olmayışı, bazı karilerin bazı kelimeleri okumada farklı kıratlarının oluşmasına sebep olsa da Kur’an’ın yaygın olan kıraatinde en küçük bir eksiklik doğurmamış. (Ayrıca bu manayı etkilemeyen sadece kelimelerin edasında az bir farkın olduğu ifade ettiğinde bir değişiklik ve tahrif sayılmaz) Bazı karilerin şahsi ve nadir olan kıraat hataları da İslam âleminde itina edilecek bir konuma sahip değildir. Rivayette geçen “halkın okuduğu gibi oku” sözüne de itina edilecek olunursa insanlarda meşhur olan Asımın kıraatidir. Var olan Kur’an’ların da Asımın kıraatiyle mutabık oluşu buna en büyük delildir.[4]

Elbette şunu bilmekte fayda var: hattatlar ve güzel yazı ile Kur’an-ı yazanlar dördüncü yüzyılın başına kadar Küfe hattı ile Kur’an’ı yazmaktaydılar. Ama beşinci yüz yılın başında Nash hattı, Küfe hattının yerine geçmiştir. Bu hat günümüzde var olan bütün noktalama ve nişaneleri içermekteydi.[5] İşte bu yüzden Kur’an’ın bu acıdan hiçbir tahrifi söz konusu olamaz.

Daha fazla bilgi için: Bk Kur’anın tahriften uzak oluşu, 486ıncı soru.


[1]Dairetu’l Mearifi Bozorg-i İslam, c: 5, s: 182-190,Medhel-i Ebu’l-Esved; Ulum-iKur’ani, Muhammet Hadi Marifet, s: 172-173, Muessise-i Ettemhid.

[2] Ulumi Kur’ani, s: 174-175.

[3] Reviş Şinasıyi Tefsir-i Kur’an,Ali Ekber Babayi, s: 72.

[4] Aynı kitaptan, s: 75-76, Ulum-i Kur’ani, Muhammet Hadi Marifet, s: 246-247,

[5] Tarih-i Kur’an-ı Kerim, Muhammet Bagır Hucceti, s: 484-485, Ulum-i Kur’ani, Ayetullah Marifet, s: 173.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kuranı kerimde ayetlerin ve konuların tekrarlanması kuran ayetlerinin insicamsızlığına delil değil midir?
    12632 Fasahat & Balaghat 2015/05/04
    Kuranda zikir edilen kıssalardan güdülen hedef, insanların rüştü ve tekâmülüdür. Hedef insanların can ve ruhlarında aydınlığı ve nurlandırmayı icat etmektir. Dik kafalı nefisleri kontrol ve zalimliğe, zulme ve inhirafa karşı koymaktır. Kurandaki konuların dağınıklığının delili kuranın, asaleti muhtevaya ve ibret verici konulara vermesi, insanı ve toplumu yapılandırmaya ...
  • Senetleri sahih olan Mütevatir-i Lafzi, Mütevatir-i Manevi ve Mütevatir-i İcmali hadis çeşitlerinin kuralı nedir?
    15900 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/03/03
    Şii alimleri, bir haberin her tabakasında ki senet silsilesinde ravilerin sayısı ilime neden olacak ve rivayetin Masum’un (a.s) söylediğine yakin haddine ulaştıracak habere mütevatir hadis demekteler. Her tabakada yerine göre kişilerin sayısını farklı saymış ve ravilerin sayısı hakkında belli bir sayı belirtmemişlerdir. Onlara göre ölçü sözün Masumdan çıktığını ...
  • Dini mektep ve nizamlarla dini olmayanların arasında ne gibi ayrıcalıklar vardır?
    7258 Teorik Ahlak 2012/05/12
    İlk önce şunu hatırlatmamız gerekmektedir ki; İslam dini ve tahrif olmamış diğer semavi dinler arasındaki asli benzerlik, yeryüzünde tevhidin istikrarı ve Allah’a ibadet etme ve insanların kulluktan uzaklaştırma ve Allah’tan başkasına ibadet etmektir; Nitekim Kur’an’-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” ...
  • Acaba Mütalaada başarılı olmak ve daha iyi öğrenmek için Kur’an-ı Kerimden bir ayet veya bir dua var mıdır?
    11238 Pratik Ahlak 2010/01/16
    Mütalaa etmek, bir şey üzerinde onu anlamak ve öğrenmek için yoğunlaşmak ve düşünmektir. Bu yüzden bu özelliği taşımayan her okuma mütalaa değildir. Bir Mütalaanın faydalı ve verimli olması için diğer işler gibi özel şartların hazırlanmasına ihtiyacı vardır.
  • Şia mezhebinde namazın sırları ve felsefesi nedir?
    10034 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/05/16
    Şüphesiz ilahi hükümlerin tümünün felsefe ve delili vardır, ama ilahi hüküm ve buyrukların tümünün delillerini bulmamız gerekli değildir. Müslümanlar vahiy mesajı karşısında teslim olmalıdır. Bu teslim ve kabul etme psikolojisi insanın kemalidir ve esasen bazı buyruklar teslim ve kulluk ruhunu sınamak içindir. Ama bununla birlikte Kur’an defalarca ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    10594 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • Neden İmam Hüseyin (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmedi?
    13678 Masumların Siresi 2010/04/07
    İmam Hüseyin’in (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmemesinin sebebi hakkında şunları söyleyebiliriz:1- İmam (a.s) kardeşi ve imamı olan İmam Hasan’ın (a.s) hayatı döneminde Muaviye’yle yaptığı anlaşmaya gösterdiği saygı ve Muaviye’nin de böyle bir anlaşmaya göstermelik olarak yaptığı saygıdan dolayı.2- ...
  • Tabiatı doğru bir şekilde kullanmanın yolu nedir?
    6333 Pratik Ahlak 2012/02/04
    İslam, başka mektepler gibi insanın ihtiyaçlarına tek bir açıdan bakmamış, tek maddi yönüne veya tek manevi yönüne odaklanmamış, aksine orta yolu tutmuştur. İlahi nimetleri doğru bir şekilde kullanmak, maneviyatla ve ahiretle çelişmediği gibi insanın saadet yolunda ilerlemesini de sağlar. ...
  • Bütün peygamberlerin kitabı var mıydı? Vardıysa Hz. Nuh’un kitabının adı nedir?
    29340 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde Hz. Nuh’un kitabının olduğuna dair bir şey gelmemiştir. Ama ‘Andolsun ki biz, peygamberlerimizi, apaçık delillerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye onlarla beraber kitap ve terazi de indirdik...’ ayetinden bütün peygamberlerin kitap sahibi olduğu anlaşılsa da bazı rivayetlerde bu ayet değişik şekillerde ...
  • Farz namazların kazaları yerine sünnet namazları kılınabilir mi?
    7489 Kaza Namazı Ve Kiralık Namaz 2012/10/01
    İmam Humeyni (r.a) benzeri bir soruya yanıtta şöyle buyurmuştur: Geçmiş farz namazların kazası farzdır ve sünnet namazlarını kılmayla bir çelişki arz etmez. Lakin sünnet namazı, farz namazın kazasının yerini almaz.[1] Bundan dolayı her ne kadar sünnet namazları birçok fazilete sahip olsa da sizin kaza ...

En Çok Okunanlar