Gelişmiş Arama
Ziyaret
14977
Güncellenme Tarihi: 2010/08/22
Soru Özeti
Allah’ın yeryüzü ve gökyüzündeki kudret nişaneleri nelerdir?
Soru
Allah’ın yeryüzü ve gökyüzündeki kudret nişanelerini beyan eder misiniz?
Kısa Cevap

Gökyüzü, yeryüzü, onlarda yer alan ve evrende olan her şey tümüyle Allah’ın kudret nişaneleridir. Bu nişaneler hiç kimsenin tümünü saymaya güç yetiremeyeceği kadar çoktur. Kur’an-ı Kerim defalarca inanları bu ayetleri görmeye davet etmiştir. Galaksiler, sistemler ve onlarda bulunan gezegen ve enteresan oluşumlar, çarpışmalar, şişmek çarpması ve onun birçok faydası, yaratılışın en girift varlığı sıfatıyla insanın yaratılması, bal arısının çetrefilli hayatı vb. tümüyle O’nun varlık, ilim, hikmet ve kudret nişanelerinin sadece bir kısmını teşkil eder.

Ayrıntılı Cevap

Gökyüzü, yeryüzü ve onda olan her şey tümüyle Allah’ın kudret nişaneleri ve nimetleridir. Var olan her şey O’nun nişanesi olmaktan başka bir şey değildir ve hiç kimsenin onları saymaya gücü yoktur. Yüce Allah defalarca insanları bu ayetleri görmeye davet etmiştir. Biz burada bu nişanelerin bazılarına işaret ediyoruz:

1- Allah’ın Gökyüzü ve Yeryüzündeki Nişaneleri: Birçok ayette bu cümleden olmak üzere (Âli İmran, 19; Bakara, 164; Rum, 22; Casiye, 3; Ankebut, 44; Yunus, 3; Ankebut, 61; Ğafır, 57; Zariyat, 47-48; Enbiya, 32; R’ad, 2) ayetlerinde O’nun gökyüzü ve yeryüzündeki nişanelerine işaret edilmiştir. Gezegenlerin ve galaksilerin büyüklüğü, kapsamlılığı, genişliği ve sayısız oluşları, Allah’ın sonsuz kudretinin nişaneleridir. Bu azametin bir bölümüne işaret ediyoruz: Hiç kimse tam olarak gökyüzünün ne kadar geniş ve kapsamlı olduğunu bilmemektedir. Bizim galaksimiz, galaksiler ailesinin bir parçasıdır. Galaksilerden bir diğeri de birçok özelliği Beyaz Yol’a benzeyen ve bize 20 milyar uzaklığı olan “Anderamuda”dır. Beyaz yol dudak ısırtan bir hızla ona doğru gitmektedir. Ama çarpışma ihtimali mevcut değildir; çünkü iki galaksinin birbirine ulaşması en az 75 milyon asır çekecektir.[1] Bizim galaksimizde yerküreden bir milyon kattan daha büyük olan güneş yer almaktadır! Burada “Palurma” rasathanesinin göklerin azameti hakkındaki tanıklığı çok ilginçtir: “Rasathanenin büyük teleskopu yapılmadan önce gözlemlediğimiz evrenin genişliği beş yüz ışık yılından (ışık dakikada on sekiz milyon kilometre yol almaya tekabül eden saniyede üç yüz bin kilometre hız ile hareket eder!!) fazla değildi. Ama bu teleskop evrenimizin genişliğini binlerce milyon nur yılına ulaştırdı ve neticede yeni galaksiler keşfedildi. Ama kuşkusuz onun ötesinde de yüzlerce milyon başka galaksiler mevcuttur. Anlaşıldığı kadarıyla gördüğümüz bu azim evren çok daha büyük olan bir evrenin küçük ve hacimsiz bir zerresidir.”[2]

Yeryüzü: Bilginlerin bir asır önce ispat ettikleri üzere yeryüzünde yedi değişik yöne hareket etmekteyiz!! Hareketsiz olduğunuzu zannettiğiniz şu anda bile en az değişik yedi yöne doğru bazen saatte bir milyon sekiz yüz bin kilometreye ulaşan bir hızla hareket halindesiniz! Bu hareketlerden biri yeryüzünün kendi etrafındaki hareketidir. Bu dönüş Fransız bilgin “Fuko” tarafından keşfedildi. Bu dönüş saatte 1300 kilometre hızla gerçekleşmektedir. Ama yeryüzünün güneş etrafındaki hareket hızı karşısında naçizdir. Uzay araştırmacıları yeryüzünün saatte dudak ısırtan 110000 kilometre veya saniyede 30 kilometre hız ile ilerlediğini söylemektedir. Bundan ötürü biz her gün bu yönde 2600000 kilometre yolculuk yapmaktayız!! Baba ve annesinin birinci doğum gününü kutladığı bir bebek bu yönde 950 milyon kilometre hareket etmiştir! Yetmiş yıl yaşamış bir insan, ömrü boyunca bu yönde 75 milyar kilometre yani güneş sisteminin beş katı hareket etmiştir![3] Ama biz asla bu yolculuğu his etmeyiz. Yüce Allah defalarca hayatın sürmesi ve neslin baki kalması için yeryüzünün durgunluğuna işaret etmektedir.[4] Yeryüzünün değişik yönlere doğru bütün bu hareketleri ile birlikte hayat için durgun ve güvenilir olması Yüce Allah’ın kudretinin kesin delili değil midir?!

2- Allah’ın Gök Gürlemesi ve Şimşeğin Oluşumundaki Nişaneleri: Bazı ayetlerde bu cümleden olmak üzere (Rum, 24 ve R’ad, 12-13) ayetlerinde gök gürlemesi ve şimşek Allah’ın nişanelerinden sayılmıştır. Bu nişane bazen korku ve endişe ve bazen de ümit ile beraberdir; yıldırım düşmesinden korkulur ve yağmur yağması umulur. Kur’an gök gürlemesinin Yüce Allah’ı andığını ve övdüğünü buyurmaktadır. Bilginlere göre gök gürlemesi ve şimşek pozitif ve negatif yükler ile iki bulutun çarpışmasıyla ve bazen de bulut ve yerin çarpışmasıyla oluşmaktadır; yani pozitif enerji taşıyan bir bulut negatif bir yük taşıyan yeryüzüne yaklaşmakta ve olağanüstü bir sıcaklığı olan ve isabet ettiği her şeyi küle dönüştüren bir ateş topu meydana gelmektedir. Her ne kadar ateş topunun müddeti saniyenin onda biri ve bazen yüzde biri olsa da meydana gelen sıcaklık 15000 santigrat dereceye ulaşmasından ötürü olağandışı tehlikeler icat edebilir (güneş yüzeyinin sıcaklığı sekiz bin derecedir!).[5] Bu açıklamalar ile şimşeğin tehlikeleri ve Kur’an ayetlerinde işaret edilen korkunun nedeni açıklığa kavuşmaktadır. Gök gürlemesi ve şimşek ilahî büyük nişanelerden olmakla birlikte birçok fayda ve berekete sahiptir.

A) Sulama: “Genellikle şimşekler bazen 15 bin derece santigrat civarında olan çok olağanüstü bir sıcaklık üretirler. Bu sıcaklığın, etraftaki havanın bir miktarını yakması ve neticede hava basıncının azalması yeterlidir. Az basınçta bulutlardan yağmur yağdığını biliyoruz. Bu nedenle şimşeğin çarpmasının ardından yağma başlamakta ve yağmurun iri taneleri aşağıya dökülmektedir. Bu yüzden gerçekte şimşeğin bereketlerinden biri sulamadır.”[6]

B) İlaçlama: “Şimşek, sıcaklığıyla ortaya çıktığı zaman yağmur damlaları fazla bir oksijen miktarıyla karışıma uğrar ve ağır suyu yani oksijen suyunu (H2 O2) oluştururlar. Bunun faydalarından biri de mikropların ortadan kaldırılmasıdır. Bu yüzden tıbbî işlerde yaraların yıkanması için kullanılmaktadır. Bu oksijen suyunun damlaları yere döküldüğünde bitkilerin afet ve hastalıklarını yok etmektedir. Gerçekte onları ilaçlamaktadır. Bu nedenle gök gürlemesi ve şimşeğin az olduğu her yılda bitkisel afetlerin daha çok olduğunu söylemişlerdir.”

3- Allah’ın İnsanın Yaratılışındaki Nişaneleri: (Rum, 20; İnsan, 2; Mûminûn, 12 ve 13; Secde, 6-9; Casiye, 4) gibi ayetlerde insanın yaratılışındaki bazı Allah’ın nişanelerine işaret edilmiştir. Bugün hayatın oluşum şekli ve tek hücreli varlıkların gelişimi bilginlerin hayranlıklarını artırmıştır. Ölü ve cansız topraktan girift ve çok hücreli bir varlığı yaratmak ne kadar esrarengiz ve şaşırtıcıdır?! Bugün insan bedeninin en küçük bir parçası uzmanlık ve üst uzmanlık derecesinde incelenmekte ve dikkate tabi tutulmaktadır. Ama bununla birlikte meçhul hususlar çoktur. Mesela göz gibi en küçük azaların tanınması (tedavi edilmesi) için sayılarca uzman ve üst uzmana ihtiyaç duyulurken, onları yoktan var etmek için mutlak olarak bir ilim ve aklın lazım olmadığına kimse inanır mı? İnsan bedeni on milyon hücreden oluşmuştur. Her hücre binlerce tesisatı olan bir şehre benzetilebilir. İnsanlığın en görkemli ve modern sanayi sistemleri, gıda maddelerini bedenin muhtaç olduğu maddelere dönüştüren bu tesisatlar ile boy ölçüşemez.

4- Allah’ın Bal Arısının Yaşamındaki Nişaneleri: Bal arısının yaşamı ilahî kudretin nişanelerinden biridir. Onun ürettiği ürün Kur’an’da şifa olarak adlandırılmıştır. Yüce Allah bal arısını yaşam ve işi hakkında şöyle buyurmaktadır: “Rabbin bal arısına: dağlardan, ağaçlardan ve (insanların senin için yapacakları) çardaklardan evler (kovanlar) edin, sonra meyve (ve çiçek) lerin her birinden ye de Rabbinin (bal imalinde öğrettiği ve) kolaylıklar gösterdiği yaylım yollarına git diye ilham etti. Onların karınlarından (ağızlarından) renkleri çeşitli şerbet (bal) çıkar ki onda insanlar için şifa vardır. İşte bunda da tefekkür edecek bir zümre için elbette bir ayet var.”[7] Evet, bugün bal arısının esrarengiz yaşamı sadece bu ilahî vahiy ile açıklanabilir. Meşhur çevrebilimci Muris Metroling şöyle demektedir: “Biz (bal arısının yaşamındaki) bu kanun ve düzenlerin nereden ve nasıl meydana geldiğini bilmemekteyiz. Bu sırrı anlayabilecek ve bu yasaları yapanı tanıyabileceğimiz bir günün beklentisindeyiz. Özetle biz arılar ülkesinin kanunlarının hangi danışma meclisinde onaylandığını ve uygulanmalarına karar verildiğini ve belirli günde hareket emrini kimin verdiğini bilmiyoruz.”[8] Bir bilgin arıların evinin kenar derinliğini ölçer ve onun büyük açısının yüz dokuz derece ve yirmi sekiz dakika olduğunu tespit eder. Sonra bu meseleyi “Kink” adında büyük bir Alman mühendise bir soru şeklinde eğer bir insan en az malzemeyle üç kenar yüzeyi olan en kapsamlı bir piramit yapmak isterse onun açıları ne kadar olmalıdır diye sorar. O, “difransil” formülüyle bu problemi çözer ve yüz dokuz derece ve yirmi altı derece diye cevap verir. O, sorunun arının evi hakkında olduğunu bilmeksizin bu cevabı verir. Böylece arının evinden sadece iki dakika hesapla farklı olduğu sonucu çıkar. Sonra “Mag Luzen” adında bir başka mühendis daha dikkatli bir işlem yapar ve o iki dakikanın ilk mühendisin sanısından kaynaklandığını ve doğru cevabın bal arılarının yaptıkları gibi olduğunu anlar.[9] Bu nişaneler ve diğer sayısız nişaneler bir olan yaratıcının ve onun sonsuz kudretinin kanıtı değil midir? Yaratılış evreninde bu sırlara benzer binlerce sır mevcuttur. Bunlardan her birine dikkat etmek her insaflı insanı ilahî sonsuz kudrete sevk etmeye yeter. Eğer insan gözünü açarsa evrenin her zerresinin O’nu ve kudretini gösterdiğini görür. Bütün bu düzen ve azamet tesadüf eseri ve yaratıcısız mıdır? Bu, çok güçlü bir yaratıcının varlığını yansıtmıyor mu? Evet, bu evrenin her zerresi bilen ve kudretli bir rabbin varlığını göstermektedir. Ama bu fakat gören bir göz istemektedir! Baba Tahir’in deyişiyle:  

Denize baksam seni görürüm

Sahraya baksam sahrada seni görürüm

Dağ, taş ve ovaya nereye baksam

Senin güzel varlığının nişanesini görürüm


[1] Dairetü’l-Maarif-ı No, Saidyan, s. 1557.

[2] Mecelle-i Feza, Şımare-i 56, Ferverdin 1351, Be Nakl Ez Peyam-ı Kur’an, c. 2, s. 177.

[3] Dairetü’l-Maarif-ı No, Saidyan, s. 1558.

[4] Nebe, 6.

[5] İcaz-ı Kur’an, s. 78; Peyam-ı Kur’an, Ayetullah Nasır Mekarim Şirazi, c. 2, s. 264.

[6] Peyam-ı Kur’an, Ayetullah Nasır Mekarim Şirazi, c. 2, s. 265.

[7] Nahl, 68-69.

[8] Zenbur-ı Asal, Metroling, s. 35-36; Be Nakl Ez Peyam-ı Kur’an, s. 387.

[9] Tefsir-ı Ebu’l-Futuh Razi, Paveraki Merhum Şaranî, c. 7, s. 123; Peyam-ı Kur’an, c. 2, s. 388.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar