Gelişmiş Arama
Ziyaret
6986
Güncellenme Tarihi: 2010/09/07
Soru Özeti
Eğer İmam Hüseyin (a.s) aşura kıyamında galip olup hâkimiyeti ele geçirseydi, bugün İslam dünyasının konumu nasıl olurdu?
Soru
Eğer İmam Hüseyin (a.s) aşura kıyamında galip olsaydı, küfre galebe çalsaydı ve devleti ele geçirseydi, İslam’ın çehresi nasıl olurdu? Artık kimse İslam dinine yönelik bir kuşku taşıyabilir miydi?
Kısa Cevap

İmam Hüseyin’in (a.s) hareket ve kıyamının temel nedeni; dini diriltmek, iyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı ihya etmek ve halife ve İslam hükümdarı kim olursa olsun ve her cinayeti işlerse işlesin yine de Allah’ı halifesidir ve kendisine itaat edilmesi farzdır diye Müslümanlar arasında yaygın olan ve inanılan yanlış düşünceyi ortadan kaldırmak için zalim yöneticiyle mücadele etmekti. Onun kıyamı bu açıdan başarılı olmuş ve neticeye ulaşmıştır. Elbette İslam’ın yüksek hedeflerinin birçoğunun tahakkuk etmesi, toplumun iyilik ve hayra ulaşması ve şeriat hükümlerinin çoğunun uygulanması İslam devletinin kurulmasına bağlıdır. İmam Hüseyin (a.s) tarafından böyle bir devletin kurulması ve zalim yöneticilerin kenara itilmesi durumunda bu neticelere ulaşılacaktı. İslam toplumunun onun nimetlerinden faydalanmasına ek olarak İslam’ın gerçek çehresi de pratikte insanlık için görünür olacaktı. Bunun kendisi İslam’ın yayılması için en büyük tebliğ olacaktı. Maalesef bu gerçekleşmedi.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun cevabında dikkat edilmesi gereken ilk nokta, her Müslüman bireyin ne olacak diye somut neticeyi değil, Yüce Allah karşısında kendi vazifesini öğrenmeyi ve yapmayı düşünmesi gerekliliğidir. Eğer vazife belirginleşirse, sonsuz bir güçle Allah’a tevekkül edip tüm gücü vazifeyi yerine getirmek için kullanmak gerekir. Bu durumda netice ne olursa olsun Allah’ın salih kulu için hayır olacaktır. Ama İslam’ın yüksek hedeflerinin birçoğunun tahakkuk etmesi, toplumun iyilik ve hayra ulaşması ve şeriat hükümlerinin çoğunun uygulanması İslam devletinin kurulmasına bağlı olması nedeniyle, temiz imamlar (a.s) her zaman İslam devleti kurmayı ve toplumun yönetimini ele geçirmeyi asıl vazifelerinden biri olarak addetmişlerdir. Eğer belirli bir dönem bunun ardında olmamışlarsa toplumun dış şartlarının uygun olmaması ve halkın hazır bulunmaması bunu gerektirmiştir. Yoksa devlet sıfatıyla devlet, Allah’ın evliyaları ve temiz imamların (a.s) nezdinde hiçbir değere sahip değildir; çünkü onlar dünyanın zahirî imkânlarını önemsememişlerdir. Din ve semavî şeriatın çoğu hükümlerinin icra edilmesi salih ve güçlü bir devletin varlığına bağlı olması nedeniyle onlar devleti önemsemişlerdir. Zira bizzat devlet yetkilileri yasaları bilir ve onları icra ederse, toplum adalet ekseninde olacak ve ilerleme kaydedecektir. Gerçi her zaman rahatsız edici, günahkâr ve menfaatçi bireyler veya bazen vazifesini bilmeyen saf fertler nedeniyle bir takım sorun ve sıkıntılar çıkacaktır ama toplumun genel gidişatı müspet olacaktır. Öte taraftan güç ve devletin salih olmayan bireylerin elinde olduğu her toplumda, her çeşit bozgunculuk ve ayrımcılığın altyapısı hazır olacak ve böyle liderlere uyan bir halk da asla saadet yüzü görmeyecektir. İmam Hüseyin’in (a.s) misyonu işte buydu ve o şöyle buyurmuştur: Ben beyhude ve bencil bir çabayla bozgunculuk ve zulmetmek için kıyam etmedim. Ben sadece ceddimin ümmetinde ıslah yapma talebiyle ayaklandım ve iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak ve ceddim ve babamın hayat yöntemine göre amel etmeyi istemekteyim.[1] Başka bir tabirle İmam Hüseyin’in (a.s) hareket ve kıyamının asıl nedeni, iyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı ihya etmek ve de halife ve İslam hükümdarı kim olursa olsun ve her cinayeti işlerse işlesin yine de Allah’ı halifesidir ve kendisine itaat edilmesi farzdır diye Müslümanlar arasında yaygın olan ve inanılan yanlış düşünceyi ortadan kaldırmak için zalim yöneticiyle mücadele etmekti. Onun kıyamı bu açıdan başarılı olmuş ve neticeye ulaşmıştır; zira İmam Hüseyin (a.s) ebedi kıyamıyla uzun vadede düşünce, yol ve yöntemi sapık olan halifenin sultasını ortadan kaldırmada başarılı oldu ve tüm Müslümanlara halifenin kanun koyma veya devlette en küçük bir hakkı bile olmadığını ve kanun koymanın Allah’ın kitabı, Peygamberin sünneti ve bu ikisine dayanan unsurlara özgü olduğunu kavrattı. İmam Hüseyin’in (a.s) hareketi olmasaydı, bugün Hıristiyanlık ve diyaneti hakkında görüldüğü gibi, İslam hükümlerinin birçoğu değiştirilmiş ve tahrif edilmiş olarak elimize ulaşmış olacaktı. İmam Hüseyin (a.s), yalancı ve düşmanlar tarafından İslam’ın açık din hükümleriyle oynanması karşısında bir engel olmak için ayaklanmıştır. Bu açıdan mübarek kıyamı başarılı olmuş ve hakikatin peşinde olanlar için İslam’ın çehresi görünür kalmıştır.



[1] Biharu’l-Envar, c. 4, s. 329.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar