Gelişmiş Arama
Ziyaret
11872
Güncellenme Tarihi: 2012/03/12
Soru Özeti
Hicr suresinin 85 İla 87. ayetlerinin tefsiri nedir?
Soru
«وَ ما خَلَقْنَا السَّماواتِ وَ الْأَرْضَ وَ ما بَيْنَهُما إِلاَّ بِالْحَقِّ وَ إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَميلَ، إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَليمُ، وَ لَقَدْ آتَيْناكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثانی‏ وَ الْقُرْآنَ الْعَظيمَ» ayetlerinin tefsiri nedir?
Kısa Cevap

Yüce Allah belirtilen ayetlerde gök ve yerin yaratılışının hak olduğuna ve hedef taşıdığına işaret etmiş ve Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) düşman ve cahillerin inatçılık, bilgisizlik, taassup, tahrip ve aşırı muhalefetleri karşısında hoşgörü ve sevgi göstermesini ve de onları bağışlayıp kendilerine hoş bir yüzle karşılık vermesini tavsiye etmektedir. En sonda da Hz. Peygamberi (s.a.a) düşmanların şiddeti, sayılarının çok olması ve ellerindeki birçok maddi imkânlardan asla endişe duymaması yönünde yatıştırmakta ve ona moral vermektedir; çünkü Allah nübüvvet hakkında hiçbir şeyle kıyaslanmayacak bir takım delil ve imkânlar kendisine vermiştir.

Ayrıntılı Cevap

Yüce Allah belirtilen ayetlerde şöyle buyurmaktadır: “Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et. Şüphesiz, Rabbin hakkıyla yaratanın (ve her şeyi) bilenin ta kendisidir. Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve büyük Kur’an’ı verdik.”[1] وَ ما خَلَقْنَا السَّماواتِ وَ الْأَرْضَ وَ ما بَيْنَهُما إِلاَّ بِالْحَقِّ ayetindeki “hak” kelimesi batıl ve oyuncak anlamının karşıtıdır; başka bir ifadeyle göklerin ve yerin yaratılışının haktan ayrı olmadığı, bilakis onlarının tümünün hak ile beraber olduğu, o halde yaratılışın yakın bir zamanda kendisine döneceği bir gayesi bulunduğu; zira yaratılışta bir gayenin bulunmaması durumunda oyuncak olacağı belirtilmek istenmektedir.[2] Ardından ayetin devamında şöyle buyrulmaktadır: وَ إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ Bu ayet de iddia edilen hususa delalet etmektedir; çünkü bu yaratılış için hedef belirlenmiştir[3] ve Hz. Peygambere (s.a.a) düşman ve cahillerin inatçılık, bilgisizlik, taassup, tahrip ve aşırı muhalefetleri karşısında hoşgörü ve sevgi göstermesini ve de onları bağışlayıp kendilerine hoş bir yüzle karşılık vermesini, onların günahlarından sarf-ı nazar etmesini ve bağışlamasını tavsiye etmektedir[4]: فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَميلَ ; zira Hz. Peygamber (s.a.a) görevlendirildiği misyona davet yolunda apaçık deliller taşımaktadır ve halkın kalbinde mebde ve ahiret temellerini güçlendirmek için şiddete ihtiyaç duymamaktadır. Çünkü mantık ve akıl onunla birliktedir. Artı, cahillere karşı şiddet kullanmak, genellikle onların kabalık ve taassuplarının artmasına neden olur.[5]الصَّفْحَ” orijinal olarak yüz sayfası gibi her şeyin yön ve yüzü anlamındadır.[6] Bu yüzden “فَاصْفَحِ” “yüz çevirmek ve sarf-ı nazar etmek” anlamındadır. Bir şeyden yüz çevirmek bazen itinasızlık, küsmek ve vb. şeyler içindir ve bazen de asilce af etme ve bağışlama gayesiyledir. Bundan dolayı yukarıdaki ayette ikinci mananın çağrıştırılması için ardılınca “cemil” kelimesi kullanılmıştır.[7] Söz konusu ayetin tefsiri hakkında İmam Rıza’dan (a.s) nakledilen bir rivayette şöyle okumaktayız: “Kastedilen, sorgusuz ve sitemsiz affetmektir.”[8] فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَميلَ cümlesi bu önceki hususların bir neticesidir ve “f” harfi ona böyle bir mana vermektedir: Yaratılış haktır ve bunların hesaba çekileceği ve cezalandırılacağı bir gün gelecektir; o halde artık onların yalanlaması ve dalga geçmesine aldırma ve onları affet.[9]   

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَليمُ cümlesi, gerçekte affetmenin, bağışlamanın ve güzel bir şekilde yüz çevirmenin gerekliliğine bir delildir[10] ve bağışlama emrini veren kimse öğretmen, yaratıcı ve bilen Allah’tır. O; af ve bağışlamanın fert ve camianın ruhunda ve de halkın kazanılması ve gelişiminde ne gibi bir eseri olduğunu bilmektedir; o halde affetmek sizin için ağır olmamalıdır.[11] En sonda da Hz. Peygamberi (s.a.a) düşmanların şiddeti, sayılarının çok olması ve ellerindeki birçok maddi imkânlardan asla endişe duymaması yönünde yatıştırmakta ve ona moral vermektedir; çünkü Allah nübüvvet hakkında hiçbir şeyle kıyaslanmayacak bir takım delil ve imkânlar kendisine vermiştir:[12] Biz sana Hamd suresi ve azim Kur’an’ı verdik: «وَ لَقَدْ ءَاتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانىِ وَ الْقُرْءَانَ الْعَظِيمَ»

 «سبع مثانی» kelimesinin anlamının ne olduğu hususunda “Ham Suresinin Sebe Semani Olarak Adlandırılmasının Felsefesi”, Soru: 15552 (Site: 15572) adlı başlığa müracaat edebilirsiniz.    

 


[1] Hicr, 85 – 87: «وَ ما خَلَقْنَا السَّماواتِ وَ الْأَرْضَ وَ ما بَيْنَهُما إِلاَّ بِالْحَقِّ وَ إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَميلَ، إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَليمُ، وَ لَقَدْ آتَيْناكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثانی‏ وَ الْقُرْآنَ الْعَظيمَ»

[2] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 12, s. 188, Defter-i İntişarat-ı İslamî, Kum, çap-ı pencom, 1417 k.

[3] a.g.e.

[4] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 11, s. 127, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, çap-ı evvel, 1374.

[5] a.g.e.

[6] İbn. Manzur, Muhammed b. Mukrem, Lisanü’l-Arab, c. 2, s. 512, “es-Safah” kavramı, Dar-ı Sadr, çap-ı sevvom, Beyrut, 1414 k; Rağıb İsfahani, Hüseyin b. Muhammed, el-Müfredat Fi Ğaribi’l-Kur’an, Tahkik: Sıfvan Adnan Davari, s. 486, Daru’l-İlmi’l-Dar-ı’ş-Şamiye, çap-ı evvel, Demeşk, Beyrut, 1412 k; Karaşi, Seyid, Ali Ekber, Kamus-i Kur’an, c. 4, s. 131, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, çap-ı şeşom, 1371 ş.

[7] Tefsir-i Numune, c. 11, s. 127 ve 128.

[8] Şeyh Saduk, Uyun-i Ahbar-ı Rıza (a.s), Muhakkik Ve Musahhih: Laciverdi, Mehdi, c. 1, s. 294, Neşr-i Cihan, Tahran, çap-ı evvel, 1378 k; Arusi Huveyzi, Abd Ali b. Cuma, Tefsir-i Nuru’s-Sakaleyn, Tahkik: Resuli Mehellati, Seyid Haşim, c. 3, s. 27, İntişarat-ı İsmailiyan, çap-ı çarom, Kum, 1415 k.

[9] el-Mizan, Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 12, s. 190.

[10] Tefsir-i Numune, c. 11, s. 128.

[11] Kıraati, Muhsin, Tefsir-i Nur, c. 6, s. 352, Merkez-i Ferhengi Dershayi Ez Kur’an, Tahran, çap-ı yazdehom, 1383 ş.

[12] Tefsir-i Numune, c. 11, s. 129.

 

Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar