Gelişmiş Arama
Ziyaret
10451
Güncellenme Tarihi: 2007/08/23
Soru Özeti
Masumların (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?
Soru
Masumların (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?
Kısa Cevap

Dört ana kaynağa yani Kur’an’a, sünnete, akıla ve icmaya dayanarak Masumların velayet hakkına sahip oldukları isbatlanabilir.

Şia bilginlerinin bu konuda görüşbirliğine sahip olduklarında hiçbir kuşku yoktur. Bunu diğer mezhap bilginleri de kabul etmektedirler.

Akli (rasyaonal) delile gelince bazıları “lutüf delili”ni toplumun yönetimini bizzat Peygamberin veya masum bir imamın üstlenmesi gerektiğini isbatlamak için yeterli bilmişlerdir. Ancak bazı bilginler “hikmet delili”ne dayanarak bunu isbatlamaya çalışmışlardır.

Kur’an’da bir çok ayet peygamberin yöneticilik ve velayet yetkisine sahip olduğunu bildirmektedir. Bu ayetlerin ifade yönünden en açık olanı şu ayettir: “Kuşkusuz Peygamber, müminlere onların kendilerinden daha evla daha yetkilidir.”

Masumların velayet ve yönetim hakkına sahip olduklarına dair hadisler de pek fazladır. Bu hadislerden biri İmam Sadık (a.s)’ın “Gerçekten sadece sizin veliniz Allah, Resulu ve iman eden .... kimslerdir.” Ayetiyle ilgili şu sözüdür: Bu ayet şunu ifade ediyor: Sizin hakkınızda kendinizden daha yetkili olan işleriniz, kendiniz, ve mallarınızda tasarrufda sizden daha öncelikli olan Allah, Peygamberi ve iman eden kişiler yani Ali ve kıyamete kadar onun evlatlarıdır.”

Ayrıntılı Cevap

İslam kültüründe toplumun yöneticiye ihtiyacının gerekliliği dikkate alındıktan sonra kimsenin kendiliğinden toplumu yönetme ve hüküm sürme hakkına sahip olmadığı ilkesi gündeme gelir. Bu yetkinin sadece insanın bütün varlığını yaratan, koruyan ve onda mutasarrıf olan Allah’a aittir. Bu gerçek insanın onun emirlerine uymasını gerekli kılar.[1] Elbette o bizi belli bir şahıs veya topluluğa itaat etmeği emrederse onun bu emrine uymalıyız. Eğer yönetici için bir takım şartların olmasını ister ve bu şartların oluşup oluşmadığının tesbitini bize bırakırsa biz de bu çerçevede hareket etmeliyiz.

Müslümanlar ötedenberi şu gerçeğe inanırlar ki Allah Teala, İslam toplumunu yönetmek hakkını Peygamberine vermiştir. Ehl-i Beyt mektebine bağlı olanlar yukarıdaki gerçeğe inanmakla beraber Peygamber’den sonra bu yetkinin Peygamberden masum imamlara devrediğiline inanırlar.

Dört ana kaynağa yani Kur’an’a, sünnete, akıla ve icmaya dayanarak Masumların velayet hakkına sahip oldukları isbatlanabilir.

Şia bilginlerinin bu konuda görüşbirliğine sahip olduklarında hiçbir kuşku yoktur. Bunu diğer mezhap bilginleri de kabul etmektedirler.

Genel olarak Şia’da mezhebin temel ilkelerinden sayılan İmametin temel özelliği de budur. Bu temel çerçevesinde Resulullah’tan sonra onun taşımakta olduğu ümmeti yönetmek yetkisi Ehl-i Beyt imalarına geçmiştir. Buna göre şia inanıyor ki Resulullah peygamberlik makamının yanı sıra imamlık makamına da sahip idi.[2] Nübüvvet (Peygamberlik) makamı evren ve yasamada ilahi sırlardan haberdar olmağı ifade eder Risalet (elçilik) makamı ise kendi bilgilerini ilahi emir çerçevesinde insanlara ulaştırmak ve onlara yol göstermekle oluşur. İmamlık makamı ise toplumu yönetmek makamıdır.

Akli (rasyaonal) delile gelince bazıları “lutüf delili”ni toplumun yönetimini bizzat Peygamberin veya masum bir imamın üstlenmesi gerektiğini isbatlamak için yeterli bilmişlerdir. Ancak bazı bilginler “hikmet delili”ne dayanarak bunu isbatlamaya çalışmışlardır.[3]

Hikmet delili kısaca şöyle açıklanabilir: Akıl, Allah Teala ve madde ötesi bir alemin varlığını ve insanın ölümden sonra dirilişinin olacağını ispatladıktan sonra bu dünyadaki davranışlarının onu ahiretteki hayatında kalıcı etkilerinin olacağı sonucuna varır. Akıl bu etkinin ayrıntılarını idrak etmekte kendi aciz bulur. Bu yüzden evreni ve insanı yaratan Allah’ın hikmeti insanlara bunu bir vesileyle aydınlatmayı ve insanlara bir takım elçiler göndermeği gerekli kılar. Diğer yandan Peygamberlerin gönderiliş gayelerinin temin edilebilmesi için bu elçilerin masum olmaları gerekir. Yani ilahi mesaj ve emirleri almak taşımak ve iletmekte hatadan uzak olmaları gerekir. Sonra akıl masumluk konusunu inceleyerek vahyi alıp iletmekte masumluğun hata ve unutkanlığı da içine alacak derecede kapsamlı bir masum oluşu gerekli kıldığını anlar. Buna göre Peygamber her yönüyle masum olmalıdır. Yine akıl toplumu yönetmek işinin masuma verilmesi gerektiğini hükmeder. Buna göre Resul, din adına toplumun yöneticisi olur. Akıl imamet makamını inceleyip onun da peygamber vasıtasıyla ulaşan mesajın açıklayıcısı olduğun dikkate aldıktan sonra aynı yöntemle “imam”da da masumluk vasfının gerekli olduğuna hükmeder.

Buna göre akıl, resul ve imamın masumluk makamını ispatladıktan sonra ilahi hikmet gereği toplumun yönetiminin onlara verilmesini gerekli bilir. Bu yöntemle, toplumu yönetmek anlamına velayetin onlara mahsus bir hak olduğu sonucuna varır.

Kur’an’da bir çok ayet peygamberin yöneticilik ve velayet yetkisine sahip olduğunu bildirmektedir.[4] Bu ayetlerin ifade yönünden en açık olanı şu ayet sayılabilir: “Kuşkusuz Peygamber müminlere onların kendilerinden daha evla daha yetkilidir.”[5]

Ayetin kısaca anlamı şudur ki Peygamber mümin kişilere karşı onların kendilerine oranla daha fazla yetkilidir. Onlar kendileri hakkında bir karar alabilecekleri ve bir tasarrufta bulanbilecekleri gibi Peygamber bu işte onlardan daha yetkili ve önceliklidir. Eğer onlar hakkında bir karar alırsa ister bu karar onların ferdi hayatları ile ilgili olsun isterse toplumsal hayatları ile ilgili buna karşı çıkmak hakkına sahip değillerdir. Ona uymaları ve itaat etmeleri gerekir.

Peygamber (s.a.a) mutevatir hadisler gereğince isbatlanmış olan Gadir-i Hum olayında bu gerçeğe işaret etmiş ve halka hitaben şöyle demiştir: Ben size kendinizden daha yetkili değil miyim? Halk bu sen daha yetkilisin diye olumlu cevap verdikten sonra, Peygamber “Ben kimin önderi isem Ali de onun önderidir. Buna göre Peygamber için isbatlanan velayet ve yönetim hakkı Hz. Ali için ve sonra Ehl-i Beyt için geçerli kılınmıştır.

Hz. Peygamber ve İmam.Ali’nin velayet ve yöneticilik hakkını ispatlayan diğer bir ayette şudur:

“Sizin gerçek veliniz Allah, Peygamberi ve o iman eden kimselerdirler ki namazı kılar ve rükû halinde zekât verirler.”

Şia’nın velayet konusundaki velayet manifistosu olan bu ayette Allah ilk önce velayet hakkının kendisine sonra Peygamberine ait olduğunu açıklamış ve daha sonra bu hakkın iman edip namaz kılan ve ruku halinde zekat veren kimseler özgü olduğunu bildirmiştir.

İman edip namaz kılan ve ruku halinde zekat veren kimseler, tabiriyle ifade edilen kimselerin çeşitli somut örnekleri olabilir ancak Şia ve Ehl-i sünnet’in naklettiği hadisler gereğince bu ifadeden maksat Ali aleyhisselam’ın şahsıdır. Böylece bu ayette yönetim hakkı en geniş kapsamıyla kayıtsız şartsız olarak Allah’a Peygamber’e ve Ehl-i Beyt imamlarına ait olduğu beyen edilmiştir.

Masumların velayet ve yönetim hakkına sahip olduklarına dair hadisler de pek fazladır. Bu hadislerden biri İmam Sadık (a.s)’ın “Gerçekten sadece sizin veliniz Allah, Resulu ve iman eden .... kimslerdir.” Ayetiyle ilgili şu sözüdür: Bu ayet şunu ifade ediyor: Sizin hakkınızda kendinizden daha yetkili olan işleriniz, kendiniz, ve mallarınızda tasarrufda sizden daha öncelikli olan Allah, Peygamberi ve iman eden kişiler yani Ali ve kıyamete kadar onun evlatlarıdır.”

Daha fazla bilgi için kaynaklar:

1. Mehdi Hadevi Tahrani, Velayet ve Diyanet, Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,2. Baskı,2001.



[1] Bkz. Cevadi Amuli, Fakih’ın Velayeti (İslam’da Önderlik) s. 29

[2] Burada İmamet makamından maksat İslam ümmetinin yönetmek ve önderliği konusudur. Masumlar hakkında kullanılan İmamet makamının diğer bir anlamı da Peygamberler de olduğu gibi masum imamın da ilahi vehdi ilme sahip olduğudur. Bazıları yanılarak İmamet makamının yalnız ikinci anlama geldiğini sanmışlardır. (Bkz. Mehdi Hairi Yezdi, Hikmet ve Hükümet s. 171)

[3] Bazıları gerekli araştırmayı yapmadıklarından bu konunun tek delilinin Lutuf delili olduğunu ileri sürmüşler ve asırlar öncesi Fahr-i Razi gibilerin bu delile yaptığı eleştirileri dikkate almayarak bu delili ilk eleştiren kişinin kendileri olduğunu sanmışlardır ve bu delili reddederek aklı delil yolunu kapadıklarını sanmışlardır. . (Bkz. Mehdi Hairi Yezdi, Hikmet ve Hükümet s. 173- 176)

[4] Bkz. Muntazari, Velayet-i Fakih, c. 1 s. 37-73)

[5] Ahzap Suresi: 6

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Gayri Müslüman Olan bir kimse bize “esselamu Aleykum” şeklinde Selam verse bizim ona karşı cevabımız nasıl olmalıdır?
    9463 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/07
    Dini öğretilerde çok dikkate alınmış ve kendisine çok tekit edilmiş olan konulardan birisi Müminlerin birbirine selam vermeleridir. Bu düsturdan istisna edilen bazı konular ve yerler var olmaktadır. Onlardan bir tanesi gayri Müslüman olan kimselere selam vermektir. Fıkıh kitaplarında Müslüman olmayanlara selam vermek mekruhtur denilmektedir: Kâfirlerin vermiş olduğu ...
  • Kur’an’da ‘Leyl’ (gece) kelimesi neden hep ‘Nehar’ (gündüz) kelimesinden önce gelmiştir?
    11620 Tefsir 2012/04/04
    Kur’an’da ‘gece’ kelimesinin ‘gündüz’ kelimesinden önce gelmesi konusunda müfessirlerin öne sürdüğü görüşlerin önemlileri şunlardır: 1- Bazılarına göre gecenin gündüzden önce gelmesinin nedeni Hak Teala’nın geceyi gündüzden önce yaratmasından dolayıdır.[1] 2- Bazılarına göre ‘gece’ kelimesinden sonra ve ‘gündüz’ kelimesinden önce gelen ...
  • Savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızların rolü nedir?
    7246 زن و حکومت اسلامی 2012/06/14
    Düşman karşısında savunma yapmak insan ve tüm diri varlıkların fıtri ve zati bir özelliğidir. İslam’ın hayat bahşedici mektebi de bunu değerli ve kutsal bir husus olarak değerlendirmiş ve takipçilerini buna çağırmıştır. Hatta savunma ve öncüllerini Müslümanlara farz kılmıştır. Bu, özel bir grubu özgü değildir. Kadın ve erkek ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8501 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • Sami kavimlerinden olmayıp Avrupa, Hindistan vs. kavimlerden de peygamber gelmiş midir?
    17280 Eski Kelam İlmi 2010/01/02
    İnsan sorumlu bir varlıktır. Bu sorumlulukların hangi sorumluluklar olduğunun bilinmesi için Allah tarafından peygamberlerin gönderilmesi gerekir. Yoksa sorumluluğun manası olmaz.  Kur'an-ı Kerim, çeşitli ayetlerde nerede ...
  • Ben bir miktar çeyizimi kendi maaşımla hazırlayabilir miyim? Kocam, buna muhaliftir ve tüm çeyizi ailen hazırlamalıdır ve ben razı değilim demektedir! Ben onun görüşünün aksine davranabilir miyim?
    6029 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaşınızın tasarruf hakkı kendi elinizdedir ve eşinizin rızası şart değildir.Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaş size aittir ve her türlü tasarruf sizin için caizdir.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Herkesin kendi malında tasarruf ...
  • Garanık efsanesi nedir?
    11106 Tefsir 2011/04/11
    Garanık efsanesi, Kur'an ve Peygamber'in (s.a.a) mevkisini düşürmek için çalışan düşmanlar tarafından uydurulan bir efsanedir. Onlar şöyle demişlerdir: Peygamber (s.a.a) Mekke'de en-Necm suresini okurken müşriklerin putlarının isimlerinin anıldığı ayete yani: "أَ فَرَءَیْتُمُ اللَّاتَ وَ الْعُزَّى‏ وَ مَنَوةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى"
  • İslam’ın telepati hakkındaki görüşü nedir?
    77921 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/03/15
    Telepati deyimi Yunanca bir deyim olup,uzaklık anlamında tele ve duygu anlamında patus sözcüklerinden oluşmuştur. Telepati kendi duygu organlarından yararlanmadan esrarengiz bir şekilde başkalarının hislerini bilmesi veya duymasını ifade eder. Telepati yanlıları şöyle diyorlar: Normal insanlar için bile yüzlerce kilometre uzakta bulunan dost ve akrabalarının ölümü zamanında tevehhüm ...
  • Tekvini velayet nedir? Tekvini velayet ile Masum İmamlar arasındaki irtibat nedir?
    5763 ولایت، برترین عبادت 2019/02/20
    “Velayet” kelimesi arapça bir kavram olup kök anlam olarak sözlükte “birbirini takip etmek,bir şey diğerinin ardı sıra gelmek ,aralarında mesafe olmaksızın bir şeye yakın olmak” anlamındadır. Bu bağlamda sevgi, bağlılık, yardım, nusret, uyum, egemenlik, rehberlik ve sorumlu anlamlarında kullanılmıştır. “Tekvini velayet” ise varlık alemindeki mahlukat üzerinde egemenlik ...
  • Cebrail sadece vahiy esnasında mı Peygamber-i Ekrem’e nazil oluyordu yoksa sürekli Peygamberin yanında mıydı?
    9267 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Cebrail Peygamber-i Ekrem’e sadece vahiy indirme esnasında gelmekteydi; çünkü rivayetlerde mesela Peygamber-i Ekrem (s.a.a) filan işle meşgulken Cebrail kendisine nazil oldu diye ifade edilen birçok örnek mevcuttur. Bu, Cebrail’in her zaman Peygamberle birlikte olmadığını yansıtıyor. Eğer Cebrail sürekli Peygamberin yanında olsaydı, artık nüzulün bir anlamı kalmazdı; zira nüzul mertebenin ...

En Çok Okunanlar