Gelişmiş Arama
Ziyaret
10327
Güncellenme Tarihi: 2007/08/23
Soru Özeti
Masumların (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?
Soru
Masumların (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?
Kısa Cevap

Dört ana kaynağa yani Kur’an’a, sünnete, akıla ve icmaya dayanarak Masumların velayet hakkına sahip oldukları isbatlanabilir.

Şia bilginlerinin bu konuda görüşbirliğine sahip olduklarında hiçbir kuşku yoktur. Bunu diğer mezhap bilginleri de kabul etmektedirler.

Akli (rasyaonal) delile gelince bazıları “lutüf delili”ni toplumun yönetimini bizzat Peygamberin veya masum bir imamın üstlenmesi gerektiğini isbatlamak için yeterli bilmişlerdir. Ancak bazı bilginler “hikmet delili”ne dayanarak bunu isbatlamaya çalışmışlardır.

Kur’an’da bir çok ayet peygamberin yöneticilik ve velayet yetkisine sahip olduğunu bildirmektedir. Bu ayetlerin ifade yönünden en açık olanı şu ayettir: “Kuşkusuz Peygamber, müminlere onların kendilerinden daha evla daha yetkilidir.”

Masumların velayet ve yönetim hakkına sahip olduklarına dair hadisler de pek fazladır. Bu hadislerden biri İmam Sadık (a.s)’ın “Gerçekten sadece sizin veliniz Allah, Resulu ve iman eden .... kimslerdir.” Ayetiyle ilgili şu sözüdür: Bu ayet şunu ifade ediyor: Sizin hakkınızda kendinizden daha yetkili olan işleriniz, kendiniz, ve mallarınızda tasarrufda sizden daha öncelikli olan Allah, Peygamberi ve iman eden kişiler yani Ali ve kıyamete kadar onun evlatlarıdır.”

Ayrıntılı Cevap

İslam kültüründe toplumun yöneticiye ihtiyacının gerekliliği dikkate alındıktan sonra kimsenin kendiliğinden toplumu yönetme ve hüküm sürme hakkına sahip olmadığı ilkesi gündeme gelir. Bu yetkinin sadece insanın bütün varlığını yaratan, koruyan ve onda mutasarrıf olan Allah’a aittir. Bu gerçek insanın onun emirlerine uymasını gerekli kılar.[1] Elbette o bizi belli bir şahıs veya topluluğa itaat etmeği emrederse onun bu emrine uymalıyız. Eğer yönetici için bir takım şartların olmasını ister ve bu şartların oluşup oluşmadığının tesbitini bize bırakırsa biz de bu çerçevede hareket etmeliyiz.

Müslümanlar ötedenberi şu gerçeğe inanırlar ki Allah Teala, İslam toplumunu yönetmek hakkını Peygamberine vermiştir. Ehl-i Beyt mektebine bağlı olanlar yukarıdaki gerçeğe inanmakla beraber Peygamber’den sonra bu yetkinin Peygamberden masum imamlara devrediğiline inanırlar.

Dört ana kaynağa yani Kur’an’a, sünnete, akıla ve icmaya dayanarak Masumların velayet hakkına sahip oldukları isbatlanabilir.

Şia bilginlerinin bu konuda görüşbirliğine sahip olduklarında hiçbir kuşku yoktur. Bunu diğer mezhap bilginleri de kabul etmektedirler.

Genel olarak Şia’da mezhebin temel ilkelerinden sayılan İmametin temel özelliği de budur. Bu temel çerçevesinde Resulullah’tan sonra onun taşımakta olduğu ümmeti yönetmek yetkisi Ehl-i Beyt imalarına geçmiştir. Buna göre şia inanıyor ki Resulullah peygamberlik makamının yanı sıra imamlık makamına da sahip idi.[2] Nübüvvet (Peygamberlik) makamı evren ve yasamada ilahi sırlardan haberdar olmağı ifade eder Risalet (elçilik) makamı ise kendi bilgilerini ilahi emir çerçevesinde insanlara ulaştırmak ve onlara yol göstermekle oluşur. İmamlık makamı ise toplumu yönetmek makamıdır.

Akli (rasyaonal) delile gelince bazıları “lutüf delili”ni toplumun yönetimini bizzat Peygamberin veya masum bir imamın üstlenmesi gerektiğini isbatlamak için yeterli bilmişlerdir. Ancak bazı bilginler “hikmet delili”ne dayanarak bunu isbatlamaya çalışmışlardır.[3]

Hikmet delili kısaca şöyle açıklanabilir: Akıl, Allah Teala ve madde ötesi bir alemin varlığını ve insanın ölümden sonra dirilişinin olacağını ispatladıktan sonra bu dünyadaki davranışlarının onu ahiretteki hayatında kalıcı etkilerinin olacağı sonucuna varır. Akıl bu etkinin ayrıntılarını idrak etmekte kendi aciz bulur. Bu yüzden evreni ve insanı yaratan Allah’ın hikmeti insanlara bunu bir vesileyle aydınlatmayı ve insanlara bir takım elçiler göndermeği gerekli kılar. Diğer yandan Peygamberlerin gönderiliş gayelerinin temin edilebilmesi için bu elçilerin masum olmaları gerekir. Yani ilahi mesaj ve emirleri almak taşımak ve iletmekte hatadan uzak olmaları gerekir. Sonra akıl masumluk konusunu inceleyerek vahyi alıp iletmekte masumluğun hata ve unutkanlığı da içine alacak derecede kapsamlı bir masum oluşu gerekli kıldığını anlar. Buna göre Peygamber her yönüyle masum olmalıdır. Yine akıl toplumu yönetmek işinin masuma verilmesi gerektiğini hükmeder. Buna göre Resul, din adına toplumun yöneticisi olur. Akıl imamet makamını inceleyip onun da peygamber vasıtasıyla ulaşan mesajın açıklayıcısı olduğun dikkate aldıktan sonra aynı yöntemle “imam”da da masumluk vasfının gerekli olduğuna hükmeder.

Buna göre akıl, resul ve imamın masumluk makamını ispatladıktan sonra ilahi hikmet gereği toplumun yönetiminin onlara verilmesini gerekli bilir. Bu yöntemle, toplumu yönetmek anlamına velayetin onlara mahsus bir hak olduğu sonucuna varır.

Kur’an’da bir çok ayet peygamberin yöneticilik ve velayet yetkisine sahip olduğunu bildirmektedir.[4] Bu ayetlerin ifade yönünden en açık olanı şu ayet sayılabilir: “Kuşkusuz Peygamber müminlere onların kendilerinden daha evla daha yetkilidir.”[5]

Ayetin kısaca anlamı şudur ki Peygamber mümin kişilere karşı onların kendilerine oranla daha fazla yetkilidir. Onlar kendileri hakkında bir karar alabilecekleri ve bir tasarrufta bulanbilecekleri gibi Peygamber bu işte onlardan daha yetkili ve önceliklidir. Eğer onlar hakkında bir karar alırsa ister bu karar onların ferdi hayatları ile ilgili olsun isterse toplumsal hayatları ile ilgili buna karşı çıkmak hakkına sahip değillerdir. Ona uymaları ve itaat etmeleri gerekir.

Peygamber (s.a.a) mutevatir hadisler gereğince isbatlanmış olan Gadir-i Hum olayında bu gerçeğe işaret etmiş ve halka hitaben şöyle demiştir: Ben size kendinizden daha yetkili değil miyim? Halk bu sen daha yetkilisin diye olumlu cevap verdikten sonra, Peygamber “Ben kimin önderi isem Ali de onun önderidir. Buna göre Peygamber için isbatlanan velayet ve yönetim hakkı Hz. Ali için ve sonra Ehl-i Beyt için geçerli kılınmıştır.

Hz. Peygamber ve İmam.Ali’nin velayet ve yöneticilik hakkını ispatlayan diğer bir ayette şudur:

“Sizin gerçek veliniz Allah, Peygamberi ve o iman eden kimselerdirler ki namazı kılar ve rükû halinde zekât verirler.”

Şia’nın velayet konusundaki velayet manifistosu olan bu ayette Allah ilk önce velayet hakkının kendisine sonra Peygamberine ait olduğunu açıklamış ve daha sonra bu hakkın iman edip namaz kılan ve ruku halinde zekat veren kimseler özgü olduğunu bildirmiştir.

İman edip namaz kılan ve ruku halinde zekat veren kimseler, tabiriyle ifade edilen kimselerin çeşitli somut örnekleri olabilir ancak Şia ve Ehl-i sünnet’in naklettiği hadisler gereğince bu ifadeden maksat Ali aleyhisselam’ın şahsıdır. Böylece bu ayette yönetim hakkı en geniş kapsamıyla kayıtsız şartsız olarak Allah’a Peygamber’e ve Ehl-i Beyt imamlarına ait olduğu beyen edilmiştir.

Masumların velayet ve yönetim hakkına sahip olduklarına dair hadisler de pek fazladır. Bu hadislerden biri İmam Sadık (a.s)’ın “Gerçekten sadece sizin veliniz Allah, Resulu ve iman eden .... kimslerdir.” Ayetiyle ilgili şu sözüdür: Bu ayet şunu ifade ediyor: Sizin hakkınızda kendinizden daha yetkili olan işleriniz, kendiniz, ve mallarınızda tasarrufda sizden daha öncelikli olan Allah, Peygamberi ve iman eden kişiler yani Ali ve kıyamete kadar onun evlatlarıdır.”

Daha fazla bilgi için kaynaklar:

1. Mehdi Hadevi Tahrani, Velayet ve Diyanet, Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,2. Baskı,2001.



[1] Bkz. Cevadi Amuli, Fakih’ın Velayeti (İslam’da Önderlik) s. 29

[2] Burada İmamet makamından maksat İslam ümmetinin yönetmek ve önderliği konusudur. Masumlar hakkında kullanılan İmamet makamının diğer bir anlamı da Peygamberler de olduğu gibi masum imamın da ilahi vehdi ilme sahip olduğudur. Bazıları yanılarak İmamet makamının yalnız ikinci anlama geldiğini sanmışlardır. (Bkz. Mehdi Hairi Yezdi, Hikmet ve Hükümet s. 171)

[3] Bazıları gerekli araştırmayı yapmadıklarından bu konunun tek delilinin Lutuf delili olduğunu ileri sürmüşler ve asırlar öncesi Fahr-i Razi gibilerin bu delile yaptığı eleştirileri dikkate almayarak bu delili ilk eleştiren kişinin kendileri olduğunu sanmışlardır ve bu delili reddederek aklı delil yolunu kapadıklarını sanmışlardır. . (Bkz. Mehdi Hairi Yezdi, Hikmet ve Hükümet s. 173- 176)

[4] Bkz. Muntazari, Velayet-i Fakih, c. 1 s. 37-73)

[5] Ahzap Suresi: 6

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar