Gelişmiş Arama
Ziyaret
15596
Güncellenme Tarihi: 2011/04/28
Soru Özeti
Kafir neden necistir? Kafirin necis olduğunu söylemek onun şahsiyetine hakaret değil midir?
Soru
Kafir neden necistir? Eğer necasetlerle bedensel teması olmazsa ve onlardan istifade etmezse yine de necis midir? Kafirin necis olduğunu söylemek onun şuuruna, şahsiyetine iradesine ve özgürlüğüne hakaret değil midir?
Kısa Cevap

Küfür sözcüğü Arapça olup lügatte ‘Örtmek’ manasına gelmektedir. Büyük Şii fakihleri, Allah’ın birliğini inkar eden, şirk koşan vb. gibi inançları olanların kafir olduğunu söylüyorlar.

 Kafirlerin necis olduklarının delili ‘Müşrikler kesinlikle necistir (pisliktir)’ ayetidir.

Şii fakihler, kafirlerin necis oldukları konusunda neredeyse görüş birliği içindedirler. Ama bazı fakihler kitap ehlinin (Yahudiler, Hıristiyanlar gibi) pak olduğuna fetva verip zati olarak temiz olduklarını söylemekteler; yani necasetlerle bedensel teması olmamış ve onlardan istifade etmemişlerse necis değildirler.

Bu hükmün onlara hakaret olması konusuna gelince kafirlerin necasetlerine dair hüküm siyasi olup, bundan amaç imkanlar dahilinde Müslümanların onlarla ilişki kurmalarına engel olmaktır. Böylece ilmi konularda tartışmaya gücü yetmeyen Müslümanlar, onların bozuk inançlarının etksinden korunmuş olacaklardır.

Ayrıca bu hüküm bir cezadır. Kendisine ceza uygulanan kimse onu kendisine hakaret kabul edebilir, ama bu hakarete neden olan şey, çeşitli sebeplerden dolayı hükmü va’zeden kanun koyucu değil şahısın kendisidir.  

Ayrıntılı Cevap

Cevaba geçmeden önce bazı konuları hatırlatmamız gerekmektedir:

I. Küfürün lügat manası ve mısdakları.

‘Küfür’ sözcüğünün Arapça lügatteki genel manası ‘örtmek’tir. Bu sözcüğün diğer manaları, onun bu genel manasının mısdaklarıdır. Örneğin:

a) İmanın karşında yer alan küfür. Bu küfür örtmek ve Allah, kıyamet, nübüvvet, peygamberler vb. hakikatları inkar etmek manasına gelen küfürdür.

b) Nimeti görmezlikten gelmek ve nimetlere şükretmenin karşısında yer alan nankörlük manasındaki küfür.[1]

Şii fakihler küfür sözcüğünü beş manada kullanmışlardır. Onların ıstılah ve sözlerinde toplam olarak şu yedi grup -fetva farklılıkları göz önüne alıdığında- kafir sayılmıştır:

1- Allah’ı inkar edenler.

2- Müşrikler (yani Allah’a şirk ve eş koşan kimseler).

3- Ehl-i Kitap gibi diğer semavi dinlerin mensupları (ancak ileride de değinileceği gibi bunda görüş birliği yoktur).

4- Dinin zaruretlerini bilerek inkar edenler.

5- Hz. Muhammed b. Abdullah’ın (s.a.a) peygamberliğini inkar edenler.

6- Masum İmama (a.s) küfür veya düşmanlık edenler. Hariciler ve nasibiler gibi.

7- Guluvcular (yani Masum İmamlardan (a.s) birinin Allah olduğunu veya Allah’ın onda hulul ettiğine inanan kimseler).[2]

II. Kafirlerin necis olduklarına dair şu ayet delil olarak getirilmiştir: ‘Ey iman edenler! Müşrikler kesinlikle necistir (pisliktir). Bu yıldan sonra artık Mescid-i Harâm'a yaklaşmasınlar.’[3]

Ayetin nüzul sebebi: Hicretin 9. yılında Allah-u Teala ‘Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi kendinize dost edinmeyin.’[4] ayetini nazil ederek müminleri müşriklerin velayetini kabul etmelerinden sakındırmış, müşriklerin ve putperestlerin velayetlerini Mescid-ul Haram’dan kaldırmış ve oraya girmelerini yasaklamıştır. Aynı yıl Hz. Ali (a.s) Mekke’de müşriklerden beraeti ilan etmiştir: ‘Müşriklerin bu yıldan sonra hacca gitme hakkı yoktur.’[5]

‘Müşrikler kesinlikle necistir (pisliktir)’ ayeti müşriklerin necasetini ispatlamakta ve onların Mescid-ul Haram’a girme salahiyetini ellerinden almaktadır.

III. Necis sözcüğünün manası.

Lügatte necis için birçok mana zikredilmiştir. Aşağıda onlardan meşhur olanları getiriyoruz:

Necis lügatte, pak olmayan, pis, kir, temziliğin zıddı gibi manalara gelmiştir.[6]

Rağıb İsfahani şöyle yazar: Necaset pislikler ve temiz olmayan şeyler demek olup iki çeşittir:

1- Duyularla derkedilebilen necasetler.

2- Basiret gözüyle anlaşılabilen necasetler.

Allah-u Teala müşrikleri ikinci tür necasetle niteleyip şöyle buyurmaktadır: ‘Ey iman edenler! Müşrikler kesinlikle necistir (pisliktir).’[7]

IV. Necisin Ayet-i Kerime’deki Manası.

Şii fakihlerden bir grup, Ehl-i Sünnet alimlerinin de çoğusu ayetteki necis kelimesini şöyle tefsir etmişlerdir: Müşriklerin necasetlerinden maksat onların ruh ve batınlarındaki pislik ve kötülüktür; zira şirk inancı, bir olan Allah’a ibadet etmemek ve Allah’ın en büyük Peygamberinin (s.a.a) ve diğer peygamberlerin davetlerine karşı inat etmek, onların düşünce, ruh ve hislerini öylesine karartmış ki hatta tevhid evi olan Mescid-ul Haram’a girme liyakatlarını dahi kaybetmişlerdir.[8]

Ayette geçen necasetten maksadın ‘müşriklerin inanç ve ruh pislikleri’ olduğunu gösteren birçok delilden ikisi şunlardır:

a) Müşriklerin necis olmalarının yanında Mescid-ül Haram’a girememeleri ve necasetin yasağın ölçüsü olması necasetten maksadın zahiri değilde batınî pislik olduğuna delildir. Çünkü ayetteki necasetten maksat fıkıhtaki manası olsa o zaman onu Mescid-ul Haram’a girmenin yasak olmasının ölçüsü olduğunu kabullenmiş sayılacağız. Halbu ki bu görüş Şii fakihlerinin çoğuna göre yanlıştır.[9] Zira fakihlerin çoğunun görüşü necis insanın veya necis bir şeyin Mescid-ul Haram’a veya herhangi mescide girebileceği yönündedir. Ancak necaset mescide girdiğinde oraya bulaşacaksa bu durumda mescidin necis edilmesinin haram olması açısından yasak olur.[10]

Mescid-ul Haram’a girişi yasak olan bir başka kimse büyük hadesi olan, yani cenabet ve hayızı olan kimsedir.  Böylelerinin diğer camilerde durmalarıda yasaktır. Haramlığın bu ölçüsü, iddia edilen şeyle (necasetin fıkhi ve zahiri manasıyla) tamamen farklıdır.[11]

Merhum Ayetullah Hoi, batındaki pislik kavramını necis kelimesinin lügat ve örf manasında tutarken, fıkhi necaset kavramını da bilinenin ve lügat manasının dışında tutmuştur. Bu nedenle ilk manayı tercih etmiştir.[12]

V. Ehl-i Kitap (Yahudi ve Hıristiyan vs.): Şii fakihlerin, kafirlerin necaseti konusunda hemen hemen görüş birlikleri var.[13] Ama ehl-i kitap (Yahudi ve Hıristiyan vs.) hakkında bazı fakihler onların zati olarak pak olduklarını söylemekteler. Yani eğer bedensel olarak necasetlerle temasları yoksa ve onları kullanmamışlarsa necis değildirler.

Bu grup şöyle diyor: Ayet-i Kerime’deki necis müşrikler hakkındadır. Ayet kitap ehlini müşrikler düzeyinde tutmak amacında değildir. Çünkü şirkin mertebeleri var, onun en üst mertebesi çeşitli ilahlara inanmaktır. Necasetin mevzusu da budur.[14]

Fakihler kitap ehlinin necis olmadığına dair başka deliller de getirmişlerdir ki, dipnot bölümünde onların kaynaklarını vermekle yetindik.[15]

Demek ki, necasetin hükmü ispatlandığında bu hüküm yalnızca kitap ehli olmayan müşrikler için geçerli olacaktır.

Fakat bazı çağdaş fakihler kitap ehlinin pak olduğuna delil olan rivayetleri tercih ederek, ‘Necasete icma olması belirsizdir ve alimlerin maksadı zati necaset midir yoksa arızi mi belli değildir. Dolayısıyla icma, kitap ehlinin zati olarak necis olduğuna sağlam bir delil olamaz’ demişlerdir.

Ayat-ı İzam Fazıl, Hamanei ve Sistani gibi bazı çağdaş taklit mercileri kitap ehlinin pak olduğu görüşünde olup onların pak olduklarını söylemekteler[16]

Daha fazla bilgi için bkz: 2215. Soru. Dizin: Kafirlerin ve Kitap Ehlinin Necaseti.

‘Kafirin necis olduğunu söylemek onların şahsiyetine hakaret değil midir?’ sorusunun cevabına geçmeden önce iki noktayı belirtmemiz gerekiyor:

a) Sağlam bir sistemi olan bütün din, devlet ve toplumlarda bir takım kanun ve kurallar var ki onların uygulanması için gerekli olduğu düşünülen cezalar ve ödüller belirlenmiştir. Bunlar olmazsa toplumda karışıklık ve düzensizlik baş gösterir.

b) Suçlu ve günahkar için cezalar belirlenmişse doğal olarak bunda suçlunun değil toplumun ve insanların genelinin menfaati gözetilmiştir. Örneğin toplumsal düzeni bozan ve karışıklık çıkaran kimse, toplumun menfaati için yakalanır ve hapise atılır. Hapise atılmak onun şuur, onur, irade ve özgürlüğüne hakaret sayılsa da insaflı olan hiç kimse böyle bir şeye itiraz etmez.

Bu açıklamadan sonra diyoruz ki:

1- Kafirlerin necasetine hüküm vermek onların düşünce ve ruhlarının kötülüğüne delil olsa da anlaşılan o ki, bunun nedeni kafirlerle bazı ilişkileri kesmek içindir. Çünkü bu, Müslümanların yabancılarla her yönden bir olmalarının, onların düşünce, adet ve ahlakından etkilenmelerinin önüne geçmek ve bağımsızlıklarını korumaları içindir.[17]

 Başka bir ifadeyle, İslamın kafirlere necaset hükmünü vermesinin siyasi olduğunu ve bundan amaç imkanlar dahilinde Müslümanların onlarla ilişki kurmalarına engel olmaktır. Bu şekilde Müslümanlardan ilmi konularda onlarla tartışma gücü olmayanlar, onların bozuk inançlarının etksinden korunmuş olacaklardır.

2- Bu hüküm, ceza gibi bir şeydir. Çünkü Allah’a ve kanunlarına karşı kafir olmak İslam açısından en büyük  suç olduğu için cezayı hakkediyor. Nitekim şarap içen, hırsızlık yapan, zalim, faizci vb. gibi büyük günahları işleyen ve fasık olanlar içinde İslam kanunlarında mahrumiyetler vardır. Tanıklıklarının kabul edilmemesi, adalet şartı olan makamlara getirilmemesi gibi.[18] Öyleyse kafirlerin necasetine hükmetmek, hakaret gibi görünse de onun iradesine bir etkisi yoktur. Bu hükmün İslam fıkhındaki sınırları göz önüne alındığında tamamen mantıklı ve hikmetli bir hüküm ve ona verilmiş bir ceza olduğu görülecektir.     


[1]- Ragıb İsfahani, el-Müfredat Fi Garib-il Kur’an, s.433, Mektebetü-n Murtezeviyye; İbn-i Manzur, Lisan-ul Arap, c.5, s.144, Neşr-i Edeb-il Havza.

[2]- Tevzih-ul Mesail (Dokuz Taklit Merci) Latif ve Said Raşid’inin Tedvin ve Tatbikleri, s.71-73, İntişarat-ı Peyam-ı Adalet, 1. Baskı, h.ş.1385.

[3]-Tevbe/28

[4]-Tevbe/23

[5]- Ebu Ali Fazl b. Hüseyin Tabersi, Mecma-ul Beyan, c.5, s.20, Ebu’l Hasan Şi’rani’nin Ta’liki, 2. Baskı, Tahran, hicri:1380.

[6]- Tureyhi, Mecme-ul Bahreyn, c.4, s.11; Muhammed b. Yakup Firuzabadi, el-Kamus-ul Muhit, c.2, s.253, Beyrut, Dar-ul İhya-it Teras-il Arabi

[7]- Ragıb İsfahani, a.g.e. Nun harfi.

[8]- Muhammed Hasan Zamani, Taharet ve Necaset-i Ehl-i Kitap ve Müşrikan Der Fıkhi İslami, Merkez-i Mutallati ve Tahkikat-ı İslami ve hawzah.net, ehl-i kitabın necaseti bölümü.

[9]- a.g.e.

[10]- Seyyid Muhammed Kazım Tabatabai Yezdi, el-Urvet-ul Vuska, c.1, s.598, Kum, Müessese-i İsmailiyan.

[11]- a.g.e. s.285; İmam Humeyni, Tahrir-ul Vesile, c.1, s.380, Kum, Müessese-i Neşr-i İslami.

[12]- Seyyid Ebu’l Kasım Hoi, Durusun Fi Fikh-il Şia, c.3, s.78, Kum, Dar-ul Hadi Li’l Matbuat.

[13]- Tevzih-ul Mesail-i Meraci, c.1, s.76-77.

[14]- Seyyid Sadık Ruhani, Fıkh-us Sadık, c.3, s.286-287, Mevsuat-ul İmam-ur Ruhani yazılımından.

[15]- Seyyid Muhsin Hekim Tabatabai, Müstemesk-ul Urvet-il Vuska, c.1, s.367-369, Kum, Mektebetu Ayetullah Maraşi Necefi, h.k.1404.

[16]- Ecvibet-ul İstiftaat, c.1, soru:324, s.92, Müesses-i Ferheng-i Sakaleyn, 2. Baskı, 1375; Seyyid Ali Sistani, Risale-i Tevzih-ul Mesail, Mesele:103, s.31, İntişarat-ı Hatif, Meşhed, 1385.

[17]- Lütfullah Safi Gulpaygani, Be Suyi Aferidegar, s.143, Camiay-ı Müderrisin-i Havza-i İlmiyyey-i Kum’a bağlı Defter-i İntişarat-ı İslami, 3. Baskı, h.ş.1377.

[18]- a.g.e.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar