Gelişmiş Arama
Ziyaret
7099
Güncellenme Tarihi: 2011/06/21
Soru Özeti
Akrabalık bağı olmayan eş'e verilen hibenin geri alınması caiz midir?
Soru
Kişi bir Apartmanın altı payından ikisinin senedini hanımının adına yapmış. Ancak şimdi beraberce müşterek bir hayat sürdürmeleri imkânsız duruma gelmiş. Kadın kendi mihrini talep ettiği takdirde kişi eşinin adına senedini yapmış olduğu o iki payın değerini mihrin değerinden sayarak çıkarıp geride eksik kalan kısmını diğer malından tamamlayıp verebilir mi? Hibe etmenin hükümlerini dikkate alarak lütfen beni aydınlatınız. Not: kadın kişinin nesepsel mahremlerinden değildir. Hibe karşılıksızdır. Hibe edilen malın kendisi de değişikliğe uğramadan yerinde duruyor.
Kısa Cevap

Hibe lügat literatüründe bir kimseye herhangi bir şeyi karşılıksız olarak bağışlamak anlamındadır. Hibe kavramsal olarak da hibe eden kişi kendi mülkünden olan bir şeyi karşılıksız ve bedava başka birisinin mülküne sokmak (temlik ettirme) anlamındadır. Buna atiye ve nehle de deniliyor.

Eğer kişi hibe ettiği malı kedisinden istifade etsin diye eşine arîye unvanıyla vermiş, veya ona karşılıksız bir şekilde bağışlamış ve bağışlamış olduğu malın kendisi değişime uğramadan önceden nasıl idi ise aynen olduğu gibi eşinin yanında mevcut ve eş'inin de kendisiyle akrabalık bağı yoksa hibeyi iptal ederek malını geri alıp onda tasarruf edebilir. Ama eğer eş'inin kendisiyle akrabalık bağı var veya yapılan hibe karşılıklı hibe türünden ise yapılan hibe sahihtir ve dolayısıyla iptal edemez.

Ayrıntılı Cevap

Hibe lügat literatüründe bir kimseye herhangi bir şeyi karşılıksız olarak bağışlamak anlamındadır. [1] Hibe kavramsal olarak da hibe eden kişi kendi mülkünden olan bir şeyi karşılıksız ve bedava başka birisinin mülküne sokmak (temlik ettirme) anlamındadır.[2] Buna atiye ve nehle de deniliyor.[3]

Akrabalara hibe ve bağışlamalarda bulunmak müstahaptır. Özellikle baba ve kendi çocuklarına hibe ve bağışta bulunmanın müstahap oluşu noktasında daha fazla vurgu yapılmıştır. Anne ve Baba fakir ve mala ihtiyaçları varsa onlara hibede bulunmak vacibi ayni'dir. Hibe yaparken Baba kendi çocukları arasında fark gözetmemsi gerekir. Aralarında eşit bir şekilde hibe yapması gerekir.[4]

Hibe'nin Rükünleri:

Hibe üç rükün ve unsurdan oluşuyor:

1-   Vahib (hibe eden): kendi malını başka birisinin mülküne (temlik ettiren) sokan.

2-   mütteheb (kendisine hibe edilen şahıs): mülkiyeti kabul eden kimse.

3-   mevhub (hibe edilen şey) : bağışlanan ve hibe edilen mülk.

Hibenin Kısımları:

Karşılıklı (muavveze) ve karşılıksız (gayrı muavveze) olmak üzere hibe iki kısımdır.

Karşılıklı hibe; hibe eden kişi hibe ederken kendisine hibe edeceği (mütteheb) kişye şart koşuyor: kendisine yapılan hibe karşılığında kendisi (mütteheb) hibe edene bir şey veriyorsa karşılıksız ve bedava vermesi gerekir. Veya mütteheb'in (kendisine hibe edilmiş kimse) kendisi hibe eden kişi şart etmediği halde kendi isteğiyle kendisine yapılan hibe karşılığında karşılıksız ve bedavadan hibe eden kimseye bir şey veriyor anlamında olan hibe türüdür.

Karşılıksız hibe: Hibe veren kişi hibe yaparken kendisine hibe edilen kişi için her hangi bir şart koşmamış veya kişinin kendisi kendisine yapılan hibenin karşısında her hangi bir şey vermiş olan hibe türüdür.[5]

Hibe caiz olan bir akit türüdür. Yani iki taraftan herhangi birisi bu akti bazı yerler hariç bozabilir. Bozulması caiz olmayan yerlerde hibe zorunluluk kazanmış hibe eden kişi artık bozup hibe ettiği şeyin aynısını alamaz. Bu yerler şunlardır.

1-   Kendisine hibe edilen kişi akrabadan ise; Anne ve Baba gibi.

2-   Hibe eden kişi hibeyi Allaha yakınlaşmak (kurbeten ilallah) amacıyla yapmışsa.

3-   Hibe karşılıklı hibe türünden olursa. Karşılığı az olsa bile.

4-   Hibe edilen mal eski halinde kalmıyor ise; bir kısmı veya bütünü yok olmuş Veya şekli değişime uğramış ise. Örneğin kumaş ise dikilmiş, yenecek maldan ise yenilmiş. Veya kendisine hibe edilmiş kişi hibeyi başka birisine vermiş.

5-   Hibe eden kişi hibe ettiği malı kedisine hibe edilmiş kişiye teslim etmiş ve kendisi vefat ederek dünyadan güçmüşse.[6]

Hibe'den Dönme Yöntemi:

Hibe ettiğinden vazgeçip hibe ettiğini geri almak ya dille olur: Örneğin hibe eden kişi "ben hibe etmekten vazgeçtim" ya hibe ettiği kişiye, "malımı geri ver" demesi gibi, veya fiil ile olur: Kendisi hibe ettiği malı kendisine hibe edilen kişinin elinden alır. Hibe eden kişi hibe ettiği malını satarsa, kiraya verirse veya vakıf ederse ve bunları yaparken hibeden vazgeçtiği niyetiyle yaparsa buda fiili olarak hibeden geri dönme anlamındadır. Hibeden vazgeçerken kendisine hibe edilen kişiyi haberdar etmek zorunda değildir. Yani haberdar etmeden de bunları yapabilir.[7]

Buna binaen eğer kişi hibe ettiği malı kedisinden istifade etsin diye eşine arîye unvanıyla veya ona bağış amacıyla bağışlamışsa ve bağışlanmış olduğu malın aynısı hiç değiştirilmeden yerinde olduğu gibi eş'inin yanında mevcut ise, eşin de akrabadan değil ve hibeyi zorunlu kılan yukarıda zikredilen durumlar söz konusu değilse hibeyi iptal ederek malını geri alıp onda tasarruf edebilir. Ama eğer eşi akrabandan birisi veya hibe karşılıklı olmuş ise hibe sahihtir ve iptal edilemez.

Bu nedenle zikredilen soruda durum anlatıldığı gibi ise kişi hibe ettiği iki payı hesaplayıp mihrin değerinden düşüp geride kalmış kısmını tamamlayarak eş'inin mihrini verebilir.[8]

Evet, imam Humeyni ve Ayetullah Sistani gibi taklidi merciler karı koca arasında hibe unvanıyla gerçekleşmiş ver alları geri alınmaması müstahaptir demişler.[9]



[1] AMİD, Hasan, "ferhengi amid" baskı 12, Tahran: müesesei intişarat-i emir kebir, çahphanei spehr, s. 1082.

[2] İMAM HUMEYNİ "thariru'l-vesile", baskı 1, tahkik ve neşr: müesesei tanzim ve neşr-i asar imam (r.h.), c. (1.2) s. 553; ALİ MİŞKİNİ, "mustalahat-i fıkıh", baskı 2, müesesei çap: el-hadi, s. 221; "kitab-i fikhi imam Sadık aleyhi's-selam", c. 4, s. 221. Şöyle diyor: lügat ilminde "hibe" bağış ve fazldır. Bu cümledendir Allah'ın bu sözü: "Bana kendi tarafından varis olacak bir çocuk hibe ve bağışla" (Meryem 5-6).

Fıkıhçıların literatüründe ise "karşılıksız bir malı hali hazırda başka bir kimsenin mülküne intikal ve onun mülküne vermektir". Tarifte birkaç kayıt zikredilmiş ki her birisiyle bir tür muameleyi hibe türü muameleden ayırmışlar; "mülk ettirme (temlik)" kelimesi hibeyi "vakıf" türü muameleden ayırmışlar. Zira vakıf edilen malda temlik yok. Mal kelimesiyle hibe'yi "arîye" türü muameleden ayırmışlar. Zira "ariye"de malın kendisi değil malın menfaati başkasına veriliyor. "Hâlihazırda" kelimesiyle "vasiyet" türünde gerçekleşen muameleden ayırmışlar. Zira "vasiyet"le mal hali hazırda değil daha sonra, yanı vasinin vefatından sonra vasiyet edilmiş kişinin mülküne girer. Ama hibe hâlihazırda kendisine verilmiş kişinin mülküne geçer. "Karşılıksız" kaydıyla "bey" türünden olan muameleden farklılaşıyor. Zira "bey"le yapılan alış verişte mal karşılıklı bir şekilde birsinin mülkünden çıkıp diğerinin mülküne giriveriyor.

Karşılıklı hibe (hibei muavveze): fakihler hibe şeklinde yapılan muamelenin haddi zatinde karşılık olup olmama kaydı bulunmamaktadır diyorlar. Dolayısıyla karşılıklı da olabilir karşılıksızda olabilir. Buna binaen kişi başka birisine hibe ederken karşıdaki kişiye şart koşarak sende bana bir şey hibe edeceksin veya kedisinden bir işi yapmasını veya terk etmesini isteyebilir ve bu bağlamda onu mülzem (zorunlu) kılabilir. Ec-cevahir sahibi şöyle yazıyor: "Karşılıksız olmaktan maksat "karşılıklı" kaydı hibede gerekli olmadığı anlamındadır, karşılıklı olması caiz değildir anlamında değildir". Gerekli ve vacip olmamakla caiz olmamak arasında var olan fark zaten açıktır. Zira gerekli ve vacip değildir denildiğinde yani hibe yaparken karşılıklı olması şart değildir anlamındadır. Dolayısıyla karşılıklı da olabilir, karşılıksız da. Zira karşılıklı olması vacip değildir ile karşılıklı olması arasında tezat ve tenafi yoktur. Ama caiz değildir denildiğinde karşılıklı olmayı tamamen aradan kaldırıyor.

[3] NECEFİ, Muhammed Hasan, "cevahiru"l-kelam" baskı 7, Beyrut/Lübnan: 1981, c. 28, s. 159-160.

[4] A.g.e. c. 28, s. 191-192.

[5] İMAM HUMEYNİ "thariru'l-vesile", c. (1.2) s.555.

[6] İMAM HUMEYNİ "thariru'l-vesile", c. (1.2) s.554 - 556.

[7] İMAM HUMEYNİ "thariru'l-vesile", c. (1.2) s.556.

[8] Meraci, "tevziul mesail" c. 2, hibe; (istiftaat ez mahkam muazam-i rehberi), s. 997.

[9] İMAM HUMEYNİ "thariru'l-vesile", c. 2, s.58; SİSTANİ, "minhacus-salihin", c. 2, s. 409, mesele no: 1321.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    7837 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan yüce Allah'ın sevgisini nasıl kazana bilir, yani Allah'ın bizi sevmesi için neler yapmalıyız?
    83069 Pratik Ahlak 2008/05/19
    Hiç şüphesiz Allah sevendir, fakat Allah'ın sevmesiyle biz insanların sevmesi çok farklıdır. Allah seviyor dediğimiz zaman bizim sevdiğimiz gibi algılamamalıyız, zira insan sevgisi bir takım duygusal hareketler ve değişimler sonucu oluşmaktadır ve Allah bu tür değişimlerden münezzehtir. Allah'ın kullarını sevmesi, Onun zatını sevmesinden kaynaklanmaktadır. Allah kendi yaptığı ...
  • Aşura duasında yer alan“esselamu aleyke ya Eba Abdillah ve âla’l-ervahi’l-leti hallet bifinaik” cümlesindeki ruhlar kimlerdir?
    18518 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/04/12
    “Ervahi’l-leti hallet bifinaik”ten kastedilen Kerbela coğrafyasında Şehidlerin Efendisi (a.s) ile birlikte şahadete eren şehidlerdir. Bu tespitin delili şu noktalardır:1. Genellikle ziyaretçi ve yaşayan kimselerden ruhlar diye söz edilmemektedir. 2. Bu dua, ziyaretçi tarafından yapılan bir hitaptır ve genellikle ...
  • Filistin İsrail’in asıl yeri değil midir?
    10844 tarihi Yerler 2012/08/21
    Yahudiler ve Siyonistler Filistin’in ilk sakinleri değildi. Bilakis onlar bu bölgeye gelmeden uzun bir zaman önce Filistin’de kalanlar vardı. M.Ö. 3500 yılında Sami kavimleri Hicazın merkezinden Filistin gibi bölgelere göç etmiş idi. Kenan Arapları gibi kavimler de Filistin’i kendilerine yurt edinmiş idi. Filistin’i yurt edinen ilk sakinler ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    8531 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • İranda ne kadar Yahudi var ve İran devletinin onlara davranışı nasıldır?
    10088 Düzenler 2011/10/23
    İran İslam Cumhuriyetinde dini azınlıklar (Yahudi, Hıristiyan, Zerdüşt...) Müslümanlarla beraber yaşamaktalar. İran Yahudilerinin kendi istatistiklerine göre İranda şu anda 20 bin civarında Yahudi (Kelimi) vardır.[1] Onlarda diğer İran vatandaşlarının sahip olduğu tüm hak ve hukuka sahiptirler. Ekonomi, ibadet, sosyal ...
  • Nasıl Resulü Ekrem (s.a.a)’i rüyada görebiliriz?
    4315 Pratik Ahlak 2019/01/22
    Mefatih’ul-Cenan adlı eserde evliyayı rüyada görmek için tavsiye edilen ameller ve zikirler beyan edilmiştir. Ama teveccüh etmek gerekir bu yollar tek başına istediğimiz şahsı görmek için yeterli sebep değildir. Yani bu amelleri ve zikirleri yerine getiren herkes Resulü Ekrem’i (s.a.a) rüyasında görecek diye bir şey yoktur. Bu ...
  • Gusül almanın mümkün olmadığı durumlarda ne yapmak gerekir?
    12121 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/08/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Kur’an kıraatinin batini adabından kasıt nedir?
    7698 Kur’anî İlimler 2012/05/12
    Kur’an’ın İslam Peygamberinin ebedi mucizesi ve yüce Allah’ın kelamı olması itibari ile, İslam’ın başından beri Müslümanlar arasında özel bir saygı ve değere sahiptir. Müslümanlar, Kur’an ayetlerine teveccühle ve Peygamber Efendimizin (s.a.a) tavsiye ve hadisleri doğrultusunda, hatta bu semavi kitabın kıraatinde bile şu ana kadar eşi görülmemiş bir ...
  • Gaybet döneminde ilahi velayet makamı kime aittir?
    9254 Eski Kelam İlmi 2010/04/07
    Gaybet ve Huzur döneminde ilahi teşrii velayet Masum İmam (a.s) tarafından uygulanır. Bu da ya doğrudan masumun kendisi tarafından ya da İmam tarafından belirlenen fakihler tarafından gerçekleşir. Çünkü Allah’ın itaati bize gerekli olduğundan Allah’ın velisinin itaati de Allah’ın itaati sayıldığından o da bize farzdır. Masum İmam’ın ister gaybet ...

En Çok Okunanlar