Gelişmiş Arama
Ziyaret
6575
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
İslam’ın doğuşunda Allah tarafından tesis edilen ya da imzalanan siyasal-toplumsal hüküm ve kanunlar, ebedi kanunlar sunulması anlamına mı gelmektedir?
Soru
Bazıları şöyle inanmaktadır: İslam’ın doğuşundan önce aile ilişkileri ve de yargı ve hâkimiyet gibi toplumsal konularda bir takım kanunlar bulunmaktaydı ve İslam’ın doğuşuyla onların tümü ya da bir kısmı İslam’da yer edinmiştir. İslam onlara müdahale ederek bazılarını ıslah etmiş, bunlar kitap ve sünnette yer almış ve yasalar sıfatıyla kendilerine uyulmuştur. Bu teori sahibine göre, İslam’ın bu tür örneklere olan müdahalesi ve ilk asırda onlar ile amel etmek kanun oluşturmak için değildi, bilakis İslam Peygamberi böyle örnekleri ıslah ve onlarla amel ederek o asırdaki halkın insanî üstünlüğü ve tevhide dayalı ilerleyişini koruma hedefini gütmekteydi. Bu nedenle kitap ve sünnette ailevî ve de devlet ve yargı gibi toplumsal ilişkiler hakkında yer alan ve teyit edilen şeyler, ebedi kanunlar sunmak hedefini gütmemekteydi. Bu hususta ebedi olan şey, sadece her çağın halkının istekleriyle mutabık olması gereken ve zamanın geçmesiyle değişen değersel usullerdir. Bu teorinin sahibi şöyle demektedir: “… Kitap ve sünnette müdahalesiz imzalar veya ıslah edilmiş ve dengelenmiş imzalar sıfatıyla yer alan ailevî ilişkiler, toplumsal ilişkiler, devlet, yargı, cezalar, muamelat ve bunlara benzer şeyler, ailenin hukukî bağları veya toplumun hukukî ilişkileri yahut devlet veyahut buna benzeri hususlar için, ebedi kanunlar tayin etmek hedefiyle kitap ve sünnet tarafından yaratılan şeyler değildir… Belirttiğimiz usul ve neticeler bizi şu temel konuya ulaştırmaktadır: Her çağda Müslüman toplumda amel edilen ve istinatta bulunulan aile ve toplumun hukuksal ilişkileri, devlet, devlet şekli, hadler, diyetler, kısas, muamelat ve buna benzer hususlar ile ilgili kanun ve kurumlar, halkın tevhide dayalı hareketiyle ne kadar uyuştuğu veya uyuşmadığı ölçüsüyle incelenmelidir.”
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

1. Belirtilen teorinin sahibi bu bakışla İslam’ı sadece ibadet hükümleriyle sınırlamaktadır. Bu teori kuşatıcılık ve kemali reddetmek gibi menfi neticeler ortaya çıkarabilir. Oysaki İslam dininin kuşatıcı ve kâmil bir din olduğu hakkında detaylıca açıklama yapıldı.[1]

2. Teori sahibi İslam’ın kanunlarının geçici ve sadece değersel usullerin ebedi olduğuna dair naklî ve din içinden hiçbir delil getirmemektedir. Her asırda insanın ilahi kanunları zedeleyebileceği iddiasına dönük hiçbir delil öne sürülmemiştir. Gerçekte öne sürülmesi de mümkün değildir. Bilakis bu iddianın aksine delil mevcuttur; yani herkes İslam Peygamberi (s.a.a) ne diyorsa onu almakla mükelleftir:

"ما اتاکم الرسول فخذوه ما نهاکم عنه فانتهوا و اتقوا الله ان الله شدید العقاب"[2]Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” Allame Tabataba bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Taşıdığı siyaka bakmaksızın bu ayet Allah Resulü’nün (a.s) tüm emir ve yasaklarını kapsamaktadır, sadece elde edilen malları vermek ve vermemekle sınırlı değildir. Onun belirttiği tüm emir ve yasakları içermektedir.”[3] Ayetin sonundaki “Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir” ifadesi Müslümanları aziz İslam Peygamberinin emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakındırmaktadır.[4] Peygamberin (s.a.a) emir ve yasaklarına uymayı vurgulayan emri nadide addetmek, İslam kanunlarını zamanlık ve asrî telaki etmek ve her asırda yeni kanunlar yapmak nasıl mümkün olabilir?

3. Bu teorinin sahibi, İslam kanunlarının her asırdaki halkın tevhide dayalı hareketiyle uyuşması gerektiğine inanmaktadır.[5] Her asırda halkın tevhide dayalı hareketinin değişmesiyle ilahi kanunlar da değişmelidir. Cevap olarak şöyle söylemek gerekir: İslamî kanunların halkın tevhide dayalı hareketiyle bağdaşmadığı nereden anlaşılmaktadır? Bazı İslam kanunlarının halkın tevhide dayalı hareketiyle uyuşmadığı sadece akıl ile tespit edilebilir mi? Bu şekilde İslam kanunları değiştirilebilir mi? Eğer insan akıl ile İslam kanunlarını aşabiliyorduysa, dine ne ihtiyaç vardı? Çünkü İslam’ın açık kanunlarını aşabilecek bir akıl din yerine insanın hidayet edicisi de olabilir. Oysaki durum böyle değildir. Akıl, dinin kaynağı olan vahyin karşısında eğitime ihtiyaç duyan bir ilkokul çocuğu gibidir. Belirtilen hususlar esasınca şu neticeye ulaşılabilir: İslam’ın nihaî hedefi Allah’a tapmak ve tağuttan uzak durmaktır[6], lakin vahiy metinlerinden anlaşıldığı üzere ilahi peygamberler nihaî hedefe ek olarak bir takım ön hedefler de taşımaktadır ve bu ön hedeflere ulaşmadan nihaî hedeflere ulaşmak müyesser olmayacaktır. Toplumsal adalet, devlet ve yargı meseleleri ve de bunlarla ilgili detaylar tümüyle gerçek tevhide ulaşmanın ve tağuttan uzak durmanın altyapısını hazırlayan ön hedeflerdendir. Bu nedenle toplumsal ilişkiler, devlet, yargı ve hadler ile ilgili kanunlar hiçbir zaman zamanın değişmesi ve halkın tevhide dayalı hareketiyle aşınamayacaktır.[7]



[1] Bu hususta şu adrese müracaat edebilirsiniz: !7. Soru (Site: 217) ve 386 (Site: 399).

[2] Haşr, 7.

[3] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsirü’l-Mizan, Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, c. 19, s. 353 ve 354, Naşir: Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia-i Müderrisin-i Havza-i İlmiye-i Kum, Kum, çap-ı pencom, 1374 ş.

[4] Bkz: a.g.e., s. 354.

[5] Müçtehid Şebisteri, Muhammed, İman Ve Azadi, s. 87.

[6] Nahl, 36: "لقد بعثنا فی کل امة رسولاً ان اعبدوا الله و اجتنبوا الطاغوت"

[7] Bkz: Hadevi Tahranî, Velayet-i Fakih, s. 30.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir insanın mürtet olmasının hükmü şeriat hâkiminin hükmüne gerek duyar mı?
    8763 Kâfir 2012/03/12
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarından soruldu ve alınan cevapları aşağıda aktarıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun): Mürtetlik şeriat hâkiminin hükmüne gerek duymaz. Eğer dinin gereklerinden birini inkâr etmek peygamberliği veya aziz İslam Peygamberini inkâr etmeyle veyahut şeriata bir noksanlıkta bulunmayla sonuçlanırsa, ...
  • Kuranı kerimde ayetlerin ve konuların tekrarlanması kuran ayetlerinin insicamsızlığına delil değil midir?
    12671 Fasahat & Balaghat 2015/05/04
    Kuranda zikir edilen kıssalardan güdülen hedef, insanların rüştü ve tekâmülüdür. Hedef insanların can ve ruhlarında aydınlığı ve nurlandırmayı icat etmektir. Dik kafalı nefisleri kontrol ve zalimliğe, zulme ve inhirafa karşı koymaktır. Kurandaki konuların dağınıklığının delili kuranın, asaleti muhtevaya ve ibret verici konulara vermesi, insanı ve toplumu yapılandırmaya ...
  • Hz. Peygamber, Ebu Leheb’e ile sıla-i rahimde bulunuyor muydu?
    15366 Masumların Siresi 2012/02/18
    Sıla-i rahim, akrabalar ile irtibatı sağlayan amele denir. Bunun İslam açısından önemi, kâfir akrabalar ile dahi irtibatın kesilmesinin yasaklanmış olması derecesindedir. Elbette kâfir akrabalar inatçı olur ve İslam’a darbe vurma niyeti taşırsa, İslam onlara sıla-i rahimde bulunmayı yasaklamıştır. Bu yüzden Tebbet suresi, Ebu Lehep ve eşi hakkında nazil olmuş ...
  • Niçin Saffat suresinde Muhlesin kelimesi ism-i meful şeklinde kullanılmıştır? Bu kelimenin ism-i meful kipi ism-i fail kipinden daha üstün bir anlamı ifade ediyor mu? Bundan Allah’ın, sadece bizzat kendisinin ihlâslı kıldığı kimseleri mi helak etmeyeceği anlaşılır?
    10746 Tefsir 2009/06/06
    Saffat suresindeki ayetlerin akışı geçmiş ümmetlerin başlarından geçen olaylarla ilgilidir. Bu ayetler Allah’ın onların çoğunu -yalnız Allah ihlaslı kıldığı az bir grup hariç- şirklerinden dolayı azap ettiğini açıklamaktadır.Muhlesler sadece peygamberleri içermiyor. Peygamberler olmayan pak insanları da kapsamına alır. Çünkü bizzat bu ...
  • Neden-Sonuç Konusunda Mutezile İle Şia’nın Bakışı Arasındaki Fark
    7761 Eski Kelam İlmi 2011/04/21
    Allame Tabatabai insanların filleri ve Yüce Allah ile olan irtibatı konusunda Mutezile mensuplarının görüşüne işaret etmiştir. Onlara göre insan muhayyerdir. Bundan ötürü insan fiillerinin öznesi sadece kendidir ve başka bir ilk neden yoktur. Bu grup, insan fillerinin öznesini Allah bilmemiz durumunda bunun cebri gerektireceğini düşünmüştür. Allame ...
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    8158 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Kur’an’daki yedi göğün manası nedir?
    39561 Tefsir 2010/09/22
    Gök ve galaksiler hakkında bilimsel açıdan müphemlikler olması nedeniyle Kur’an’daki yedi göğün manası hakkında kesin bir görüş ileri sürülemez. Sadece ihtimal ve sanı düzeyinde birkaç teori dile getirilebilir. Ama Kur’an’ın hedefinin insanlığın manevî ve terbiye eksenli hidayeti olduğu noktasından gafil olmamalıyız. Kur’an’ın yedi gök ve yer ...
  • Humus yılının sonunda kalan harcama kalemleri humusunun hesap şekli nasıldır?
    6841 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Yüce rehberlik makamı bu husustaki bir sorunun cevabında şöyle buyurmuştur: “Pirinç, yağ vb. günlük kullanılan ihtiyaçlardan artı kalan ve humus yılının başına kadar duran her şeyin humusu vardır.”[1] Humus bizzat kalemlere düşer; mesela humus yılının başında beş kilogram pirinç ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7321 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7882 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...

En Çok Okunanlar