Gelişmiş Arama
Ziyaret
10868
Güncellenme Tarihi: 2012/01/05
Soru Özeti
İmam Humeyni, İmam Hüseyin’e (a.s) ağlamanın, yas tutmanın ve Hüseyni meclisler tertiplemenin on dört asır öncesinden günümüze kadar dinin bekasına sebep olduğuna görüşünde miydi? Ve bunu neye dayanarak söylemekteydi?
Soru
İmam Humeyni neye dayanarak: ‘İmam Hüseyin’e (a.s) ağlamak, yas tutmak ve Hüseyni meclisler tertiplemek on dört asır öncesinden günümüze kadar dinin bekasına sebep olmuştur’ diyordu?
Kısa Cevap

İmam Humeyni (r.a) defalarca İmam Hüseyin’in (a.s) İslamı korumak için yaptığı fedakarlığın önemini dile getirmiş, adının ve hatırasının meclislerle, matemlerle vb. şekillerde yaşatılmasının Onun (a.s) yolunun sürdürülmesinde ve sapmalarla mücadele etmekte etkili olduğunu vurgulamıştır. Örneğin bir konuşmasında şöyle buyuruyordu: ‘Bu aşura toplantısının ve alemdeki şehidlerin en büyüğüne matem düzenlenmesinin o kadar çok bereketi var ki.’ [1]

‘İslami bereketlerin ayı, İslamı ayakta tutan aylar olan muharrem ve seferi Ehl-i Beyt’in (a.s) musibetlerini anarak yaşatmalıyız. Çünkü bu mezhep şimdiye kadar Ehl-i Beyt’in (a.s) musibetleri anıldığı için ayakta kalmıştır... İslamı muharrem ve sefer yaşatmıştır; İslamı İmam Hüseyin’in fedakarlığı günümüze kadar getirmiştir.’ [2]

İmam Humeyni bu görüşünün delilini çeşitli konuşmalarında ortaya koymuştur. Bir yerde şöyle buyuruyor: ‘Aşura günlerinden, muharrem ve seferden ve mübarek aydan korkuyorlar. Bu meclisler halkı bir araya getirmiştir. Bir konuyla İslama hizmet edilmek istense, birisi bir konuyu gündem etmek istese bu konuşmacıların, hatiplerin, cuma ve cemaat imamlarının vesilesiyle onu bir anda baştan başa bütün ülkeye yayarlar. Halkın bu bayrağın altında toplanması, Hüseyni bayrağın altında toplanması, (onların) organize edilmesine sebep olmaktalar. Güçlü ülkeler kendi bölgelerinde bir toplantı tertiplemek isteseler, günlerce faaliyet edilerek, bir sürü para harcanarak, birçok zahmet çekilerek bir şehirde bir grup -mesela- elli bin kişi, yüz bin kişi ancak toplanır, konuşmacıyı dinlemeye koyulurlar. Fakat görüyorsunuz ki bu yas meclisleri halkı birbirine bağlamış, birbirine kaynaştırmıştır. Bir mesele ortaya çıktığında bir şehirde değil tüm ülkede bütün halk sınıfları ve Hz. Seyyidi’ş Şüheda’ya yas tutanlar bir araya gelirler ve bunun için fazla zahmet çekmeye, tebliğ yapmaya ihtiyaç duyulmaz. Bir kelimeyle, halk onun Seyyidi’ş Şüheda’nın ağzından çıktığını bildiği an  bir araya gelir. Bazı Masum İmamlar (a.s) -belkide İmam Bakır (a.s) idi, şu anda tam olarak aklımda değil- buyuruyor: ‘Mina’da bir ağıt okuyucu getirin benim için ağlasın ve ve yas tutsun.’ İmam Bakır’ın (a.s) buna ihtiyacı yoktu, Onun şahsına bir faydası yoktu. Ama onun siyasi yönüne bakın. Dünyanın her tarafından Mina’ya gelenlere bir kişi veya birileri oturup İmam Bakır için ağıt okusunlar ve muhaliflerinin kendisine yaptıkları cinayetleri ve -örneğin- Onu şehid ettiklerini anlatsınlar ve bu mesele bütün dünyada yankı uyandırsın.

Batı hayranları belkide bize ‘Ağlayan Millet’ diyorlar, (veya) bizden olanların mantıkları bir damla göz yaşına verilecek onca sevabı kavramayabilir. Bir yas meclisinin o kadar çok sevabı var ki (onlar bunu) hazmedemezler, dualar için söylenenleri hazmedemezler. İki satır duaya verilecek sevapları anlayamazlar. Bunu anlayıp hazmedemezler. Bu duaların siyasi yönlerini, bu Allah’a yönelmeyi ve halkın bir noktaya yönelmesi, (işte) budur, budur bir milleti bir İslami maksat için hazırlayan. Yas meclisi Seyyidi’ş Şüheda’ya ağlamak ve sevap almak için değildir -tabi bu da var ve uhrevi sevaplar nasip eder- ama önemli olan onun siyasi yönüdür. İmamlarımız onun planını sonuna kadar devam etsin daha baştan diye yapmışlardır. O plan ise (halkın) bir bayrak altında, bir düşünce altında toplanmalarıdır. Ve hiç bir şey, Hz. Seyyidi’ş Şüheda’nın yasının bırakacağı etkiyi bırakmaz...’

‘Zannetmeyin ki bu matem meclisleri ve bu sinezen desteleri ve nevhalar olmasaydı 15 Hordad meydana gelirdi. Seyyidi’ş Şüheda’nın kanının gücü dışında hiç bir güç 15 Hordadı böyle yapamazdı. Bu millete her yönden yapılan hücumlar ve bütün kudret sahiplerinin bunca entrikasını bu yas meclislerinin dışında hiç bir şey etkisiz hale getiremezdi. Mazlumların efendisi için ve mazlumiyeti ortaya koymak için bu matem, yas ve ağıtlarda, Allah için ve Onun rızası için kendi canını, arkadaşlarını ve evlatlarını feda eden kimse gençleri öyle eğitmişki cephelere gidiyorlar ve şehadeti istiyorlar; şehid olmazlarsa üzülürler. Öyle anneler yetiştirmiş ki evlatlarını şehid verirken ‘başka çocuklarımızda var’ diyorlar. Seyyidi’ş-Şüheda’nın meclisleri, dua meclisleri, Kumeyl duası ve diğer dualar bu toplumu böyle yetiştiriyor. İslam, temeli baştan atmıştır, öyleki bu fikir ve bu programla ilerlemektedir. Gerçekten anlasalar ve anlatsalar meselenenin ne olduğunu ve matemlerin ne için olduğunu, ağlamanın neden bu kadar değer kazandığını ve Allah katında bu kadar değeri olduğunu, o zaman bize ‘Ağlayan Millet’ değil, ‘Hamasi Millet’ derler. Her şeyini Kerbela’da kaybeden ve her şeye gücü yeten bir iktidar döneminde yaşayan Hz. Seccad’ın (a.s) dualarının neler yaptığını bilseydiler bize ‘Dualar ne içindir?’ demezler. Aydınlarımız bu meclislerin, bu duaların, bu zikirlerin ve bu musibet meclislerinin ne gibi siyasi ve toplumsal yönü olduğunu bilseler ‘Bu işi neden yapıyoruz?’ demezler. Bütün aydınlar, batı hayranları ve bütün güç sahipleri toplansalar bir 15 Hordad çıkaramazlar. Herkes, buna gücü yetenin bayrağı altında toplanmıştır...

Milletimiz bu meclislerin değerini bilmelidir. Bu meclisler milletleri canlı tutar. Aşura günlerinde çok ve daha çok, bu mübarek günlerin dışındaki diğer günlerde ise haftalar var. Ve hareketler böyledir. Onlar bunların siyasi boyutunu anlasalar, milleti sevseler, ülkelerini sevseler o batı hayranları da bu meclisleri tertipler, matem tutarlar. Ben bu meclislerin daha çok ve daha iyi düzenleneceğine inanıyorum. Büyük hatiplerden sinezen okuyana kadar herkesin bunda etkisi var. Minberin yanında şiir okuyanla minberde konuşan hatip, her ikisininde bu meselede etkisi var; doğal etkisi var. Hatta bazıları belki ne yaptıklarının farkında değiller; (böyleleri) ‘Onlar akletmezler’ türündendirler...

Milletimizin bir anda inkılap yapması, onda hiç bir yerde benzeri görülmeyen bir infilak hasıl olması bizim nerdeyse bu mertebeye ulaştığımızı gösteriyor. Tamamen (dışa) bağımlı bir millet ve eski rejimin her şeyini kaybettiği, bütün insanlık şerefini kaybettiği ve her şeyimizi bağımlı yaptığı bir sırada birden bir infilak gerçekleşiyor ki bu infilak işte bu meclislerin bereketiyle gerçekleşiyordu. Bu meclisler bütün ülkeyi, bütün halkı bir araya getiriyordu; herkes bir noktaya bakıyordu. Bu meseleyi hatipler, cemaat ve cuma imamları benim bildiğimden daha fazlasını halka açıklasınlar ki kimse ağlayan bir millet olduğumuzu zannetmesin. Biz bu ağlamalarla 2500 yıllık bir kudreti yıktık.’ [3]

İmam Hüseyin’e (a.s) matem tutmanın felsefesi hakkında daha fazla bilgi edinmek için sitemizde yayımlanan şu sorularada bakabilirsiniz: 348 (Site:352) ve 11526 (Site: 11372).

 



[1] -Sahife-i İmam, c.13, s.326, Müessese-i Tanzim ve Neşr-i Asar-ı İmam Humeyni, Tahran, 4. Baskı, H.Ş.1386

[2] -a.g.e, c.15, s.330

[3] -a.g.e, c.16, s.344-348

Ayrıntılı Cevap
Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar