Gelişmiş Arama
Ziyaret
84678
Güncellenme Tarihi: 2010/04/24
Soru Özeti
Öldükten sonra insan ruhu hayvan şekline mi bürünür yoksa berzahta mı kalır?
Soru
1. Öldükten sonra insan ruhu hayvan şekline mi bürünür? 2. Berzahta başıboş mu kalır? 3. Kur’an’da insanın öldükten sonra başka bir yere intikal ettiği belirtilmiştir, insan nereye ve hangi zamanda intikal eder?
Kısa Cevap

Öldükten sonra insan ruhunun başka bir insan veya hayvan şekline bürünmesi reenkarnasyona inanan kişilerin görüşüdür ve bu İslam’ın bakışında yanlış ve geçersiz bir görüştür. Ruh, dünya bedeninden ayrıldıktan sonra berzah âleminde misali bedende yer edinir ve kıyametin başlamasına dek berzah hayatını sürdürür. Bazen kabir âlemi ve bazen de ruhlar âlemi olarak tabir edilen berzah âlemi, dünya ve ahret arasındaki bir âlemdir. Böyle bir âlemin varlığını bazı ayet ve rivayetler ispatlamaktadır.

Ayrıntılı Cevap

1. Öldükten sonra insanın akıbetinin ne olacağı hususu her zaman insanın zihnini meşgul eden ve onu ikna edici ve kanıtlı bir yanıt bulmaya yönlendiren meselelerdendir. Ölüm ve ruhun intikal etmesi hakkında bulunan açıklama ve yorumlar arasında reenkarnasyon teorisi olarak meşhur olan bir yorumla karşılaşıyoruz. Bu teoride ruhun beden ile ilişkisinin kesilmesi ve onun başka bir insan veya hayvan şekline bürünmesinden söz edilmektedir. Bu inanç kadim zamanlardan beri dünyanın bazı bölgelerinde yaygındı. Bazı Hint ve Yunan bilgeleri, insan ruhunun ilk bedenden çıktıktan sonra şahsın ahlak ve huyu ile uyuşan başka bir bedene girdiği inancını taşırlar. Bu görüşün tüm dünyada taraftarları vardır. İslam dünyasında da bazı bilge, mütekellim ve fırkalar daha değişik biçimde bu inancın takipçileri olmuşlardır. Arap dünyasının sınırlı bölgelerinde ve özellikle bugünkü Suriye ve Lübnan’da Dürzîler (İsmaillilikten ayrılmış bir fırka) reenkarnasyona inanan bir grup sayılabilir. Reenkarnasyon, tarih boyunca aşırı fırkaların ortak özelliklerinden biri olmuştur. Bu aşırı grupların liderleri reenkarnasyona dönük taşıdıkları bakış aracılığıyla kendilerini taraftarlarına imam, peygamber ve hatta tanrı olarak tanıtmaktaydılar. Reenkarnasyona inananlar beş kısma ayrılır:

1. Nasuhilik: Bu fırkaya mensup olanlar insanın öldükten sonra ruhunun başka bir bedene gireceğine inanır. Eğer ölen şahıs iyi bir insansa bedeni iyi bir insana ve eğer kötüyse bedeni inkârcı ve günahkâr bir kimsenin bedenine girer.  

2. Masuhilik: Bu fırkaya mensup olanlar öldükten sonra insan ruhunun iyilerden olması halinde bülbül ve kumru kuşu gibi beğenilen hayvanlara ve eğer kötülerden ise köpek, domuz vb sevilmeyen hayvanların bedenine gireceğine inanır.

3. Fasuhilik: Bu fırkaya mensup olanlar öldükten sonra insan ruhunun iyilik ve kötülük kriteri esasınca gül ve meyveler gibi yararlı bitkilere veya acıhıyar ve benzeri acı ve kötü kokulu bitkilere gireceğine inanır.

4. Rasuhilik: Bu fırkaya mensup olanlar öldükten sonra insan ruhunun cansız varlıklara gireceğine inanır. Eğer ruhlar hayırsever ise mücevherler gibi kıymetli madenlere ve eğer kötü iseler değersiz madenlere girerler.

5. Reenkarnasyona inanan başka bir grup ise insan ruhunun ilk önce cansız varlıklara, sonra bitkilere, ardından hayvanlara ve en son olarak da insan bedenine gireceğine inanır.[1]

Reenkarnasyona inananlar açısından bu intikal sürekli ve sonsuzdur. Gerçekte bu düşüncede insanın cennet ve cehennemi ödüllendirilmek veya cezalandırılmak için iyi veya kötü bedenlere intikal etmesidir. Bedenlerdeki ruhun bu gezintisi, ruh erginliğe erişene, göklere çıkıp melekler şekline bürününceye ve meleklerden oluncaya dek sürer.[2] İslam açısından reenkarnasyon geçersiz ve yanlıştır. Reenkarnasyonun geçersiz olduğunu belirten delilleri öğrenmek için 1099 (Site: 1154) sayılı soruya ve “İslam’ın Reenkarnasyon Hakkındaki Görüşü” başlıklı konuya müracaat edebilirsiniz. İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen uzun bir hadiste kendisi şöyle buyurmuştur: Reenkarnasyona inananlar dinin yol ve yöntemini kenara atmış, sapıklığı seçmiş ve nefislerini yeryüzüne mahkum kılmışlardır. Onlar açısından ne bir cennet ve cehennem ve ne de bir peygamberlik ve uyarı vardır. Onların nezdinde kıyamet ruhun kendi bedeninden çıkması ve bir başka bedene girmesidir.[3] İslam’ın bakışında ölüm dünya hayatının son noktası ve ruhun maddi bedenden ayrılışıdır. Bu zamanda ruh misalî şekle bürünerek berzahta başka bir hayata başlar. Misalî cisim ve beden maddi cisme benzer, lakin maddi bedenin birçok özelliğini taşımaz. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Allah müminin ruhunu aldığı zaman onu dünyevi bedenine benzer bir şekle büründürür…[4]    

2. İnsanın öldükten sonra nasıl bir akıbet ile karşılaşacağı konusunda şöyle söylemek gerekir: Gerçekte insan iki ölüm ve iki hayatı tecrübe eder. Kur’an-ı Kerim bu konuya şöyle işaret eder: Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Günahlarımızı kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?”.[5]

Bazı müfessirler ayeti şerifede belirtilen iki defa öldürme ve diriltmeden maksadın dünya hayatının son günündeki öldürme ve berzahta diriltme ve de ardından berzahta öldürme ve kıyamette hesap için diriltme olduğunu söylemişlerdir.[6]

Berzah Nedir?

Berzah iki şey (madde ve ruh) arasındaki fasıla, sınır ve vasıtaya denir. Misal âlemine berzah âlemi denmesinin nedeni onun madde âlemiyle soyut ruhlar âlemi arasındaki ve dünya ile ahiret ortasındaki bir alanda yer almasıdır.[7] Bazen kabir âlemi ve ruhlar âlemi olarak tabir edilen berzah âlemi, dünya ve ahiret arasındaki bir âlemdir. Böyle bir âlemin varlığının delili bazı ayet ve rivayetlerdir. Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerinde öldükten sonra berzah hayatından söz edilmiştir. Bu ayetlerden birinde şöyle buyrulmaktadır: Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.[8] Bu ayetin zahiri dünya ve ahiret âlemleri arasında bulunan böyle bir âlemin varlığını ispat etmektedir. Böyle bir âlemin varlığını açıkça ispat eden ayetlerin bir kısmı şehitlerin hayatıyla ilgili ayetlerdir: Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfünden kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar.[9] Şehitler gibi makamı yüce müminler için berzah âlemi olduğu gibi, firavun ve yarenleri gibi tuğyan eden kâfirler için de berzahın varlığı açıkça Kur’an’da dile getirilmiştir: (Öyle bir) ateş ki, onlar sabah akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir.[10]

İşaret edildiği gibi yukarıdaki ayetler öldükten sonra berzah hayatını onaylar ve buna ek olarak az bir dikkatle bu ayetlerin içeriğinden salihler ve günahkârların yaşam niteliğini de anlayabiliriz. Bu hususta temiz imamlardan nakledilen ve insanların berzah hayatının niteliğini beyan eden birçok rivayet mevcuttur. İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen bir hadiste şöyle okumaktayız: “Berzah, dünya ve ahiret arasındaki ödül ve cezadan ibaret olan kabir âlemidir. Allah’a yemin olsun ki biz sizin hakkınızda ancak berzahtan korkmaktayız.”[11]  Aynı şekilde bir başka hadiste İmam Sadık (a.s) müminlerin ruhları hakkında sorulan bir sorunun cevabında şöyle buyurmuştur: “Onlar cennet odalarında yer alır, cennet yemeklerinden yer, içeceklerinden içer ve şöyle derler: Ey Rabbimiz çabucak kıyameti gerçekleştir ve bize verdiğin vaatlere vefa et.”[12] Elbette berzah âlemi kıyamet günü ve ebedi cennet ve cehennem için geçici ve güzergâh niteliğinde bir menzildir. Berzah âleminde tam bir şekilde hiç kimsenin hesabına bakılmaz ve yaptıkları hakkında kesin bir hüküm ve ceza verilmez. Kıyamette gerçekleşecek olan ebedilik meselesine ek olarak azap ve ödüllendirmenin niteliği bu iki âlemin farklılıklarındandır. Kur’an-ı Kerim bu hususta şöyle buyurmaktadır: (Öyle bir) ateş ki, onlar sabah akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir.[13] Ayet-i kerime berzahtakilerin azabını ateşe sunulmak ve kıyamet azabını ise onun içine girmek olarak belirtmektedir. Bu farklılık berzah âlemi ve cennetteki nimetler hakkında da geçerlidir. Bazı rivayetlerin belirttiği üzere Hakka inanan ve dünyada günaha bulaşmış ve de tövbe etme başarısı elde etmemiş müminlerden bir grubun berzah azabına çarptırılması, varlıklarının günahtan arındırılması ve ebedi cennete girme liyakatini elde etmeleri bu âlemde gerçekleşir.[14] Berzah hakkında daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki başlıklara müracaat edebilirsiniz:       

Berzah âlemindeki ölülerin hallerinden haberdar olmak, 1150 (Site: 1172).

Berzah tekâmülü, 21038 (Site: tr20315).

Berzah ve berzah hayatı, 3891 (Site: 4160).

Berzahta sevap ve ceza, 19576 (Site: tr18939).

 


[1] Tayyib, Seyyid Abdu’l Hüseyin, Kelimu’t Tayyib der Tagriri Akaidi İslam, s. 638, çapı sevvum, intişaratı kitapfuruşiyi İslami.

[2] Hasani, Razi, Seyyid Murtaza, Tebsireti’l Avam fi marifeti makalati’l Enam, s. 89, çapı dovvum, intişaratı esatir, 1364 h.ş.

[3] Tebersi, Ahmet bin Ali, El- İhticac, c. 2, s. 344, neşri El- Murtaza, Meşhedi Mukaddes, 1403 h.k.

[4] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, Kafi, c. 3, s. 245, çapı çaharum, daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, 1365 h.ş.

[5] Gafir Suresi, 11. ayet.

[6] Tabatabai, Seyyid Muhammed Hüseyin, El- Mizan fi Tefsiri’l Kur’an, c. 17, s. 475, çapı pencum, defteri intişaratı İslami, Kum, 1417 h.k.

[7] Seyyid Cafer Seccadi, Ferhenği Ulumu felsefi ve kelami, çap 1357; neşri Tuba ya dairetul Mearif lugatı Kur’an.

[8] Mu’minun Suresi, 100. ayet.

[9] A’li İmran Suresi, 169. ayet.

[10] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsiri Numune, c. 14, s. 316, çapı evvel, daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, 1374 h.ş.

[11] Kâfi, c. 3, s. 242.

[12] Kâfi, c. 3, s. 244.

[13] Gafir Suresi, 46. ayet.

[14] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, c. 7, s. 81, Müessesetü El- Vefa, Beyrut, 1404 h.k.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar