Gelişmiş Arama
Ziyaret
9071
Güncellenme Tarihi: 2019/07/10
Soru Özeti
Kısaca Hz. Nuh (a.s)’ın kıssasını açıklarmısınız?
Soru
Hz. Nuh (a.s)’ın hayatını ve kıssasını özet olarak beyan edermisiniz?
Kısa Cevap

 Bazı tarihi nakiller ‘Muteşelh’in oğlu ‘Lemek’in Nuh (a.s)’ın babası olduğunu ve ‘Brakil’in kızı ‘Kaynuş’unda annesi olduğunu yazmaktadır.[1]

Ayrıca Hz. Nuh (a.s)’ın Hz. Adem (a.s)’ın vefatından 126 yıl sonra doğmuştur. Böylece Hz. Adem (a.s)’ın dünyaya gelmesinden  1056 yıl sonra doğmuş olmaktadır.[2]

Hz. Nuh (a.s) Şeriat sahibi beş büyük peygamberden biri olup yaklaşık bin yıl boyunca insanların Hakka hidayeti için çaba göstermiştir.

İlahi mesajın davetcisi olan Hz. Nuh (a.s) hakkında tarihi kaynaklarda ve rivayetlerde adıyla ilgili AbdulGaffar[3], AbdulMelik[4] ve AbdulÂla[5] isimler zikredilmiştir. Elbette bazı nakillerde ise adı AbdulCabbar[6] olarak geçmektedir.

Şeyh Saduk bu konuda geçen farklı rivayetleri naklettikten sonra şöyle yazmaktadır: ‘Hz. Nuh (a.s)’ın adıyla ilgili söz konusu olaran haberler ve bilgilerde özde bir çelişki söz konusu değildir. Zira bu adların hepsinde AbdulGaffar, AbdulMelik, AbdulÂla önce ‘Abd’ kelimesi geçmektedir.’[7] Bütün bu adlar Nuh (a.s)’ın kulluğunun ve ubudiyete olan bağlılığının göstergesidir. Çünkü Allah Teala gaffar, melik ve âla olandır.[8]

Ayrıca zikredilen bu isimlerin Nuh (a.s) adının diğer dillere tercümeside olabilir.

Ama neden bu Peygamber ‘Nuh’ adıyla meşhur olmuştur konusuna gelecek olursak; bazı filologlar bu kelimenin arapca olmadığını açıklamışlardır.[9] Ama bu kelimenin arapcada kökünü bulmak mümkün hatta bu ismin şu kökten geldiğine delalet eden verilerde söz konusudur: «نَوح» kelimesi «ناحَ يَنُوحُ»’nun masdarı olup ağlama, matem, ağıt anlamlarına gelir. «نائحه» kelimesi ise feryat eden kadına denir.[10]

Rivayetler  Nuh (a.s)’ın bu adla anılmasının sebebini onun uzun süre ağlaması ve ağıt yakması olarak bildirmektedir.[11]

Elbette bazı anlamlar çeşitli dillerde takriben birbirne yakın sözcükler kullanılarak ifade edilir. Örneğin farsca geçen berader, mader,  peder kelimeleri ingilizcede Brother, mother, father olarak telefuz edilmektedir. Doğal olarak ‘Nuh’ kelimesi kök olarak arapca olmama, ancak o dilde arapcada söz konusu olan kelimeye yakın anlamda kullanılmış olma ihtimalide söz konusudur.

Nuh (a.s)’ın ömrü:

Hz. Nuh (a.s) en çok ömür süren İlahi peygamberdir. Bu yüzden peygamberlerin şeyhi olarak bilinmektedir.  Kuran’ı Kerim’in tasrihi üzere sadece kavmi arasında ki risaleti  büyük tufan’a kadar 950 yıl sürmüşdür. Tarihi kayaklarda ömrü hakkında çeşitli nakiller söz konusudur bu nakillere aşağıda değineceğiz:

  1. Bazı tarihi nakillerde Nuh (a.s)’ın 2300 yıl yaşadığı nakledilmektedir. Bu nakle göre nübüvvet öncesi 850 yıl, nübüvvetin’den büyük tufan’a kadar 950 ve tufandan sonra 500 yıl yaşamıştır.[12]
  2. Başka bir tarihi nakilde ise 2500 yıl yaşadığı nakledilmiştir. Bu nakilde ise 850 yıl nübüvvet öncesi, 950 yıl halkın içinde Hakka davet, 200 yıl halkın hidayetinden ümitsiz olup büyük tufana kadar gemiyi yapması ve tufan sonrası 500 yıl.[13]

Elbetta bazı tarihi kaynaklarda ise bu süre farklı zaman dilimlerine ayrılmıştır:

850 yıl nübüvvet öncesi, 950 yıl nübüvvet ve Hakka davet, 700 yıl büyük tufan sonrası.[14]

  1. Diğer bir tarihi kaynakta ise Nuh (a.s)’ın ömrü 2450 yıl olarak geçmektedir.[15]
  2. Bazı kaynaklar ise Nuh (a.s)’ın ömrünü Kuran’ı Kerim’de geçen 950 yıl olarak kayda geçmişlerdir. Ayeti kerime’de geçen zaman diliminin sadece nübüvvet ve davet süresine değil bütün ömrüde dalalet ettiğine kanaat getirmişlerdir. Şöyle ki: Nuh (a.s.) nübüvvete eriştiğinde 480 yaşında idi ve 120 yıl boyunca insanları Hakka davet etti. Allah Teala ona gemi yapmasını emrettiğinde 600 yaşındaydı. Sonra büyük tufan yaşandı ve 350 yıl daha ömür sürdü.[16]
  3. Genel olarak tarihi kaynaklar Nuh (a.s)’ın ömrünü 1450 ile 2800 arasında zikretmişlerdir.[17]

Hz. Nuh (a.s)’ın Evlatları:

Tarih kitaplarında bu konuda var olan anektot  Nuh (a.s)’ın  500 yaşındayken üç çocuk sahibi olduğu yönündedir. İsimleri ise ‘Sam, Ham ve Yafs’ dır.[18]

Hz. Nuh (a.s)’ın Risalet süresi:

İdris (a.s)’dan sonra Allah Teala o dönemin insanlarına Hz. Nuh (a.s)’ı peygamber olarak seçmiştir. Şimdiki ismiyle Irak olan bölgede ikamet etmiştir. Dönemin insanları Hakka davetini geri çevirip onu yalanlamışlardır. Allah teala ise onlara azap göndererek büyük tufanda bütün bölgeyi su altında bırakmıştır. Hz. Nuh (a.s)’a inananlar Hazretin Allah Tealanın emriyle yapılan gemiye binerek kurtulmuşlardır.[19]

Kuran’ı Kerim Nuh (a.s)’ın risalet süresi hakkında şöyle buyurmaktadır:

«وَ لَقَدْ أَرْسَلْنا نُوحاً إِلى‏ قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلاَّ خَمْسِينَ عاماً فَأَخَذَهُمُ الطُّوفانُ وَ هُمْ ظالِمُونَ» “Andolsun biz, Nûh'u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı, sonunda haksızlık etmekte olan insanları Tûfân yakaladı.”[20]

Yukarıda zikredilen ayeti kerime ışığında Hz. Nuh (a.s) büyük tufandan önce 950 yıl boyunca halkı Hakka davet etmiştir. Bu süre zarfında o bölgede sadece Hz. Nuh (a.s) peygamberlik yapmaktaydı.[21] Ama İmam Sadık (a.s)’dan naklolan rivayette şöyle geçer: “Nuh gemiden indikten sonra 500 yıl yaşadı, daha sonra Cebrail (a.s) ona nazil oldu. Dediki: ‘Senin nübüvvetin son buldu ve ömrün tamam oldu’.”[22] Bu hadis ışığında Hz. Nuh (a.s)’ın nübüvvet süresinin 1450 yıl olduğunu söyleyebiliriz.[23]

Nuh (a.s)’a nazil olan kitap:

Rivayetlerde Nuh (a.s)’a nazil olan kitap hakkında özel bir ada yer verilmemiştir.

 Genel olarak «صحف نوح» ‘Nuh’un Sahifesi’ olarak yad edilmiştir.[24]

Büyük Tufan:

Kuran’ı Kerim’in önceki kavimlerin kıssasını zikretmesinde  hikmet ibret almamız ve terbiye olmamızdır. Bu hikmet ışığında gerekli olmayan noktalara değinmemiştir. Örneğin: Ashab-ı Kehf’in kıssasında Ashab-ı kehfin sayısı arasında ki ihtilafa değinmiş ançak kaç kişi olduklarını söylememiştir. Büyük tufanda ise tufanın bir bölgedemi yaşındığı yoksa bütün dünya için söz konusu olduğunu açıklamamıştır. Dolayısıyla bu konuda iki görüş söz konusudur.

İlk görüş: Bu tufanın bir bölgede gerçekleştiği bütün dünya için söz konusu olmadığı yönündedir.[25] Bu bağlamda bazı müfessirler bir bölgede gerçekleşme ihtimalini göz ardı etmemişlerdir. Zira «ارض» ‘yer’ kelimesi Kuran’ı kerimde büyük bir gölgeye itlak olacak şekilde mükerrer zikredilmiştir. Öyleki İsrailoğullarının kıssalarında şöyle geçmektedir:

 «وَ أَوْرَثْنَا الْقَوْمَ الَّذِينَ كانُوا يُسْتَضْعَفُونَ مَشارِقَ الْأَرْضِ وَ مَغارِبَهَاالَّتٖى بَارَكْنَا فٖيهَا» “Hor görülüp ezilmekte olan kavmi (İsrailoğullarını), toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz yerin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık.”[26]

Bu görüşe yöneltilen bir eleştiri söz konusudur. Eğer tufan bölgesel bir tufandıysa neden gemiye hayvanlar alınmıştır? Bu görüşü savunan müfessirler cevaben şöyle ifade etmişlerdir: ‘Hayvanların gemiye alınma sebebi o bölgeye has olan hayvanların türünün yok olmaması olabilir. Ayrıca tekrar bu bölgeye hayvanların taşınması o dönem şartlarında oldukca zor ve zahmetli bir olacağıda göz önünde bulundurulmalıdır. [27]

İkinci görüş: Büyük tufan’ın cihanşümul olduğu yönündedir. Dünyanın fiziki özellikleri göz önüne alındığında gerçekleşme ihtimali oldukca zayıftır.

Nuh’un gemisinin yapımı:

Hz. Nuh (a.s)’ın gemiyi nasıl yaptığı konusunda üzerinde çok uzun bir süre geçmiş olması hasebiyle yok fazla veri elimizde bulunmamaktadır.  Kuran’ı Kerim’in bir tarih kitabı olmadığı, insanların hidayeti ve terbiyeti için nazil olduğu için daha çok bu kıssanın ibretlik ve eğitici yönlerine değinmiştir. Kesin olan noktalar ise Hz. Nuh (a.s)’dan önce marangozluk zanaatının var olduğu yönündedir. Zira odundan şekil vermek ve istenilen işlerde kullanmak kolay olduğu için istifade edilmekteydi. Ama Nuh (a.s)’ın nübüvvete yetişmeden önce marangoz olup olmadığı hakkında kesin bir görüş bildirmek mümkün değildir. Elbette  ‘Mecme’ul-Beyan’ adlı tefsirin yazarı bazı nakillere istinat ederek Hz. Nuh (a.s)’ın marangoz olduğunu yazmaktadır.[28] Elbette yazar Nuh (a.s)’ın gemiyi yaparken muhaliflerin Onunla alay etmek için söyledikleri ‘Peygamberliği bıraktın marangoz mu oldun?’ sözünü naklederek Hz. Nuh (a.s)’ın halkın arasında marangozluk zanaatıyla tanınmamış olduğuna işaret etmektedir.[29] Lakin tarihi kaynaklarda ondan  gemi yapımı hakkında hiçbir verinin söz konusu olmadığı göz önüne alınırsa. Zahiren Nuh (a.s)’ı Allah teala’nın ilhamıyla gemiyi yapan ilk insan olduğunu söyleyebiliriz.[30]

Nuh’un gemisi’nin özelikleri:

Tarih, Hadis ve Tefsir kaynaklarında Hz. Nuh (a.s)’ın yaptığı geminin çeşitli özellikleri zikredilmiştir. Bazen bu anektotlar aklın kabul etmesi zor olmasının yanı sıra bazende birbirleriyle çelişmektedirler. Buna rağmen ayetler ve rivayetler ışığına genel olarak Nuh’un gemisinin sade bir gemi olmadığını söyleyebiliriz. Dönemin teknolojisi ve alt yapısı göz önünde bulundurulacak olursa kolay kolay böyle bir gemi yapmak mümkün değildi. Gerçek müminlerin dışında çift çift hayvanları barındıracak büyük bir gemiydi. İnsanların ve hayvanların uzun süre boyunca beslenmelerini sağlayacak erzağıda barındırmaktaydı. Böylesi kapasiteye sahip bir gemi o dönem için eşsizdi. İşte buyüzden nakillerde geminin büyüklüğüyle ilgili 1200 arşın boyu 600 arşın eni tabir geçmektedir.[31] Ayrıca nakillerde geminin yapımının ikiyüz yıl sürdüğü rivayet edilmiştir.[32] [33]

Nuh (a.s)’ın Kabri:

Masum İmalardan bizlere ulaşan birçok rivayette  Nuh (a.s)’ın kabrinin ‘Necef’ şehrinde İmam Ali (a.s)’ın kabrinin olduğu yerde olduğu bildirilmektedir. O dönemde ‘Necef’ kuru susuz bir çöldü ve Kufe şehrinin yakınındaydı.[34]

 

 

 

[1] Mukaddesi, Mutahhar bin. Tahir, El-bed’e ve et-Tarih, 3.c, 16.s, Bur seyid, mektebetu es-segafetu ed-diniyye.

[2] Taberi, Muhammed bin. Cerir, Tarih Taberi, Tercüme Farsi: EbulKasım Payende, 1.c, 174.s, tahran, Esatir, 5.bk, 1375.ş.

[3] Saduk, Muhammed bin Ali, İlel’ul-Şerai, 1.c, 28.s, kum, daveri, 1.bk, 1375.h.

[4] Aynısı.

[5] Aynısı.

[6] Kutbuddin Ravendi,  Seid bin Hebbetullah, Kısas’ul-Enbiya, Muhakkık ve musahhih: İrfaniyan Yezdi, Gulamrıza, 84.s, Merkezi pejuheşhayi islami, 1.bk, 1409.h.

[7] Aynısı, 28.s.

[8] Müracaat ediniz: Hz. Nuh (a.s)’ın bu adla anılma sebebi, 103998 nolu cevap.

[9] Firuz abadi, Muhammet bin yakup,1.c, 349.s, beyrut, dar’ul-kutub’ul-İlmiye, 1.bk, 1415.h.

[10] İbni menzur, Muhammed bin mukrim, lisan’ul-arap, 2.c, 628.s, beyrut, dar sadır, 3.bk, 1414.h.

[11] İlel’ul-Şerai, 1.c, 28.s.

[12] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, Kafi, muhakkık ve musahhih: Gaffari, Ali ekber, Ahundi, Muhammed, 8.c, 284.s, tahran, dar’ul-kitab’ul-İslamiye, 4.bk, 1407.hicri.

[13] Şeyh Saduk, Emali, 512.s, beyrut, Eelemi, 5.bk, 1400.hicri.

[14] Şehy Saduk, Kemal’ud-din ve Temam’un-Nimet, Muhakkık ve musahhih: Gaffari, Ali ekber, 2.c, 523.s, tahran, dar’ul-kitab’ul-İslamiye, 2.bk, 1395.hicri.

[15] Aynısı.

[16] Tarih Taberi, tercüme farsi, 1.c, 117.s.

[17] Mesudi, Ali bin. Huseyn, İsbat’ul-Vesiyye, tercüme farsi: Necefi, Muhammed Cevat, 41.s, tahran, İslamiye, 2.bk, 1362.ş.

[18] Atnısı, 116.s.

[19] Deynuri, Ebu hanife, ahmet bin davut, Ahbar’ul-Teval, 1.s, menşurat er-rezi, 1368.ş.

[20] Ankebut/14.

[21] Kafi, 8.c, 115.s.

[22] Meclisi, Muhammet Bakır, Bihar’ul-Envar, 23.c, 33.s, beyrut, dar ihya-i et-teras’ul-arabi, 2.bk, 1403.h.

[23] Müracaat ediniz: Ulül-azm Peygamberlin nübüvvet dönemi, 45253.nolu cevap.

[24] Bihar’ul-Envar, 35.c, 22.s.

[25] Elbette bu Hz.Nuh (a.s)’ın risaletinin  cihanşümul oluşuyla celişmez.

[26] Araf/137.

[27] Müracaat ediniz: Nuh’un Tufanı, 36941.nolu cevap.

[28] Tabersi, Fazıl bin Hasan, Mecme’ul-Beyan fi tefsir’ul-Kuran, 4.c, 66.s, tahran, Nasırhüsro, 3.bk, 1372.ş.

[29] Aynısı, 5.c, 24.s.

[30] Müracaat edniz: Hz. Nuh (a.s) ve Marangozluk zanaatı, 4373.nolu cevap.

[31] Mekarim Şirazi, Nasır, tefsir numune, 9.c, 95.s, tahran, dar’ul kutub’ul-İslamiye, 1.bk, 1374.ş.

[32] Şeyh Saduk, Emali, 512.s.

[33] Müracaat ediniz: Nuh’un gemisinin özelikleri, 53810 .nolu cevap.

[34] Müracaat ediniz: Hz. Adem ve Nuh’un kabri Necef’te, 8427.nolu cevap.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar