Gelişmiş Arama
Ziyaret
14853
Güncellenme Tarihi: 2010/05/04
Soru Özeti
Ehl-i Sünnetin Şia olabilmesi için nasıl bir akideye sahip olmaları gerekir?
Soru
Ehl-i Sünnet, kendilerinde ne gibi değişimler yapmalı ve nasıl bir akideye sahip olmalılar ki Şia olabilsinler?
Kısa Cevap

Şia ile Ehl-i Sünnet, itikat ve dinin füru’unda müşterek yönleri çok olan mezheplerdendir. Bazı yönlerden ise farklılıklar vardır. Şia ile Ehl-i Sünnet’in arasındaki asıl fark Resulullah’ın (s.a.a) Ehl-i Beyt’inin (a.s) velayet ve imamet meselesine bakış açıları ve inançlarıdır. Ehl-i Sünnet’in Şia olabilmesi için Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’inin (a.s) velayet ve imamet meselesine olan inançlarını yeniden gözden geçirmeleri gerekir. Çünkü Şia, Masum İmam (a.s) için, peygamberlik ve vahiy meselesi dışında Peygamberin (s.a.a) bütün yetki ve işlerine sahip olduğuna inanmaktadır. Masum İmam’ın (a.s), Allah tarafından seçildiğine, dini mercii (dinin açıklayıcısı, koruyucusu ve Kur’an’ın ayetlerinin müfessiri), Allah’ın istediği yerlerde tekvini velayete ve alemde tasarruf kudretine sahip olduğuna, siyasi mercî, toplumsal konularda en üstün rehber, yargı makamına sahip ve en bilgin kimse olarak kabul etmekte ve Ona tam itaati kendisine vacip bilmektedir. Ama ne yazık ki başka mezheplere mensup olanların inançları böyle değildir. Ehl-i Beyt ve Masum İmamlara (a.s) karşı yalnız onları sevmek ve güvenilir olduklarını kabul etmekle yetinmekteler.

 

Halbuki, ‘İmam ve Ehl-i Beyt’e sevgi beslemenin yanında tam bir itaatin gerekliliği de Ehl-i Sünnet kardeşlerin kabul ettiği rivayetlerin öğretilerindendir.

 

İşte Şii ile Sünni’nin ayrıldığı temel nokta budur. Yani Şia ve Ehl-i Sünnetin arasındaki fark onların imamet meselesine olan bakış açılarından kaynaklanmaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Şia ile başka mezhepler arasındaki asıl fark Resulullahın (s.a.a) Ehl-i Beyt’inin (a.s) velayet ve imamet meselesine bakışları ve inançlarından kaynaklanmaktadır. Burada Şia’nın imamet meselesi hakkındaki inançlarına işaret ediyoruz:

 

1- Şia, isimleri Peygamber Efendimizin (s.a.a) hadislerinde gelen[1] On iki imamı (a.s) her türlü hata, günah ve unutkanlıktan masum olarak kabul etmektedir.  

 

2- Şia, Masum İmam (a.s) için, vahiy ve peygamberlik dışında Peygamberin (s.a.a) bütün yetki ve işlerine sahip olduğuna inanmaktadır.

 

3- Şia, Masum İmam’ın (a.s), dini mercii (dinin açıklayıcısı, koruyucusu ve Kur’an’ın ayetlerinin müfessiri) olduğuna inanmaktadır.

 

4- Şia Masum İmam’ın (a.s), Allah’ın izni ile ve imametlerini ispat etmek için tekvini velayete ve alemdeki olaylara tasarruf etme kudretine sahip olduğuna inanmaktadır.

 

5- Şia, Masum İmam’ın (a.s), siyasi mercî, toplumsal konularda en üstün rehber, yargı makamına sahip olduğuna inanmakta ve Ona tam itaati kendisine vacip bilmektedir.

 

6- Şia, Masum İmamı (a.s), ilmi konularda en bilgin kimse olarak kabul etmektedir.

 

Ama maalesef diğer mezhepler ve bu cümleden Maliki, Şafii, Hanbeli ve Hanefi böyle bir inanca sahip değiller, Ehl-i Beyt ve Masum İmamlara (a.s) karşı yalnızca Onları sevmek ve güvenilir olduklarını kabullenmekle yetinmekteler.

 

7- Teşeyü’nün özelliklerinden ve İslam’a göre de çok önemli olan konulardan biri İmam Ali’ye (a.s) ve diğer Ehl-i Beyt (a.s) imamlarına tam bir itaatkarlık içinde olunmasıdır. Ehl-i Sünnet kaynaklı bir çok rivayette de geldiği gibi Allah’ın, insanların amellerini kabulünde ki şart ve ölçüsü Emir-ül Müminin Ali b. Ebi Talib’in (a.s) velayetini kabul etmektir.[2]

 

8- Şia, imameti İlahi bir iş ve bütün Masum İmamların (a.s) Allah tarafından atandığına inanır. Resul-ü Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Benden sonra on iki İmam gelecektir’ Bir çok hadiste de bu on iki İmam’ın isimlerini açıklamış ve bunların ilki Hz. Ali olduğunu buyurmuştur. Yine mutevatir olan Gadir-i Hum hadisinde Hz. Ali’yi müminlerin mevlası olarak tanıtmıştır. Ve diğer bir mutevatir hadis de Kur’an ve Ehl-Beyt’i kendisinden sonraki Müslümanların bağlanmaları gereken iki emanet olarak tanıtmıştır.[3]

 

Peki Hz. Ali’nin (a.s) velayetinden kasıt nedir? Kur’an-ı Kerim’de Hz. Ali’nin (a.s) velayetinin şanında gelen ayetlerin kullanım alanlarının neler olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Kur’an buyuruyor: ‘Şüphesiz sizin veliniz, yalnızca Allah, Resulü ve namazı hakkıyla yerine getiren ve rükû halinde zekat veren müminlerdir.’[4]

 

‘Veli’ kelimesi ayette dost veya yardımcı manasında kullanılmamıştır. Zira dostluk ve başkasına yardımcı olmak yalnızca namaz kılıp rüku halinde zekat verenlere mahsus değildir. Aksine genel bir hükümdür. Yani bütün Müslümanları içine almaktadır. Müslümanlar birbirlerini sevmeli ve birbirlerine yardım etmeliler, hatta kendilerine zekat vacip olmayanlar bile. Çünkü onların bir şeyleri yok ki, rüku halinde zekat versinler. Bununla birlikte onlarda birbirlerini sevip yardımcı olmak zorundalar.

 

Bundan anlaşılıyor ki, ayette geçen ‘veli’den kasıt idarecilik, tasarruf hakkı, maddi ve manevi rehberliktir. Özelliklede bu velayet Allah’ın ve Peygamberinin velayetiyle aynı sırada zikredilmiş ve üçü de bir cümleyle ifade edilmiştir. Çeşitli İslami kitaplarda ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında bu ayetin Hz. Ali’nin (a.s) hakkında nazil olduğu rivayet edilmiştir. Onların bazılarında rüku halinde yüzüğün bağışlanmasına işaret edilmiş, bazılarında edilmemiş, yalnızca ayetin Hz.Ali’nin (a.s) hakkında nazil olduğuna yetinilmiştir.[5]

 

Şianın bakışıyla imamet ve rehberliğe bakan kimse dini mesele, hükümlerinin herkesten almaz, Kur’an ve Ehl-i Beyt İmamlarından ve onlara dayalı olan kaynaklardan alır yönetim hakkının sıradan bir kişiye değil sadece Ehl-i Beyt İmamlarına hak bilir ve onlardan itaat eder.

 

Bütün İslami mezheplerde Hz.Ali’ye (a.s) ve Onun evlatlarına saygı ve sevgi vardır. Ama Kur’an’ın ve Peygamberin (s.a.a) nazara aldığı velayetin tam manası yalnızca on iki imam Caferi şialarında tezahür etmektedir. Her Müslüman ise Kur’an ve Peygamberin (s.a.a) sünnetine en yakın mektebi seçmekle görevlidir. Ehl-i Sünet’te aynı akideyi paylaşırsa yani Kur’an ve hadislerin buyurdukları şekilde Masum İmamların (a.s) her yönlü velayetini ve dini, siyasi, ilmi vs. merciliklerini kabul ederse o zaman Peygamber’in bıraktığı iki emanet sayesinde birlik sağlanır ve kurtuluş gemisi olan Ehl-i Beyt sayesinde bölünmeler ortadan kalkar.

 

Tarihte bazı Müslümanların cebr, kadercilik, tefvizcilik,[6] mücessime vb. fırkalara bölündüğünü görüyorsak bunun nedeni onların Masum İmamlardan uzak kalmalarından dolayıdır. Böyle olmasaydı yanlış inançlar Müslümanların içinde baş göstermez, bu şekilde ayrılığa ve aykırılığa düşmezlerdi.

 

Binaenaleyh bir kimse, Şia’daki imamet konusundaki akaid ve görüşleri kabullenip inanç ve amellerinde bunu gösterirse o da Ehl-i Beyt’in takipçisi yani Şia olur.

 

Daha fazla bilgi için Prof. Hanry Corbin’in Allame Tabatabai ile yaptığı yazışma ve müzakerelere ve Soru-Cevap’ın 1000. sayısına başvurulabilir.



[1] - Biharu’l-Envar, c.36, s.362

[2] - Menakıb-i Harezmi, s.19 ve 252

[3] - a.g.e. s.19 ve 212; Kifayetu’t-Talib (Genci-i Şafii), s.214

[4] - Maide/55

[5] - Tefsir-i Nümune, c.4, s.424-425

[6] - İslam’ın ilk dönemlerinde Ehl-i Beyt’e bağlı olmayan kesim arasında insanın fiilleri hakkında iki meşhur görüş hakimdi. Biri insan fiilinin Allah’ın tartışılmaz iradesine bağlı olduğu için insanı amellerinde mecbur biliyor ve insanın iradesinin herhangi bir değerinin olmadığını inanır (cebir inancı), diğeri ise insanı amelinde özgür bilir ve Allah’ın hiçbir şekilde insanın yaptığı işlerde etkili olmadığını savunurlardı. (tefviz inancı veya kadercilik) Ehl-i Beyt’inin (a.s) öğretisinde insanın amelinde irade sahibi olduğu, ama müstakil olmadığıdır. Allah, amelin iradeyle gerçekleşmesini istemiştir. (Şia Der İslam (Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai (1348)), s.79; bu alanda faydalanılabilecek diğer kitaplar şunlardır: İnsan Şinasi (Mahmud Recebi), 5. ve 6. Fasıl, Müessese-i Amuzeşi ve Pejuheşi-i İmam Humeyni yayınları; Amuzeş-i Felsefe (Üstad Misbah Yezdi) c.2, 69. Ders, Sazman-ı Tebliğat-ı İslami yayınları; Adl-i İlahi (Murteza Mutahhari), İntaşarat-ı İslami)

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şia düşüncesine göre imam nasıl her yerde hazırda bulunuyor?
    6341 Eski Kelam İlmi 2010/11/22
    İmam peygamberin (s.a.a.) yerine geçen halifedir. Peygamberin uhdesinde bulunan (vahiy almak hariç) bütün vazifeler imamın da uhdesindedir. Peygamber (s.a.a.) kendi uhdesinde bulunan vazifeleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek olmadığı gibi, imam da kendi uhdesinde bulunan teklifleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek yoktur. ...
  • Kur’an’ın adlarını nedir?
    27212 Kur’anî İlimler 2009/07/11
    Kur’an için birçok isim zikredilmiştir, elbette sadece bunlardan bazıları müslümanlar arasında meşhurdur. Ayrıca Kur’an için zikredilen isimlerden bazıları Kur’an’da, Kur’an’ın ismi değil vasfı olarak gelmiştir. Kur’an’ın isim ve vasıflarını birbirinden ayırmak konusundaki ihtilaf yüzünden Kur’an’ın isim ve vasıflarının sayısı konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
  • Nübüvvetin felsefesi ve Peygamberlerin görevleri nelerdir?
    4598 Kelam İmi 2020/08/31
    Hem akli hem de nakli deliller ışığında Peygamberlerin varoluş zarureti kanıtlandıktan sonra görev, yetki ve vazifeleri açıklığa kavuşmalıdır.Özetle Allah Teala insanoğlunun dünyevi ve uhrevi saadete ve kemale ulaşması için peygamberleri insanlara kılavuzluk ve rehberlik etmesi için göndermiştir.Konuyu insanoğlu açısından tahlil edecek ...
  • Sorunun Özeti: Acaba “Ebu Mihnef ve bazı eserlerini ezcümle “Vakatu Taf” kitabını tanıtabilir misiniz?
    7128 Varie 2015/06/18
    Ebu Mihnef Kimdir? Lut b. Yahya b. Said ki Ebu Mihnef ile meşhurdur, imam Sadık’ın (a.s.) değerli ashaplarından birisidir. Şia ve güvenilir bir şahıstır.[1] O birinci asrın ikinci yarısında Şii bir ailede, belki de Küfe’nın en büyük Şii ailelerinden birsinde dünyaya geldi. Dedesi nebiyi ...
  • Masum İmamlar da iktidar savaşına girişirler miydi? Onlar da verasete dayalı iktidar mı istiyorlardı?
    5719 Eski Kelam İlmi 2012/03/04
    Birincisi, İmamların siretine baktığınızda Onların iktidar için savaşım vermediklerini gördüğümüz gibi asla iktidar peşinde olmadıklarını da görmekteyiz. Bazı zamanlar haklarını savundularsa bunun nedeni görevlerini yerine getirmek içindi. İmam Ali’nin (a.s) ‘Beni bırakın ve başkalarının yanına gidin.’ sözü bu iddiaya en güzel delildir. İkincisi, başkalarından daha üstün ...
  • Babam bir spor salonunda çalışıyor. Salonun beyazcamından kendi evimizden şahsi olarak istifade etmenin hükmü nedir?
    5369 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Halk elinde olan malların ya hakiki yönü ya da hukuksal yönü vardır; yani bunlar ya şahsi mallardır ya da devlete bağlı kurumlara ve özel şirketlere aittir. Başkasının (şahsi veya şahsi olmayan) mallarından izin ve müsaade alınmaksızın istifade etmek kesinlikle caiz değildir ve gasp hükmünü taşımaktadır.
  • Eğer bir kadın zinadan hamile kalır ve çocuğu düşürmediği takdirde büyük bir sıkıntıya girerse, ruh girmeden (dört aylık olmadan) onu düşürmesi caiz midir?
    50300 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/31
    İmam Humeyni ve diğer merciler şöyle demişlerdir: Eğer bir kadın zinadan hamile kalır. Eğer o kadın veya onunla zina eden erkek müslüman iseler o zaman kadının çocuğu düşürmesi caiz değildir.[1] Bu çocuk onun çocuğu sayılır ama miras almaz.
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11457 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120199 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İmam Muhammed Bakır (a.s)‘ın biyografisini beyan eder misiniz?
    3060 Masumların Siresi 2020/01/19

En Çok Okunanlar