Gelişmiş Arama
Ziyaret
8117
Güncellenme Tarihi: 2010/09/22
Soru Özeti
Melekler masumiyetten bir derece taşırlar mı?
Soru
Meleklerin masum olduğunu söyleyebilir miyiz? Onlar masumiyetin değişik düzeylerini taşırlar mı?
Kısa Cevap

Melek ve ferişteler çok mübarek ve zarif varlıklardır. Onlar Kur’an’da beyan edilen birçok güzel özelliğe sahiptir. Bu özelliklerden biri de onların varlıklarında maddî ve hayvanî sıfat ve özelliklerin bulunmayışı ve esasen günah işleme ve isyan etmeye dönük hiçbir meyil ve güç taşımamalarıdır. Bu nedenle onlar her türlü günah ve isyandan arı ve münezzehtir. Buna göre, masum olmak sadece günah ve isyana bulaşmamak anlamında ise meleklerin de masum olduğu söylenebilir; zira onlar her türlü günah ve isyandan arı ve münezzehtir. Ama masumiyet Allah’ın yardımıyla peygamber ve imamlarda (a.s) icat edilen nefsanî bir meleke ve ilahî takva haletine sahip olmaksa ve de insanî özelliklere sahip olmak ve şehvet, gazap ve günah işleme gücü taşımakla beraber, insanın kendi iradesiyle günah işlemekten yüz çevirmesi ve hiçbir günah işlememesi ise, bu anlamıyla masum değillerdir.

Ayrıntılı Cevap

Melek ve ferişteler her türlü günah ve isyandan arı ve münezzeh olan çok mübarek ve zarif varlıklardır. Kur’an onların makamını çok üstün kılmış ve hatta meleklere iman etmeyi Allah, peygamberler ve semavî kitaplara iman etme sıralamasına yerleştirmiştir.[1] Kur’an-ı Mecid onların özelliklerini şöyle saymaktadır:

1. Melekler akıllı ve şuurlu varlıklar ve Allah’ın değerli kullarıdırlar.[2]

2. Onlar Allah’ın buyruklarına tabi olup asla isyan etmezler.[3]

3. Onlar sürekli Allah’ı tespih ve takdis etmekle meşguldürler. “Melekler ise, Rablerini hamd ile tespih ederler ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler.”[4]

4 Âdem’in yaratılması nedeniyle melekler istisnasız kendisine secde etmiştir ve Âdem onların öğretmenidir.[5] Bu husus insanın tekâmül etme kabiliyeti açısından onlardan daha üstün ve mükemmel olduğunun göstergesidir.

5. Onlar ne yemek yer, ne su içer ve ne de evlenirler. Nitekim İmam Sadık’tan nakledilen bir hadiste şöyle okumaktayız: “Melekler yemek yemez, su içmez ve evlenmezler. Onlar sadece ilahî arşın meltemiyle yaşarlar.”[6]

6. Onlar ne uyur, ne gevşeklik gösterir ve ne de gaflet ederler. Nitekim İmam Ali (a.s) bir hadiste şöyle buyurmaktadır: “Onlarda ne gevşeklik, ne gaflet ve ne de isyan… vardır. Uyku onlara galebe çalmaz ve akılları unutmaya duçar olmaz. Onların bedenleri gevşekliğe yönelmez. Onlar babaların sperması ve anaların rahminde yer almaz.”[7]

7. Onlar değişik makam ve farklı mertebelere sahiptir; bazıları sürekli rükûda ve bazıları da sürekli secdedirler. “(Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah'ı tespih ederiz.”[8],[9]

Ama bu mübarek ve zarif varlıkların masumiyeti de var mıdır, yok mudur? Bu soruyu yanıtlamak için masumiyet hakkında elde bir tanım bulundurmamız lazımdır. Masumiyet sözlükte korumak ve engel olmaktır. Istılahta ise insanı günah veya hatta hata ve yanlıştan alıkoyan nefsanî bir melekeye denmektedir.[10] Buna göre, masumiyet makamı Allah’ın yardımıyla peygamber ve imamlarda (a.s) icat edilen nefsanî bir meleke ve ilahî takva haletidir. Elbette bu halet onların günah işlemeyebileceği anlamında değildir. Aksine bu melekeyi taşıyanlar günaha yakın olmalarına ve onu yapmaya güç yetirebilmelerine rağmen kendi irade ve tercihleriyle günahtan yüz çevirmekte ve asla bir isyana bulaşmamaktadırlar. Bu, tıpkı çok zehirli tehlikeli bir maddenin tehlikelerini bilip onu asla yemeyen çok bilgili bir doktora benzer. Onu yeme gücü olmasına rağmen kendisinin bilgisi ve düşünsel ve fikrî ilkeleri bu fiilden kendi meyil ve iradesiyle vazgeçmesini sağlar. Masumiyetin Allah’ın peygamber ve imamlara (a.s) rehberliğin ağır sorumluluğu nedeniyle verdiği özel bir bağış olduğuna dikkat etmeliyiz. Buna göre, masumiyet faydası herkese dönen bir ayrıcalıktır.[11] Masumiyetin mana ve hakikatini göz önünde bulundurarak şöyle söylemek gerekir: Her ne kadar melekler her türlü günah ve isyandan arı ve münezzeh olsalar da masumiyet makamına (peygamber ve imamlarda (a.s) olduğu şekliyle) sahip değillerdir. Eğer masumiyetin manası genişletilirse ve güç yetirmemeyi de kapsayacak şekilde her nedenle olursa olsun günaha bulaşmama manasına geldiğini kabul edersek, melekler de masum sayılır; zira onlarda günah ve onu işlemeye dönük hiçbir meyil ve yöneliş yoktur. Onlar sürekli Rablerini tespih ve takdis etme halinde ve O’nun buyruklarına tabi durumdadırlar. Elbette melekler bir düzey ve derecede bulunmayıp değişik mertebelere sahiptirler. Kur’an-ı Mecid şöyle buyurmaktadır: “(Melekler derler ki:) Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır.”[12] Onlardan bazıları Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail gibi ilahî dergâha yakın melekler olup dereceleri çok yüksektir. Bilge ve filozoflar “meleklerin büyükleri” olarak onlardan söz etmişlerdir. Bazıları da daha alt bir kademede bulunur. Her birinin özel bir vazifesi vardır. Hz. Ali (a.s) meleklerin derece ve vazifelerini şöyle beyan eder: “Onlardan bazıları Allah’ın vahyini emanet üstlenip peygamberlere götürür, bazıları Allah’ın kullarını kollar be bazıları da O’nun cennetinin kapıcılarıdırlar…”[13] Bazı meleklerin ilahî buyruğa karşı geldikleri ve hakeza kendilerinin cezalandırıldıkları ve tembih edildikleri hakkında “Fatres” rivayeti gibi nakledilen rivayetler yeterince güvenilir değildir. İslam âlimlerinin hepsi böyle rivayetleri kabul etmemiştir. Onlardan bazıları şu kanıdadırlar: Fatres rivayeti ispat edilmeye muhtaçtır; zira Fatres yunanca bir kelimedir ve Şaban ayının üçüncü günü duasında da melek sayılmamıştır. Sadece “Fatres İmam Hüseyin’in (a.s) beşiğine sığındı” şekliyle nakledilmiştir. Öte taraftan bu duanın senedi de araştırılmalı ve itibar ölçüsü öğrenilmelidir…[14] Bir başka grup ise meleklerin günah işlemesi ve cezalandırılmasını inkâr etmekte ve şöyle demektedir: Fatres’in isyan etme rivayeti “ikrama erdirilmiş”[15] ayet-i şerifesi ve “emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır [16] ayetiyle çelişmektedir. Dolayısıyla bu grubun bakışında meleklerin isyan etmesi kabul edilir değildir. Öte taraftan Şia âlimleri böyle rivayetlerin doğru oluşunu farz ederek bir takım ihtimaller öne sürmüşlerdir:

1. Bazı müfessirler şöyle demiştir: Meleklerin cezalandırılması ve uyarılması günah ve isyan sebebiyle değil, “en öncelikliyi terk etme” neticesinde gerçekleşmiştir. En öncelikliyi terk etmeden maksat onların ilahî buyrukları icra etmede öncelikli olan ameli terk etmeleri ve sonraki merhalelerde yer alan ameli yapmaları yahut söz konusu ameli daha öncelikli olan şart ve vakitte yapmayıp başka bir şart ve zamanda yapmalarıdır. Bu da onların ceza ve yaptırıma uğramasına neden olmuştur.[17]

2. Bir başka grup meleklerin isyan ve yaptırım sorununu halletmek için bu gibi rivayetlerin insana benzeyen bir grup melekler ile ilgili olduğu ihtimalini vermişlerdir. Onlar şöyle demektedir: Rivayet ve hadislerde bazı meleklere “yer melekleri” denmektedir. Onlar görünmeyen varlıklardır ama belki de insana çok benzemektedirler; yani sorumluluk üstlenmekte ve bazen de başkaldırmaktadırlar. Hakikatleri bize açık değildir… Hatta bazı rivayetlerde bazı meleklerin bu dünyadaki unsurlardan yaratıldığı yer almıştır.[18]

3. Bazıları da Fatres rivayetinin senedinin doğruluğu ve onun melek oluşu ispatlanması halinde bile bunun “Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen”[19] ayetiyle bir çelişki arz etmeyeceğine inanmaktadır; zira melekler bir tür değildir. Arş ve vahiy taşıyan meleklerin yüce bir makamı vardır: “(Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır.”[20] Vahiy taşıyan melekler masumdur ve tekâmül de etmemektedirler. Bütün meleklerin bir tür olduğuna ve mükemmelleşme yetisine sahip olan insana benzer meleklerin de var olmadığına dair bir delil mevcut değildir! Öyleyse Fatres’in yere ait meleklerden sayılması ve semavî ve uhrevî melekler ile fark etmesi mümkündür.[21]

Hz. Ali’nin (a.s) meleklerin sıfat ve özellikleri hakkındaki sözleri göz önünde bulundurulursa ve bu sözleri mutlak anlamda her melek için kabul edersek ve de Hz. Ali’nin (a.s) tüm meleklerin sıfatlarını beyan etme makamında olduğunu söylersek, bu durumda en düşük derecedeki melekler de bu özelliklere sahip olmalıdır. Dolayısıyla onlar hakkında en öncelikliyi terk etme ve makamsal günah dışında bir isyan düşünülemez.[22] Ama Hz. Ali’nin (a.s) özel melekleri tavsif etme makamında olduğunu söylersek ve delilimizin de bu babın diğer rivayetleri olduğunu belirtirsek, yukarıda işaret edilen iki açıklamadan birini kabul etmeliyiz. Her haliyle melekler maddi olmayan varlıklar olmaları nedeniyle onları tam tanımak ve haklarında bilgi edinmek sadece ayet ve rivayetler yoluyla müyesserdir ve her rivayete de güvenmek mümkün değildir. Rivayetler senet ve delalet açısından kâmilen güvenilir olmalıdır. Böyle rivayetlere ulaşmadığımız sürece merciimiz sadece Kur’an ayetlerdir.      



[1]Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler.” (Bakara, 285.)

[2] Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. (Enbiya, 26.)

[3] Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim, 6.)  

[4] Şura, 5.

[5] Bakara, 30-34.

[6] Biharu’l-Envar, c. 59, s. 174.

[7] Biharu’l-Envar, c. 59, s. 175.

[8] Saffat, 164-166.

[9] Tefsir-i Numune, c. 18, s. 174-176.

[10] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Usul-i Akaid, c. 2, s. 121.

[11] Tefsir-i Numune, c. 17, s. 304.

[12] Saffat, 164.

[13] Nehcü’l-Belağa, Feyzü’l-İslam, hutbe. 1.

[14] Porseş ve Pasohha Dar Mahzar Ayetullah Cevad Amuli, c. 2, s. 88.

[15] (Böyle iken) “Rahmân, çocuk edindi” dediler. O, böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. (Enbiya, 26.)

[16] “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim, 6.)

[17] Ayetullah Mekarim, Dar Porseş ve Pasohhayi Huzuri.

[18] Murteza Mutahhari, Tevhid, s. 342.

[19] “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim, 6.)

[20] Saffat, 164.

[21] Tavsiyeha, Porseşha ve Pasohha Dar Mahzar Ayetullah Cevad Amuli, c. 2, s. 87-88.

[22] Bu hususta “Peşuheşi Dar Rivayat-ı Fatras Melek” adlı Muhammed İhsani Fer’in Mecelle-i Ulum-i Hadis Şemare-i 34’daki (sal-ı nohom, şemare-i çarom, zemestan-ı 1383) makalesine bakın. Kendisi bu makalede Fatres rivayetlerinin senedini muteber bilmekte ve onu makam günahı manasında yorumlamaktadır. Makam günahın da masumiyet ile bir çelişkisi yoktur.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar