Gelişmiş Arama
Ziyaret
12552
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Gaybî varlıkların varlık felsefesi nedir?
Soru
Gaybî varlıkların varlık felsefesi hakkında açıklamada bulunur musunuz? Veya herhangi bir site veya kitap önerebilir misiniz?
Kısa Cevap

Gayb âlemi şahadet âleminin mukabilindendir. Şahadet ve huzur da 1- mekânsal huzur; 2- zahirî hisler nezdinde huzur; 3- fikir ve ilimde huzur; 4- marifet ve basiret makamında huzur gibi mertebelere sahip olduğundan, bu mertebelerin her biri karşısında gaybte de bir mertebe mevcuttur. Eğer gayb âlemindeki varlıklardan kastedilen, soyutların aklî cevherleriyse, bu hususta birçok delilin böyle varlıkların varlık gerekliliğini açıkladığını belirtmemiz gerekir. Mesela: İlahi kemallerin sonsuz olması böyle bir âlemin yaratılmasını gerekli kılar; zira Yüce Allah tüm kemallere sahiptir ve kemal sahibi varlığın izharda bulunması (gaybî varlıklar ve gayb âlemi) da kemallerden biridir. Bu yüzden böyle bir âlemin Allah tarafından yaratılması zorunludur. Artı, bu varlıklar bu evrenin özne ve nedenler dizisinde yer alırlar.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruyu anlamak için birkaç noktaya işaret etmemiz gerekmektedir:

A. Gaybin tanımı hakkında şu açıklamalar yapılmaktadır:

1. Gayb insanın duyu ve idrakine sığmayan şeyden ibarettir. Mesela Yüce Allah, O’nun yüce ayetleri ve vahiy gibi şeyler tümüyle bizim duyularımız dışındadır.[1]  

2. Gayb gizli, saklı ve bizim bilgimiz dışında olan şeye denir.[2]

3. Bazı felsefeciler gaybin hissedilmeyen ve işaret edilmeyen şeye dendiğini belirtmişlerdir.[3]

4. Bazı tanımlarda da gayb âleminin soyutların aklî cevherler âlemi olduğu ifade edilmiştir.[4]

Netice itibariyle şunlara ifade edilebilir: Gayb âlemi şahadet âleminin mukabilindendir. Şahadet ve huzur da 1- mekânsal huzur; 2- zahirî hisler nezdinde huzur; 3- fikir ve ilimde huzur; 4- marifet ve basiret makamında huzur gibi mertebelere sahip olduğundan, bu mertebelerin her biri karşısında gaybte de bir mertebe mevcuttur:

1. Mekânsal Gayb

Kur’an Hz. Yusuf (a.s) kıssasında buna benzer olarak şöyle buyuruyor: “Yusuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın.”[5] Yani onu öldürmeyin, kuyunun derin/gaybî bir noktasına atın denilmektedir.

2. Zahirî Duyular Ötesindeki Gayb

Kur’an Hz. Süleyman (a.s) kıssasında şöyle buyuruyor:

“Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”[6] Burada Hüdhüd’ün kaybolmasından kasıt, onun göz ve duyulardan ötede olması ve kaybolmasıdır.

3. Fikir Ve İlim Ötesindeki Gayb

Kur’an gaybin bu mertebesi hakkında şöyle buyuruyor:

"وَ یَقُولُونَ خَمْسَةٌ سادِسُهُمْ کَلْبُهُمْ رَجْماً بِالْغَیْبِ .... قُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِما لَبِثُوا لَهُ غَیْبُ السَّماواتِ وَ الْأَرْضِ"[7]

“Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler. Yine, “Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir” diyecekler. Şöyle de diyecekler: “Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.” De ki: “Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O hâlde, onlar hakkında (Kur’an’daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.”

4. Marifet Ve Basiret Ötesindeki Gayb

Kur’an bu mertebe hususunda şöyle buyuruyor:

“O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez.”[8]

5. Gayb Ve İlahî İlim

Yüce Allah’ın sonsuz ilmi olması nedeniyle kendisi için gaybî ve gizli bir husus yoktur ve O başkalarının bilmediği şeyleri bilmektedir. Kur’an gaybın bu mertebesi hakkında şöyle buyurmaktadır: “Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.”[9]

Bundan dolayı gayb âleminin bir takım mertebeleri olduğu ve bir şeyin bir şahıs için gayb ve kayıp ama bir başka şahıs için ise bulunur ve var olabileceği söylenebilir. Gaybın nispî olması insanların mertebelerdeki ihtilafından ve taşıdıkları var olma gücünden kaynaklanır. Bir şahıs melekûtta var olma gücü taşıyabilir ve melekût âlemi bu şahsın yanında hazır olabilir. Böyle bir durumda melekût âlemi bu şahıs için gayb olmaz. Ama bu melekût âlemi böyle bir aşamaya gelmemiş başka bir kimse için ise gayb olur. Bununla birlikte biz gaybın manasını şahısların hallerini temel alarak tanımlamıyoruz ve fertlerin genel durumunu göz önünde bulunduruyoruz. Her halükarda eğer sizin gayb âlemindeki varlıklardan kastettiğiniz soyutların aklî cevherleriyse, bu hususta birçok delilin böyle varlıkların varlık gerekliliğini açıkladığını belirtmemiz gerekir. Aşağıda bu delillerin bazılarına değineceğiz.

1. Gayb Âleminin Gerekliliğine Dair Aklî Delil

 Yüce Allah tüm kemallere sahiptir ve kemal sahibi varlığın izharda bulunması (gaybî varlıklar ve gayb âlemi) da kemallerden biridir. Bu yüzden böyle bir âlemin Allah tarafından yaratılması zorunludur. Bu delilin anlaşılması için bir takım noktalara dikkat etmek meseleyi daha iyi kavramaya neden olacaktır:

Birinci Nokta:

Yerinde ispatlandığı üzere Allah hiçbir ihtiyacı olmayan bir varlıktır ve bu yüzden tüm kemal mertebelerini taşımaktadır. Bunu kabul etmediğimiz takdirde Yüce Allah taşımadığı her kemal oranınca muhtaç olacak ve muhtaç bir varlık da Tanrı olamayacaktır. Aynı şekilde şöyle de söylenmektedir: Tüm kemal mertebelerini taşıyan bir varlık hakkında farz edilen her kemal derecesi kesinlikle kendisinde tahakkuk etmiştir; yani o tüm mümkün kemalleri taşımaktadır.[10]

İkinci Nokta: Gayb âlemi madde âleminin taşımadığı bir takım kemallere sahiptir. Had, sınır ve tanım hakkındaki ihtilaflar bir yana, bu âlem bir takım özelliklere sahiptir ve bu özellikler bu âlemin madde âleminden üstün olmasına neden olmuştur. Mesela:

1. Bu âlem madde ve istidattan yoksundur. Bundan dolayı soyutlar âleminde bulunan her şey bilfiil ve sabittir, değişmezdir ve zamandan uzaktır. (Burada bulunan) şeylerin tüm hakikati ortadadır ve tedricilik mevcut değildir. Sürekli değişim halinde bulunan madde âleminin tersinedir. Bunun için madde âlemi elle tutulur değildir. Çünkü her anda sadece eşyanın hali mevcuttur, geçmiş ve gelecek kayıptır. Madde âleminde her şey geçicidir.[11]

2. Madde mekân, zaman, hacim ve üç boyutla sınırlıdır. Oysaki soyut varlıklar mekân, zaman, hacim ve dış boyutlarla sınırlı değildir ve her zaman ve mekânda var olabilirler. Bu meziyet ve üstünlük madde âlemindeki birçok çelişki, şer ve sınırlılığın soyutlar âleminde olmamasına neden teşkil etmektedir.[12]

3. Madde duyusal olarak işaret edilme, şekil, renk, bölünme, birleşme ve bir sürü çokluk kabiliyetine sahiptir. Bu çokluklar madde âleminin sınırlılığını artırmaktadır. Hâlbuki bu sınırlılıklar soyutlar âleminde mevcut değildir ve gayb âlemindeki varlıkların sınırsız olmaları da gayb âlemi için büyük bir meziyettir ve bu âlemin çok güçlü olduğunun ve de varlıksal olarak daha çok kemallere sahip bulunduğunun göstergesidir. Elbette bu manaları olduğu gibi idrak etmek çalışmak, çabalamak, tevessül etmek, varlığın kaynağına yönelmek ve değişik ilimleri öğrenmek ile hâsıl olur. Bu kavramlarla sadece hafif ve bu manalardan uzak bir koku alınabilir.[13]

Üçüncü Nokta: Kemalin zuhuru ve ortaya çıkartılması, diğer kemallere ek olarak ayrı bir kemaldir. Yerinde ispatlandığı üzere kemal sahibinin varlığını izhar etmesi de kemallerden biridir ve belirttiğimiz gibi O’nun için genel bir imkânla mümkün olan her şey, kendisi için farzdır. Bu yüzden böyle bir âlemin (gaybî varlıklar ve gayb âlemi) Allah tarafından yaratılması zorunludur; yani böyle bir âlemi yaratmamak bir kemale sahip olmamak demektir. Bu da Allah’ın ilahi özelliğiyle ve O’nun sonsuzluğuyla çelişmektedir.

Belirtilenlerden elde edilen netice şudur: Soyutlar âlemi bu âlemde olmayan bir takım kemal ve hususiyetlere sahiptir ve bu da soyutlar âleminin mutlak kâmil varlık tarafından yaratılmasını zorunlu kılmaktadır (çok açık olduğu üzere bu zorunluluk zata dayatılmaktan değil, bizzat mutlak kâmil zattan kaynaklanmaktadır). Çünkü Allah’ın kemallerinin sonsuz zuhuru, soyut ve maddî varlıklarda bulunan tüm kemallerin zuhuruna bağlıdır.

2. Soyutlar Âlemi Bu Âlemin İcat Nedeni Ve İlahî Feyzin Vasıtasıdır

Hikmette ispat olduğu üzere soyutlar âlemi bu âlemin icat nedeni ve ilahî feyzin vasıtasıdır. O olmaksızın bu âlemin tahakkuk etmesi mümkün değildir.[14] Elbette bu konuların tümü, Allah’ı bu âlemden dışarı bilmemiz farzına bağlıdır. Eğer Allah da soyut ve veya gayb sıfatı altında değerlendirilecek olur ve zatının künhü tüm varlıklar için bilinmez olduğundan Allah da gaybtır ve hatta gaybu’l-guyubdur[15] denirse, bu durumda asla bu soruya yer kalmaz; zira O’nun yokluğu tüm evrenin yok olmasına neden olacaktır.

3. Gayb Âlemindeki Varlıkların Gayb Olduğuna İlişkin Estetik Delil

Gizli ve aşikar olmak güzelliği artırır: Madde âleminin güzelliklerinden birisi bazı şeylerin gizli ve bazı şeylerin de aşikar olmasıdır. Birçok şey aşikâr olmaması kaydıyla güzel sayılmaktadır ve zahir olması durumunda madde âleminin güzellik ve kemaline halel getirecektir. Mesela insan bedeninin tüm uzuvları aşikâr olsaydı, insanın çehresi oldukça çirkin ve tahammül edilemez olurdu ve zahirî güzellikleri yok olurdu. Oysaki insan bedenindeki sindirim, kan dolaşımı ve görme sistemlerinin varlığı güzel sayılmakla birlikte zorunlu da addedilmektedir. Ama onların güzelliği gizli olmalarındadır. Aşikâr olmaları durumunda güzelliğe halel getirirler. Elbette bu gizli olma sadece bizim için bir örneklik teşkil eder, yoksa bedenin içi kavramsal olarak gayb sayılmaz. Aynı şekilde yaratılış âleminde de varlığı zorunlu olan ama zahir olmaları ya mümkün olmayan ya da kemalleri açısından gizli kalmaları gereken bir takım varlıklar mevcuttur.

Özet olarak söylemek gerekirse gaybî varlıkların varlıksal felsefesinin bir kısmı şunlardan ibarettir:

1. Bu varlıklar, ilahî mutlak kemallerin zuhurunun gereğidir.

2. Madde âleminin tahakkuk etmesinde vasıtanın bulunması zorunludur.

3. Evrendeki bazı varlıkların gayb ve gizli olması onların güzelliklerini artırmaktadır.


[1] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, Tefsirü’l-Mizan, Mütercim: Musevi Hemedani ve Seyid Muhammed Bakır, c. 1, s. 73, Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia-i Müderrisin-i Havza-ı İlmiye-i Kum, Kum, çap-ı pencom, 1374 ş.

[2] Kur’an’da şöyle buyrulmuştur: " إِنِّی أَعْلَمُ غَیْبَ السَّماواتِ وَ الْأَرْضِ" (Göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim). Ve

"تِلْکَ مِنْ أَنْباءِ الْغَیْبِ نُوحِیها إِلَیْکَ " (İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir).

[3] Ferheng-ı Istılahat-ı Asar-ı Şeyh İşrak, 271, Gayb: …s. 271.

[4] Fususu’l-Hikem Ve Şerhuhu, eş-Şerh, s. 71, هو عالم الغیب المقابل لعالم الشهادة و هو عالم الجواهر العقلیة من المجرّدات

[5] Yusuf, 10.

[6] Neml, 20.

[7] Kehf, 22.

[8] Cin, 26.

[9] En’am, 59.

[10] Tercüme-i Tefsirü’l-Mizan, c. 17, s. 580.

[11] Şerh-u Fususi’l-Hikem, metin, s. 176, (14) (ilk ilim vahdaniydi, ikinci ilim ise kesretti) Şerh-u Fususi’l-Hikem, metin, s. 208, (16) (sonsuz yaratılış aleminde imkansızdır, emir aleminde ise farzdır) Fususu’l-Hikem Ve Şerhuhu, eş-Şerh, s. 126, (32) فص فی ماهیة الملائکة و کیفیة استفادة النبی منها s. 126.

[12] Şerh-u Fususi’l-Hikem, metin, s. 276 (30) (Ceberut aleminin şekilsiz, geleceği gören ve rol alan ruhu).

[13] el-Hikmetü’l-Mütealiye Fi’l-Esfari’l-Akliyeti’l-Erbaa, c. 7, s. 227, الرابع أن کون وحدة الصادر الأول عددیة s. 226.

[14] Şerh-u Fususi’l-Hikem, metin, s. 221 (17) (Rububi alem, emir alemi, yaratılış alemi, ve alemlerin aşkın mebdee dönüşü); el-Hikmetü’l-Mütealiye Fi’l-Esfari’l-Akliyeti’l-Erbaa, c. 6, s. 99, el-Fasl (8)

 فی أن واجب الوجود لا شریک له فی الإلهیة و أن إله العالم واحد ...”, s. 92; Fususu’l-Hikem Ve Şerhuhu, eş-Şerh, s. 126, (32)

فص فی ماهیة الملائکة و کیفیة استفادة النبی منها ..., s. 126; Şerh-u Fususi’l-Hikem, metin, s. 311 (45) (Vehim ve his mananın karışık ve fiili içeriğini idrar eder).

[15] (İrfan ıstılahı) Hz. Hüviyet-i Gayb, zatın dışarıdakilerin koşullamasından arı olarak ve O’nun dışındakilerden sarf-ı nazar edilerek mülahaza edilmesinden ibarettir. Buna Hz. Gaybu’l-Guyub, Butunu’l-Bevatin ve Hüviyet-i Mutlaka da denir.

Ferheng-i Maarif-i İslamî, c. 3, s. 740.

 Ferheng-i Maarif-i İslamî, c. 2, s. 1382.

-(İrfan ıstılahı) Ahadiyet-i Cem mertebesi Gaybu’l-Guyub, Gaybu’l-Meknun ve Gaybu’l-Masun olarak adlandırılır. (Istılahat-ı Şah Nimetullah, s. 70).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar