Gelişmiş Arama
Ziyaret
10526
Güncellenme Tarihi: 2009/04/18
Soru Özeti
Tehdit amaçlı intihar girişiminde bulunmak da ilahi kaza ve kadere göre midir?
Soru
Birisi ölme kastı olmaksızın, tehdit amaçlı intihar girişiminde bulunuyor. Acaba bu da ilahi kaza ve kadere göre midir? Böyle birinin ahirette ki durumu ne olacak?
Kısa Cevap

Konunun daha iyi anlaşılması için öncelikle; "Kaza", "Kader", "Takdir" ve "İlahi kaza" gibi kavramların bilinmesi gerekmektedir. Sözlük anlamı itibariyle; kader, ölçü/ölçme, takdir ise ölçülendirme anlamına gelmektedir. Kaza ise, hüküm verme ve sonuçlandırma demektir. Buna göre ilahi takdirin manası şudur: Yüce Allah, çeşitli sebeplerin sonucunda ortaya çıkacak her olayın sınırını belirlemiştir ve her şey için bir varlık kapasitesi vermiştir. Bu kapasite onun varlık ölçüsü ve takdiridir. Bu ölçülerden birinin kazaya dönüşmesi çeşitli sebeplere dayanır bu sebeplerin bir yanı da insanın kendi iradesidir.

Buna göre ilahi kaza ise bir şeyin meydana gelmesinin şartları oluştuktan sonra Allah'ın onu son aşamaya getirmesidir. Ama insanların fiilleri konusundaki ilahi takdir, onun fiilini bütün özellikleriyle kapsamaktadır. Bu özelliklerden birisi insanın fiillerinde özgür olmasıdır. Buna göre insanların amellerindeki ilahi takdirin manası şöyle olur: İnsan belli şartlar altında istediğini cebri değil de kendi iradesiyle yerine getiriyor. Bu durumda, "İnsanın özgür iradesi de ilahi takdire göredir" kuralı da göz önüne alındığında intihar olayı, ilahi kaza ve kaderle çelişmediği görülecektir.

Böyle birinin ahiretteki durumuna gelince, bu onun amelinin şekline bağlıdır. Yani intihar teşebbüsü genelde ölümle sonuçlanacak şekilde olursa bu intihardır ve rivayetlere göre acı bir azapla azaplandırılacaktır. Ama ölümle sonuçlanmayacak şekilde bir teşebbüste bulunulmuş ve ölümle sonuçlanmışsa bu durumda verilecek azap birinci kısımdaki gibi olmaz, cezası daha hafif olur.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabına geçmeden önce bir kaç noktayı belirtmekte yarar vardır:

1-Kaza ve Kaderin Manası

Kader sözcüğü ölçü, takdir ölçülendirme ve bir şeyi belli bir ölçüde yapmak demektir. Kaza sözcüğü ise, sonuçlandırmak ve hüküm vermek anlamına gelir. Bu iki sözcük bazen "alın yazısı" manasında eş anlamlı olarak da kullanılmıştır.

İlahi takdirden maksat ise şudur: Allah-u Teâlâ her olay için özel bir nicelik, nitelik, zaman ve mekân belirlemiştir ki çeşitli sebeplerin sonucunda tedrici olarak meydana gelmektedir.

İlahi kazadan kasıt ise: Bir şeyin meydana gelmesinin şartları oluştuktan sonra Allah-u Teâlâ onu son merhalesine getiriyor.[1]

2-Kaza ve Kaderin İnsan İradesiyle İrtibatı

İlahi takdir ya da alın yazısının iki alanı vardır:

a) İnsanın iradesinin dışında olan alan: Sel, deprem, tufan vb. hadiseler bu alanın kapsamına girer. Dindar bir insanın bu olaylar karşısındaki vazifesi, bunlara teslim olmaktır. Ancak bu teslimiyet, belaları engellememek, azaltmamak veya telafi etmemek anlamına gelmemektedir. Bunları yapmanın sakıncası yoktur, zira teslim olmak insan iradesinin dışında gerçekleşen asıl işlerin meydana gelmesine ait olan bir şeydir. Çaba göstermek ya belaya engel olmak içindir, ya etkisini azaltmak ya da ondan kaynaklanan eksikliği gidermek için. Bu ikisinin arasında fark vardır; çünkü bazen insanın tüm çabalarına rağmen o bela ya da olay gerçekleşmektedir. Örneğin, insan ancak belli bir deprem ölçeğine göre sağlam bina yapma kudretine sahiptir. Eğer daha yüksek bir ölçekte deprem olursa böyle bir durumda dindar insanın teslim olmaktan başka vazifesi bulunmamaktadır.

 

b) İnsanın özgür iradesiyle yaptığı fiillerin olduğu alan: Bu alanda ilahi takdir insanın özgür iradesi ve kararıyla çelişmemektedir. Böyle bir çelişkinin olmamasından dolayıdır ki insanın bu alanda yaptığı işlerin sorumluluğu kendisine aittir. Zira ilahi kaza ve kaderin manası şudur: Meydana gelen her olay bütün özellik ve kayıtlarıyla ilahi irade ve ilime dayanmaktadır. Hepsi ilahi hikmetin idaresi altındadır. Allah'ın takdir ettiği şey, insan fiilinin bütün özellikleriyle beraber olmasıdır; onlardan ayrı değil. Bu özelliklerden bazıları zamana ve mekâna aittir, bazıları da onu yapana aittir. İradeyle yapılan fiillerin özelliklerinden biri failin onları kendi özgür irade ve isteğiyle yapmasıdır. Dolayısıyla,"Allah, insanın kendi iradesiyle yaptığı fiilleri önceden takdir etmiştir." denildiği zaman bunun manası kişinin belli bir zaman ve mekânda, cebri değil de kendi iradesini kullanarak o işi yapmasıdır.

Demek ki kaza ve kader, insanın iradesiyle yaptığı fiillerle çelişmediği gibi onu teyitte etmektedir. Zira bunun manası şudur: Böyle bir fiilin cebri ve irade dışı meydana gelmesi imkânsızdır. İlahi kaza ve kader, böyle bir fiile taalluk etmiştir. Bu fiil cebir ile ve irade dışı gerçekleşirse ilahi kaza ve kaderin aksine olur.[2]

3-İntiharın Hükmü

İntiharın her şekli haram ve günahtır. İmam Sadık'tan (a.s) nakledilen bir rivayette İmam şöyle buyurmaktadır: "Kim kasıtlı olarak canına kıyarsa sürekli olarak cehennem ateşinde kalacaktır."[3]

İmam Bakır'ın (a.s) da şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Mü'min biri her belaya duçar olabilir, her çeşit ölümle ölebilir, ama intihar etmez."[4]

Demek ki hangi sebepten dolayı olursa olsun, intihar eden kimse büyük günah işlemiştir ve ahirette elemli bir azap görecektir.

4- Ölme Kastı Olmadan Tehdit Amaçlı İntihar Girişiminde Bulunmanın Hükmü

Bu konu iki kısma ayrılır:

a) İntihar edecekmiş gibi görünmek (ölüme neden olmasa bile), günah işleyecek gibi görünmek demek olup isyankârlara benzemek ve ilahi emirlere karşı duyarsız davranmaktır.

b) İnsanın intihar teşebbüsü ölüm ile sonuçlanırsa o zaman; 1- Eğer tehdit şekli genelde ölümle sonuçlana şeylerden ise, örneğin bir binanın dördüncü katından kendisini atmışsa, bu durumda intihar kastı olmasa da böyle bir intihar şekli ölümle sonuçlanacağı için intihar sayılıyor ve hükmü intihar edenin hükmü ile aynıdır. 2- Eğer intihar şekli genelde ölümle sonuçlanmayan bir şekilde olur ve ölme kastı olmaz ise ama istemeyerek ölürse bu durumda böyle biri, intihar edecekmiş gibi görünerek Allah'ın emrine itina etmemişse de onun ahirette ki azabı birinci kısımda ki gibi olmayacaktır. Ona intihar etme hükmü verilmez. Bu yüzden azabının hafiflemesi söz konusudur. Çünkü hem gerçekten intihar kastı yoktu, hem de intihar şekli ölümle sonuçlanacak bir şekil değildi.

"Acaba tehdit amaçlı intihar, ilahi kaza ve kadere göre midir?" Sorusuna gelince yapılan açıklamalardan her şeyin ilahi kaza ve kaderin idaresinde olduğu ve insanın iradesiyle çelişmediği görülmektedir. Yani insanın ister ciddi bir şekilde intihar etme kastı olsun, ister olmasın her şey Allah'ın kaza ve kaderindedir. Ama ikisinin ahiret azabı farklıdır. Çünkü amelin ahirette ki sonucu, onun insana ne ölçüde bağlı olduğuna göredir. Ortada ciddi bir kasıt yoksa ve amel de genelde ölümle sonuçlanmıyorsa amel insana daha az bağlıdır, bu yüzden cezası da daha az olacaktır.



[1] -Muhammed Taki Misbah Yezdi, Akait Dersleri, s.151.

[2] -Maarif-i İslami, s.106-107 (Az bir değişiklik ve eklemeyle)

[3] -Men La Yahduruh-ul Fakih, c.4, s.107; Usul-u Kafi, c.7, s.45.

[4] -Usul-u Kafi, c.3, s.112.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar