Gelişmiş Arama
Ziyaret
9430
Güncellenme Tarihi: 2010/01/23
Soru Özeti
Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt (a.s) diri midirler? Eğer diriyseler bunun manası nedir?
Soru
Peygamber (s.a.a) ve onun Ehlibeyti (a.s) diri midirler? Diri olmanın manası nedir? Lütfen akli ve nakli deliller ile bunu açıklar mısınız?
Kısa Cevap

Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt’inin (a.s) diri olması,  hakiki hayat konusunda Kur’an’daki anlamı içerir ve özellikle şehitler hakkında buna vurguda bulunulmuştur: "وَ لا تَحْسَبَنَّ الَّذينَ قُتِلُوا في‏ سَبيلِ اللَّهِ أَمْواتاً بَلْ أَحْياءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ". Aynı şekilde birçok rivayette de imamların diri oluşu hakkında bu anlama işaret edilmiştir. Bundan kastedilen şey, dünyevi anlamıyla diri olmak değildir; çünkü İmam-ı Zaman (a.c.f) dışında geriye kalan on üç masum belirli bir zamanda dünyada yaşamış ve ardından şehadet veya tabii bir ölüm ile dünyadan göçmüşlerdir. Bununla birlikte ruh için bulunan ve masumlar hakkında en yüksek derecede gerçekleşen üstün ve hakiki hayat, onların evrendeki işleri bilmesine ve evrende dünyada yaşayan canlılardan daha diri bir şekilde bulunmalarına sebep olur. Bu iddianın nakli delili, ölümden sonra ve kıyametten önce hakiki hayatı vurgulayan birçok ayet ve rivayettir. Aynı şekilde masumların makamı ve varlıksal kapasiteleri hakkında nakledilmiş birçok rivayet bu hususta herhangi bir şüpheye yer vermemektedir. Bu hususta ileriye sürülebilecek en basit akli delil ise düşünen nefsin soyut oluşudur. Bu, masumların değerli ruh ve varlıklarının maddi hayattan öteye bir alanda faaliyet gösterdiğini ve etkide bulunduğunu ispat eder.

Ayrıntılı Cevap

Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyti (a.s) seven, sayan ve onlara tevessül eden insanların inançlarından elde edilen netice üzere, Hz. Peygamber (s.a.a) ve onun Ehlibeyti (a.s) bize öğretilerini öğreten, eserlerini bırakan ve ardından bizden ayrılan salt bir grup öğretmen mesabesinde değildir. Bilakis onlar her zaman hazır olan ve özellikle kendi takipçilerini ve hakikat taliplerini gözetleyen değerli varlıklardır. Her ne kadar bu husus Şii’lerin diri imamı (İmam-ı Zaman (a.c.f.)) hakkında daha belirgin bir şekilde kendini gösterse de batıni hidayet kaidesi ve özellikle manevi tevessüller ile ilgili hususlarda diri ve etkili olma tüm on dört masum hakkında geçerlidir. Masumlar hakkındaki bu bakış daha çok onların kutsal konum ve batini makamlarından kaynaklanır ve bu açıdan onların diri ile ölmüş olmaları ve hazır ile kayıp olmaları arasında herhangi bir fark bulunmaz. Bu iddianın kelam, Kur’an ve akıl eksenli esası, her şeyden önce düşünen nefsin soyut oluşu ve insanın hakiki hayatına dayalıdır. Bu, maddi hayattan daha üstün bir hayattır. Nitekim imamlarla ilgili birçok duada şöyle denilmiştir: Şehadet ederim ki sen beni görmektesin, sözümü işitmektesin ve sen diri ve Allah nezdinde rızıklandırılmaktasın.[1] “Allah yanında rızıklandırılmaktasın” tabiri “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfünden kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar”[2]ve[3] ayetine işaret eder. Bu ayet şehitlerin gerçek ve üstün hayatını ispat eder ve öldükten sonra onların ruhsal varlık, hayat ve güçlerinin azalmadığına, bilakis denetleme ve varlıksal kapasitelerinin arttığına delalet eder. Bu hakikatin Hz. Peygamber (s.a.a) ve imamlar (a.s) hakkında en üstün şekilde gerçekleştiği belirtilmelidir; çünkü onların sahip olduğu en küçük makam, manevi şehadet makamıdır. Bundan dolayı Hz. Peygamberin (s.a.a) ve Ehlibeytinin (a.s) diri oluşu belirtilen anlamdadır. Onların dünyevi cisim taşıması manasında değildir; çünkü İmam-ı Zaman dışında kalan on üç masum özel bir zamanda dünyada yaşamış ve neticede şehadete ermiş veya tabii bir ölüm ile dünyadan göçmüşlerdir. Bundan dolayı ruhun güç kapasitesini göz önünde bulundurduğumuzda, ölümün gerçekleşmesinin ve dünyevi cismin olmayışının onun fonksiyonunu değiştiremeyeceği hakikatine bizi yönlendirir. Bu husus ilahi ruhla bağlantısı olan Hz. Peygamber (s.a.a) ve imamlar (a.s) hakkında daha üst derecelerdedir. Elbette bu batini hakikatlerin niteliğini zahiri tartışmalar ve cüzi akıl ile kavramak mümkün değildir.  Kur’an’ın vurguladığı ölümden sonra gerçekleşen hakiki hayat, bu hakikatlere yönelik en düşük seviyedeki kavrayışımızı simgeler.. Bu hayatı ve diri olmayı gerçek anlamıyla dünyevi hayat sınırlarına özgü kılmak mümkün değildir. Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi![4]  Bu şekilde öldükten sonra ve kıyametten önceki hayatı vurgulayan Kur’an’daki birçok ayet bu konunun nakli delillerini teşkil eder ve her şeyden daha önemlisi ise ilgili ayette şehitlerin üstün bir hayatının olduğu belirtilmesidir. Kur’an’a ek olarak, birçok muteber rivayet ve dualar da bu manaya delalet eder ve genel olarak derecesi büyük olan on dört masumun batini makamları ile ilgili rivayetler, bu iddianın gerçekliği hususunda hiçbir kimsede kuşku uyandırmayacak kadar çoktur. Aynı şekilde bu konuya delalet eden en basit akli delil ise nefsin, ilmin ve bilincin soyut olması ve ruhun gücüdür. Bunlar hakiki hayata sahiptir ve dünyevi bir şekilde diri olmayla hiçbir irtibat taşımazlar. Gerçek hayat, öldükten sonra ruh için gerçekleşen şeydir. Son olarak şu noktanın hatırlatılması gerekli olabilir: Masumların üstün bir hayata sahip oldukları, onların diri ve ölü, hazır ve kayıp olanları arasında bu üstün hayat bağlamında bir farklılık bulunmadığı ve bunun onların varlıksal kapasitesine delalet ettiğine ek olarak, Şiilikle ilgili ayrı bir boyutta ve İmam-ı Zamanın varlığının gerekliliğine vurguda bulunma bağlamında birçok rivayette dünyevi olarak yaşayan diri bir imamın varlığına atıfta bulunulmuştur. Bu rivayetlerden biri şudur: “Ben Ebu Abdullah’tan şöyle buyurduğunu duydum: Her kim ölür ve onun diri ve zahir bir imamı olmazsa o cahillik üzerine ölür. Ben, sana feda olayım diri bir imam mı diye sordum ve o evet diri imam diri imam diye buyurdu.”[5] Bu rivayetler önceki konular ile bir çelişki arz etmez ve yerinde bahsedildiği üzere dünyevi hayatta bulunan imamın varlığı birçok önemli hikmeti barındırır ve burada bu işaretle yetiniyoruz.

Bu hususta daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki yanıtlara müracaat edebilirsiniz:

İmamın tüm mekânlardaki varlığı, 11043 (Site: tr10911).

İmamlar ve tekvini velayet, 222 (Site: 1406).

Gıyap asrında İmam-ı zamanın varlığının faydaları, 654 (Site: 705).

Berzah ve berzah hayatı, 3891(Site: 4160).

Aziz İslam peygamberinin berzah hayatı, 11043 (Site: tr10911).

 


[1] Muhaddisi Nuri, Müstedreku’l Vesail, c. 10, s. 345, Müessese-i A’lul Beyt, Kum, 1408 h.k.

[2] A’li İmran Suresi, 169. ayet.

[3] Kur’an’da birçok ayetin ölümden sonra ve kıyametten önce berzah hayatına işaret ettiği hatırlatılmalıdır. Bunların hepsi, bu konunun nakli delilleri sayılabilir. Bu hayat salt şehitlere özgü değildir. Ancak bu ayetin meşhur olması ve imamların diri olması anlamını açıklayan bazı rivayetlerde bu ayete isnat edilmesi nedeniyle biz de bu ayeti naklettik. Berzah hayatının nakli delillerini öğrenmek için bu sitede yer alan 3891 (Site: 4160) ve 5262 (Site: 5870) sayılı yanıtlara müracaat edebilirsiniz.

[4] Ankebut Suresi, 64. ayet.

[5] Müstedreku’l Vesail, c. 18, s. 177.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7666 Yeni Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Bahailik konusu ve onların tarihi hakkında bilgi verebilir misiniz?
    11742 Eski Kelam İlmi 2008/02/16
    Bahailik fırkasının kurucusu, Mirza Hüseyin Ali Nuri’dir. O, Muhammed Bab’ın, Molla Hüseyin Beşruyeyi’nin tebliği vesilesiyle ortaya çıkmasından sonra Muhammed Bab’ın anlayışına yönelerek onun görüşlerini kabul etmiştir. Muhammed Bab’ın ölümünden ve onun yerine geçen kardeşi Yahya Subh-u Ezel’i kabul etmemesinden sonra Muhammed Bab’ın, zuhurunu vaat ettiği kimsenin (Men ...
  • Acaba iki yıldır süt veren bir kadına emzirme kefaretinin yanı sıra geciktirme kefareti de farz mıdır?
    12992 Orucun Kazası Ve Kefaretleri 2013/01/14
    Ayetullahe'l-uzma SİSTANİ’NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Bebek emziren kadının sütü az olduğunda, eğer oruç tutması emzirdiği bebeğe zarar verecek olursa, oruç tutmak ona farz değildir. ister bu kadın bebeğin öz annesi olsun, isterse dadısı olsun veya ücretle süt veren bir kadın olsun, fark etmez. Ancak ...
  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6875 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Zatı âlinizin Kur’an’ın tahrif edildiği hadisler konusundaki görüşünüz nedir?
    6158 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin bu bağlamdaki görüşü şöyledir: Kur’an’ın tahrif edildiğini söyleyen hadisler ya senet bakımından zayıftırlar ya da sadır olma cihetinden hüccet değildirler veya delaletleri kabul edilebilinir durumda değildir. Kur’an-ı Kerim hiçbir zaman tahrif olmamış ve olmayacaktır. Kur’anın tahrif ...
  • Cenabet olan kimse gusül almadan banyodan çıkarsa bütün bedeni necis sayılır mı?
    29968 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sorunun cevabını vermeden önce şu noktayı hatırlamamız gerekir: Cenabetten maksat necasetle bütün bedenin necis olması değildir. Cenabet gerçekte manevi necasettir. Meni bedenin tümünü değil yanlızca bedenin değdiği yeri necis eder, yıkamakla ve necasetin gidermesiyle değdiği yer pak olur. Örneğin cenabet olan ...
  • Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt (a.s) diri midirler? Eğer diriyseler bunun manası nedir?
    9429 دانش، مقام و توانایی های معصومان 2012/07/24
    Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt’inin (a.s) diri olması, hakiki hayat konusunda Kur’an’daki anlamı içerir ve özellikle şehitler hakkında buna vurguda bulunulmuştur: "وَ لا تَحْسَبَنَّ الَّذينَ قُتِلُوا في‏ سَبيلِ اللَّهِ أَمْواتاً بَلْ أَحْياءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ". Aynı şekilde birçok rivayette de imamların diri oluşu hakkında bu anlama ...
  • Nahiye-i mukaddese ziyareti Şia'da muteber kabul edilir mi? Bunu teyit eden delil ve akide nedir?
    11085 Pratik Ahlak 2011/09/27
    Nahiye-i Mukaddese ziyareti mutlak ziyaretnameler türündendir. Yani onu her zaman (Aşura günü ve diğer günlerde) ve her yerde okuyarak Hz. Hüseyin (a.s)'ı ziyaret etmek mümkündür. Bu ziyaret peygamberlere, din önderlerine ve pak İmamlara selam ile başlar, sonra Hz. Hüseyin ve onun vefalı yaranlarına selamlamakla devam eder, daha sonra Hz. ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7859 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3293 Hadis 2020/01/20

En Çok Okunanlar