Gelişmiş Arama
Ziyaret
7882
Güncellenme Tarihi: 2010/06/20
Soru Özeti
Nasıl irabın olmamasına rağmen Kur’an tahriften uzak kalmıştır?
Soru
Kur’an’ın kâtipler tarafından yazıldığı dönemde irabın olmayışına dikkat edilecek olunursa Kur’an nasıl tahriften uzak kalmıştır?
Kısa Cevap

Peygamber (s.a.a) döneminde Arapça dilini oluşturan harfler noktalama işaretini ayrıca her hangi nişane ve alametleri de taşımamaktaydı. Doğal olarak Kur’an da bu şekilde yazılmıştı ve iraba sahip değildi. Buna rağmen daha İslam dininin ilk döneminden itibaren Müslümanlar Kur’an’ı Kerim’i hıfz etmiştiler ve konuşma dilleri Arapça olduğundan Kur’an’ı doğru ve sahih okumaktaydılar. Özellikle Müslümanların Kur’an-ı Kerim’e özel bir teveccüh ve ilgileri söz konusu idi. Sonraki dönem Müslümanlar da Kur’an-ı Kerim’i okumayı Peygamberin döneminde yaşamış büyük şahsiyetlerden öğrenmişlerdir.

İslam dininin ortaya çıkışından henüz bir asır geçmemişti ki Arap olmayan milletler Müslüman olmaya başladı ve İslam toplumunda yerlerini aldılar. Doğal olarak bunların Kur’an-ı Kerim’i doğru ve sahih okuya bilmeleri için yazılışta belirli nişane ve alametlere ihtiyaç doğdu. İşte bu yüzden Hz. İmam Ali (a.s)’nin öğrencisi olan İbn-i Esvedi Dueli tarafından Kur’an-ı Kerim irap ve noktalama işaretleriyle Arapça bilmeyen insanlar içinde sahih ve doğru bir şekilde okunabilinir hale getirildi.

Sonuç olarak Araplar anadillerinin Arapça olması dolayısıyla Arap dili ve edebiyatı kanunlarına vakıftılar, İrap ve alametlere ihtiyaçları yoktu. Arap olmayanların Müslüman olmalarıyla birlikte böyle bir ihtiyaç doğdu ve dolayısıyla Kur’an-ı Kerim bu dönemde iraplandırıldı ve muhtemel sorunlar giderilmiş oldu. İşte bu yüzden, bu açıdan Kur’an-ı Kerim’in hiçbir tahrifi söz konusu değildir.

Ayrıntılı Cevap

Hicri takvimin ilk asrının birinci yarısına kadar Kur’an’ı kıraat etmenin tek yolu işitsel öğretimdi. Kariler ve hafızlar Kur’an’ı kıraat etmeyi kendilerinden önceki karilerden işiterek öğrenmişlerdi. Yani öğretim sistemi sineden sineye idi. Bu karilerin silsileleri de sahabilerden olan İslam dininin ilk karilerine ve Hz. Muhammed (s.a.a) ve Hz. Ali’ye (a.s) dayanmakta idi. Bu süre zarfında birçok büyük kari yetiştirildi ve bu karilerin kendileri Kur’an’ın sahih bir şekilde kıraat edilmesini sağladılar.

Birinci asrın ikinci yarısının başlarında Arap diline aşina olmayan Müslümanlar İslam toplumuna katılmaya başladılar. İşte bu dönemden itibaren Kur’an-ı Kerim’deki kelimelerin doğru kırat edilebilmesi için bazı nişane ve alametlere ihtiyaç duyuldu. Aşağı yukarı aynı zaman diliminde Hz. İmam Ali’nin (a.s) öğrencilerinden olan Ebul Esved Dueli Kur’an’ın iraplandırlılması işini üstlendi. Bu işi çok dikkatli bir şekilde yerine getirdi. Ebul Esved, Kur’an’ın kıraatinde uzman olmakla birlikte Arap dili ve edebiyatında gerekli bilgi ve birikime sahipti. Kendisi ayrıca Hz. Ali’nin (a.s) yol göstericiliğinde Nahıv (cümle bilgisi) ilminin de kurucusudur. [1] Ayrıca onun bu işi diğer kari ve hafızların bilgisi dışında gerçekleşmemekteydi. Her türlü muhtemel hatanın önünü alacak bir çalışma idi. Ebul Evsed’in Kur’an’ı iraplandırması Arap diline aşina olmayanların sahih ve fasih bir kıraat gerçekleştirmelerine vesilesi olmanın yanı sıra kariler ve hafızlar kendi öğretim metotları olan işitsel öğretimle Kur’an’ın kıraatini gerçekleştirmeye devam etmekteydiler. Bu yüzden İslam tarihinde büyük karilerin her birinin kendi kıraatlerini senetle İslam âleminin ilk karilerine ulaştırdığını görmekteyiz. Bu senetler ya Hz. Muhammed’e (s.a.a) yâ da Hz. Ali’ye (a.s) ulaşmaktadır. Elbette bu senetlerin bazıları itibar yönünden daha güçlüdür. Örneğin Hafs’ın Asım’dan olan rivayeti ki İslam aleminin genelinde yaygın olan ve senedi Şia karilerden oluşan bir kıraatidir.

Daha sonraki iraplandırmaların her biri bu sahih kıraatlerle tatbik ettirilmekte idi. Günümüzde bu iraplandırma işi kemale erip; sükûn, mad, şedde gibi alametlerde eklenmiştir.[2]

Halk arasında var olan meşhur kıraatler sineden sineye geçmiş ve Ehlibeyt (a.s) tarafından onaylanmıştır. İmam Cafer (a.s) bir rivayette şöyle buyuruyor ashabından birine: Halk nasıl okuyorsa sen de öyle oku. Rivayet şöyle “Salim Ebu Selemeh diyor: Birisi Kur’an’dan bazı harfleri  halkın okuduğu kıraatten farklı İmam Ca’fer Sadık’a okuduğunu gördüm . İmam Sadık (a.s) ona şöyle buyurdu: Bu kıraatten uzak dur, insanlar nasıl okuyorsa sen de öyle oku.”[3]

Buna göre Kur’an-ı Kerim’in metni sineden sineye, elden ele, nesilden nesle aktarılmıştır. Tarihin her zaman diliminde kariler ve hafızlar, Müslümanlar arasında şanlı ve izzetli yerlerini almışlardır. Kur’an Peygamber’in kendi buyurduğu metin ve kıraat üzere İslam âleminde varlığını sürdürmüştür. Arap dilinde lehçelerin bulunuşu, kitabetin ilk hatla yazılmış olması, o dönemde irabın ve noktalama işaretlerinin olmayışı, bazı karilerin bazı kelimeleri okumada farklı kıratlarının oluşmasına sebep olsa da Kur’an’ın yaygın olan kıraatinde en küçük bir eksiklik doğurmamış. (Ayrıca bu manayı etkilemeyen sadece kelimelerin edasında az bir farkın olduğu ifade ettiğinde bir değişiklik ve tahrif sayılmaz) Bazı karilerin şahsi ve nadir olan kıraat hataları da İslam âleminde itina edilecek bir konuma sahip değildir. Rivayette geçen “halkın okuduğu gibi oku” sözüne de itina edilecek olunursa insanlarda meşhur olan Asımın kıraatidir. Var olan Kur’an’ların da Asımın kıraatiyle mutabık oluşu buna en büyük delildir.[4]

Elbette şunu bilmekte fayda var: hattatlar ve güzel yazı ile Kur’an-ı yazanlar dördüncü yüzyılın başına kadar Küfe hattı ile Kur’an’ı yazmaktaydılar. Ama beşinci yüz yılın başında Nash hattı, Küfe hattının yerine geçmiştir. Bu hat günümüzde var olan bütün noktalama ve nişaneleri içermekteydi.[5] İşte bu yüzden Kur’an’ın bu acıdan hiçbir tahrifi söz konusu olamaz.

Daha fazla bilgi için: Bk Kur’anın tahriften uzak oluşu, 486ıncı soru.


[1]Dairetu’l Mearifi Bozorg-i İslam, c: 5, s: 182-190,Medhel-i Ebu’l-Esved; Ulum-iKur’ani, Muhammet Hadi Marifet, s: 172-173, Muessise-i Ettemhid.

[2] Ulumi Kur’ani, s: 174-175.

[3] Reviş Şinasıyi Tefsir-i Kur’an,Ali Ekber Babayi, s: 72.

[4] Aynı kitaptan, s: 75-76, Ulum-i Kur’ani, Muhammet Hadi Marifet, s: 246-247,

[5] Tarih-i Kur’an-ı Kerim, Muhammet Bagır Hucceti, s: 484-485, Ulum-i Kur’ani, Ayetullah Marifet, s: 173.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Domuzun parçaları gibi necasetlerin bazı kısımları Müslüman olmayan kimselere satılabilinir mi?
    5579 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah’el - Uzma Mekarim Şirazi (Allah ömrünü uzun etsin): Eğer bu konu hakkında yakininiz varsa onun alınıp satılması sakıncalıdır. Hz. Ayetullah’el - Uzma Safi Gülpeygani (Allah ömrünü uzun etsin): Soruda gelen konu hakkında bilgim yok ama eğer söz konusu maddeler ...
  • Neden Kadir Gecesi’nde vücuda safran sürülmesi yasaklanmıştır?
    30683 Pratik Ahlak 2010/05/06
    1) Safranın; yiyecek, ilaç ve süs olmak üzere üç özelliği vardır. Safranın rivayetlerde yasaklanan yönü, süs ve ziynet olarak kullanıldığı takdirdedir. 2) Bedene safran sürmek haram değildir ama bu rivayete göre eğer bir kişi Kadir gecesinde bedenine ...
  • Raf’ı hadisi nedir?
    8159 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Raf’ı hadisi İslam Peygamberinden (a) rivayet edilen iki hadisin unvanıdır. Birinci hadis, İslam dininde bazı özel durumlarda teklif ve onun gerekliliklerinin ilga edildiğini veya bazı amellerin vaz'i yada teklifi sonuçlarının kaldırıldığını içerir. İkinci hadis, teklif veya bazı hükümlerin, belirli kişileri kapsamadığını ifade eder.
  • Kadınlar ailede nasıl cihat edebilir?
    3316 Hadis 2020/01/20
  • Anne ve babanın emir ve yasakları birbiriyle çakışırsa evladın görevi nedir?
    12676 Pratik Ahlak 2010/02/01
    Kur’an’da tevhide davet ve şirkten sakındırmadan sonra anne babaya saygı emredilmiştir. Onlar birbirlerinin tersi olan emirler verirse ve evlat her iki isteği yerine getiremezse bu konuda iki grup rivayet vardır. Bir grupta anneye iyilik ve ihsana öncelik tanınmış, diğer grup da evladın üzerinde en ...
  • Toprağa secde etmenin felsefesi nedir?
    17980 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/10/24
    Secdenin hakikati alçakgönüllülük, baş eğmek ve meyildir. Secde farzlardan biridir; çünkü yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler rükû ve secde edin…” Burada bir noktaya dikkat edilmesi gerekir ve bu nokta Şia’nın toprağa toprak için secde etmemesidir; zira yüce Allah’tan başkasına secde etmek tüm Şia âlimlerinin görüş ...
  • Varisleri annesi, babası, eşi ve dört kız olan erkeğin mirasında her varise düşen pay nedir? Eğer varisler anne, hanımı ve iki kızı olursa her birine düşen pay ne kadar olur?
    9812 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/04
    Kur’an-ı Kerim de geçen ayetler ve Masum imamlarımızdan bize ulaşan rivayetler doğrultusunda fakihlerimiz mirasın dağıtımında gözetilmesi gerekilen kanunları ilmi-hal kitaplarında açıklamışlardır.Konunun açığa kavuşabilmesi için mirasın dağıtımında varislerin sahip oldukları sınıflarının, genel ve özel miras kanunlarının bilinmesi ve belirli bir düzeyde matematik ...
  • İslam’a ve Şia’ya göre İnsan hangi alanlarda ihtiyar ve hürriyete sahiptir?
    8190 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Dini metinlere başvurduğumuzda ayet ve hadislerin manalarında dikkat ettiğimizde insanın muhayyer olduğu görüşü ortaya çıkar. Bu sözden insanın her yönlü muhayyerliğe sahip olduğu ve hiçbir etkenin onun davranış ve işlerine etki yapmadığı anlamı kastedilmiyor. Maksat sadece şu ki bütün bu faktörlerin, koşulların varlığının ve ilahi iradenin egemenliğinin yanı sıra yine ...
  • Haram aylarda ne zamandan başlayarak diyet artar?
    5231 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Değerli taklid mercilerin'in konuyla ilgili fetvaları şöyledir: "Eğer bir kimse haram aylarda (Recep, zilkade, zilhicce ve muharrem) aylarında bir kimseyi öldürürse diyetin asıl miktarına ek olarak diyetin üçte birini de vermelidir… Ancak bu artış birinin azaları konusunda yapılan cinayet ve kesmelerde geçerli değildir. Yine katil kendi akrabasından birini öldürmüş olsa ...
  • İsmet perdesinin yırtılmasına, belanın nüzulüne, duanın müstecap olmamasına ve … neden olan hangi günahlar Kumeyl Duası’nda zikredilmiştir?
    12578 Pratik Ahlak 2012/08/26
    Genel olarak bütün günahlar ismet perdesinin yırtılmasına sebep olur; bütün günahlar belanın nazil olmasına, duanın müstecap olmamasına, rızkın ve bereketin insandan alınmasına vb. neden olur. Aslında bu durum günahın tabii bir etkisidir ve bizim dini kaynaklarda işaret edilen bir konudur. Ama bazı rivayetlerde bazı günahlara has olarak ...

En Çok Okunanlar