Gelişmiş Arama
Ziyaret
15680
Güncellenme Tarihi: 2011/09/10
Soru Özeti
Neden Ali (a.s), Hazreti Fatıma’ya yapılan ihanet karşısında sessiz kaldı?
Soru
Şia, Hz. Muhammed(s.a.a)’ın teninin bir parçası olan Fatıma(s.a)’nın Ebu Bekir’in hilafeti zamanında ihanete uğradığını, kaburgalarını kırdıklarını, evini ateşe verdiklerini, ona vurduklarını ve bu sebepten karnındaki Muhsin adlı çocuğun öldüğünü söylüyor. Asıl soru burada Ali (a.s) neredeydi? Güçlü ve cesaretli olmasına rağmen neden Hz. Fatıma’nın (s.a) hakkını almadı?
Kısa Cevap

Hz. Fatıma’nın (s.a) zulme ve ihanete uğraması ile Hz. Ali’nin (a.s) yiğitliği ve cesareti arasında hiçbir çelişki yoktur. Çünkü Hz. Ali (a.s) bu durumda ya elini kılıcına götürecek, kendisi ve Ehlibeyt’in haklarının çiğnenmesinin karşısında duracaktı ya da susacak ve gücü miktarınca da İslam’ın başka yönlerden güçlenmesini sağlayacaktı. Bu durumda onlara karşı cephe alması ve çatışması, Müslümanlar arasında tefrikanın oluşması ve yeni kurulan İslam camiasının zayıflaması ve neticede Rumların, dinden dönenlerin ve nübüvvet iddiasında bulunanların İslam’a saldırılarının güçlenmesi anlamına gelecekti. Hz. Ali (a.s), Peygamber’in (s.a.a) zahmetlerinin yok olmaması ve şehit kanlarının heder olmaması uğruna, İslam’ın korunması uğruna eşini ve çocuğunu feda etmeye hazırdı.

Ayrıntılı Cevap

Peygamber’e (s.a.a) yakın kimseler, Sakife’de alınan karara itiraz ederek Ebu Bekir’e biat etmeyip Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) evinde toplanmış ve Ömer de Ebu Bekir tarafından bu kimselerden ve özellikle Ali’den (a.s) biat alma konusunda memur kılınmıştı. Tarihi kaynaklarda, Ebu Bekir ve Ömer’in aldığı kararlar doğrultusunda gelişen olaylar kayda alınmıştır. Bu olaylar hakkında bilgi için muteber kaynaklara başvurabilirsiniz.[1]

Ehl-i Sünnet kaynaklarında dahi yer alan ve farklı muteber tarihi kitaplara baktığımızda ne yazık ki böyle bir olayın varlığının gerçek olduğunu görmekteyiz.[2]

Ama Müminlerin Emiri(a.s)’nin o kendisine has kılınan cesaret ve yiğitliğine rağmen neden bu olaylar karşısında sessiz kaldığı konusunda demeliyiz ki:

Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) önünde iki yol vardı. Ya yeni kurulan hükümeti meşru bilmeyen gerçek dostlarıyla ayaklanıp, güç ve kuvvetleri yardımıyla gasp olan hükümeti ve hilafeti onlardan tekrar alacak ya da karşılaşılan bu duruma tahammül edip imkânlar dâhilinde Müslümanların sorunlarını halledecek ve kendi vazifelerini yerine getirecekti.

İlahi önderlerin nasıl kudreti ve makamı hedef olarak görmeyip asıl hedefin kendi konumunu korumaktan daha yüce bir şey olduğuna inandıklarına göre İmam Ali (a.s) da, İslam camiasının, toplumsal ve siyasi ortamını inceleyerek şu neticeye ulaşmıştır: Eğer hanımı Fatıma’ya (s.a) yapılan zulme karşı direnseydi, Peygamber’in (s.a.a) çektiği tüm zahmetler boşa gidecek ve şehitlerin tertemiz kanı heder olacaktı ve İslam büyük darbelere maruz kalacaktı. Bu nedenle oluşan durumu sineye çekti ve dolaylı olarak İslam’ın temelini korumuş oldu.[3]

Eğer İmam (a.s), elini kılıcına atıp hâkim sistemle mücadeleye koyulsaydı veya cesaret ve yiğitliğini ortaya koysaydı kesinlikle onun taraftarları da kıyam edeceklerdi. Bu sebepten ötürü Müslümanlar arasında bir iç savaş baş gösterecek ve daha hazin olaylar meydana gelecekti. Örneğin:

1-     Ali (a.s), Peygamber (s.a.a)’la ahitlerini koruyan ve Hz. Ali’yi (a.s) kendi canlarından daha çok seven birçok insan şehit olacaktı. Bütün gerçek İslam'ı davranış ve tutumlarıyla temsil eden kişilerin yok oluşu ve İslam'ın ehliyetsiz kişilerin sürekli olarak düşmesi anlamına gelirdi.

2-     İslam ümmeti içerisinde şiddetli bir tefrika oluşabilir ve İslam düşmanlarına karşı büyük bir kudret olan Peygamber (s.a.a) sahabesinden birçoğu yok olabilirdi. Veya ittihadın yok olmasıyla İslam camiası zayıf düşebilirdi.

3-     Peygamber(s.a.a)’ın ömrünün son zamanlarında Müslüman olanların birçoğu, O Hazret’in (s.a.a) vefatından sonra dinden dönerek İslam hükümetine karşı cephe aldılar. Bu buhranlı ortamda Hz. Ali(a.s) eğer muhalefet bayrağını çekseydi İslam toplumu nifak cephesi tarafından ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilirdi.

4-     “Museyleme ve Seccah” gibi nübüvvet iddiasında bulunanları da göz ardı etmemek gerekir. Bunlar karışıklıklar yaratarak İslam’a, telafi edilemez darbeler indirebilirlerdi.

5-     Her zaman bir fırsatını bularak İslam’ın merkezine saldırmak isteyen Rum tehlikesi de İslam camiasını tehdit ediyordu. Bu durumda İmam Ali (a.s) eğer kıyam etseydi, yakinen Müslümanlar zayıf duruma düşer ve İslam muhalifleri hedeflerine daha rahat ulaşabilirlerdi.

 

Yukarıda zikrettiklerimiz, İmam(a.s)’ın o sebeplerle sabrı, kıyama tercih ettiği amillerden birkaçıdır. Hz. Ali (a.s) bu tür girişim ve tedbirlerle İslam camiasını büyük tehlikelerden korudu.[4]

İmam Ali (a.s) sükûtunun sırrını dert ve hüzün dolu bir beyanıyla Nehc’ul Belaga’nın Şıkşıkiye[5] hutbesinde şöyle buyuruyor:

“ Şu düşüncedeydim ki kesilmiş ellerimle kıyam mı edeyim yoksa kapkaranlık zulmete ve karanlığa sabır mı edeyim? Öyle bir karanlık ve körlük ki, büyükleri tamamıyla yıpratır küçükleri ise tümüyle ihtiyarlatır, mümin kimse de Rabbine ulaşana dek bu karanlık körlükte zahmetten zahmete düşer. Gördüm ki sabretmek akla daha yatkındı ve ben de gözümde bir diken ve boğazımda bir kemik olduğu halde sabrettim. Mirasımın yağmalandığını kendi gözlerimle görüyordum.”[6]

İmam(a.s) başka bir yerde kendi yakınlarından olan, İmam(a.s)’ın faziletlerini sayan ve halkı Onu yalnız bıraktıkları için yeren birine cevap olarak şöyle buyurdu: “Dinin salim kalması bizim için diğer her şeyden daha güzeldir.”[7]

Bu ibaretler şunu gösteriyor ki İmam Ali(s.a)’ı susmaya mecbur bırakan sebepleri görmek hazin acılardan kurtulmaktan daha değerliydi. Yani Ali (a.s), yeni fidanlaşmış İslam camiasının korunması için eşini ve çocuklarını bu yolda feda etmeye hazırdı.

Ali’nin (a.s) sükûtunun nedenini belirttiği en açık ifade Nehc’ul Belaga’da şöyle geliyor:

“Beni, halkın falani’ye biat etmek için her yönden akın akın gelmesinden başka bir şey hayrete düşürmedi ve tasalandırmadı. Ben yine elimi çektim ta ki bir gurup, dinlerinde kalmayıp, İslam dininden döndü ve halkı Muhammed(s.a.a)’ın dinini yok etmeye çağırdı. İslam’a ve Müslümanlara yardım etmezsem dinde derin çatlaklar oluşacağından ve virane olacağından korktum. Bu benim için, hilafetten mahrum kalmaktan ve sizin kısa bir süre görülen seraba benzeyen veya olgunlaşmadan dağılan buluta benzeyen ele geçirdiğiniz birkaç günlük hükümetinizden daha ağırdır. Sonunda batıl bir topluluk olan sizleri dağıtmak ve yok etmek bu sayede de dinin sağlamlaşması ve sabit kalması için o kargaşa ve karışıklık içinde ayaklandım.[8]



[1] Tarih-i Teberi, 3.c, 202.s, Dairet’ul-Mearif baskısı. Teberi’nin ibareti şöyledir:

اتی عمر بن خطاب منزل علی(ع)  فقال : لاحرقن علیکم او لتخرجن الی البیعة

   İbni Ebul Hadid, kendi şerhinde (2.c, 56.s) bu cümleyi Cevheri Sakife adlı kitaptan da naklede; El-İmametu ves-Siyaset 2.c, 12.s; Şerh-i Nehc’ul-Belaga, İbni Ebul Hadid, 1.c, 134.s; E’lamun-Nisa, 3.c, 1205.s, İbni Abdu Rabbih Endülüsi, vefatı 495 h.k, Onun ifadesi de şu şekildedir:

بعث الیهم ابوبکر عمر بن خطاب لیخرجهم من بیت فاطمة و قال له ان ابوا فقاتلهم. فاقبل بقبس من النار علی ان یضرم علیهم الدار. فلقیته فاطمة فقالت‏ یابن الخطاب ا جئت لتحرق دارنا؟ قال:نعم او تدخلوا فیما دخلت فیه الامة

Akdu'l- Ferid, 4.c, 260.s, Ayrıca bakınız: Tarih-i Ebul-Feda, 1.c, 156.s ve E’lamun-Nisa, 3.c, 1207.s İsbatu'l-vasiyyet, El-Mesudi, 124.s, Kullanılan ifade şu şekildedir:

: فهجموا علیه و احرقوا بابه و استخرجه منه کرها و ضغطوا سیدة النساء بالباب حتی اسقطت محسنا

(Mihnetu Fatıma, 60.s) Milel ve Nihel 2.c, 95.s, Telhisu'ş-Şafi, 3.c, 76.s; Furuğ-i Velayet 186.

[2] Daha fazla bilgi için, 1- Şahadet Efsanesine Cevap Kitabı, Seyit Cevat Hüseyni Tabatabai 2- Dini Sorulara Cevaplar Dergahı Sitesi 3- Belağ Sitesi

[3] Mehdi Piyşvai, Siyre-i Piyşvayan, 65.s

[4] Mehdi Piyşvai, Siyre-i Piyşvayan, 71.s

[5] Nehcu'l-Belaga, 3. hutbe

[6] Nehcu'l-Belaga, 3.hutbe, Şıkşıkiye hutbesi

[7] Bakınız Şerh’i Nehcu'l-Belaga, 6.c, 23-45.s

[8] Nehcu'l-Belaga, Ali’nin (a.s) Mısır halkına yazdığı mektup, 62.s.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Başka âlemlerdeki varlıklarla irtibat kurmak mümkün müdür?
    28190 Eski Kelam İlmi 2010/05/06
    Başka âlemlerdeki varlıklarla irtibat kurulabileceği konusunda hiçbir şüphe yoktur. Ancak bunu alkol veya uyuşturucu maddeleri kullanarak yapmak mümkün değildir.Başka âlemlerle irtibat kurmak ve âlemdeki gizli sırlar hakkında bilgi edinmek için kullanılan vesileler, onların şeriata uygun olup olmadıkları ...
  • Ebu Said Hudri hakkında bilgi verir misiniz? Bu zat Ehl-i Beyt'in dostlarından mıdır? Hz. Ali'nin imametini kabul emiş midir?
    11243 تاريخ بزرگان 2008/05/13
    Ebu Said El-Hudri Peygamber’in yarenlerindendi ve bu zat bilgin bir kişi idi. Resulullah’tan birçok hadis ezberlemiş ve onları nakletmiştir.Ebu Said diyor ki Handek savaşında 13 yaşımda idim. Babam elimden tutup Resullah’ın huzuruna çıkardı ve “Ey Allah’ın Resulu! Bu oğlum ...
  • Genç ve evli bir bayan, evdeki durumun müsait olmayışından dolayı ramazan ayında sahura kalktığı halde gusül alamamıştır. Acaba bu bayanın vazifesi nedir?
    3546 Cenabet 2019/06/17
    Değerli okuyucumuz, evin kalabalık olması veya başkalarından utanmak geçerli bir mazeretler değildir. Böyle durumlarda gusletme imkanınız veya zamanınız yoksa teyemmüm etmelisiniz. Gusletmemiş ve teyemmüm almamışsanız ve sabah ezanına kadar cenabetli kalmışsanız orucunuz batıl olduğu gibi üzerinize kefarette gelir. Ama o zaman amelinizin doğru olduğunu düşünüyorduysanız kefaret gelmez.
  • acaba hem Allah-ı sevmek ve hem de ondan korkmak mümkün müdür?
    9364 Pratik Ahlak 2010/12/18
    Allah u Teâlâ'ya yönelik, ümit ile korkunun birlikte ve beraber oluşları, bazı yerlerde ve zamanlarda da mehabetin oluşu hiç de hayret verici bir durum değildir. Zira bu durum yaşamımızın her tarafını kapsamış, ancak biz bu durumdan, bu durumun şiddetli bir şekilde açık olduğundan dolayı gafiliz. ...
  • Sevgi ve muhabbetin önemi ve sınırları nedir?
    2958 Hadis 2020/01/19
  • Bir yaratıcısı olmaksızın baştan beri tanrı nasıl mevcuttur?
    11170 Eski Kelam İlmi 2012/08/21
    Tanrının baştan beri nasıl mevcut olduğu sorusu, gerçekte neden tanrı kendi başına ve zatıyla vardır ve her varlığın bir yaratıcısı ve meydana getiricisi bulunmaktadır, diye belirtilen sorunun başka bir ifadesidir. Gerçekte soru şudur: Tanrı nasıl meydana gelmiş ve kim O’nu yaratmıştır? Cevap için birkaç soruya dikkat etmeniz ...
  • Cehennem ehlinin yüzü nasıldır?
    12969 Eski Kelam İlmi 2012/07/21
    Kur’an’ı kerim ayetlerini inceleme neticesinde şöyle bir netice alınabilinir: Bir taraftan cehennemliklerin yüzü yanma neticesinde derisi kendi kabuğuna çekilir, dudakları parçalanır çok çirkin ve korkunç bir hale gelir şekilde müşahede ediliyor. Bir diğer taraftan ilahi azabın yenilenmesi ve tekrarlanması için Allah u Teâlâ karar kılmış ki beden ...
  • Allah anneden daha şefkatli ise nasıl insanı cehennem ateşinde yakabilmektedir?
    4465 دلایل عدل الهی 2018/11/17
    Dünyada gerçekleştirdiğimiz her eylemin mana âleminde bir hakikati vardır. Ahret hayatında karşılaşacağımız ceza ve mükâfatlar gerçekte bizlerin amelleri ve eylemlerinin o âlemde ki inikâsı ve ortaya çıkardığı sonucudur. Bilimsel bir ifadeyle ahret âleminde göreceğimiz ceza ve mükâfat dünya hayatında amellerimizin tecessümü(cisimleşmiş şekli)dür. İslam Peygamberinin eşi Ayşe’den şöyle ...
  • Kimler bir insanın mahremleridir; örneğin amcam benim çocuklarıma mahrem sayılır mı?
    9614 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Mahremiyet üç yolla oluşur: nesep, evlilik ve süt verme. Nesep yönünden insana mahrem olan şahıslar şunlardan ibarettir: Anne, baba ve büyükleri(büyük baba, ana anne gibi) Evlat ve küçükleri(torun, netice gibi) Erkek kardeş, kız kardeş ve küçükleri(yeğenler gibi) Amca, hala ve büyükleri(amca ve halanın anne ve babası gibi) Dayı, teyze ve büyükleri(dayı ...
  • “Zer Âlemi” Nedir?
    20845 Eski Kelam İlmi 2007/10/25
    “Zer” veya “Misak alemi” bu alemden önce olan bir dönem, aşama, sahne, yer veya alemden ibarettir. Allah Teala Hz. Âdem’in soyundan olan bütün soyları küçük zerreler halinde var etmiş ve o zerrelere ruh verdikten sonra onlardan kendisinin rablığı, peygamberlerin peygamberliği ve masum imamların velayetine inanacaklarına dair kesin ...

En Çok Okunanlar