Gelişmiş Arama
Ziyaret
15988
Güncellenme Tarihi: 2011/09/10
Soru Özeti
Neden Ali (a.s), Hazreti Fatıma’ya yapılan ihanet karşısında sessiz kaldı?
Soru
Şia, Hz. Muhammed(s.a.a)’ın teninin bir parçası olan Fatıma(s.a)’nın Ebu Bekir’in hilafeti zamanında ihanete uğradığını, kaburgalarını kırdıklarını, evini ateşe verdiklerini, ona vurduklarını ve bu sebepten karnındaki Muhsin adlı çocuğun öldüğünü söylüyor. Asıl soru burada Ali (a.s) neredeydi? Güçlü ve cesaretli olmasına rağmen neden Hz. Fatıma’nın (s.a) hakkını almadı?
Kısa Cevap

Hz. Fatıma’nın (s.a) zulme ve ihanete uğraması ile Hz. Ali’nin (a.s) yiğitliği ve cesareti arasında hiçbir çelişki yoktur. Çünkü Hz. Ali (a.s) bu durumda ya elini kılıcına götürecek, kendisi ve Ehlibeyt’in haklarının çiğnenmesinin karşısında duracaktı ya da susacak ve gücü miktarınca da İslam’ın başka yönlerden güçlenmesini sağlayacaktı. Bu durumda onlara karşı cephe alması ve çatışması, Müslümanlar arasında tefrikanın oluşması ve yeni kurulan İslam camiasının zayıflaması ve neticede Rumların, dinden dönenlerin ve nübüvvet iddiasında bulunanların İslam’a saldırılarının güçlenmesi anlamına gelecekti. Hz. Ali (a.s), Peygamber’in (s.a.a) zahmetlerinin yok olmaması ve şehit kanlarının heder olmaması uğruna, İslam’ın korunması uğruna eşini ve çocuğunu feda etmeye hazırdı.

Ayrıntılı Cevap

Peygamber’e (s.a.a) yakın kimseler, Sakife’de alınan karara itiraz ederek Ebu Bekir’e biat etmeyip Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) evinde toplanmış ve Ömer de Ebu Bekir tarafından bu kimselerden ve özellikle Ali’den (a.s) biat alma konusunda memur kılınmıştı. Tarihi kaynaklarda, Ebu Bekir ve Ömer’in aldığı kararlar doğrultusunda gelişen olaylar kayda alınmıştır. Bu olaylar hakkında bilgi için muteber kaynaklara başvurabilirsiniz.[1]

Ehl-i Sünnet kaynaklarında dahi yer alan ve farklı muteber tarihi kitaplara baktığımızda ne yazık ki böyle bir olayın varlığının gerçek olduğunu görmekteyiz.[2]

Ama Müminlerin Emiri(a.s)’nin o kendisine has kılınan cesaret ve yiğitliğine rağmen neden bu olaylar karşısında sessiz kaldığı konusunda demeliyiz ki:

Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) önünde iki yol vardı. Ya yeni kurulan hükümeti meşru bilmeyen gerçek dostlarıyla ayaklanıp, güç ve kuvvetleri yardımıyla gasp olan hükümeti ve hilafeti onlardan tekrar alacak ya da karşılaşılan bu duruma tahammül edip imkânlar dâhilinde Müslümanların sorunlarını halledecek ve kendi vazifelerini yerine getirecekti.

İlahi önderlerin nasıl kudreti ve makamı hedef olarak görmeyip asıl hedefin kendi konumunu korumaktan daha yüce bir şey olduğuna inandıklarına göre İmam Ali (a.s) da, İslam camiasının, toplumsal ve siyasi ortamını inceleyerek şu neticeye ulaşmıştır: Eğer hanımı Fatıma’ya (s.a) yapılan zulme karşı direnseydi, Peygamber’in (s.a.a) çektiği tüm zahmetler boşa gidecek ve şehitlerin tertemiz kanı heder olacaktı ve İslam büyük darbelere maruz kalacaktı. Bu nedenle oluşan durumu sineye çekti ve dolaylı olarak İslam’ın temelini korumuş oldu.[3]

Eğer İmam (a.s), elini kılıcına atıp hâkim sistemle mücadeleye koyulsaydı veya cesaret ve yiğitliğini ortaya koysaydı kesinlikle onun taraftarları da kıyam edeceklerdi. Bu sebepten ötürü Müslümanlar arasında bir iç savaş baş gösterecek ve daha hazin olaylar meydana gelecekti. Örneğin:

1-     Ali (a.s), Peygamber (s.a.a)’la ahitlerini koruyan ve Hz. Ali’yi (a.s) kendi canlarından daha çok seven birçok insan şehit olacaktı. Bütün gerçek İslam'ı davranış ve tutumlarıyla temsil eden kişilerin yok oluşu ve İslam'ın ehliyetsiz kişilerin sürekli olarak düşmesi anlamına gelirdi.

2-     İslam ümmeti içerisinde şiddetli bir tefrika oluşabilir ve İslam düşmanlarına karşı büyük bir kudret olan Peygamber (s.a.a) sahabesinden birçoğu yok olabilirdi. Veya ittihadın yok olmasıyla İslam camiası zayıf düşebilirdi.

3-     Peygamber(s.a.a)’ın ömrünün son zamanlarında Müslüman olanların birçoğu, O Hazret’in (s.a.a) vefatından sonra dinden dönerek İslam hükümetine karşı cephe aldılar. Bu buhranlı ortamda Hz. Ali(a.s) eğer muhalefet bayrağını çekseydi İslam toplumu nifak cephesi tarafından ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilirdi.

4-     “Museyleme ve Seccah” gibi nübüvvet iddiasında bulunanları da göz ardı etmemek gerekir. Bunlar karışıklıklar yaratarak İslam’a, telafi edilemez darbeler indirebilirlerdi.

5-     Her zaman bir fırsatını bularak İslam’ın merkezine saldırmak isteyen Rum tehlikesi de İslam camiasını tehdit ediyordu. Bu durumda İmam Ali (a.s) eğer kıyam etseydi, yakinen Müslümanlar zayıf duruma düşer ve İslam muhalifleri hedeflerine daha rahat ulaşabilirlerdi.

 

Yukarıda zikrettiklerimiz, İmam(a.s)’ın o sebeplerle sabrı, kıyama tercih ettiği amillerden birkaçıdır. Hz. Ali (a.s) bu tür girişim ve tedbirlerle İslam camiasını büyük tehlikelerden korudu.[4]

İmam Ali (a.s) sükûtunun sırrını dert ve hüzün dolu bir beyanıyla Nehc’ul Belaga’nın Şıkşıkiye[5] hutbesinde şöyle buyuruyor:

“ Şu düşüncedeydim ki kesilmiş ellerimle kıyam mı edeyim yoksa kapkaranlık zulmete ve karanlığa sabır mı edeyim? Öyle bir karanlık ve körlük ki, büyükleri tamamıyla yıpratır küçükleri ise tümüyle ihtiyarlatır, mümin kimse de Rabbine ulaşana dek bu karanlık körlükte zahmetten zahmete düşer. Gördüm ki sabretmek akla daha yatkındı ve ben de gözümde bir diken ve boğazımda bir kemik olduğu halde sabrettim. Mirasımın yağmalandığını kendi gözlerimle görüyordum.”[6]

İmam(a.s) başka bir yerde kendi yakınlarından olan, İmam(a.s)’ın faziletlerini sayan ve halkı Onu yalnız bıraktıkları için yeren birine cevap olarak şöyle buyurdu: “Dinin salim kalması bizim için diğer her şeyden daha güzeldir.”[7]

Bu ibaretler şunu gösteriyor ki İmam Ali(s.a)’ı susmaya mecbur bırakan sebepleri görmek hazin acılardan kurtulmaktan daha değerliydi. Yani Ali (a.s), yeni fidanlaşmış İslam camiasının korunması için eşini ve çocuklarını bu yolda feda etmeye hazırdı.

Ali’nin (a.s) sükûtunun nedenini belirttiği en açık ifade Nehc’ul Belaga’da şöyle geliyor:

“Beni, halkın falani’ye biat etmek için her yönden akın akın gelmesinden başka bir şey hayrete düşürmedi ve tasalandırmadı. Ben yine elimi çektim ta ki bir gurup, dinlerinde kalmayıp, İslam dininden döndü ve halkı Muhammed(s.a.a)’ın dinini yok etmeye çağırdı. İslam’a ve Müslümanlara yardım etmezsem dinde derin çatlaklar oluşacağından ve virane olacağından korktum. Bu benim için, hilafetten mahrum kalmaktan ve sizin kısa bir süre görülen seraba benzeyen veya olgunlaşmadan dağılan buluta benzeyen ele geçirdiğiniz birkaç günlük hükümetinizden daha ağırdır. Sonunda batıl bir topluluk olan sizleri dağıtmak ve yok etmek bu sayede de dinin sağlamlaşması ve sabit kalması için o kargaşa ve karışıklık içinde ayaklandım.[8]



[1] Tarih-i Teberi, 3.c, 202.s, Dairet’ul-Mearif baskısı. Teberi’nin ibareti şöyledir:

اتی عمر بن خطاب منزل علی(ع)  فقال : لاحرقن علیکم او لتخرجن الی البیعة

   İbni Ebul Hadid, kendi şerhinde (2.c, 56.s) bu cümleyi Cevheri Sakife adlı kitaptan da naklede; El-İmametu ves-Siyaset 2.c, 12.s; Şerh-i Nehc’ul-Belaga, İbni Ebul Hadid, 1.c, 134.s; E’lamun-Nisa, 3.c, 1205.s, İbni Abdu Rabbih Endülüsi, vefatı 495 h.k, Onun ifadesi de şu şekildedir:

بعث الیهم ابوبکر عمر بن خطاب لیخرجهم من بیت فاطمة و قال له ان ابوا فقاتلهم. فاقبل بقبس من النار علی ان یضرم علیهم الدار. فلقیته فاطمة فقالت‏ یابن الخطاب ا جئت لتحرق دارنا؟ قال:نعم او تدخلوا فیما دخلت فیه الامة

Akdu'l- Ferid, 4.c, 260.s, Ayrıca bakınız: Tarih-i Ebul-Feda, 1.c, 156.s ve E’lamun-Nisa, 3.c, 1207.s İsbatu'l-vasiyyet, El-Mesudi, 124.s, Kullanılan ifade şu şekildedir:

: فهجموا علیه و احرقوا بابه و استخرجه منه کرها و ضغطوا سیدة النساء بالباب حتی اسقطت محسنا

(Mihnetu Fatıma, 60.s) Milel ve Nihel 2.c, 95.s, Telhisu'ş-Şafi, 3.c, 76.s; Furuğ-i Velayet 186.

[2] Daha fazla bilgi için, 1- Şahadet Efsanesine Cevap Kitabı, Seyit Cevat Hüseyni Tabatabai 2- Dini Sorulara Cevaplar Dergahı Sitesi 3- Belağ Sitesi

[3] Mehdi Piyşvai, Siyre-i Piyşvayan, 65.s

[4] Mehdi Piyşvai, Siyre-i Piyşvayan, 71.s

[5] Nehcu'l-Belaga, 3. hutbe

[6] Nehcu'l-Belaga, 3.hutbe, Şıkşıkiye hutbesi

[7] Bakınız Şerh’i Nehcu'l-Belaga, 6.c, 23-45.s

[8] Nehcu'l-Belaga, Ali’nin (a.s) Mısır halkına yazdığı mektup, 62.s.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dininde hatemiyetin hakikati nedir ve Sayın Suruş’un görüşünün eleştirileri nelerdir?
    10888 Yeni Kelam İlmi 2010/06/02
    Birkaç noktaya dikkat etmek faydalı olabilir:1. Peygamberliğin son bulması ve buna tabi olarak İslam dinin son din olması, Ahzab Suresinin 40. ayetinde belirtilmiştir ve bu ayet mana itibariyle, İslam dininin son din olması vesilesiyle peygamberlikte sona ermiş ve artık peygamberin gelmesi mümkün değildir.2. Bir açıdan hatemiyetin sırrı şunlara ...
  • İmam Humeyni'nin siyasi düşüncesi hangi alanları kapsamına alır?
    9392 Politika Felsefesi 2011/04/11
    İmam Humeyni'nin siyasi düşüncesi onun temel görüşlerinden bir parça sayılır ve çeşitli alanlardaki düşünceleri ile ilişki içindedir. Çok yönlü bir şahsiyet olan İmam Humeyni'den irfan, fıkıh, felsefe, kelam ve siyaset alanlarında bir çok eser kalmıştır. O İslami düşünceye dayalı bir düzenin kurucusu ve lideri olduğu ...
  • Yaratanla yaratılmış arasındaki benzerliği reddeden ayetler hangileridir? Bu ayetler Allah’ın ruhunu insana üflemesi meselesiyle nasıl bir uyum sağlamaktadır?
    16190 Tefsir 2011/10/20
    Tevhid inancından, ister insan olsun ister başka şey, hiç bir şeyin Allah’a benzeme imkanının olmadığı manası çıkmaktadır. Kur’an’da birçok ayet yaratanla yaratılmış arasındaki benzerliği reddetmektedir. Örneğin:1- ‘Ve ona, bir tek eşit ve benzer yoktur.’2- ‘Ona hiçbir benzer yoktur’3- ‘Artık Allah'a eşit varlıklar tanımayın; şüphe yok ki Allah ...
  • İslamî olmayan devletlerin bankalarından borç almanın hükmü nedir?
    6785 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/22
    “Borç almak devlet bankasından olsa dahi zatı itibariyle şerî otoritenin iznine bağlı değildir ve faizli olsa bile durum hükmü açısından doğrudur. Ancak faizli olması durumunda ister Müslüman’dan veya Müslüman olmayandan, ister İslam devletinden veya İslamî olmayan bir devletten alınmış olsun sorumluluk açısından haramdır. Harama bulaşmayı caiz ...
  • Bakire kızla geçici evlilik yapmanın hükmü nedir?
    13636 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Günümüzde ki taklit merciilerin çoğunluğu bakire kızın geçici veya daimi evliliğinde babanın izninin şart olduğunu söylüyorlar. Baba olmadığı zaman babanın babasından izin alması gereklidir. Eğer bakire olmazsa veya baba ve babanın babası olmazsa izine ...
  • Neden Kur’an sizler kadınlarınızı dövebilirsiniz diye buyurmaktadır?
    8943 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Kur’an’da tavsiye edilmiş üçüncü taktik (öğüt verme ve yataktan uzaklaştırmadan sonra) hakkında, ilk bakışta insan, istediği şekilde kadına davranması ve yumruk, tokat ve tekmeyle onu teslim alması için İslam’ın erkeğe imkan tanımak istediği sanısına kapılabilir. Oysaki durum asla bundan ibaret değildir. Kadınların isyan etmesi, vazife ve sorumluluklarına sırt çevirmede ...
  • İslam Peygamber’inin mektuplarını padişahlara kim ulaştırmaktaydı?
    3462 Tarih 2020/01/20
  • Habil ve Kabil kimle evlendiler?
    82846 Tefsir 2009/06/17
    Tarih ve hadis kaynaklarına göre bugünkü insan soyu ne Habil nede Kabil’in soyundandır. Bu günkü insanlar Hz. Adem’in diğer oğlu olan Şeys veya Hibetu’llah’ın soyundandır.Ancak, Hz. Adem’in çocuklarının evlenmesine gelince Müslüman bilginler bu konuda farklı görüşlere sahiptirler ve genelde şu iki görüşten birini ...
  • Kur’an’da kaç tane kelime vardır?
    15688 Kur’anî İlimler 2011/04/28
    Müslümanlar, İslamın başlangıcından bu yana semavi kitapları Kur’an’a her yönüyle büyük önem vermiş, onun bütün kelimelerini hatta Mekki ve Medeni olanları bile ayrı ayrı saymışlardır. Bu sayımdan elde edilen rakamlar şöyledir:Mekki kelimeler 45653, Medeni kelimeler 32154’tür. Buna göre Kur’an-ı Kerim’deki kelimlerin toplamı: 77807’dir.
  • Örfün geçerliliği ne ölçüdedir ve onu belirlemek kime aittir? Acaba örf değişebilir mi?
    7680 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Örfün lügatte iki manası vardır:a) Beğenilen işb) Marifet ve TanımaFakihler ...

En Çok Okunanlar