Gelişmiş Arama
Ziyaret
7239
Güncellenme Tarihi: 2010/01/02
Soru Özeti
Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
Soru
Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
Kısa Cevap

Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ve kavmi özelliklere uygun olarak çeşitli zaman ve mekanların gereği olarak değişebilmektedir.

 

Ama dinden amaç, şu anda dünyada var olan dinler ise şüphesiz günümüzde bir çok din mevcuttur. Dinlerde bazı gerçekler gözlemlense de hakikat ve gerçek tevhid tam manasıyla yanlızca İslam'dadır.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabına geçmeden önce, dinin hakikatı, dinin mana veya merhaleleri, hakiki din, değişmeyen İslam dini, şeriatların farklı olmalarının nedeni, Kur'an ve semavi kitaplar gibi kavramların ne manaya geldiğini açıklamak zorundayız..

 

a) Dinin hakikatı: Dinin lügatta ki manası boyun eğme, huzu, itaat, teslim ve mükafattır. Istılahta ki manası ise akaid, ahlak ve kanunlar topluluğudur ki hepsi insanın idaresi ve eğitimini amaçlamaktadır.

 

b) Dinin Kur'an'da ki manaları: Kur'an'da din iki manada kullanılmıştır:

 

1-İster hak olsun, ister batıl her türlü gaybi güçlere inanmak: 'Sizin dininiz size benim dinim banadır.'

2-Semavi dinler için: 'Allah katında din ancak İslamdır.'

 

c) Dinin merhaleleri: Biz daha çok dinin ikinci manası olan semavi dinler ve dinin merhaleleri üzerinde duracağız;

 

-Nefs-ul Emr Dini: İnsanın kurtuluşa hidayet olması için İlahi ilim ve Rabbani maşiyyette olan şey nefs-ul emr dindir.

 

-Mürsel Din: Allah-u Teala tarafından insanların kurtuluşa ermesi için resullerin vasıtasıyla gönderilen dindir.

 

Nefs-ul Emr din tek bir dindir, zira insanlar görünüşte ki bütün farklılıklarına rağmen ortak bir yapıya sahiptirler. Nefs-ul Emr din bu ortak yapıya bakar.

 

Mürsel din çeşitlidir. Kur'an'ın ve tarihin tanıklığıyla dinler resullerin sayısıncadır. Burada resulden kasıt, şeriat sahibi ve o şeriatı iblağ eden nebidir.[1]

 

d) Hakiki Din: Din, toplumları idare etmek ve insanı eğitmek içindir. Kanunların hak oluşunun ölçüsü, toplumun ihtiyacı karşılaması, onun değişimi ve insanın yapısıyla olan uyumudur. Bu yüzden (diyoruz ki) insanı ve dünyayı yaratan kimse ancak insanı, dünyayı ve bu ikisinin arasında ki ilişkiyi tam olarak bilebilir. Neticede de insanın hidayet ve rehberliğine yanlızca onun gücü yeter. Bu mukaddimeden anlıyoruz ki, hak din akaid, ahlak ve kanunları Allah tarafından gönderilmiş dindir, batıl din ise Allah'ın dışında başkaları tarafından düzenlenmiş dinlerdir.[2]

 

e) İslam dinin değişmez oluşu: Kur'an-ı Kerim'de İslamı'n Allah'ın dini olduğu belirtilmiş onun sabit ve daimi olduğu konusunda deliller getirilmiştir. İlk delil dinin sabit oluşu hakkında olup mebde-i faile (Allah'a) dayanmaktadır. Bu delil iki ayetin birleştirilmesi ile elde edilmektedir. İlk ayet Al-i İmran suresindedir. Ayet şöyle buyuruyor:

 

'Allah katında din ancak İslamdır.'[3]

 

Yani hakkın karşısında teslim ve boyun eğme yanlızca Allah'ın resmiyette kabul ettiği dinle gerçekleşir.

 

İkinci ayet Nahl suresindedir, buyuruyor:

 

'Sizde ne varsa bitip tükenir, Allah'ın katındakiyse kalır.'[4]

 

Demek ki İslam bakidir.

 

İkinci delil mebde-i kabil (kabul eden taraf) olan insan fıtratına dayalıdır. Şöyle ki, İslam insan fıtratını eğitip yetiştirmek için nazil olmuştur. İnsan fıtratı da değişmediğine göre bu fıtratı eğitecek din de sabit ve ortak olacaktır.

 

Kur'an-ı Kerim bu konuda şöyle buyuruyor:

 

'Artık yüzünü tam doğru dine döndür, Allah'ın yarattığı selamet haline ki insanları, o tabii halde, selamet halinde yaratmıştır; Allah'ın yaratışı, din değiştirilemez.'[5]

 

Allah-u Teala, bütün Ulu-l Azm Peygamberlerin tavsiyesi ve bütün ilahi şeriatların ittifak ettiği tek din hakkında şöyle buyruyor:

 

'Dine ait hükümlerden, Nuh'a tavsiye ettiğini ve sana vahyettiklerimizi ve İbrahim'e, Musa ve İsa'ya tavsiye ettiklerimizi sizede gidilecek yol olarak bildirdi, açıkladı; dine yapışın ve o hususta hiç bir ayrılığa düşmeyin. Onları inanmaya çağırdığı şey, müşriklere pek büyük, pek ağır gelmede; Allah, dilediğini kendisine seçer ve kim O'na dönerse doğru yolu gösterir ona.' [6]-[7]

 

f) Dinlerin farklılığı: İlahi dinin sabit ve tek oluşunun neticesi dinler, İslam olan asıl diyanetlerinde asla farklı değildirler. Farklılık şeriatlardadır; zira asıl din, insanın ilahi fıtratına göre hedef ve hareket yönünü belirlediği tevhid, vahiy, risalet, ismet, imamet, adalet, berzah, kıyamet ve bunlara benzer genel hatların olduğu meselelerden ibarettir. Ama amelde ki cüz'i meseleler değişik zaman ve mekanların gerektirdiği şekilde insanın tabii ve maddi boyutlarıyla bireyin ve toplumun özelliklerinden dolayı değişmektedir.

 

Kur'an-ı Kerim, usul-u din ya da onun genel çerçevesini ele aldığında Peygamberlerin birbirlerini tastiklerinden bahseder:

 

'Önceki kitabı gerçekleyen ve ona, emin bir tanık olan kitabı gerçek olarak indirdik.' [8]

 

Kur'an, kendisinden önceki semavi kitapları onaylamakta ve kendisini onlara emin bir tanık (müheymin) bilmektedir.

 

Ama söz konusu dinin furu'u olduğunda çeşitlilik, değişiklik ve hükmün değişiminden bahseder:

 

'Sizden her birinize bir şeriat bir yol tayin ettik.' [9]

 

Şeriatların değişik yolları veya programları vardır. Her biri ümmetlerin yapısına, peygamberlerin makamına göre şekillenmektedir. Çoklukları ya asırlarca birbiri ardınca gelen bir hakikatın değişik şekilleridir veya o sağlam rüknün ve asıl dinin insan kavrayışına uygun daha dakik beyanıdır. Çünkü vahiy, bir ucu insanların elinde, diğer ucuda Allah'ın elinde olan tek bir iptir. Ve insan bu yolda daha ötelere gidip daha yüksek idraka nail olabiliyor. Bunuda yarım idrak, alt idrakı reddetmeden veya alt idrak daha üst mertebelere gitmeye engel olmadan yapmaktadır. Bu, Allah'ın yapışmayı emrettiği ilahi iptir:

 

'Hep birden Allah'ın ipine sımsıkı sarılın.' [10]

 

Bu ipin mertebeleri insanların kullandığı söz ve harflerden başlar, 'Sonra yaklaştı, yakınlaştı. İki yay kadar kaldı araları, yahut daha da yakın.'[11] kadar devam eder.

 

Bu yüzden insanların en mükemmeli olan Hatem-ul Enbiya, gelişiyle bu makamın fethini müjdelediği zaman bu yolun makamlarının armağanı olan dönüşüm, tefsir, değişim veya şeriatların hükümlerinin bitmesi meselesi sona eriyor ve son peygamberin şeriatının ulaştırılmasıyla son hitapta nazil oluyor:

 

'Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimeti tamamladım ve din olarak Müslümanlığı verdim de hoşnut oldum' [12]-[13]

 

g- Kur'an ve semavi kitaplar

 

Kur'an'ın diğer peygamberlerin kitaplarını tastik etmesi onlara karşı yaptığı en büyük iyiliktir.

 

Şia'nın ünlü fakihlerinden Kaşif-ul Ğita bu konuda şöyle diyor: 'Eğer Resul-u Ekrem (s.a.a) ve Kur'an olmasaydı, bugün ne Hıristiyanlıktan bir eser kalırdı, ne de Yahudilikten'.[14] Zira Allah'ın Hz. Yakup'la (a.s) tokalaştığı, peygamberlerin içki içtiği ve iffetli kadınlara iftira edildiği tahrif olmuş Tevrat ve İncilin baki kalma güçleri yoktu.'

 

 Kur'an-ı Kerim Tevhid inancını yaymanın yanı sıra peygamberleri bu gibi ittihamlardan beri etmiş, Hz. İbrahim (a.s)'ı ve diğer peygamberleri (a.s) izzet ve azametle anmıştır. Hz. Meryem'i (a.s) temizlik ve iffetle niteleyerek şöyle buyuruyor:

 

'Allah gerçekten de seni seçti, arıttı ve alemlerdeki kadınlara üstün

etti.' [15]-[16]



[1] -Dinin diğer merhaleleri hakkında daha fazla bilgi için bkz: Mehdi Hadevi Tahrani, Mebani-i Kelami-i İçtihat, s. 383-389

[2] -Abdullah Cevadi Amuli, Şeriat Der Ayine-i Marifet, s.111-112, özeti.

[3] -Al-i İmran/19

[4] -Nahl/96

[5] -Rum/30

[6] -Şura/13

[7] -Abdullah Cevadi Amuli, a.g.e. s.118 ila 120, özeti

[8] -Maide/48

[9] -Maide/48

[10] -Al-i İmran/103

[11] -Necm/8-9

[12] -Maide/3

[13] -Abdullah Cevadi Amuli, a.g.e. s.118 ila 120, özeti

[14] -Keşf-ul Ğita, Kitab-ul Cihad, s.391

[15] -Al-i İmran/42

[16] -Abdullah Cevadi Amuli, a.g.e. s.122-123

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar