Gelişmiş Arama
Ziyaret
9341
Güncellenme Tarihi: 2007/08/23
Soru Özeti
Hıristiyanlık dini düşüncesinde değişiklik süreci nasıl idi ve hangi sebepten dolayı bu din tahrife uğradı?
Soru
Hıristiyanlık dini düşüncesinde değişiklik süreci nasıl idi ve hangi sebepten dolayı bu din tahrife uğradı?
Kısa Cevap

Hazreti İsa’ya (s.a) uyanlar, bu ilahi peygamberin aralarında olma nimetinden mahrum kaldıklarında ve o göklere çekildiğinde, Hazreti İsa’nın (s.a) elçileri ve havarileri onun dinini tebliğ ettiler ve birçok zahmetlere katlandılar.

Ama kısa bir müddetten sonra –bugünkü Hıristiyanlığın mimarı olarak bilinmesi gereken- “Pavlos”, Hıristiyanlığın önderliğini ele geçirdi. O, ilk önce Yahudi idi ve Hıristiyanlara karşı her türlü eziyetten çekinmiyordu. Ama bir müddet sonra Hıristiyan oldu ve halk nezdinde nüfuz elde etmeyi başardı. O, İsa’nın elçisi olarak şehirlerde dolaşıyor ve Hıristiyanlık inançlarını değiştirerek yayıyordu.

Ortaçağda Hıristiyan âlimleri, Hıristiyanlıkta günümüze kadar var olann bozulmuş inançları yorumlamaya ve ona daha makul bir çehre kazandırmaya çalıştılar. Ama bununla birlikte İncil’in bir kısım kavramları akli bir şekilde açıklamaya müsait değildi. “Aquinas” gibi ortaçağ filozoflarının bütün çabalarına rağmen İncil’in zahirinde olan her şeyi makul bir şekilde yorumlayamadılar.

Ortaçağ sonrası dönemde yani modern ilimlerin ortaya çıkışıyla birlikte, kilise ve İncil’in bilimsel kavramlar hakkında –geleneksel kilise yorumuyla- ortaya koymuş olduğu tanımlar ve tasvirler yüzünden, bilimle dinin çatışması konusu ortaya çıktı ve modern ilimlerin inkişaf ve gelişmesi ile Hıristiyanlığın din meşalesi sönmeye başladı. Bu arada Hıristiyanlığın kelam âlimleri ve ilahiyatçıları, bu buhran karşısında Hıristiyanlığı savunmak ve halkın imanının korumak için yeni konuları ortaya atmaya çaba sarf ettiler. Sonra da din filozofları her birisi bir şekilde bu konu hakkında araştırmaya koyuldular. Neticede bu tür bahislerin toplamı, son yüzyıldaki Hıristiyanlığın düşünce kimliğini oluşturmaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Hıristiyanlık düşünce tarihinin, başlangıçtan şimdiye kadar uzun bir hikâyesi vardır. Batı düşünürlerinin fikri atmosferlerine aşina olabilmek için onun genel akışına işaret ediyoruz:

Hazreti İsa’ya (s.a) uyanlar, bu ilahi peygamberin aralarında olma nimetinden mahrum kaldıklarında ve o göklere çekildiğinde,[1] Hazreti İsa’nın (s.a) elçileri ve havarileri onun dinini tebliğ ettiler ve birçok zahmetlere katlandılar.[2]

Ama kısa bir süre sonra –bugünkü Hıristiyanlığın mimarı olarak bilinmesi gereken- “Pavlos” Hıristiyanlığın önderliğini ele geçirdi. O, ilk önce Yahudi idi ve Hıristiyanlara karşı çeşitli eziyetler etmekten çekinmiyordu. Ama bir müddetten sonra Hıristiyan oldu ve halk nezdinde nüfuz kazanmayı başardı.[3] O, İsa’nın elçisi olarak şehirlerde dolaşıyor ve Hıristiyanlık inançlarını değiştirerek yayıyordu.[4]

Hazreti İsa’nın dini, başlangıçta farklı bir şekilde idi ve “Pavlos” onu bugünkü şekline çevirdi. Hazret-i İsa’nın (a.s) ne söylediği onun pek fazla umurunda değildi.[5] Hazreti İsa’nın (a.s) ilah oluşu, günahlar için feda oluşu, şeriatın kaldırılışı gibi konuları müşriklerin inançlarından aldı ve Hıristiyanlığa ekledi.[6] Bu sıfatla, Allah’ın peygamberi olan Hazreti İsa (a.s) ilah oldu. Öyle bir ilah ki çarmıha gerilmek için gelmişti ve kendisinin çarmıha gerilmesiyle kendisine uyanların günahlarının temizlek istiyordu. Bu yüzden Hazreti İsa’nın (a.s) çarmıha gerilmesi, bir anahtar kavram olarak Hıristiyanlıkta ortaya atıldı. Öyle ki eğer bir Hıristiyan onu inkâr edip Kuran’ın görüşünü yani Hazreti İsa’nın (a.s) öldürülmeden önce göklere çekildiğini kabul ederse, artık var olan Hıristiyanlığı raddetmiş sayılır ve neticede İslam’ı kabul etmekten başka bir çaresi kalmaz. Diğer yandan, Yahudiler arasında yayılmış olan batıl inançları düzeltmek için risaletini başlayan Hazreti İsa’nın (a.s) dinin bu şekilde değiştirilerek dinin temelini oluşturan şeriatın inkâr edilmesi[7] sonucu sapıklık iki katına çıkmıştır. Hıristiyanlık kültüründe vacip, haram ve helal kendi manasını kaybetti ve farklı işlerde bir amele, özel bir şekilde, sürekli uymak ortadan kayboldu. Örnek olarak Yahudiler arasında hayvan kesiminin özel şarlarının ve merasimin olmasına rağmen Hıristiyanlıkta bu yönden hiç bir merasim görmemekteyiz. Bu tür işlerin tamamı, gün geçtikçe Hıristiyanlığın tevhidi dinlerin asli manalarından ciddi bir şekilde uzaklaşmasına sebep oldu.

Hıristiyanların mukaddes kitabı İncil[8] de köklü sorunlarla karşı karşıyadır. Bir taraftan var olan İncil’in tarihi bir senedi yoktur. Batılı araştırmacıların[9] kendilerinin açıklamalarına göre Hazreti İsa’nın göğe çekilmesinden uzun bir süre sonra, bir takım faaliyetler, kargaşalar ve Pavlos’un fikirlerinin nüfuz etmesi sırasında hatta ondan sonra yani onun inhirafi düşünceleri Hıristiyan toplumuna egemen olduktan sonra var olan İncil yazıldı. Diğer taraftan bu İncil’in içeriği ve yazım şekli semavi kitaplar ve ilahi vahiy ile uyum içerisinde değildir. Tarih kitapları şeklinde Hazreti İsa’nı (a.s) hayat hikâyesini anlatmaktadır. Her ne kadar Hazreti İsa’nın (a.s) sözlerinden bir kısmını onda bulmak mümkün olsa da kitabın genel yapısı Hazreti İsa’nın (a.s) hayatının tarihini anlatmaktadır. Bu yüzden her ne kadar Kuranı Kerim Hazreti İsa’yı (a.s) İlahi bir peygamber ve İncil adında bir kitabının olduğunu belirtse de günümüz Hıristiyanlığında ne onun öğretilerinden fazla bir şey kalmıştır ve ne de onun gerçek kitabından önemli belirtiler bulmak mümkündür.

Ortaçağda Hıristiyan bilim adamları, bugünkü Hıristiyanlıkta var olan yanlış inançları bir şekilde açıklamaya ve ona akli bir çehre kazandırmaya çalıştılar. On üçüncü yüzyılda yaşayan Thomas Aquinas Hıristiyanlığın bu alandaki kahramanıdır. O, -İbni Sina’nın kitapları ve İslam Kültürü vasıtasıyla tanışmış olduğu- Aristo’nun felsefesinin yardımıyla Hıristiyanlık düşüncesini yeniden düzenlemek ve o felsefe ile Hıristiyanlığın ilahiyatı arasında uyum sağlamak için çaba sarf etti.[10] Ama bütün bunlarla birlikte, İncil’in kavramlarından bir kısmı akli açıklamalara müsait değildi. “Akoyinas” gibi ortaçağ filozoflarının bütün çabalarına rağmen mukaddes kitabın zahirlerindeki olan konuların önemli bir kısmına akli bir yorum bulunamadı.

Örnek olarak Hıristiyanlar şu şekilde inanmaktadırlar: İsa, Allah’ın oğludur ve İncil’de yeralan üçlemenin zahirine göre de İsa Allah’ın kendisidir. -Hem tevhitle, hem İncil’le ve hem de Hıristiyanların inancıyla uyum içerisinde olacak şekilde- onun açıklamasında şöyle dediler: Allah’ın üç şahsiyeti ama bir tabiatı vardır. Baba, oğul ve mukaddes ruh, üç şahsiyet ve üç asıldırlar. Açıktır ki bu ve benzeri inançların akli yönden yorumlamak ve doğru bir anlam vermek mümkün değildir.[11] Zira eğer bir tabiatın üç şahsiyet olursa bir tabiatta ortak olmak üzere üç fert olduklarını kabul etmek gerekir. Bu konu bir taraftan Allah’ın mahiyetinin olduğun getirmektedir ve diğer bir taraftan da zati tevhitle uyum içerisinde değildir.

Hıristiyanlıkta var olan bu inançsal ve tarihi çıkmazlara ek olarak da karanlık dönem[12] diye adlandırılan Rönesans (yeniden doğuş)[13] döneminden önce Hıristiyanlığın din adamları[14] siyasette önemli bir yer kazandılar. Kendilerini insanlarla Allah arasından vasıta unvanında tanıtmakla, kendileri için özel bir hukukun olduğunu iddia ettiler. Onlardan birisi, insanlara olan saltanat ve hâkimiyet hakkı ve insanların da onlara uyma gerekliliği idi. Bu grup, işleri idare etmek için dini kanunlar koymaya başvurdular ve şeriat bölümündeki Hıristiyanlığın eksikliklerini kendilerinin koymuş olduğu ve dini saydıkları kanunlarla telafi etmeye çalıştılar.  

Diğer taraftan da ortaçağdan sonra ve yeni ilimlerin ortaya çıkışı ve o ilimlerin kilisenin ve İncil’in -Kilisenin tefsiri ile- ilmi kavramlardan sunmuş olduğu tanım ve tasvirle karşı karşıya gelişi sonucu ilimin dinle çatışması konusu ortaya atıldı ve yeni ilimlerin inkişafı ve gelişmesi yüzünden Hıristiyanlık dinin meşalesi sönmeye başladı. Bu arada Hıristiyanlığın kelam âlimleri ve ilahiyatçıları, bu buhran karşısında Hıristiyanlığı savunmak ve halkın imanının korumak için yeni konuları ortaya atmaya çalıştılar. Ondan sonra da din filozofları da her birisi bir şekilde bu konu hakkında bahse ve araştırmaya koyuldular. Neticede bu tür bahislerin toplamı, son yüz yılındaki Hıristiyanlığın düşünce kimliğini oluşturmaktadır.[15]

Daha fazla araştırmak için bkz:

1- Mehdi Hadevi Tehrani, Vilayet ve Diyanet, “Hikmet Ocağı” Kültür Müessesi, Kum, İkinci Baskı, 2001.

2- Mehdi Hadevi Tehrani, Mebani Kelami İçtihad, “Hikmet Ocağı” Kültür Müessesi, Kum, Birinci Baskı, 1998.



[1] Müslümanların inancına ve Kuran’ın açıklamasına göre Hazreti İsa (a.s) dara çekilmedi ve diri olarak göğe çekildi. Ama Hıristiyanların inancına göre Hazreti İsa (a.s) dara çekildi, kabre gömüldü, tekrar dirildi ve kırk gün ya da üç gün –bu konuda iki farklı görüş vardır - Havarilerin yanına geliyordu. Sonra da göğe çekildi. (Bakınız: Kuranı Kerim, Nisa suresi, 157-158 ayetler ve Luka İncili, 24. bölüm ve Ahdi Cedid, Elçilerin Amellerin Kitabı, Birinci bölüm.)

[2] Bakınız: Ahd-i Cedid, Elçilerin Amellerinin Kitabı.

[3] Pavlos’un iman etmesi hikâyesine daha fazla bilgi için bakınız: Ahd-i Cedic, Elçilerin Amellerini Kitabı, Dokuzuncu Bölümden sonrası.

[4] İslami hadis kaynaklarında Pavlos, Firavun ve Nemrut gibi kişilerin sırasında anılır alır ve onlar hakkında şöyle söylenmektedir: Bunlar, cehennemin en zorlu yerinde ve en kötü bir şekilde azap görmektedirler. (Bakınız: Meclisi, Bihar’ul Envar, c8 s311)

[5] Bakınız: Hamperi Carpenter, İsa, s154

[6] Batılı araştırıcılardan bazıları bu konuya açıkça değinmişlerdir. (Bakınız: Jan Bi Nas, Kapsamlı dinler Tarihi, s617. Mukaddes Kitap, Ahdi Cedid, Elçi Pavlos’un Galatiyan’a Mektubu ve Pavlos’un Karentiyan’a İlk Mektubu, Pavlos’un Timutaus’a İlk Mektubu ve Hamperi Carpenter, İsa, s154).

[7] Şeriattan maksat, dinin insanların Allah’la, diğer insanlarla tabiatla ve kendileriyle olan ilişkileriyle ilgili olan bölümüdür. Bu bölüme fıkıh da denir.

[8] Bible.

[9] Şöyle iddia edilmektedir: Bu İncil, miladi ikinci yüzyılda tevatür şeklinde nakledilmiştir. Onun yazılması birinci yüzyılda –yaklaşık olarak 38 ila 100 arası- meydana gelmiştir. (Bakınız: Rabert Vaber, Mezhebi Cihan, c2 s675. Hampri Carpenter, İsa, s12-32).

[10] Bakınız: Jan Binas, Dinlerin Kapsamlı Tarihi, s658-660 ve Rabert Vaber, Mezhebi Cihan, c2 s733-734.

 [11] Bakınız: Rabert Vaber, Mezhebi Cihan, c2 s734-738.

[12] Darkness.

[13] Renaissance

[14] Cannonlaw.Bakınız: Hamperi Carpenter, İsa, s160. [15]

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Neden insan güzelliği sevmektedir? Acaba güzel yüzlü insanları görmek insan psikolojisini olumlu etkiler mi?
    4323 Know More 2020/09/08
     İnsan yaratılış olarak kemal peşindedir. Kemal olan her şeyi beğenmekte ve sevmektedir. Güzelliğin kemal olduğu göz önünde bulundurulursa doğal olarak güzelliği sevmektedir. İnsanın yaratılış ve fıtratı üzere böyle bir meyli ve isteği söz konusuysa bunun akli bir delile ihtiyacı yoktur. Zira doğası bunu gerektirmektedir.Bu ...
  • Selamun Aleykum. Kuran”da adı geçen İsrail oğullarından Samiri adlı kişi kimdir ve onun hakkında geçen ayetlerden hangi dersi çıkarmamız gerekir? Selam ve dua ile.
    3148 2019/06/15
    Samiri’nin kıssası üç bölümde incelenebilir: 1. Samiri’nin şahsiyeti. 2. Cebrail’in atının toynağı altındaki toprağı alması. 3. Şia müfessirlerinin bu husustaki görüşü. 1. Bölüm: Samiri Kimdir? Samiri’nin şahsiyeti hakkında değişik nakiller bulunmaktadır. Onun İsrail oğullarının büyük şahsiyetlerinden olduğunu, Tanrıya düşmanlık eden Samire adındaki kabileye mensup olduğu ve ...
  • Esrar gibi kafa yapan uyuşturucu madde kullanmanın hükmü?
    8489 Uyuşturucu Madde 2019/11/27
     Esrar bir çeşit uyuşturucu olarak tanımlanırsa doğal olarak esrar kullanmakta diğer uyuşturucular gibi şahsa ve topluma kayda değer zarar verdiği için haramdır. Bir çeşit uyuşturucu olarak hesap edilmez ve tütün çeşidi olarak tanımlanırsa doğurduğu zarar kayda değer düzeyde ise ve toplum fertlerinin huzur ve sükuneti bozmaktaysa caiz ...
  • Acaba tarihte sadece imamların bakışıyla batini hidayet bulmuş olan kimseler olmuş mudur?
    5256 Eski Kelam İlmi 2012/04/07
    İmamet makamı, mezhebin makamını ve mezhebin hedefini hayata geçirmek ve hidayette, maksat olan yere ve makama ulaştırmak anlamında olduğuna dikkatle sadece yol gösterme ve kılavuzluk yapmak imamet makamının vazifesi değildir, bilakis bunun yanı sıra tekvini hidayete de şamil geliyor. Yani imamın batini nüfuzu ve batini tesiri ve ...
  • Evde eğitilmiş köpeklerin necaset hükmü nedir?
    5945 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/17
    Necasetlerden biri köpektir. Karada yaşayan tüm türleri necistir. Bütün Tevzihu’l-Mesail’lerde şöyle yazar: ‘Karada yaşayan köpek ve domuz, onların kılı, kemiği, pençesi, tırnağı ve rutubetleri necistir; ama deniz domuzu ve köpeği paktır.’[1]Ayetullah Hadevi Tahrani’nin bu konudaki görüşüde ...
  • Hz Zeyneb’in (s.a) defnedildiği mekân hangi ülkededir?
    29917 شخصیت های شیعی 2012/06/16
    Hz Zeynep’in (s.a) temiz kabrinin mekânı hakkında üç ihtimal mevcuttur[i]: Medine, Şam ve Kahire. Bu üç ihtimalden her birinin taraftarları mevcuttur ve onlar kendi görüşlerini ispatlamak için bir takım deliller getirmişlerdir. Kesin bir şekilde Hz. Zeyneb’in (s.a) kabrinin nerede olduğu belli olmasa bile, bu ...
  • Zırar mescidinin anlamı nedir? Onun inşa edilme hikâyesi nedir?
    10539 tarihi Yerler 2012/03/12
    “Zırar” Arapçada mufaale babından olup bilerek[1] zarar verme[2] anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de Tövbe suresinde Zırar mescidi macerasına işaret edilmiştir. Zırar mescidinin bu adla adlandırılmasının nedeni, bir grup münafığın İslam ve Müslümanlar aleyhine olan kendi kirli emellerini hayata geçirmek ve Hz. Peygamber ...
  • İslâm dininin, demokrasi karşısındaki tutumunu açıklayınız?
    13310 Düzenler 2008/10/29
    Demokrasi, toplumu idare etme yöntemidir. Çoğunluğun görüşü, medenî ve ferdi özgürlüklere saygı gösterme vb. konular demokrasinin en belirgin özelliklerindendir.Çoğunlukla hakikat arasında gerekli bir bağ olamasa[i] da çoğunluk etkin ...
  • Acaba iki Yahudi bir kişinin İslam’a girdiğine dair şahitlik ederlerse onların bu şahitlikleri kabul görülüyor mu?
    4735 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/30
    Söz konusu sorunuz birkaç taklidi merci defterine gönderildi bu defterlerce verilmiş olan cevaplar şöyledir: Ayetullahe'l-uzma HAMENEY'NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Zikir edilen farza göre onların şahitlikleri kabul görülmez. Ama şahsın kendisi ikrar ederse ondan kabul görülür. Ayetullahe'l-uzma ...
  • Bu devirde temizliğe riayet etmemize rağmen, adet görme guslünün felsefesi nedir?
    6201 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/05/16
    İslam’ın tüm hüküm ve buyrukları insanların maddi ve manevi maslahat ve menfaatleri korumak için oluşturulmuş ve bundan başka hiçbir hedef gözetilmemiştir. Yüce Allah bu hükümler ile insanlar için hem manevi hem de cismani taharet ve temizliğin sağlanmasını istemektedir. Esasen guslün ve adet guslünün hikmet ve sırları, zahiri ...

En Çok Okunanlar