Gelişmiş Arama
Ziyaret
13533
Güncellenme Tarihi: 2008/06/20
Soru Özeti
İslam’in Evrensel bir din olması hasebiyle İslam Peygamber’i bütün milletlerin peygamberidir. Buna göre Kur’an’ın “Biz her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik” cümlesi nasıl açıklanabilir?
Soru
“Biz kendi kavminin dilinden başka bir dille hiçbir peygamber göndermedik” buyuruyor Kur’an-ı Kerim.
Bu ayette her peygamberi kendi kavminin lisanı ile gönderdik ki sözlerini kabul etsinler diyor. İslam dini evrensel bir din ve İslam Peygamberi evrensel bir peygamber olduğuna göre bu kural Arap olmayan, ama İslam diniyle yükümlü oalnlar hakkında nasıl geçerli olur?
Kısa Cevap

Peygamber (s.a.a) bütün insanların hidayeti için gönderilmiştir ama bu onun daveti ilk başta bir küçük topluluk ve toplumu muhatep almış ve giderek büyük toplumları kapsamına alarak bütün dünyaya yayılmış ve yayılmaktadır. Peygamber’in davetinin yayılmasının normal araçlar vasıtasıyla gerçekleşmesi öngörüldüğü için başlangıçta bu davetin içinde mebus olduğu kavmin diliyle halka iletilmiş olması ve söz konusu toplumun onun davetini kabul etmesi gerekirdi. Elbette Peygamber’in ömrünün sınırlı olması hasebiyle de bu öncü grup mesajı diğer milletler ulaştırmakla yükümlüydüler.

Buna göre Peygamber’in bütün halka gönderilmesiyle onun belli bir kavmin diliyle konuşmasının arasında bir çelişki yoktur.

Ayrıntılı Cevap

“Açıklayıcı Arapça diliyle[1]“kendi kavminin diliyle” ve benzeri Kur’ani ifadelerden maksat her paygamberin kendi halkının konuştukları dil ve lugatla gönderilmiş olmalarıdır ki bu yolla gönderilen kavmin mesajı anlamaları sağlanmış oluyordu.

Elbette bundan maksat her peygamberin gönderildiği halkın diliyle konuşmasıdır. İster onlarla aynı soydan olsun ister olmasın. Örneğin Hz. Lut (a.s) başka bir yerin halkı olmasına rağmen gönderildiği halkın diliyle konuşmuştur ve ilahi mesajı onlara iletmiştir.

İslam Peygamber’inin Bütün İnsanlığa Gönderilmiş Olduğu

Kur’an’ın bir çok ayetinde Hz. Muhammed’ın (s.a.a) bütün insanlar için gönderilmiş olduğu açıklanmıştır.

Örneğin Kur’an’daki şu ayetlere dikkat edin:

“Biz seni bütün insanlar için gönderdik.”[2]

“Biz sizin hepinize gönderilmiş Allah’ın peygamberiyim.”[3] Ve bunlara benzer bir çok ayet. Buna göre Peygamber’in bütün insanlara gönderilişi kuşkusu olmayan bir gerçektir.

Ama her peygamerin gönderildiği kavmin diliyle konuşması onlara mesajı iletip onların mesajı doğru bir şekilde anlamalarını sağlamak içindir. Nitekim ayetin sonunda “onlara açıklasın diye” ifadesi yer almıştır.[4]

İslam Peygamberi’nin de bütün insanlığa gönderilmesinin yanı sıra kendi kavminin diliyle konuşması gerekirdi çünkü ancak bu yolla ilk muhatapları olan kimseler mesaj doğru bir şekilde anlayar ve onların bunu kabul etmesi sağlanırdı. Zira dinin ilerlemesi ve yayılması ancak normal yollarla gerçekleşmeliydi. Peygamber’in mubarek ömrünün sınırlı olduğu için de onun mesaji diğer milletler ve gelecek nesillere ancak ona iman getirmiş olan bu öncü ilk kuşak vasıtasıyla gerçekleşecekti.

Buna göre Peygamber’in bütün halka gönderilmesiyle onun belli bir kavmin diliyle konuşmasının arasında bir çelişki yoktur.[5]

Peygamberler kendi kavimlerinin diliyle konuşmakla beraber diğer milletlerin dillerini de biliyorlardı ve her milletle kendi dilleriyle konuşuyorlardı. Örneğin Hz. İbrahim Suryani olmasıyla birlikte Hicaz Araplarını da hac farızasını yerine getirmeğe davet etmiştir. Musa (a.s) İbri olmasına rağmen Kibti olan Firavun’u da Allah’a iman etmeğe davet etmiştir. İslam Peygamber’i İbri diliyle konuşan Yahidileri ve yine Rumlu Hıristiyanları da İslam’a davet etmiştir. Bunlardan iman edenlerin imanlarını geçerli bilip kabul etmiştir…[6]

Buna göre Biz kendi kavminin dilinden başka bir dille hiçbir peygamber göndermedik, onlara açıklasın diye” ayetinden maksat şu ki Peygamberlerin davetı ve mesajlarını iletmeleri bir mucize şeklinde gerçekleşmiyor. Allah bu görevin normal bir anlatım aracı olan dil ve anlatım yoluyla gerçekleşmesini istemiştir. Bu yüzden onları yaşadıkları ve mebus kılındıkları kavmin diliyle göndermiştir ki bu vesileyle daha iyi bir şekilde bu görev gerçekleşsin ve halk onların mesajlarını anlayıp kabul etsinler.[7]



[1] Şuera Suresi: 195

[2] Sebe’ Suresi: 28

[3] A’raf Suresi: 158

[4] Tefsir-i Asan c. 8 s. 319

[5] Seyyid Kutup, Fizilalil Kur’an, Daru’ş-şuruk, Beyrut-Kahire 1412 17. Baskı c. 4 s. 2087.

[6] El-Mizan Farsça Tercümesi c. 12 s. 19 20.

[7] Adge.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar