Gelişmiş Arama
Ziyaret
7685
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
Bedensel ve ruhsal erginlik arasındaki fark nedir?
Soru
Bedensel ve ruhsal erginlik arasındaki fark nedir?
Kısa Cevap

Bedensel erginlik ferdin evlilik çağına gelmesidir. Bedensel erginliğe ulaşmak insanlar da pek fark etmemektedir ve genellikle erkeklerde Kameri on beş yıl ve bayanlarda ise Kameri dokuz yıldır. Örf ve şeriatın ıstılahında çocuk ergin oldu denildiğinde onun ihtilam olduğu ve yükümlülüğe erdiği kastedilir. Düşünsel erginlik, ruhsal erginliktir. Rüşt erginliği olarak tabir edilen akılsal erginlik insanın düşünsel ve akılsal olarak yarar ve zararı teşhis edebilecek ve malını çarçur etmeyecek ve meyline göre kullanmayacak yaşa gelmesidir.

Ayrıntılı Cevap

Yanıta ulaşmak için üç eksende konuyu incelememiz gerekmektedir:

1. Erginlik ve rüştün anlamı

2. Ruhsal ve bedensel erginliğin tanımı

3. İkisi arasındaki fark

Erginlik yani buluğ Arapçada “beleğe” kelimesinden türeyip hedeflenen şeyin sonuna ulaşmak anlamındadır. Hedeflenen şey mekân veya zaman veyahut belirli bir husus olabilir. Elbette bazen sonuna yaklaşılmasa da hedeflenen şeye yaklaşmak için kullanılmaktadır.[1] Erginlikten kastedilen şey ferdin evlilik çağına ulaşmasıdır. Rüşt kelimesi ise akıl meyvesinin olgunluk ve erginliğe ermesi anlamındadır ve aksi anlamda olan hamlığın karşısında bulunur.[2] Ama örf ve şeriatın ıstılahında çocuk ergin oldu denildiğinde onun ihtilam olduğu, yükümlülüğe erdiği ve bu yüzden de olgunlaştığı kastedilir.[3]

Yükümlülüğün İspatı

Yükümlülük ve bazı hukuksal, ekonomik ve toplumsal hususların ispatı için erginlik ve rüşt gündeme gelir. Yükümlülük sorumluluğu için zikredilen şartlardan biri de erginliktir. Yükümlülük sınırına gelmemiş birisi hiçbir ameli yapma sorumluluğu taşımaz. Her Müslüman erginlik yaşına vardıktan sonra yükümlüler dairesine girer ve bütün ilahî farzları yerine getirmek ve yasakları da terk etmekle görevli olur.[4]

Erginliğin Kısımları

1. Bedensel Erginlik: Bedensel erginliğe ulaşmak insanlar da pek fark etmemektedir ve genellikle erkeklerde Kameri on beş yıl ve bayanlarda ise Kameri dokuz yıldır.[5]

2. Akılsal Ve Ruhsal Erginlik: Akılsal erginliğe ulaşmak bireylerde fark etmektedir. Birisinin yaklaşık yirmi yaşında ve bir başkasının ise daha yüksek yaşlarda bu merhaleye ulaşması mümkündür. Akılsal erginliğe ulaşmakla artık insanın bu tür erginliği yerinde saymaz, bilakis her gün daha mükemmelleşir. Genellikle akılsal rüşt yaşı yirmi ila kırk yaş arasıdır. Kur’an bir yerde insan türü hakkında kırk yaşını rüştün yetkinlik ve akılsal erginliğe ulaşma yaşı olarak tanıtmaktadır. “Nihayet (insan) olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et.”[6] Bu ayette rüştünün kemaline erdikten sonra Yusuf’a hikmet ve ilim verildiği hatırlatılmaktadır.[7]

3. En Üstün (Eşed) Erginlik: “Eşed” sağlamlık ve de ruhsal ve bedensel kuvvet manasındadır ve en üstün erginlik bu merhaleye ulaşmak anlamındadır. En üstün erginlik Kur’an-ı Mecid’te insan ömrünün değişik devreleri için kullanılmıştır.

A. Bazen erginlik yaşı anlamında kullanılmıştır: [8]وَ لا تَقْرَبُوا مالَ الْیَتِیمِ إِلَّا بِالَّتِی هِیَ أَحْسَنُ حَتَّى یَبْلُغَ أَشُدَّهُ “Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin.”

B. Bazen kırk yaşına ulaşma anlamında kullanılmıştır: [9]حَتَّى إِذا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَ بَلَغَ أَرْبَعِینَ سَنَةًNihayet (insan) olgunluk çağına geldiğinde …”

C. Bazen ihtiyar olmadan önceki dönem için kullanılmıştır: ثُمَّ یُخْرِجُکُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّکُمْ ثُمَّ لِتَکُونُوا شُیُوخا[10]ً “O, … sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır.”

Tabirlerdeki bu farklılık insanın ruh ve beden istihkâmına ermek için bir takım merhaleleri kat etmesi gerektiği hakkında olabilir ve şüphesiz erginlik yaşına ulaşmak bunlardan biridir. Genellikle fikir ve akılda bir tür erinlikle beraber olan kırk yaşına varmak da başka bir merhaledir. Aynı şekilde insanın iniş yayını kat etmesinden ve de çürüme ve gevşemeye yüz tutmasından önce başka bir merhale de vardır.[11]

İnsanın Düşünsel Yetkinliği (Rüşt)

Çocukluk karşısında yer alan bedensel erginliğin tersine, rüşt sefihliğin karşısında yer alır.

Sefih

Rüştün manasını daha iyi anlamak için onun karşısında yer alan sefihin manasını bilmemiz gerekir. Tekiller kitabında (Arapça) şöyle yazılmaktadır: Sefih, orijinal olarak yolda yüründüğünde denge sağlayamayacak kadar bir tür az kilolu olma ve bedensel hafifliğe denir. Sonra bu münasebetle düşünsel rüşt taşımayan bireyler için kullanılmıştır. Aklın hafifliğinin maddî hususlarda veya manevî hususlarda olması da fark etmez. Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Mamafih Allahın sizi başına diktiği mallarınızı sefihlere vermeyin de bunlarda yapacağınız tasarruf ile onları besleyin ve giydirin ve kendilerine güzel güzel nasihat edin”[12] Bu ayet, mallarını telef edecek ve kötü bir şekilde harcayacak erkek veya kadın, akraba veya yabancı bir sefihe vermemeleri için herkese bir emirdir.[13] Yukarıdaki ayette sefihlikten kastedilen, bir şahsın kendi mallarının sahipliğini üstlenemeyecek, malî muamelelerde menfaatini sağlayamayacak ve deyim yerindeyse kandırılacak kadar malî işlerde yeterli rüştten yoksun olmasıdır.

Mali Tasarruflarda Erginlik Ve Rüştün Şart Olması

Bedensel erginlik ve de ruhsal ve düşünsel erginliğe ek olarak rüşt de mali tasarruflarda şarttır. İslam erginlik meselesini her yerde bir şekilde tanımlamıştır. İbadet, hadler ve diyet meselelerinde erginliği şerî yaşa yani evlilik yaşına ulaşmak olarak tanımlamıştır. Ama malî tasarruflar, ikrar ve benzeri şeyler bağlamında başka bir şart daha eklemiştir. Bu, rüşt haddine varmaktır. Bu, İslam’ın kendi kanunlarını oluşturma merhalesinde gösterdiği lütuflardandır; çünkü İslam rüşt meselesini şart koşmasaydı ve malî tasarruflar ve benzeri şeylerde rüştü lağıv etseydi, yetimler gibi fertlerin toplumsal hayat düzeni zedelenir ve tasarruf ve ikrarlarının neticesinde diğer bireyler bundan kötü bir şekilde istifade edip onları kandırırdı. En kolay yolla yani birkaç hoş söz ve yalan vaatler ile tüm yaşam gereçlerini yetimlerin ellerinden alır ve bir veya birkaç zarar muamelesiyle onlara karar günler yaşatırlardı. O halde rüşt aklın bu tür işlerde gerekli ve lazım gördüğü bir şarttır. Ama ibadet gibi hususlarda rüşte hiçbir gerek duyulmadığı herkes için açıktır. Hadler ve diyetler gibi hususlar da böyledir. Çünkü zinanın kötü olduğu ve buna mürtekip olanın hadde mahkûm olacağını ve hakeza insanları vurup öldürmenin çirkin olduğu ve bunu yapanın diyet hükümlerine maruz kalacağını bilmek ve idrak etmenin rüşte bir gereksinimi yoktur. Her insan rüşt haddine varmadan önce de bu teşhisi yapabilme gücüne sahiptir ve insanın bu hususlara dönük idraki rüşte ulaşmadan ve ona ulaştıktan sonra fark etmemektedir.[14]

Daha fazla bilgi edinmek için “Cinsel Erginlikten Toplumsal Erginliğe” adresine müracaat ediniz.



[1] Kamus-ı Kur’an, c. 1, s. 227.

[2] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, tercüme, Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, Tercüme-i El-Mizan, c. 4, s. 275, Naşır: Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia-i Müderrisin-i Havza-i İlmiye-i Kum, Kum, 1374 ş, çap-ı pencom.

[3] Mecmeu’l-Bahreyn, c. 5, s. 6.

[4] Tevzihü’l-Mesail, (el-Mahşi lil-İmam Humeyni), c. 1, s. 3.

[5] Erginliğin alametleri üç şeyden biridir: Birincisi, karın altında cinsel organın üst kısmında kalın kılların çıkmasıdır. İkincisi, meninin gelmesidir (cinsel rüşte erme ve ihtilam olmadır. Bu devrede insan evlenme salahiyeti kazanır). Üçüncüsü ise erkeklerde on beş ve kızlarda da dokuz Kameri yılın tamamlanmasıdır. Buna göre, bu alametlerden her biri tek başına erginlik ve şerî yükümlülük haddine varmanın göstergesidir.

[6] Ahkaf, 15.

[7] Cefarî, Yakub, Tefsir-i Kevser, c. 5, s. 363, tefsir-i süre-i Hamd ta Taha Kevser

[8] İsra, 34.

[9] Ahkaf, 15.

[10] Mümin, 67.

[11] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 9, s. 364 ve 365, Naşır: Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1374 ş.

[12] Nisa, 5.

[13] Tercüme-i Cevamiu’l-Cami’, c. 1, s. 554 ve 555.

[14] Tercüme-i el-Mizan, c. 4, s. 275 ve 276.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • cinsel sapıklık ve inhiraftan korkulmadığı taktirde evlilik bırkalabilinir mi?
    10114 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/01
    Evlilik olgusu bütün milletler arasında süre gelmiş bir gelenektir. Ancak islam dini evliliğe ve aile yuvasının ve teşkilatının kurulmasına çok önem vermiştir. Ayet ve rivayetlerdeki bütünlükten evliliğin ne kadar önemli olduğu çok güzel bir şekilde anlaşılıyor. Allahu teala kuranı kerimde bekar olanları evlendirin, şeklinde emr ...
  • İmam Musa Kazım’ın (a.s) hayatı, evlatları ve torunlarını özetle benim için açıklar mısınız?
    21759 تاريخ بزرگان 2011/01/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Melekler Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bilmekteydiler?
    13280 Tefsir 2011/06/20
    Meleklerin Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bildiği hususunda bir takım ihtimaller beyan edilmiştir:1. Lavh-i Mahfuz kanalıyla Âdem’in zürriyetinin yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağı ve kan akıtacağı öğrenilmiştir. 2. İlahi haberler yoluyla öğrenilmiştir.3. Bu konu gerçekte meleklerin öngörüsüydü; çünkü onlar insanın bir takım tabii çelişkiler taşıyan toprak ...
  • Cennet ve cehennemde ölüm var mıdır?
    18303 Eski Kelam İlmi 2010/07/05
    Kur’an, rivayet ve aklî deliller, insanların cennete veya cehenneme gittiği zaman artık bir ölümün olmadığı hususunda müttefiktirler. Kur’an’ı Kerim bir taraftan kıyameti daimi gün (ebediyet günü) olarak adlandırmış ve öte taraftan da cennetlikleri daimiler (ebediler) sıfatıyla nitelemiştir. Rivayetlerde geldiği üzere cennetlik ve cehennemliklere şöyle ...
  • Yolculuktayım ve yolculuğumun müddeti belli değil. Lütfen seferî kılma ve tam kılma açısından namazımın durumunu belirtiniz.
    6948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Cemaat namazı niyetinde namaz rekâtlarının sayısı belirtilmeli midir?
    6376 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Asıl yanıta değinmeden önce niyette iki önemli konunun dile getirildiği noktasını hatırlamak gerekir:1. Niyette söz gerekli midir?2. Niyette muteber olan şeyleri dile getirmenin lazım olmadığı açıklığa kavuştuktan sonra[1] hangi şeylerin niyette gerekli ve muteber olduğu konusu ortaya çıkmaktadır. ...
  • Hicr suresi 91. ayetteki bölenlerden Allah’ın kasti nedir?
    11333 Tefsir 2010/11/27
    Bu ayet-i şerifede yer alan “el-muktesimin” kavramı bölen ve bölücüler anlamındadır. Bu ayetin nüzul sebebinin ne olduğu ve kimler hakkında nazil olduğu hususunda ise tefsirlerde birkaç ihtimal beyan edilmiştir. 1. Hac aylarında yolculara Muhammed adındaki bir şahsın bir takım iddiaları olduğunu ve kesinlikle kendisinin sözlerini dinlememelerini ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7310 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • Sigaranın orucu bozduğunu bilmeyen biri, sigara içerek tuttuğu oruçların kazasının yanı sıra keffarette vermeli midir?
    8350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    İmam Humeyni (r.a) ve diğer büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: (Oruç tutan kişi) Meseleyi bilmediğinden dolayı orucu bozan bir şey yapsa, eğer meseleyi öğrenme imkanı vardıysa farz ihtiyat gereği üzerine keffaret gelir. Eğer meseleyi öğrenme imkanı yoktuysa veya meselenin farkında değildiyse yahut filan şeyin orucu bozduğunu kesin olarak ...
  • Hz. Müslim kimdi?
    19268 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2010/12/22
    Akil’in oğlu olan Müslim üç imam (müminlerin önderi Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin (a.s) ) ile aynı asırda olup onları yakından görmüş, İmam Hüseyin’in (a.s) imameti zamanında imamının hedefleri için canını feda etmiş ve Übeydullah b. Ziyad emriyle şahadete ulaşmıştır. O bu zamanda İmam Hüseyin’in (a.s) ...

En Çok Okunanlar