Gelişmiş Arama
Ziyaret
15349
Güncellenme Tarihi: 2009/07/23
Soru Özeti
İmam Ali’nin (a.s) Hz. Muhammed’in sahabesi, dostu, yardımcısı ve akrabası olduğunu biliyoruz Acaba bundan ötede bir makamı da var mı?
Soru
İmam Ali’nin (a.s) Hz. Muhammed’in sahabesi, dostu, yardımcısı ve akrabası olduğunu biliyoruz Acaba bundan ötede bir makamı da var mı?
Kısa Cevap

İmam Ali (a.s), Peygamber’in (s.a.a) amcası oğlu, yakın dostu ve hayatının bütün aşamalarında ve İslam’ı savunma sahalarının tümünde onun yardımcısı olmanın yanı sıra çocukluk döneminden Peygamber’in kendi terbiyesi ile büyümüştür ve peygamber’in damadıdır. Bütün bunların yanı sıra Hz. Ali kendi kişiliği yönünden de Peygamber’den başka hiçbir kimsenin taşımadığı önemli ruhi, manevi ve ilmi seçkinliklere sahipti.

Hz. Ali’nin Allah, kıyamet, peygamber ve genel olarak gayb âlemi ile ilgili derin bilinç ve marifeti, vehbi ilmi ve vasfedilmez ihlası, eşsiz kahramanlık ve şecaati, züht ve takvası, fedakarlık ve sabri, kanaat ve cömertliği ve diğer özellikleri yönünden Hz. Muhammed dışında gelmiş geçmiş bütün insanlardan daha üstündür ve Hz. Nuh, Hz. İbrahim Hz. Musa ve Hz. İsa gibi ulu’lazm peygamberlerin sırasında yer alır. Elbette Hz. Ali bütün bu seçkinliklerine rağmen peygamber değildi, imamdı bu yüzden peygamberlik faziletine sahip değildir. Hz. Ali’nin vehbi ilmi ve masumluğu onun imamet makamının gereklerindendi. Bütün bu ilahi makamlar o İmam’ın kendi liyakat ve üstün çabasından kaynaklanmıştır ve Peygamber’in akrabası olması onun bu özellikleri taşımasının sebebi sayılmaz Çünkü peygamber’in birçok akrabası vardı ancak onlardan hiçbiri Hz. Ali’nin ulaştığı yüce makamlara erişemediler. Elbette Peygember’in özel eğitimi ile büyümüş olduğu için bu özellikleri kazanması Peygamber’in ona bir lütfü olarak görülebilir.

Ayrıntılı Cevap

Hz. Ali (a.s) gibi yüce bir insanın kişiliğinin bütün yönlerini tanımak normal insanlar için çok zor bir iştir. En azından açıktır ki o İmam’ın yüce şahsiyetini bu birkaç satırda gösterebilmek mümkün değildir. Biz burada bazı bilgin ve yazarların Hz. Ali’nin yüce şahsiyeti hakkındaki açıklamalarına işaretle bazı noktalara değinmekle yetineceğiz:

İmam Ali (a.s) Peygamber’in yakın dostu, akrabası ve ister Peygamber’in 23 yıllık peygamberliği döneminde isterse ondan önceki dönemde destekçisi olmasının ve İslam’ı savunmanın çeşitli sahalarında aktif bir konuma sahip olmasın yanı sıra kendi kişiliği yönünden de üstün özellikler sahipti. Öyle özellikler ki Peygamber’den başka kimse o ruhi ve manevi makamlara ulaşmamıştır.[1]

Hz. Ali’nin şahsiyeti hakkındaki araştırmalardan çıkan sonuç şu ki Hz. Ali makam ve şahsiyet yönünden peygamberlik özelliği dışında Hz. Nuh, Hz. İbrahim Hz. Musa ve Hz. İsa gibi ulu’lazm peygamberlerin sırasında yer alır.

Hz. Ali (a.s) dünyanın ister Müslüman ister Müslüman olmayan büyük düşünür ve bilginlerinin büyüklüğü karşısında boyun eğdikleri bir kimsedir.

Örneğin bir Arap düşünürü olan Şibli Şemeyyil şöyle diyor: “Önder Ali yücelerin yücesi, batının ve doğunun geçmişte de günümüzde de bir başka örneğini bulamadığı eşsiz bir kişiliğe sahiptir.[2]

Hıristiyan tanınmış bir Arap yazarı ve düşünürü olan Cubran Halil Cubran şöyle diyor: “Bana göre tümel ruhla irtibat kurabilen ilk Arap Ali’dir. O önceden kimsenin duymadığı tümel ruha ait nağmeleri halka aktaran Arapların ilk şahsiyetiydi…”[3]

Ve Şehit Mutahhari şöyle diyor: İmam Ali başkaları hakkında adalet ve dengeyi gözetmenin yanı sıra kendi hayatında dengeli bir kişi idi. İnsanı kemalleri kendinde toplamıştı. Derin düşünceyle birlikte ince ve dolu hislere sahipti. İbadet zamanında Allah’tan başka her şeyden ilişkisini keserdi, aynı zamanda yoğun toplumsal çabaların sahibiydı. Hem arifti hem hekim hem toplumsal lider hem zahitti hem asker hem bilgeydi hem işçi hem hatipti hem yazar. Yani kelimenin tam anlamıyla bütün güzellikleriyle kamil bir insandı.[4]

İmam Ali (a.s) özel ilahi destek ve gözetimin yanı sıra Peygamber’in özel ilgisi sonucu bütün ilimlere vakıftı. Hatta İbn-i Ebi’l-Hadid’in söylediği gibi Bütün ilimlerin bir manada kurucusudur. İbn-i Abbas şöyle anlatır: Resulullah şöyle dedi: “Allah’a münacat ederken Allah benimle konuştu ve ben öğrendiğim her şeyi Ali’ye öğrettim. Ali benim ilmimin kapısıdır.[5]

Hz. Ali’nin en büyük seçkinliklerinden biri onun masumluk makamına sahip oluşudur. O her türlü hata, yanılgı ve günahtan uzaktı. Allah’ın özel inayeti olmasına rağmen onun bu makama mazhar oluşu kendi zatındaki paklığını, hakka boyun eğişini, ibadetteki çabasını, dünyaya bağlı olmayışını ve nefsi hevesleriyle mücadelesini gösterir. Bütün bu makamların en doruk noktası da onun imamet makamına erişmesi ve Resulullah’ın halifesi olmasıdır.

Ali (a.s) şecaat, züht, fedakârlık, hilim, bağışlama, cömertlik gibi bütün insani kemalleri doruğuna vardırmış ve tamamlamış kimsedir. İslam mektebinde değer bilinen her ölçünün en yüce zirvesi bir arada o İmam’da toplanmıştı. İmam Ali bu özelliklere sahip olmasında Peygember’in eğitiminin önemli bir rolü vardı. Nitekim Hz. Ali Kasia adlı hutbesinde Peygember’le olan yakın ilişkisini açıklamaktadır.[6]

Elbette yine bütün bunlar da o İmam’ın kendi zatında bulundurduğu seçkinlikleri ve ruhi özellikleri gösterir.

Geniş bilgi için kamil insanın değişik halleri dizinine bakın Soru: 351 (site: 239)



[1] Bkz. Erdebili, Seyyid Abdulgani, Tekrirat-I Felsefei İmam Humeyni c. 3 s. 352.

[2] Corc Cordak, Savtu’l- Adaleti’l-İnsaaniye s. 19

[3] Abdu’l-Maksud, Abdu’l-Fattah, El-İmam Ali c. 1 Mukaddime

[4] Mutahhari Murtaza, Mecmue-i Asar, c. 16 s. 17-18

[5] Kunduzi, Suleyman, Yenabiu’l-Mevedde, s. 79

[6] Nehcu’l-Belağa, Hutbe, 192

 قد علمتم موضعی من رسول الله (ص) بالقرابة القریبة و المنزلة الخصیصة ..."؛

Siz benim peygamber’e gore mevkimi biliyorsunuz. Ben ne kadar Peygameber’e yakındım. Peygamber ben çocukken kendi kucağında yerleştirir kendi bağrına basırır kendi çocuğu gibi beni davranıyordu.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar