Gelişmiş Arama
Ziyaret
33167
Güncellenme Tarihi: 2011/12/20
Soru Özeti
Acaba İmam Hüseyn’in (a.s.) Şehribanu imindeki hanım efendiyle evlendiği iddiası doğru mudur?
Soru
Acaba İmam Hüseyin’in (a.s.) Şehribanu denen hanımla evlendiği iddiası doğru mudur? Lütfen vereceğiniz kaynaklar “Tarihi Belami”tarihi gibileri tarihler olsun.
Kısa Cevap

İmam Hüseyin’in (a.s.) İslam ordusu tarafından esir alınan Şehribanu ismindeki hanım ile evlendiği konusuyla alakalı birkaç muhtelif rivayet var olmaktadır. Zira bazı rivayetlere göre bu hanım efendi ikinci Halife Ömer döneminde İslam ordusu tarafından esir alınmış, bazılarına gör de üçüncü halife Osman döneminde İslam ordusu tarafından esir alınmıştır. Yani bu bağlamda var olan rivayetler farklı görüşler içermektedir. Kendisi ve babasının hakkında da çok farklı isimler yazan nakiller var olmaktadır. Bu farklılıkları (noktaları) göz önünde bulundurduğumuzda Onun İranlı birisinin, (böyle bir isimle bir kadının var olup), İmam Hüseyin’in (a.s.) eşi ve İmam Seccad’ın da Annesi olduğunu kabul etmek çok zordur.

Ayrıntılı Cevap

İmam Hüseyin’in (a.s.) üçüncü Yazdgerd isminde birisinin kızı Şehribanu’yla evlendiğini tarihçiler ve muhaddisler arasında birçok söz ve söylenti bulunmaktadır:

1-   Şeyh-i Saduk (r.a) İmam Seccadın Annesi hakkında şöyle bir hadis nakletmektedir: “Sehl b. Kasım Nuşcani İmam Seccad’ın (a.s.) Annesi Hakkında şöyle diyor: “imam Rıza (a.s.) Horasanda bana Şöyle buyurdu: Aramızda akrabalık bağı var. Aramızda nasıl bir akrabalık vardır diye sordum? Şöyle dedi: Abdullah b. Amir b. Koriz, Horasan’ı fethettiği zaman İran’ın padişahî olan Yazdgerdin kızlarından ikisini buldu ve onları Osman’ın yanına gönderdi. Osman onlardan birisini İmam Hasan’a diğerini İmam Hüseyin’e hediye etti”. Bu iki bayan doğum yaptıktan sonra vefat ettiler. İmam Hüseyin’in hanımı imam Seccad’ı dünyaya getirdi ve Onun Hanımı vefat ettikten sonra İmam Hüseyin’in bir (başka) cariyesi imam Seccad’a bakma mesuliyetini üstlendi”.[1] Görüldüğü gibi bu rivayete göre Yazdgerd’in kızı ikinci Halife döneminde değil, bilakis üçüncü halife Osman döneminde Medine’ye götürülmüştür.

Şeyh Abbas Kumi bu rivayet Hakkında şöyle diyor: “bu rivayet Yazdgerd’in kızı ikinci halife döneminde getirildiğini söyleyen rivayetlere muhaliftir. Oysaki bu rivayetler daha meşhur ve daha güçlüdür.[2]

2-   Küleyni İmam Seccad’ın (a.s.) Annesinin kimliği hakkında şu hadisi zikrediyor: “Yazdgerd’in kızını Ömer’in yanına getirdikleri vakit Medine bayanları onu seyir etmek için sabırsızlanmışlardı. Mescide girdiği vakit, Mescit onun nurundan aydınlandı. Ömer ona bakınca bayan kendi yüzünü kapattı ve şöyle dedi: “vay, Hurmuzu zamanı kara olsun) (“of, biruc bada hermuz”). İkinci halife; bu bayan bana kötü söz söylüyor ve bana sövüyor diyerek onu cezalandırmak için ona yöneldi. Emirulmüminin hz. Ali (a.s.) Ömer’e şöyle buyurdu: Sen ona zarar kavuşturma hakkına sahip değilsin. Onu rahat ve serbest bırak kendisi Müslüman erkeklerden birisini seçsin ve o Müslümanlardan hangisini seçerse onu o şahsın ganimet payından hesaplayacaksın. İkinci halife Ömer Onu serbest bıraktı ve kendisi Hz. Hüseyin’in  (a.s.) başına elini vurarak onu kendisi için seçti. Hz. Ali (a.s.) ona; “senin ismin ne? Diye sordu. O, “Cihan şah” diye cevap verdi. Hz. Ali; “Senin ismin Şehribanu’dur” diyerek Hz. Hüseyin’e yönelerek şöyle buyurdu: Ey Aba Abdullah! Bu hanımdan yeryüzünün en hayırlı insanı dünyaya gelecektir”. Ali İbn. Hüseyin (a.s.) (yani imam Zeynelabidin (a.s)) ondan doğdu. Bu kadından doğan bu çocuğa ibnul-hayreteyn (yani iki seçkinin çocuğu) diyorlardı. Zira o Araplar içinde en seçkin kabile olan Haşim kabilesinden ve acemler içinde de Allahın en seçkini olan toplumu olan “farıslılardan”dir.[3]

Bu rivayet senet ve metin bakımından bazı araştırmacıların eleştirisine maruz kalmıştır. Örneğin şöyle denilmiş: Bu rivayetin senedinde Amr bini Şimr gibi kişiler var olmakta. Bu kişi rical ilminin âlimlerine göre zayıf ve güvenilmeyen bir kimsedir.[4]   Metin açısından da bu rivayet birçok eleştiriye tabi tutulmuş. Örneğin:

a)   Yazdgerd’in kızının esir düştüğü çok şiddetli bir şekilde şüphe konusu olmuştur.

b)   İmam Hüseyin’in (a.s.) böyle bir kadınla evlendiği günümüzde de şüphe konusudur. Zira birinci rivayete göre bu bayanın esir düşmesi Horasanın fethinde yani hicretin 22. Senesinde ve üçüncü halife Osman döneminde gerçekleşmiş. İkinci rivayete göre ise bu ikinci halife döneminde gerçekleşmiş. Eğer bu ölçü olursa bu dönemde İmam Hüseyin (a.s.) 10 ile 11 yaşında idi. Zira İran’ın fethi ikinci halifenin ikinci senesinde gerçekleşmiştir. Buna binaen imam Hüseyin (a.s.) bu yaşta evlenmiş olması uzak görünmektedir.

c)   İmam Secadd’ın (a.s.) annesinin nesebi konusunda da eski tarihi ve rivayi kaynaklar ihtilafa duçar olmuşlar. “Tarihi Yakubi” (ö. 284 k.),[5]Muhammed b. Hasan-Kumi,[6]Küleyni[7] (ö. 329 k.),[8]Muhammed b. Saffar Kumi” (ö. 290 k.), “Allame Meclisi”,[9]Şeyh-i Saduk” (ö. 381 k.), Şeyhi Müfit (ö 413 k.)[10] gibileri hanımın ismi üzerinde ittifak etmeseler bile onu Yazdgerd’in kızı olarak bilmişlerdir.

Bu görüş karşısında eski ve yeni bazı kaynaklar kadının babasını Sistani, Seyyidi, Kabulli olduğunu hatırlatmışlardır. Birçok kaynak da onun esir düştüğü yerin ismini zikretmemiş sadece “ümmü veled” (yani çocuk sahibi cariye) şeklinde ondan bahis etmişler.[11] İranlı bazı büyük şahsiyetler ise Subhan’ı, Sencan, Nuşcan ve Şiruye’yi onun babası olduğunu zikretmişlerdir.

Bu rivayetleri incelemek ve eleştirmek için bu haberlerin senetsel konularına dayanarak yapamayız. Zira bu nakillerin hiçbirisi güçlü ve güvenilir bir senedi yoktur. Bunun yanı sıra Yakubi gibi tarihi kitapların birçoğu kendi konularını isnatsız naklediyorlar. Buna binaen bu nakilleri incelemek için muhtevasını ve içeriğini göz önünde bulundurmamız gerekir. Bu bağlamda bu nakillere baktığımızda aşağıdaki işkâllar söz konusudurlar:

1-   Bu haberlerde göze çarpan en önemli işkâl, onun ve babasının ismi hakkında yaptıkları ihtilaftır. Bu kaynaklar hanımın kendisi için çok farklı isimler; “Şehribanu, Selahe, Gazale” gibi isiler zikretmişlerdir.

2-   Onun esir düştüğü zaman hakkında düşmüş oldukları ihtilaf bir diğer işkâldır ki bunlara varittir. Bazıları onu ikinci halife Ömer döneminde esir düştüğünü söylerken bazıları da üçüncü halife Osman döneminde esir düştüğünü söylemiş Şeh-i Müfit gibi bir diğer kısımda hz. Ali döneminde esir düştüğünü söylemişler.[12]

3-   Tarihi Tabari ve İbnu Esir gibi tarih kitapları Müslümanların İran’la savaştıkları savaşları “senenin olayları” unvanıyla yazmışlar. Bunlar kendi kitaplarında Yazdgerd’in kaçıp İran’ın farklı şehirlerine ve yerlerine gittiğini bir bir yazmışlar ama çocuklarının esir alındığı konusunda hiçbir şey söylememişlerdir. Usulen bu mesele çok önemli meselelerdendir. Normalde buna işaret edilmesi gerekirdi ama buna hiçbir şekilde işaret edilmemiştir. Ama bundan daha cüzi ve önemsiz olan meselelere değinmiş ve hakkında konuşmuşlardır. Bunun kendisi bu padişahın çocuklarının esir alınmadığına dair bir argumandır.

4-   Mes’udi gibi eski yazarlardan bazıları üçüncü Yazdgerd’in çocuklarını zikrederlerken onun için Adrek, Şahin, Merdavend isminde üç kızı zikrediyor. Bunlardan hiçbirisi imam Secad’ın (a.s.) Annesi için zikredilen isimle uyuşmuyor. Bu bir taraftan, diğer taraftan yazılan yazılarının hiçbirinde kızlarının esir alındığını yazmıyor.[13]

Her halükarda bu karinelerin hepsini ve İmam Seccad’ın (a.s.) annesi hakkında var olan daha başka görüşleri bir araya getirdiğimizde ve bunun yanı sıra üçüncü asrın son dönemine kadar birçok tarihçi yazar onu Sined ya Kabul cariyelerinden saymış[14] olmalarını dikkate aldığımızda İmam Secad’ın (a.s.) annesinin kim olduğu hakkında kesin ve net bir şey söylememiz çok zordur.[15]

 



[1]Uyunul- Ahbari-Rıza”, Tashih ve Tahkik: Seyit Mehdi, Hüseyni Lacurdi,baskı, 1, h.k., intş. Mirza Muhammed Rıza Mehdi, (noor cd. Sinden anlıntı yapılmış), c. 2, s. 128.

[2] Kumi Şeyh Abass, “Müntehal Amal”, çap’i hicret, c. 2, s. 30.

[3]Usuli Kafi”, intş. Ahundi, c, 1, s. 467.

[4]Hulasetul Akval Fi Marifetir-Rical”, bahşi duvum, s, 241, bab 7, kemle Amru; bkz. Şehr banu hemseri İmam Hüseyin.

[5]Tarihi Yakubi”, c. 2, s. 303.

[6]. “Tarihi Kum”, s. 195.

[7]Usulu’l-Kafi”, c. 2, s. 369.

[8]Biharul Envar”, c. 46, s. 9.

[9]Uyunil-Ahbarir-Rıza” c. 2, s. 128

[10]El-İrşad”, s. 492.

[11]Biharul Envar“, c. 46, s. 9.

[12]El-İrşad”, s. 492.

[13]Zendagani Ali Bini Hüseyin” (a.s.), s. 12.

[14]Şuubiye”, s. 305.

[15] Bakz. “Mader İmam Secad”.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar