Gelişmiş Arama
Ziyaret
32930
Güncellenme Tarihi: 2011/12/20
Soru Özeti
Acaba İmam Hüseyn’in (a.s.) Şehribanu imindeki hanım efendiyle evlendiği iddiası doğru mudur?
Soru
Acaba İmam Hüseyin’in (a.s.) Şehribanu denen hanımla evlendiği iddiası doğru mudur? Lütfen vereceğiniz kaynaklar “Tarihi Belami”tarihi gibileri tarihler olsun.
Kısa Cevap

İmam Hüseyin’in (a.s.) İslam ordusu tarafından esir alınan Şehribanu ismindeki hanım ile evlendiği konusuyla alakalı birkaç muhtelif rivayet var olmaktadır. Zira bazı rivayetlere göre bu hanım efendi ikinci Halife Ömer döneminde İslam ordusu tarafından esir alınmış, bazılarına gör de üçüncü halife Osman döneminde İslam ordusu tarafından esir alınmıştır. Yani bu bağlamda var olan rivayetler farklı görüşler içermektedir. Kendisi ve babasının hakkında da çok farklı isimler yazan nakiller var olmaktadır. Bu farklılıkları (noktaları) göz önünde bulundurduğumuzda Onun İranlı birisinin, (böyle bir isimle bir kadının var olup), İmam Hüseyin’in (a.s.) eşi ve İmam Seccad’ın da Annesi olduğunu kabul etmek çok zordur.

Ayrıntılı Cevap

İmam Hüseyin’in (a.s.) üçüncü Yazdgerd isminde birisinin kızı Şehribanu’yla evlendiğini tarihçiler ve muhaddisler arasında birçok söz ve söylenti bulunmaktadır:

1-   Şeyh-i Saduk (r.a) İmam Seccadın Annesi hakkında şöyle bir hadis nakletmektedir: “Sehl b. Kasım Nuşcani İmam Seccad’ın (a.s.) Annesi Hakkında şöyle diyor: “imam Rıza (a.s.) Horasanda bana Şöyle buyurdu: Aramızda akrabalık bağı var. Aramızda nasıl bir akrabalık vardır diye sordum? Şöyle dedi: Abdullah b. Amir b. Koriz, Horasan’ı fethettiği zaman İran’ın padişahî olan Yazdgerdin kızlarından ikisini buldu ve onları Osman’ın yanına gönderdi. Osman onlardan birisini İmam Hasan’a diğerini İmam Hüseyin’e hediye etti”. Bu iki bayan doğum yaptıktan sonra vefat ettiler. İmam Hüseyin’in hanımı imam Seccad’ı dünyaya getirdi ve Onun Hanımı vefat ettikten sonra İmam Hüseyin’in bir (başka) cariyesi imam Seccad’a bakma mesuliyetini üstlendi”.[1] Görüldüğü gibi bu rivayete göre Yazdgerd’in kızı ikinci Halife döneminde değil, bilakis üçüncü halife Osman döneminde Medine’ye götürülmüştür.

Şeyh Abbas Kumi bu rivayet Hakkında şöyle diyor: “bu rivayet Yazdgerd’in kızı ikinci halife döneminde getirildiğini söyleyen rivayetlere muhaliftir. Oysaki bu rivayetler daha meşhur ve daha güçlüdür.[2]

2-   Küleyni İmam Seccad’ın (a.s.) Annesinin kimliği hakkında şu hadisi zikrediyor: “Yazdgerd’in kızını Ömer’in yanına getirdikleri vakit Medine bayanları onu seyir etmek için sabırsızlanmışlardı. Mescide girdiği vakit, Mescit onun nurundan aydınlandı. Ömer ona bakınca bayan kendi yüzünü kapattı ve şöyle dedi: “vay, Hurmuzu zamanı kara olsun) (“of, biruc bada hermuz”). İkinci halife; bu bayan bana kötü söz söylüyor ve bana sövüyor diyerek onu cezalandırmak için ona yöneldi. Emirulmüminin hz. Ali (a.s.) Ömer’e şöyle buyurdu: Sen ona zarar kavuşturma hakkına sahip değilsin. Onu rahat ve serbest bırak kendisi Müslüman erkeklerden birisini seçsin ve o Müslümanlardan hangisini seçerse onu o şahsın ganimet payından hesaplayacaksın. İkinci halife Ömer Onu serbest bıraktı ve kendisi Hz. Hüseyin’in  (a.s.) başına elini vurarak onu kendisi için seçti. Hz. Ali (a.s.) ona; “senin ismin ne? Diye sordu. O, “Cihan şah” diye cevap verdi. Hz. Ali; “Senin ismin Şehribanu’dur” diyerek Hz. Hüseyin’e yönelerek şöyle buyurdu: Ey Aba Abdullah! Bu hanımdan yeryüzünün en hayırlı insanı dünyaya gelecektir”. Ali İbn. Hüseyin (a.s.) (yani imam Zeynelabidin (a.s)) ondan doğdu. Bu kadından doğan bu çocuğa ibnul-hayreteyn (yani iki seçkinin çocuğu) diyorlardı. Zira o Araplar içinde en seçkin kabile olan Haşim kabilesinden ve acemler içinde de Allahın en seçkini olan toplumu olan “farıslılardan”dir.[3]

Bu rivayet senet ve metin bakımından bazı araştırmacıların eleştirisine maruz kalmıştır. Örneğin şöyle denilmiş: Bu rivayetin senedinde Amr bini Şimr gibi kişiler var olmakta. Bu kişi rical ilminin âlimlerine göre zayıf ve güvenilmeyen bir kimsedir.[4]   Metin açısından da bu rivayet birçok eleştiriye tabi tutulmuş. Örneğin:

a)   Yazdgerd’in kızının esir düştüğü çok şiddetli bir şekilde şüphe konusu olmuştur.

b)   İmam Hüseyin’in (a.s.) böyle bir kadınla evlendiği günümüzde de şüphe konusudur. Zira birinci rivayete göre bu bayanın esir düşmesi Horasanın fethinde yani hicretin 22. Senesinde ve üçüncü halife Osman döneminde gerçekleşmiş. İkinci rivayete göre ise bu ikinci halife döneminde gerçekleşmiş. Eğer bu ölçü olursa bu dönemde İmam Hüseyin (a.s.) 10 ile 11 yaşında idi. Zira İran’ın fethi ikinci halifenin ikinci senesinde gerçekleşmiştir. Buna binaen imam Hüseyin (a.s.) bu yaşta evlenmiş olması uzak görünmektedir.

c)   İmam Secadd’ın (a.s.) annesinin nesebi konusunda da eski tarihi ve rivayi kaynaklar ihtilafa duçar olmuşlar. “Tarihi Yakubi” (ö. 284 k.),[5]Muhammed b. Hasan-Kumi,[6]Küleyni[7] (ö. 329 k.),[8]Muhammed b. Saffar Kumi” (ö. 290 k.), “Allame Meclisi”,[9]Şeyh-i Saduk” (ö. 381 k.), Şeyhi Müfit (ö 413 k.)[10] gibileri hanımın ismi üzerinde ittifak etmeseler bile onu Yazdgerd’in kızı olarak bilmişlerdir.

Bu görüş karşısında eski ve yeni bazı kaynaklar kadının babasını Sistani, Seyyidi, Kabulli olduğunu hatırlatmışlardır. Birçok kaynak da onun esir düştüğü yerin ismini zikretmemiş sadece “ümmü veled” (yani çocuk sahibi cariye) şeklinde ondan bahis etmişler.[11] İranlı bazı büyük şahsiyetler ise Subhan’ı, Sencan, Nuşcan ve Şiruye’yi onun babası olduğunu zikretmişlerdir.

Bu rivayetleri incelemek ve eleştirmek için bu haberlerin senetsel konularına dayanarak yapamayız. Zira bu nakillerin hiçbirisi güçlü ve güvenilir bir senedi yoktur. Bunun yanı sıra Yakubi gibi tarihi kitapların birçoğu kendi konularını isnatsız naklediyorlar. Buna binaen bu nakilleri incelemek için muhtevasını ve içeriğini göz önünde bulundurmamız gerekir. Bu bağlamda bu nakillere baktığımızda aşağıdaki işkâllar söz konusudurlar:

1-   Bu haberlerde göze çarpan en önemli işkâl, onun ve babasının ismi hakkında yaptıkları ihtilaftır. Bu kaynaklar hanımın kendisi için çok farklı isimler; “Şehribanu, Selahe, Gazale” gibi isiler zikretmişlerdir.

2-   Onun esir düştüğü zaman hakkında düşmüş oldukları ihtilaf bir diğer işkâldır ki bunlara varittir. Bazıları onu ikinci halife Ömer döneminde esir düştüğünü söylerken bazıları da üçüncü halife Osman döneminde esir düştüğünü söylemiş Şeh-i Müfit gibi bir diğer kısımda hz. Ali döneminde esir düştüğünü söylemişler.[12]

3-   Tarihi Tabari ve İbnu Esir gibi tarih kitapları Müslümanların İran’la savaştıkları savaşları “senenin olayları” unvanıyla yazmışlar. Bunlar kendi kitaplarında Yazdgerd’in kaçıp İran’ın farklı şehirlerine ve yerlerine gittiğini bir bir yazmışlar ama çocuklarının esir alındığı konusunda hiçbir şey söylememişlerdir. Usulen bu mesele çok önemli meselelerdendir. Normalde buna işaret edilmesi gerekirdi ama buna hiçbir şekilde işaret edilmemiştir. Ama bundan daha cüzi ve önemsiz olan meselelere değinmiş ve hakkında konuşmuşlardır. Bunun kendisi bu padişahın çocuklarının esir alınmadığına dair bir argumandır.

4-   Mes’udi gibi eski yazarlardan bazıları üçüncü Yazdgerd’in çocuklarını zikrederlerken onun için Adrek, Şahin, Merdavend isminde üç kızı zikrediyor. Bunlardan hiçbirisi imam Secad’ın (a.s.) Annesi için zikredilen isimle uyuşmuyor. Bu bir taraftan, diğer taraftan yazılan yazılarının hiçbirinde kızlarının esir alındığını yazmıyor.[13]

Her halükarda bu karinelerin hepsini ve İmam Seccad’ın (a.s.) annesi hakkında var olan daha başka görüşleri bir araya getirdiğimizde ve bunun yanı sıra üçüncü asrın son dönemine kadar birçok tarihçi yazar onu Sined ya Kabul cariyelerinden saymış[14] olmalarını dikkate aldığımızda İmam Secad’ın (a.s.) annesinin kim olduğu hakkında kesin ve net bir şey söylememiz çok zordur.[15]

 



[1]Uyunul- Ahbari-Rıza”, Tashih ve Tahkik: Seyit Mehdi, Hüseyni Lacurdi,baskı, 1, h.k., intş. Mirza Muhammed Rıza Mehdi, (noor cd. Sinden anlıntı yapılmış), c. 2, s. 128.

[2] Kumi Şeyh Abass, “Müntehal Amal”, çap’i hicret, c. 2, s. 30.

[3]Usuli Kafi”, intş. Ahundi, c, 1, s. 467.

[4]Hulasetul Akval Fi Marifetir-Rical”, bahşi duvum, s, 241, bab 7, kemle Amru; bkz. Şehr banu hemseri İmam Hüseyin.

[5]Tarihi Yakubi”, c. 2, s. 303.

[6]. “Tarihi Kum”, s. 195.

[7]Usulu’l-Kafi”, c. 2, s. 369.

[8]Biharul Envar”, c. 46, s. 9.

[9]Uyunil-Ahbarir-Rıza” c. 2, s. 128

[10]El-İrşad”, s. 492.

[11]Biharul Envar“, c. 46, s. 9.

[12]El-İrşad”, s. 492.

[13]Zendagani Ali Bini Hüseyin” (a.s.), s. 12.

[14]Şuubiye”, s. 305.

[15] Bakz. “Mader İmam Secad”.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar