Gelişmiş Arama
Ziyaret
8172
Güncellenme Tarihi: 2012/01/23
Soru Özeti
Değişik düşünürlerin bakışında tanrı mefhumunun özellikleri nedir ve ortaçağ Hıristiyan filozoflarının bakışında başka hangi özellikler bulunabilir?
Soru
Filozofların bakışında tanrı adında metafizik ve tabiat ötesi bir varlığın mefhumu nasıl şekil kazanmıştır? Değişik düşünürlerin bakışında tanrı mefhumunun özellikleri nedir ve ortaçağ Hıristiyan filozoflarının bakışında başka hangi özellikler bulunabilir? Ortaçağ filozoflarının tanrısı ile önceki filozofların tanrısı arasında bir fark var mıdır, yok mudur?
Kısa Cevap

Antik Yunan filozofları tüm şeylerin ve yaratılışın kaynağını araştırmada tanrı adında bir mefhuma ulaştı. Ortaçağ filozoflarının tanrısı, önceki filozofların tanrısından farklıdır. Hıristiyan filozoflarının tanrısı ile Yunan ve Roma tanrıları arasındaki fark, yaratan olmadadır. Tanrı hakkında değişik filozofların görüşleriyle aşina olmak için, ayrıntılı cevapta onların görüşleriyle ilgili olarak kısa bir tarihçe verilmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Antik Yunan filozofları tüm şeylerin ve yaratılışın kaynağını araştırmada tanrı adında bir mefhuma ulaştı. Onlar dört unsuru dünyanın kaynağı bilmekteydi. Örneğin “Tales her şeyin kaynağını su, Demokritus ateş ve diğer filozoflar ise hava veya topak bilmekteydi.”[1] Yunanlılar nezdinde tanrılar hakkındaki detaylı bilgiler Humer ve Hesyud’un eserlerinde yer almaktadır. Eğer kendimizi Humer’in İlyad kitabıyla sınırlamak istersek, onda tanrı kelimesinin göründüğü kadarıyla acayip türlerden değişik varlıklar için kullanıldığını görürüz. Yunan düşüncesinde uluhiyet tasavvuru, tabiat tasavvuru ve ona egemen olan zorunluluk esasından hasıl olmuştur. Bu acayip varlıklar, Yunan halklarının fiil ve düşüncelerini kendilerine göre düzenledikleri ilahi güçlerden ibaretti.[2] Onların tanrısının şimdi bildiğimiz bir tanrı olması mümkün değildi. “Esasen felsefî okullar, dinler ve tarihî devirlerde tanrı mefhum ve varlığı hakkında birçok düşünce ve görüş ileri sürülmüştür. Ama onların hiçbiri, tanrının mana ve mefhumu hakkında sabit ve değişmeyen bir anlayış taşımamış ve taşımamaktadır.”[3] Burada batı filozoflarının tanrı telakileri hakkında çok kısa bir tarihçe verilecek ve yanı sıra sorulan sorununun değişik bölümleri yanıtlanacaktır. Sokrat öncesi (antik Yunanlılar) düşünce döneminde Yunan kültürünün tanrısı ile tanrı hakkındaki diğer tasavvurlar arasında iki temel fark mevcuttur: Hayat ve insanilik.[4] Platon’un tanrısının rolü (ide veya hayır misalinin yapıcısı) âlemdeki düzensiz mevcut unsurları düzenlemektir. Onun güzelliğinin tam tasviri, idelerin güzelliklerinden yararlanmadadır.[5] Aristo’nun tanrısı (hareket etmeyen hareket ettirici), âlemin gayesidir, ama onun öznesel nedeni değildir ve birden fazla olması muhtemeldir.[6] Skolastik (ortaçağ) filozoflar, tanrı hakkındaki görüşlerini iki kaynaktan almıştır: Kutsal kitap ve Yunan filozofları.[7] Kilise mütekellimleri ve öncüleri, “ben benim”[8] tabirinden tanrının var olduğu ve her şeyin menşei olduğu neticesini almıştır. O halde insan ve dünyanın yaratıcısı birdir. Elbette yaratıcı tanrı mutlak kadir ve mutlak alim de olmalıdır. Mantıkî açıdan kadir-i mutlak olan tanrı; sonsuz, zatıyla kaim, ezeli ve ebedi, yalın ve en kamil de olmalıdır. Felsefî düşüncenin Hıristiyan ilahiyatındaki şerh ve açılımı, Agustin ve Akvinas adında iki önemli mütekellimin eserlerinde Yunan ıstılahlarından yararlanmayla zirvesine ulaştı.[9] Agustin’in tanrısı, Eflutin düşüncesi (ilk kaynak sıfatıyla “bir” tanrıya inanmak) kalıbında kutsal kitap tanrısıdır.[10] Eflutin’in görüşüne göre, bir (ilk varlık) külli aklı (ikinci varlığı) ve aklı külli de külli nefsi (üçüncü varlığı) yarattı.[11] Akvinas’ın tanrısı, Aristo felsefesi kalıbındaki kutsal kitap tanrısıdır.[12] Akvinas “Aristo felsefesinin yöntemini takip etmeyle birlikte, ondan öteye geçmektedir; çünkü onun nezdinde faillik mefhumu yaratıcı ve rab olmaya denk düşmektedir. Oysaki Aristo’nun “hareketsiz hareket ettiricisi” sadece gayesel nedendi ve onun alem ve insanı yaratma ve idare etmeyle bir işi yoktu.”[13] Gerçekte Hıristiyan filozoflarının tanrısı ile Yunan ve Roma tanrıları arasındaki fark, onun yaratan olmasındadır.[14] Bu farklılık, Hıristiyanlığın bir felsefe olmayıp Mesih aracılığıyla insanın kurtuluşu için gelmiş olan dinsel öğretilerden ibaret olmasından kaynaklanmaktadır. Yunan felsefesi ise evreni açıklamak için bir yöntemdir.”[15] Bu mesele Yunan düşüncesi ile Hıristiyan düşüncesini birbirinden ayıran belirgin husustur. Skolastik felsefeden sonra Dekart ile birlikte metafizik ve ilahiyat tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. “Dekart felsefesinde tanrının varlıksal bir yönü yoktur, sadece epistemolojik yönü vardır.”[16] “Dekart’ın felsefî sisteminde hem tanrıyı ispat etmede insan düşüncesinin başlangıçta yer alması ve hem de bu felsefede tanrının ontolojik olarak değil, epistemolojik olarak belirtilmesi açısından, tanrı insan düşüncesine müntesiptir.”[17] “Dekart’  “tanrı” kelimesinden şunu kasteder: Tanrı sonsuz, değişmeyen, zatıyla kaim, mutlak alim ve mutlak kadir olan bir cevher olup beni ve var olan her şeyi yaratandır.”[18] “Dekart’ın yöntemsel şüphesinin ters etkisi, tanrıyı aklî olarak ispat edecekti, ama neticede şüphecilikte yeni bir dalgaya sebep oldu. “Onsekizinci yüzyılda İngiltere’de Heyum, Almanya’da Kant’ın ortaya çıkması ve önemli eserlerinin yayınlanmasıyla birlikte, metafizik zayıflamaya neden oldu. Aynı şekilde ondokuzuncu yüzyılda Darvin’in evrim teorisi ve Newton mekanizmi gibi bilimsel görüşlerin gündeme gelmesiyle birlikte, ateizmin asıl altyapıları şekil aldı. Evrim teorisinde, tanrı ve özellikle deist tanrı (çok eski zamanlarda evreni hareket ettiren ve sonra onu kendi haline bırakan kayıp tanrı mefhumu) anlayışı, ciddi şekilde eleştiriye maruz kaldı. Mekanizm düşüncesi de her şeyi mekanik bir şekilde nitelemektedir.”[19] Her halükarda “her ne kadar Platon’un yaratanı, Aristo’nun hareket ettiren hareket etmeyeni, Eflutin’nin biri, kilisenin şefkatli tanrısı (gök babası), Dekart’ın sonsuz ve yaratıcı cevheri, İspinozza’nın tabiat yaratan tabiatı, Kant’ın ahlakî kanunları bahşedeni ve Hegel’in mutlak ruh veya idesi, bizim Allah diye ifade ettiğimiz bir hakikate işaret etse de, hiçbir şekilde ortak bir mana ve mefhuma sahip değildir. Tanrının varlığını inkar eden ve onun hakkında şüphe duyan kimselerin de O’nun hakkında sabit bir algı taşımadığı da dikkat edilmesi gereken bir noktadır.”[20]    



[1] Hasan Zade, Salih, Seyr Ve Tetevvür-i Mefhumu-i Hoda Ez Dekart Ta Niçe, s. 29, Tahran, İlim, 1387.

[2] a.g.e. s. 29 – 30.

[3] a.g.e. s. 14 – 15.

[4] a.g.e. s. 30.

[5] a.g.e. s. 32.

[6] a.g.e. s. 33.

[7] a.g.e. s. 35.

[8] Ahd-i Atik, Sefer-i Huruc, bab. 3, ayet. 14.

[9] Hasan Zade, Salih, a.g.e. s. 35.

[10] a.g.e. s. 38.

[11] a.g.e. s. 40.

[12] a.g.e. s. 43.

[13] a.g.e. s. 48.

[14] a.g.e. s. 48.

[15] a.g.e. s. 43.

[16] a.g.e. s. 84.

[17] a.g.e. s. 87.

[18] a.g.e. s. 85.

[19] a.g.e. s. 16.

[20] a.g.e. s. 15.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • cinsel sapıklık ve inhiraftan korkulmadığı taktirde evlilik bırkalabilinir mi?
    10114 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/01
    Evlilik olgusu bütün milletler arasında süre gelmiş bir gelenektir. Ancak islam dini evliliğe ve aile yuvasının ve teşkilatının kurulmasına çok önem vermiştir. Ayet ve rivayetlerdeki bütünlükten evliliğin ne kadar önemli olduğu çok güzel bir şekilde anlaşılıyor. Allahu teala kuranı kerimde bekar olanları evlendirin, şeklinde emr ...
  • İmam Musa Kazım’ın (a.s) hayatı, evlatları ve torunlarını özetle benim için açıklar mısınız?
    21759 تاريخ بزرگان 2011/01/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Melekler Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bilmekteydiler?
    13280 Tefsir 2011/06/20
    Meleklerin Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bildiği hususunda bir takım ihtimaller beyan edilmiştir:1. Lavh-i Mahfuz kanalıyla Âdem’in zürriyetinin yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağı ve kan akıtacağı öğrenilmiştir. 2. İlahi haberler yoluyla öğrenilmiştir.3. Bu konu gerçekte meleklerin öngörüsüydü; çünkü onlar insanın bir takım tabii çelişkiler taşıyan toprak ...
  • Cennet ve cehennemde ölüm var mıdır?
    18303 Eski Kelam İlmi 2010/07/05
    Kur’an, rivayet ve aklî deliller, insanların cennete veya cehenneme gittiği zaman artık bir ölümün olmadığı hususunda müttefiktirler. Kur’an’ı Kerim bir taraftan kıyameti daimi gün (ebediyet günü) olarak adlandırmış ve öte taraftan da cennetlikleri daimiler (ebediler) sıfatıyla nitelemiştir. Rivayetlerde geldiği üzere cennetlik ve cehennemliklere şöyle ...
  • Yolculuktayım ve yolculuğumun müddeti belli değil. Lütfen seferî kılma ve tam kılma açısından namazımın durumunu belirtiniz.
    6948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Cemaat namazı niyetinde namaz rekâtlarının sayısı belirtilmeli midir?
    6376 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Asıl yanıta değinmeden önce niyette iki önemli konunun dile getirildiği noktasını hatırlamak gerekir:1. Niyette söz gerekli midir?2. Niyette muteber olan şeyleri dile getirmenin lazım olmadığı açıklığa kavuştuktan sonra[1] hangi şeylerin niyette gerekli ve muteber olduğu konusu ortaya çıkmaktadır. ...
  • Hicr suresi 91. ayetteki bölenlerden Allah’ın kasti nedir?
    11333 Tefsir 2010/11/27
    Bu ayet-i şerifede yer alan “el-muktesimin” kavramı bölen ve bölücüler anlamındadır. Bu ayetin nüzul sebebinin ne olduğu ve kimler hakkında nazil olduğu hususunda ise tefsirlerde birkaç ihtimal beyan edilmiştir. 1. Hac aylarında yolculara Muhammed adındaki bir şahsın bir takım iddiaları olduğunu ve kesinlikle kendisinin sözlerini dinlememelerini ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7310 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • Sigaranın orucu bozduğunu bilmeyen biri, sigara içerek tuttuğu oruçların kazasının yanı sıra keffarette vermeli midir?
    8350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    İmam Humeyni (r.a) ve diğer büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: (Oruç tutan kişi) Meseleyi bilmediğinden dolayı orucu bozan bir şey yapsa, eğer meseleyi öğrenme imkanı vardıysa farz ihtiyat gereği üzerine keffaret gelir. Eğer meseleyi öğrenme imkanı yoktuysa veya meselenin farkında değildiyse yahut filan şeyin orucu bozduğunu kesin olarak ...
  • Hz. Müslim kimdi?
    19268 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2010/12/22
    Akil’in oğlu olan Müslim üç imam (müminlerin önderi Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin (a.s) ) ile aynı asırda olup onları yakından görmüş, İmam Hüseyin’in (a.s) imameti zamanında imamının hedefleri için canını feda etmiş ve Übeydullah b. Ziyad emriyle şahadete ulaşmıştır. O bu zamanda İmam Hüseyin’in (a.s) ...

En Çok Okunanlar