Gelişmiş Arama
Ziyaret
8732
Güncellenme Tarihi: 2012/03/14
Soru Özeti
Direkt olarak ‘Ey İmam Rıza! Bizim dileğimizi yerine getir!’ veya ‘Filan İmamın hatırına dileğimizi yerine getir!’ diyebilir miyiz?
Soru
Allah’ın selamı üzerinize olsun ve kolay gelsin. Tevessül hakkında yaptığınız açıklamanın ne manaya geldiğini gerçekten anlayamadım. Direkt olarak ‘Ey İmam Rıza! Bizim dileğimizi yerine getir.’ diyebilir miyiz? Veya direkt olarak Ehl-i Beyt’ten bir şey isteyebilir miyiz? Allah, ‘Yalnızca benden isteyin’ dediğine göre ‘İmam Rıza bana şifa ver, dileğimi yerine getir.’ dememiz doğru olur mu?
Kısa Cevap

1- Şüphesiz Allah’tan başka kimsenin direkt ve vasıtasız olarak hiç bir şeye gücü ve kudreti yetmez. Eğer bir kudret varsa da bu Allah’ın izni ve iradesiyledir.

2- Hacetlerimizin yerine gelmesini din önderlerinden ve büyüklerinden istememeliyiz, onları sadece vasıta etmeliyiz. Kimi zaman bir din büyüğünden bir dilekte bulunulduğu zaman bu, Allah’ın izni olmadan direkt olarak onun bu dileği yerine getireceği manasına gelmez. Böyle bir dilekte bulunan kimse onun vasıta olduğunu bilmektedir.

3- Allah’ın bazı kulları daha çok itaat ettiklerinden Allah katında daha çok hatırları vardır. Allah katında her hangi bir sebepten dolayı hatırı olmayan veya kendisini hatırı olandan daha düşük gören vb. kimselerin onları Allah katında vasıta etmelerinin veya onların hatırına Allah’tan bir şey istemelerinin sakıncası yoktur. 

Ayrıntılı Cevap

1- Şüphesiz Allah’tan başka kimsenin direkt ve vasıtasız olarak hiç bir şeye gücü ve kudreti yetmez. Eğer bir kudret varsa da bu Allah’ın izni ve iradesiyledir.

2- Hacetlerimizin yerine gelmesini din önderlerinden ve büyüklerinden istememeliyiz, onları sadece vasıta etmeliyiz. Kimi zaman bir din büyüğünden bir dilekte bulunulduğu zaman bu, Allah’ın izni olmadan direkt olarak onun bu dileği yerine getireceği manasına gelmez. Aksine böyle bir dilekte bulunan kimse onun vasıta olduğunu bilmektedir.

Meselenin daha iyi anlaşılması için Kur’an’dan bir örnek verip onu inceleyelim:

Allah Teala Kur’an’da şöyle buyuruyor: ‘(İsa’yı) İsrailoğullarına (Yakup’un oğullarına) peygamber olarak gönderdi, o da onlara dedi ki: Ben, Rabbinizden size delille geldim. Balçığı yoğurur, kuş şekline sokar, ona üflerim Allah'ın izniyle kuş olur. Anadan doğma körü ve alaca illetine tutulmuşu Allah'ın izniyle iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüyü diriltirim, evlerinizde yediklerinizi, biriktirdiklerinizi size bildiririm. İnanmışsanız şüphe yok ki, bunlar size delildir.’[1]

Görüldüğü üzere ayet, Hz. İsa’nın Allah’ın izniyle köre ve alacalıya şifa verdiğini buyuruyor. Eğer biri Ona ‘Ey Allah’ın Peygamberi, benim hastama şifa ver.’ derse bu şirk mi olur? Ayet Hz. İsa’nın Allah’ın izniyle ölüleri dirilttiğini buyurmaktadır, eğer biri Ona ‘Ey Allah’ın Peygamberi, ölen yakınımı dirilt.’ derse bu şirk mi olur?

Böyle bir istek ne şirktir ne de tevhidle çelişir.

 3- Allah’ın bazı kulları daha çok itaat ettiklerinden Allah katında daha çok hatırları vardır. Allah katında her hangi bir sebepten dolayı[2] hatırı olmayan veya kendisini hatırı olandan daha düşük gören vb. kimselerin onları Allah katında vasıta etmelerinin veya onların hatırına Allah’tan bir şey istemelerinin sakıncası yoktur. Allah Teala Kur’an’da şöyle buyuruyor:

‘(Yakup’un Oğulları) dediler ki: Ey babamız! (Allah'tan) suçlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten hataya düşenlerden olduk.' (Ya'kub:) ‘Sizin için yakında Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O bağışlayandır, esirgeyendir.’ dedi.’[3]

Yakup’un oğulları Allah’ın bağışlayıcı olduğunu halde bildikleri halde direkt olarak ondan bir şey istememiş, babalarını vasıta etmişlerdir. Acaba bu şirk midir? Acaba tevhidle çelişir mi?

Yine Kur’an Benî İsrail’in şöyle dediğini nakleder:

‘Hani demiştiniz ki: Ya Musa, biz bir türlü yemeğe katlanamayız. Rabbinden bizim için yerin yetiştirdiği şeylerden vermesini iste. Yerden sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan yetiştirsin.’[4]

Benî İsrail, peygamberlerini kendileriyle Allah arasında vasıta ettikleri ve direkt olarak Allah’tan istekte bulunmadıklarından dolayı asla kınanmamışlardır.

Allah’ın: ‘Övgü yalnızca Allah’a aittir’ diye buyurmasına gelince evet şüphesiz böyledir, ancak bunun konumuzla ilgisi yoktur. Zira dua ve af dilemek övgü manasına gelmemektedir.

Ayrıca Allah Teala Kur’an’ın hiç bir yerinde ‘benden isteyin’ diye buyurmamıştır. Hatta Kur’an’da ‘Bana dua edin’ diye buyurduğu zaman bile her şeyden önce bunun muhterem ve hatırı olan birisini vesile edip vasıta kılmamızla aykırılığı yoktur. Böyle bir şey aynı zamanda o muhterem zatları yüceltmektir. Evet, Allah’la vasıtasız olarak irtibat kurabiliyorsanız kimse size bunu yapmayın demiyor.  

 


[1] -Al-i İmran/49

[2] -İşledikleri günahlar veya tevazu vb. sebeplerden dolayı

[3] -Yusuf/97-98

[4] -Bakara/61

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar