Gelişmiş Arama
Ziyaret
36977
Güncellenme Tarihi: 2009/01/19
Soru Özeti
Şia mezhebi neden en iyi mezheptir?
Soru
Şia mezhebi neden en iyi mezheptir? Kendim Şia mezhebine mensup olmama rağmen, Şianın Vahhabiyete ne gibi üstünlüğü olduğunu bilmiyorum. Mezhebimin hak olduğu konusunda nasıl mutmain olabilirim?
Kısa Cevap

Şia mezhebinin üstünlüğü onun ‘Hak’ olmasından kaynaklanıyor. Hak yol her dönemde yanlızca birdir. Diğer dinler ya temelden batıl ve asılsızdır ya da kaybolmuş ve değişmişlerdir. Bugün hak din İslam’dır. Asıl ve gerçek İslam ise Şia mezhebinde tecelli bulmuştur. Yanlızca Şia öğretileri öz Muhammedi İslam’ın göstergesi olabilir. Bunu tarih ve dini kaynaklar teyit etmekteler. Bu özellik Vahhabiyyette yoktur. 

Ayrıntılı Cevap

Şia mezhebinin diğer mezheplere üstünlüğü onun ‘Hak’ olmasından dolayıdır. Hak din her dönemde yanlızca bir dindir. Allah-u Teala’nın her dönemde bir şeriatı vardır. Onun dışında ki dinler ya temelden batıl ve yalandır veya kaybolmuş ve hükmü kalkmıştır. Şimdiye kadar insanlığa gelen dinler birbirinin yanında ve birbirine alternatif değil, aksine biribirinin peşi sıra, tamamlayıcı olarak gelmişlerdir. Yani, yeni din önceki dinin tamamlayıcısı olup onun hükmünü kaldırmıştır. Yeni dinin gelmesiyle, önceki dinin süresi sona ermiş, resmiyetini kaybetmiş ve yerini yeni dine bırakmıştır. Herkesin yeni dine uyması ve ona iman getirmesi gerekir. Bu yüzden mukaddes kitap ve dini naslarda yeni dine iman getirmeyenlere ‘kafir’ denmektedir.

 

İslam, insanlığa gönderilmiş en son ve en kamil dindir. Allah, İslam’dan başka hiçbir dini kabul etmeyecektir:

‘Şüphe yok ki Allah katında din ancak İslam’dır.’[1]

‘Kim İslamdan başka bir din seçerse ondan kabul edilmeyecektir.’[2]

 

Maalesef Müslümanlarda diğer dinlere mensup olanlar gibi çeşitli mezheplere bölünmüşlerdir. Tabi bu mezheplerin hepsinin hak üzere olduğu söylenemez. Resul-u Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya bölünecektir. Onlardan yanlızca bir fırka kurtuluşa erecektir, diğerlerinin hepsi ateştedir.’[3]

 

İslam mezhepleri arasında fırka-i naciye (kurtuluşa eren fırka) Ehl-i Beyt yolunu takip eden On iki İmam Şiasıdır. Teşeyyü’ gerçek ve hakiki İslamdır. Resul-u Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Ey İnsanlar! Ben sizin aranızda öyle bir şey bırakıyorum ki ona sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız: Allah’ın kitabı ve Itratım, Ehl-i Beyt’imdir.’[4]

 

Peygamberimizin güvenilir ve değerli sahabesi Ebuzer-i Gifari şöyle rivayet ediyor: ‘Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu duydum: Bilin ki, benim Ehl-i Beyt’im sizin aranızda, Nuh kavminin içinde ki gemi gibidir; kim o gemiye binerse kurtulur, kim de muhalefet ederse boğulur.[5]

 

Şia mezhebi, tevhid, adalet, nübüvvet, imamet ve mead temeli üzerine kuruludur. Şii, on iki masum imam (a.s)’ın, Resulullah (s.a.a)’in halifeleri olduğuna inanmaktadır. Onların (a.s) birincisi İmam Ali (a.s), sonuncusu da İmam Mehdi (a.s)’dır.

 

Allah Resulü (s.a.a)’den rivayet edilen bir çok hadiste masum imamların kaç tane olduğu hatta isimleri bile açıklanmıştır. Abdullah b.Mes’ud birgün bir grupla beraber otururken bir bedevi Arap gelerek onlardan hangisinin Abdullah b.Mes’ud olduğunu sordu. Abdullah, benim, diye cevap verdi. Arap: ‘Peygamberiniz, kendisinden sonra kaç tane halifesi olduğunu size beyan etti mi?’ diye sordu. Abdullah dedi ki: ‘Evet, Ben-i İsrail’in on iki tane önderi kadar.’[6]

 

Bizim, Şia’nın hak olduğuna delilimiz Kur’an ve sünnettir. Allah-u Teala, Kur’an’da Allah’a, Resulüne ve emir sahiplerine –ki onlar Resul-u Ekrem (s.a.a)’in buyruğuyla Ehl-i Beyt İmamlarıdır- uyulmasını bize emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’in bir çok ayetinde imamet ve velayet meselesine işaret olunmuştur. ‘Yakın akrabalarını uyar’,

‘Şüphe yok ki sizin veliniz Allah, resulü ve namaz kılıp, rüku halinde zekat veren iman edenlerdir (mü’minlerdir)’,

‘Ey Resul! Rabbinden sana nazil olan o şeyi tebliğ et, eğer bunu yapmazsan risalet görevini yerine getirmemiş olursun’,

‘Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’a razı oldum,’

‘Şüphe yok ki ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü kötülüğü gidermek ister’ vb. ayetler bu konu hakkındadır.

 

Allah Resulu (s.a.a)’de, Hz. Ali(a.s)’ı her zaman halifesi olarak tanıtırdı. Tarih ve rivayetler bunu ortaya koymaktadır. Örneğin Taberi, ‘Tarih’inde şöyle yazıyor: ‘Yakın akrabalarını uyar’ ayeti nazil olduğu zaman Peygamber akrabalarını toplayarak onlara şöyle buyurdu: ‘Allah-u Teala bana, sizi kendisine davet etmem için emir verdi. Kim bu işte bana yardım ederse kardeşim, vasim ve halifem olacaktır.’ Onların içinde yanlızca Hz.Ali (a.s) ‘Ey Allah Reulü! Bu uğurda ben senin yardımcın olacağım.’ diye cevap verdi. Peygamber de elini Hz. Ali (a.s)’ın omuzuna koyarak ‘Şüphe yok ki bu (Ali), kardeşim, vasim ve sizin içinizde ki halifemdir; onu dinleyin ve ona itaat edin.’ diye buyurdu. Peygamber (s.a.a)’in akrabaları gülerek yerlerinden kalktılar ve Hz. Ebu Talib’e -alay ederek- dediler ki: ‘Senden oğluna itaat etmeni ve onun emrine uymanı istiyor.’[7]

 

 

Peygamber (s.a.a), mübarek ömrünün son yılında ‘Veda Haccı’ diye bilinen haccından dönerken ‘Gadir-i Hum’da Ali b. Ebu Talib (a.s)’ı imam ve Müslümanların önderi olarak tanıttı ve orada bulunan herkese Ali’ye Mü’minlerin emiri olarak biat etmelerini emretti. Ve şu tarihi sözünüde o gün orada buyurdu: ‘Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır.’ Bu hadis meşhur ve mütevatir hadislerdendir.

 

Bunlar Şia’nın diğer mezheplere göre üstün ve hak oluşuna dini açıdan ve ayet ve rivayetlere dayanarak kısaca getirdiğimiz delillerdir. Dini delillerin dışında da bu konuyu ele alabilir, Şia ve diğer mezheplerin öğretilerini mukayese ederek Şia’nın üstünlüğüne hüküm verebiliz. Ama bunu başka bir zamana bırakıyoruz.

 

Vahhabiyet konusuna gelince, bunun için Seyyid Mustafa Rezevi’nin yazdığı ‘Pakistan’ın Siyasi ve Mezhebi Bilgileri’ adlı eserine bakmak yeterli olacaktır. O, bu eserinde şöyle diyor: Vahhabiler, Şii ve Sünni olmak üzere bütün İslami fırkaları müşrik, kafir ve putperest olarak bilmekteler. Resul-u Ekrem (s.a.a)’in ve Masum İmamlar (a.s)’ın kabirlerini ziyaret etmeyi, hacet istemeyi, saygı göstermeyi ve yüceltmeyi bid’at ve putperestlik olarak kabul etmekte, haram saymaktalar. Onlar, Peygamber’e selam vermeyi ve saygı göstermeyi namazın dışında caiz bilmiyorlar. Peygamberin ölümüyle birlikte, artık Ona saygı gösterme ve değer vermenin de bittiğini söylüyorlar. İmamlar ve din büyüklerinin kabirlerine her türlü türbe ve ziyaretgah yapmanın bid’at olduğuna inanıyorlar. Onlara göre Allah Resulü her türlü kuvvet ve zaafına rağmen bir beşerdi ve ölmüştür; artık bizden ve bu dünyadan her hangi bir şekilde haberi yoktur, dolayısıyla kabrini ziyaret ederek ona tevessül etmek haramdır.[8]

 

Acaba böyle bir öğreti fıtrat ve Kur’an’la mutabık olabilir mi? Hüküm vermeyi sizin akl-ı seliminize bırakıyoruz. Risaletin karşılığı olan Ehl-i Beyt’e sevginin[9] karşılığı bu mudur? Acaba şehitlerin ölmediğini ve Allah katında rızıklandığını[10] Kur’an buyurmuyor mu? Acaba Peygamber (s.a.a)’in makamı şehitlerin makamından daha mı düşüktür?!

Daha fazla bilgi almak için yeniden bize yazabilirsiniz.



[1] - Al-i İmran:19

[2] - Al-i İmran:85

[3] - İbn-i Batte, el-İnabet’ul Kubra, c.1, s.3; Hisal, s.585

[4] - Kenz-ul Ummal, c.1, s.44, el-İ’tisam bi’l Kitap ve’l Sünne

[5] - el-Müstedrek ala’s Sahiheyn,c.3, s.151

[6] - Hisal, s.467

[7] - Tarih-i Taberi, c.2, s.320, Mısır baskısı; İbn-i Esir, Kamil, c.2, s.41, Beyrut baskısı

[8] - Seyyid Mustafa Rezevi, Pakistanın Siyasi ve Mezhebi Bilgileri, s.63-64

[9] - Şura: 23

[10] -Al-i İmran: 169

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • bazı vacip ve müstahaplara önem verilmesi namazın yerine geçebilir mi?
    4809 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Cevaba geçmeden önce bir noktayı açıklamamız lazım, oda şudur: İslami hüküm ve yasalarda, her ne kadar maslahat ve mefsede konusunu göz önünde tutulmuş ise de, insanın aklı bu hükümlerin tüm fayda ve zararlarını tek başına derk edebilmesi olanaksızdır. Bu bağlamda kesinlikle Allahın vahyine ve masumların sözlerine tabi ...
  • İmam-ı Zaman’ın (a.f) gaybeti dönemindeki vazifemiz nedir?
    7420 Eski Kelam İlmi 2011/04/13
    Gaybet dönemindeki vazifelerimiz, Masum İmamın (a.s) hazır olduğu dönemdeki vazifelerle aynıdır. Vazifeleri kısaca şöyle özetleyebiliriz: Şiilerin gaybet dönemindeki en büyük vazifesi fereci ve İmam Mehdi’nin (a.f) küresel devletinin zuhurunu beklemektir. Fereci beklemek ise Kur’an’ın, Resul-i Ekrem’in (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’in (a.s) bütün emirlerine amel etmektir. ...
  • Kuran'a göre insan zalim ve cahil bir varlık mıdır yoksa Allah'ın halifesi midir?
    13330 Tefsir 2008/05/04
    1. Kuran'ı Kerim'in bazı ayetlerinde insan, üstün konumu ve yaratılışı itibariyle övülmüş ve aynı şekilde birçok ayette de yerilmiş, kınanmıştır.2. İnsanoğlu potansiyel olarak birçok özelliği ve yeteneği kendisinde bulundurmaktadır. Dolayısıyla sınırsız bir şekilde yükseledebilir yahut sınırsız bir şekilde kendisini alçaltabilir.
  • Namahrem bir erkeğe örtülü fotoğraf vermenin hükmü nedir?
    5630 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    Büyük taklit mercilerinin bürolarından aşağıdaki cevaplar elde edilmiştir. Dikkatinizi bu cevaplara çekiyoruz.Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu: Zatı itibariyle sakıncasızdır. Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu: ...
  • Şia âlimleri Allah’ın yeryüzüne inmesini küfür olarak mı değerlendirmektedir?
    8018 پروردگار. نامها و ویژگی ها 2012/07/24
    Şia İmamlarından nakledilen rivayetler mantıklı bir açıklama çerçevesinde Allah’ın yeryüzüne inmesi inancının geçersizliğini dile getirmekte ve buna inananların küfrüne işaret etmemektedir. Allah’ın yeryüzüne indiğine inanmak tahrif edilmiş bir rivayetin yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. Bunun neticesi Allah Azze ve Celle’nin cisimlendirilmesidir. Allah’ı cisim bilmek Şii ve Sünni âlimleri açısından ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5115 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Neden bazı Müslümanlar dini inançlarıyla çelişen davranışlarda bulunmaktadırlar?
    6824 Pratik Ahlak 2010/03/13
    İnsan ruhani, maddi, hayvansal, toplumsal, duygusal vb. boyutları olan bir varlıktır. Bu boyutlar, insanın inancıyla amel ve davranışları arasında bazı uyumsuzlukların çıkmasına neden olan bir çatışma halindedirler. İlahi dinler, özellikle İslam, insanı hayvansal yönelişlerin tuzağından kurtarıp çeşitli ...
  • İslam neden Avrupaya göre Asya’da daha çok yayılmıştır?
    9527 Eski Kelam İlmi 2011/03/03
    İslam Asya’da ortaya çıktığı için orada daha fazla yayılmıştır. İslam dininin Avrupa’da daha az yayılmasının, Müslümanların arasındaki ihtilaflar, Öz Muhammedi İslamın güzel çehresinin anlatılamaması vb. gibi nedenleri vardır.Hz. Peygamberin vefatından sonra, İslam dinin yayılması için çabalar gösterilmeye başlandı. Ama Müslümanların arasındaki ihtilaflardan dolayı ...
  • Şia’nın bakışında sihir nedir? Nasıl iptal edilebilir?
    11147 Tefsir 2011/01/20
     Sihir olağanüstü bir fiil olup bazen bir tür hipnotizma ve hokkabazlıktır ve bazen de sadece ruhsal, hayali ve telkinsel yöne sahiptir. Bazen tanınmamış fiziksel ve kimyasal özelliklerden yararlanarak, bazen bir takım cisim ve unsurlardan istifade ederek ve bazen de şeytanlardan yardım alma yoluyla gerçekleşir. Sihirbazlar sapık ...
  • SMS kanalıyla okunan talakın hükmü nedir?
    6943 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/12
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar