Gelişmiş Arama
Ziyaret
41537
Güncellenme Tarihi: 2010/06/30
Soru Özeti
Kulluk nedir? Ve kul kime denir? Allah’a kul olma yolunda nasıl hareket edilir?
Soru
Kulluk nedir? Ve kul kime denir? Allah’a kul olma yolunda nasıl hareket edilir?
Kısa Cevap

 İbadet lügat olarak son derece eğilme anlamındadır. Son derece eğilme olduğundan ibadetin sadece en yüksek derece varlık ve kemale sahip en büyük nimetleri veren kimse için yapılması gerektiği söylenmiştir. Allah’tan başkasına ibadet etmek şirktir, çünkü ibadette ihlasa aykırıdır.

Allah’a kulluk üç şeyde gerçekleşir:

1.     Kul Allah’ın kendisine verdiği ve bağışladığı şeylerde kendisini malik ve sahip bilmemesi. Çünkü kölenin malı olmaz Bu yüzden Allah’ın kulları malı Allah’a ait bilirler ve onu Allah’ın emrettiği yere bırakırlar.

2.     Allah’ın kulu kendisi için maslahat öngörmeyip bir plan çizmemesi.

3.     Kulun bütün uğraşısı Allah’ın kendisinden istediği şeyleri yerine getirmekten ibaret olması

Bu açıklamayla hem kulluğun gerçeği aşikar olur hem de onu elde etmenin yolları belli olur. Kulluk velayetin anahtarıdır. “Kul” vasfı en güzel vasıf ve isimdir. En kamil ad Abdullah’tır ki ilahlık makamında fani olmayı bildirir.

Ayrıntılı Cevap

Lügatçiler ibadet sözcüğünü son derece eğilmek ve huzu etmek anlamında olduğunu bilmişler ve şöyle demişler: Eğiliş ve huzunun son mertebesi ibadettir. Bu yüzden ibadetin sadece en yüksek derece varlık ve kemale sahip en büyük nimetleri veren kimse için yapılması gerekir. Bunun için Allah’tan başkasına ibadet etmek şirktir çünkü ibadette ihlasa aykırıdır.[1]

İbadetin üç aşaması vardır: Bazıları ahretteki mükafatı umarak ve azaptan korktukları için ibadet ederler[2] ki müminlerin geneli böyledir. Bazıları da ibadet etme şerefine nail olsunlar ve Allah onları kendi kulu bilsin diye ibadet ediyorlar. Bazıları da Onun yücelik ve heybeti ve Ona olan muhabbetleri için ibadet ediyorlar işte bu ibadetin en yüce aşamasıdır. [3]

İmam Cafer Sadık’tan şöyle dediği nakledilir: Abd kelimesi üç harften meydana gelmiştir. Ayn, Ba ve Dal. Ayn kulun Allah hakkındaki ilim va yakinine işarettir. Ba, kulun Allah’tan başkasından “beynunetine” (ayrılığına) işarettir. Ve dal harfi de kulun yüce yaratıcıya “dunuvvuna” (yakınlığına) ve arada hiçbir perde ve hicabın kalmadığına işarettir.[4]

Kul bütün varlık ve kemalini Mevlasının ona verdiğini bilir bu yüzden ona teslimdir. İşte bu kendini ve isteklerini hiç görmesi onun, Mevlasının kemallerinden daha fazla edinmesine sebep olur. Nitekim Resulullah (s.a.a) şöyle diyor: “Allah’ın gerçek kulu için Allah’a itaat tatlıdır ve Allah’a muhabbet de ona zevktir. Hacetini Allah’a sunar, kendi arzuhalini ona bildirir ve Ona güvenir ve itimat eder.”[5]

Kulluk Nedir?

İmam Ca’fer Sadık (a.s) şöyle diyor: Allah’a kulluğun gerçeği üç şeyden ibarettir. 1- Kulun kendisini, Allah’ın kendisine verdiği nimete sahip ve malik bilmemesi. Çünkü kulların malı olmaz. Malları Allah’ın malı bilmeli ve Allah’ın emrettiği yere bırakmalıdır. 2- Kulu kendisine bir planlama ve tedbir yapmaması 3- Bütün uğraşı ve meşguliyetini Allah’ın kendisine verdiği emirleri yerine getirmek ve günahlardan sakınmak kılması . Eğer kul Allah’ın kendisine emanet verdiği şeylere malik ve sahip bilmezse o zaman Allah yolunda harcama yapması kolaylaşır. Eğer kendi işlerinin idare etmesini gerçek idare eden ve planlayana bırakırsa dünyanın zorluk ve musibetleri ona kolay gelir. Eğer bütün uğraşısını Allah’ın kendisine emrettiği işleri yerine getirmek ve yasaklarından sakınmak kılarsa artık insanlara karşı böbürlenmek ve övünmeğe bir fırsat bulmaz.

Bu yüzden eğer Allah kulunu bu üç özellikler onurlandırırsa dünyada yaşayışı ve yaratıklara karşı nasıl davranacağı kolaylaşır. Halka karşı övünmek ve çok servetli olmak gayesiyle dünya peşine gitmez. Halkta bulunan malı, makamı ve şöhreti kendisine bir üstünlük vesilesi olsun diye istemez ve kendi günlerini boşuna da geçirmez.”[6]

Kulluk velayetin anahtarıdır.[7] Kul ismi en güzel isimlerdendir. Bu yüzden Resulullah (s.a.a) “Abdullah” lakabını almıştır. Nitekim Miraç gecesinde Allah’tan kulluk vasfını almayı istemiştir. “Ey Rabbim beni kulun olarak kendine intisap et” demiştir.

Ebu Besir İmam Cafer Sadık’tan (a.s) şöyle nakleder: “Hz. Ali’nin (a.s) dualarından biri de şuydu: Ey rabbim bana onur olarak şu yeter ki, sana kulum ve bana kıvanç olarak şu yeter ki sen benim Rabbimsin…[8]

Kamil insan Allah’ın kuludur; taşıdığı bütün isim ve vasıflar da Allah’ta fani ve ilahi isimlere mağluptur. Hace Abdullah Ansari ne de güzel demiştir ki: “İlahi! Eğer bir defa bana “kulum” diyecek olsan arşı geçer benim gülme ve sevinç sesim.

Kutsi hadiste şöyle yer alır: Ey kulum bana itaat et ki seni kendim gibi kılayım. Ben bir şeye ol dediğimde hemen oluyor; sen de bir şeye ol dediğinde hemen olsun.”[9] Buna göre İmam Cafer Sadık’ın (a.s)  dediği gibi “Kulluk gerçeği rububiyet (alemi yönetmek) olan bir cevherdir”[10]

Kulluk vasıtasıyla insanın nefsi arınır ve yüce alemlerdeki nurları yansıtmaya ehliyet kazanır. Ne kadar daha temiz ve daha saydam olursa onun yansıtma gücü daha artar ve Hakkın tecellileri onda daha çok zuhur eder. Öyle ki onun bilkuvve (yetenek) olan hilafet makamı mutlak filiyet makamına ulaşır. O bütün alemde ve hayatın aşamalarında Allah’ın halifesi durumuna gelir. Şunu bilmek gerekir ki bu, ilahlik değil Allah’ın temsilciliği ve hilafetidir ki özel ilahi etki ve güçlere sahip olur. Hatırlatılması gerekir ki Allah’ın halifesi Allah’ın işini görmez Allah onun vasıtasıyla kendi işlerini zuhur ettirir, onun nefsi derecesinde kendini tecelli ettirir, kendi isim ve sıfatlarını ortaya koyar. Bu yüzden arif, ezeli ve ebedi olan Allah’ın celal ve cemalinin tam olarak yansıtan bir aynadır.

Enbiyanın mucizelerinde ve İmamların kerametlerinde gerçekte mutlak ve sınırsız olarak bir işi gerçekleştiren Allah’tır ve Allah’ın velisinin nefsi fanidir, işte bu Allah’a kulluk makamıdır. Öyle bir makam ki Allah’a itaat sayesinde oluşur.[11] Salik bu makamda kendisini Allah’ın ismi, bir belirtisi ve fani fillah görür. Diğer yaratıklara da bu gözle bakar. Eğer kamil bir veli olursa mutlak isimle gerçekleşir; onda mutlak kullukla gerçekleşmek özelliği meydana gelir ve gerçek anlamda Abdullah (Allah’ın kulu) olur. İşte bu yüzden Miraç ayetinde “Her eksiklikten münezzehtir o Allah ki kulunu geceleyin … gezdirdi.”[12] denilmiştir. Yani Allah’ın yakınlığı makamına yücelmek için kulluk yolunda adım atmak gerekir. Böylece ubudiyetten ehediyet ufkuna ve mülk, melekut, ceberut ve lahut alemlerinden geçerek indindeki kurb miracına çıkardı.[13]

Niyettin ve ibadette ihlasın Rolü

Genelin yanında bir şey umarak veya korkudan itaat etmeğe karar almaya niyet denir. Nitekim ayette “Rablerini korku ve bir şey umarak çağırırlar”[14] buyurmaktadır. Ancak marifet ehlinin yanında ta’zim ve heybeti için itaate azmetmektir. Nitekim şöyle denir: “Rabbine sanki onu görürmüşçesine ibadet et, eğer sen onu görmüyorsan bil ki o seni görüyor.” Muhabbet ehlinin yanında ise, iştiyak ve muhabbet için ibadettir.  Evliyanın yanında mahbubun cemalini müşahede ettikten ve Rubibiyette zat ve sıfat ve fiil olarak fani olduktan sonra[15] tabi ve gayri olarak kulluk etmektir. Niyetin en çetin şartlarından biri de ihlastır.

Genelin yanında ihlas açık ve riya ve kendini beğenmek gibi gizli şirkten arınmaktır. “Bilin ki halis din Allah içindir”[16] Ancak özel kimselerin ibadetinde, ibadeti korku ve isteklerden uzaklaştırmaktır. Çünkü onlara göre bu da bir çeşit şirktir. Ashabu’l-Kulup (kalp sahipleri) yanında ise bencillik karışımından arındırmaktır, çünkü marifet ehlinin yanında bu en büyük şirk ve en ağır küfür konumundadır.

Putların annesi senin kendi nefsinin putudur.

Diğer putlar ilandandır ve bu putlar ejderhadır.[17]

Kamil insanların ibadetinde ibadet ve kulluğu görmekten hatta yaratıklar alemini görmekten kurtulmaktır. Nitekim İmam Humeyni şöyle demiştir: “Kalb-i selim Allah’ı, kalbinde Ondan başka bir şey bulunmaksızın mülakat etmektir.”[18]

Onun kulluğu sultanlıktan daha iyi

Ben daha üstünüm şeytanın sözüdür

Farkı gör ve sen seç ey mahpus

Ya Ademin kulluğunu ya da İblis’in kibrini…[19]



[1] İmam Humeyni, Esraru’s-Salat, Pervaz der Melekut, Tercüme, Fehri, Seyyid Ahmed, c. 2 s. 190

[2] Nehcu’l-Belağa, Hikmet, 237, Usul-i Kafi, ci 84, Hadis 5

[3] Damadi, Seyyid Muhammed, Şerh-i Ber Makamat-i Erbein, s. 125

[4] Misbahu’ş-Şeria, Bab, 100

[5] Şeyh-i Behai, Muhammed, Erbain

[6] Meclisi, Biharu’l-Envar, Haydari Yay. C. 1 s. 234 H. 17

[7] Allame Tabatabi, Muhammed Huseyn, Tefsiru’l-Mizan c. 1 s. 277

[8] Meclisi, Biharu’l-Envar, Haydari Yay. C. 74 s. 402

[9] Şirazi, Seyyid Hasan, Kelimetu’llah s. 140 s. 154

[10] Muhammedi Reyşehri, Mizanu’l-Hikme, c. 6 Hadis: 11317

[11] Huseyni Tahrani, Seyyid Muhammed Huseyn, Envar-i Melekut, c. 1 s. 277

[12] İsra: 1

[13] İmam Humeyni, Sirru’s-Salat Muessese-i Tenzim ve Neşr-i Asar-i İmam, s. 89

[14] Secde: 16

[15] İmam Humeyni, Sirru’s-Salat Muessese-i Tenzim ve Neşr-i Asar-i İmam, s. 75-76

[16] Zümer: 3

[17] Mevlana, Celaluddin Muhammed, Mesnevi Manevi, Defter-i Evvel, s. 23

[18] İmam Humeyni, Sirru’s-Salat s. 75

[19] Mevlana, Mesnevi Manevi, Defter-i Çeharum

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar