Gelişmiş Arama
Ziyaret
11886
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Gaybî varlıkların varlık felsefesi nedir?
Soru
Gaybî varlıkların varlık felsefesi hakkında açıklamada bulunur musunuz? Veya herhangi bir site veya kitap önerebilir misiniz?
Kısa Cevap

Gayb âlemi şahadet âleminin mukabilindendir. Şahadet ve huzur da 1- mekânsal huzur; 2- zahirî hisler nezdinde huzur; 3- fikir ve ilimde huzur; 4- marifet ve basiret makamında huzur gibi mertebelere sahip olduğundan, bu mertebelerin her biri karşısında gaybte de bir mertebe mevcuttur. Eğer gayb âlemindeki varlıklardan kastedilen, soyutların aklî cevherleriyse, bu hususta birçok delilin böyle varlıkların varlık gerekliliğini açıkladığını belirtmemiz gerekir. Mesela: İlahi kemallerin sonsuz olması böyle bir âlemin yaratılmasını gerekli kılar; zira Yüce Allah tüm kemallere sahiptir ve kemal sahibi varlığın izharda bulunması (gaybî varlıklar ve gayb âlemi) da kemallerden biridir. Bu yüzden böyle bir âlemin Allah tarafından yaratılması zorunludur. Artı, bu varlıklar bu evrenin özne ve nedenler dizisinde yer alırlar.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruyu anlamak için birkaç noktaya işaret etmemiz gerekmektedir:

A. Gaybin tanımı hakkında şu açıklamalar yapılmaktadır:

1. Gayb insanın duyu ve idrakine sığmayan şeyden ibarettir. Mesela Yüce Allah, O’nun yüce ayetleri ve vahiy gibi şeyler tümüyle bizim duyularımız dışındadır.[1]  

2. Gayb gizli, saklı ve bizim bilgimiz dışında olan şeye denir.[2]

3. Bazı felsefeciler gaybin hissedilmeyen ve işaret edilmeyen şeye dendiğini belirtmişlerdir.[3]

4. Bazı tanımlarda da gayb âleminin soyutların aklî cevherler âlemi olduğu ifade edilmiştir.[4]

Netice itibariyle şunlara ifade edilebilir: Gayb âlemi şahadet âleminin mukabilindendir. Şahadet ve huzur da 1- mekânsal huzur; 2- zahirî hisler nezdinde huzur; 3- fikir ve ilimde huzur; 4- marifet ve basiret makamında huzur gibi mertebelere sahip olduğundan, bu mertebelerin her biri karşısında gaybte de bir mertebe mevcuttur:

1. Mekânsal Gayb

Kur’an Hz. Yusuf (a.s) kıssasında buna benzer olarak şöyle buyuruyor: “Yusuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın.”[5] Yani onu öldürmeyin, kuyunun derin/gaybî bir noktasına atın denilmektedir.

2. Zahirî Duyular Ötesindeki Gayb

Kur’an Hz. Süleyman (a.s) kıssasında şöyle buyuruyor:

“Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”[6] Burada Hüdhüd’ün kaybolmasından kasıt, onun göz ve duyulardan ötede olması ve kaybolmasıdır.

3. Fikir Ve İlim Ötesindeki Gayb

Kur’an gaybin bu mertebesi hakkında şöyle buyuruyor:

"وَ یَقُولُونَ خَمْسَةٌ سادِسُهُمْ کَلْبُهُمْ رَجْماً بِالْغَیْبِ .... قُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِما لَبِثُوا لَهُ غَیْبُ السَّماواتِ وَ الْأَرْضِ"[7]

“Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler. Yine, “Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir” diyecekler. Şöyle de diyecekler: “Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.” De ki: “Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O hâlde, onlar hakkında (Kur’an’daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.”

4. Marifet Ve Basiret Ötesindeki Gayb

Kur’an bu mertebe hususunda şöyle buyuruyor:

“O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez.”[8]

5. Gayb Ve İlahî İlim

Yüce Allah’ın sonsuz ilmi olması nedeniyle kendisi için gaybî ve gizli bir husus yoktur ve O başkalarının bilmediği şeyleri bilmektedir. Kur’an gaybın bu mertebesi hakkında şöyle buyurmaktadır: “Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.”[9]

Bundan dolayı gayb âleminin bir takım mertebeleri olduğu ve bir şeyin bir şahıs için gayb ve kayıp ama bir başka şahıs için ise bulunur ve var olabileceği söylenebilir. Gaybın nispî olması insanların mertebelerdeki ihtilafından ve taşıdıkları var olma gücünden kaynaklanır. Bir şahıs melekûtta var olma gücü taşıyabilir ve melekût âlemi bu şahsın yanında hazır olabilir. Böyle bir durumda melekût âlemi bu şahıs için gayb olmaz. Ama bu melekût âlemi böyle bir aşamaya gelmemiş başka bir kimse için ise gayb olur. Bununla birlikte biz gaybın manasını şahısların hallerini temel alarak tanımlamıyoruz ve fertlerin genel durumunu göz önünde bulunduruyoruz. Her halükarda eğer sizin gayb âlemindeki varlıklardan kastettiğiniz soyutların aklî cevherleriyse, bu hususta birçok delilin böyle varlıkların varlık gerekliliğini açıkladığını belirtmemiz gerekir. Aşağıda bu delillerin bazılarına değineceğiz.

1. Gayb Âleminin Gerekliliğine Dair Aklî Delil

 Yüce Allah tüm kemallere sahiptir ve kemal sahibi varlığın izharda bulunması (gaybî varlıklar ve gayb âlemi) da kemallerden biridir. Bu yüzden böyle bir âlemin Allah tarafından yaratılması zorunludur. Bu delilin anlaşılması için bir takım noktalara dikkat etmek meseleyi daha iyi kavramaya neden olacaktır:

Birinci Nokta:

Yerinde ispatlandığı üzere Allah hiçbir ihtiyacı olmayan bir varlıktır ve bu yüzden tüm kemal mertebelerini taşımaktadır. Bunu kabul etmediğimiz takdirde Yüce Allah taşımadığı her kemal oranınca muhtaç olacak ve muhtaç bir varlık da Tanrı olamayacaktır. Aynı şekilde şöyle de söylenmektedir: Tüm kemal mertebelerini taşıyan bir varlık hakkında farz edilen her kemal derecesi kesinlikle kendisinde tahakkuk etmiştir; yani o tüm mümkün kemalleri taşımaktadır.[10]

İkinci Nokta: Gayb âlemi madde âleminin taşımadığı bir takım kemallere sahiptir. Had, sınır ve tanım hakkındaki ihtilaflar bir yana, bu âlem bir takım özelliklere sahiptir ve bu özellikler bu âlemin madde âleminden üstün olmasına neden olmuştur. Mesela:

1. Bu âlem madde ve istidattan yoksundur. Bundan dolayı soyutlar âleminde bulunan her şey bilfiil ve sabittir, değişmezdir ve zamandan uzaktır. (Burada bulunan) şeylerin tüm hakikati ortadadır ve tedricilik mevcut değildir. Sürekli değişim halinde bulunan madde âleminin tersinedir. Bunun için madde âlemi elle tutulur değildir. Çünkü her anda sadece eşyanın hali mevcuttur, geçmiş ve gelecek kayıptır. Madde âleminde her şey geçicidir.[11]

2. Madde mekân, zaman, hacim ve üç boyutla sınırlıdır. Oysaki soyut varlıklar mekân, zaman, hacim ve dış boyutlarla sınırlı değildir ve her zaman ve mekânda var olabilirler. Bu meziyet ve üstünlük madde âlemindeki birçok çelişki, şer ve sınırlılığın soyutlar âleminde olmamasına neden teşkil etmektedir.[12]

3. Madde duyusal olarak işaret edilme, şekil, renk, bölünme, birleşme ve bir sürü çokluk kabiliyetine sahiptir. Bu çokluklar madde âleminin sınırlılığını artırmaktadır. Hâlbuki bu sınırlılıklar soyutlar âleminde mevcut değildir ve gayb âlemindeki varlıkların sınırsız olmaları da gayb âlemi için büyük bir meziyettir ve bu âlemin çok güçlü olduğunun ve de varlıksal olarak daha çok kemallere sahip bulunduğunun göstergesidir. Elbette bu manaları olduğu gibi idrak etmek çalışmak, çabalamak, tevessül etmek, varlığın kaynağına yönelmek ve değişik ilimleri öğrenmek ile hâsıl olur. Bu kavramlarla sadece hafif ve bu manalardan uzak bir koku alınabilir.[13]

Üçüncü Nokta: Kemalin zuhuru ve ortaya çıkartılması, diğer kemallere ek olarak ayrı bir kemaldir. Yerinde ispatlandığı üzere kemal sahibinin varlığını izhar etmesi de kemallerden biridir ve belirttiğimiz gibi O’nun için genel bir imkânla mümkün olan her şey, kendisi için farzdır. Bu yüzden böyle bir âlemin (gaybî varlıklar ve gayb âlemi) Allah tarafından yaratılması zorunludur; yani böyle bir âlemi yaratmamak bir kemale sahip olmamak demektir. Bu da Allah’ın ilahi özelliğiyle ve O’nun sonsuzluğuyla çelişmektedir.

Belirtilenlerden elde edilen netice şudur: Soyutlar âlemi bu âlemde olmayan bir takım kemal ve hususiyetlere sahiptir ve bu da soyutlar âleminin mutlak kâmil varlık tarafından yaratılmasını zorunlu kılmaktadır (çok açık olduğu üzere bu zorunluluk zata dayatılmaktan değil, bizzat mutlak kâmil zattan kaynaklanmaktadır). Çünkü Allah’ın kemallerinin sonsuz zuhuru, soyut ve maddî varlıklarda bulunan tüm kemallerin zuhuruna bağlıdır.

2. Soyutlar Âlemi Bu Âlemin İcat Nedeni Ve İlahî Feyzin Vasıtasıdır

Hikmette ispat olduğu üzere soyutlar âlemi bu âlemin icat nedeni ve ilahî feyzin vasıtasıdır. O olmaksızın bu âlemin tahakkuk etmesi mümkün değildir.[14] Elbette bu konuların tümü, Allah’ı bu âlemden dışarı bilmemiz farzına bağlıdır. Eğer Allah da soyut ve veya gayb sıfatı altında değerlendirilecek olur ve zatının künhü tüm varlıklar için bilinmez olduğundan Allah da gaybtır ve hatta gaybu’l-guyubdur[15] denirse, bu durumda asla bu soruya yer kalmaz; zira O’nun yokluğu tüm evrenin yok olmasına neden olacaktır.

3. Gayb Âlemindeki Varlıkların Gayb Olduğuna İlişkin Estetik Delil

Gizli ve aşikar olmak güzelliği artırır: Madde âleminin güzelliklerinden birisi bazı şeylerin gizli ve bazı şeylerin de aşikar olmasıdır. Birçok şey aşikâr olmaması kaydıyla güzel sayılmaktadır ve zahir olması durumunda madde âleminin güzellik ve kemaline halel getirecektir. Mesela insan bedeninin tüm uzuvları aşikâr olsaydı, insanın çehresi oldukça çirkin ve tahammül edilemez olurdu ve zahirî güzellikleri yok olurdu. Oysaki insan bedenindeki sindirim, kan dolaşımı ve görme sistemlerinin varlığı güzel sayılmakla birlikte zorunlu da addedilmektedir. Ama onların güzelliği gizli olmalarındadır. Aşikâr olmaları durumunda güzelliğe halel getirirler. Elbette bu gizli olma sadece bizim için bir örneklik teşkil eder, yoksa bedenin içi kavramsal olarak gayb sayılmaz. Aynı şekilde yaratılış âleminde de varlığı zorunlu olan ama zahir olmaları ya mümkün olmayan ya da kemalleri açısından gizli kalmaları gereken bir takım varlıklar mevcuttur.

Özet olarak söylemek gerekirse gaybî varlıkların varlıksal felsefesinin bir kısmı şunlardan ibarettir:

1. Bu varlıklar, ilahî mutlak kemallerin zuhurunun gereğidir.

2. Madde âleminin tahakkuk etmesinde vasıtanın bulunması zorunludur.

3. Evrendeki bazı varlıkların gayb ve gizli olması onların güzelliklerini artırmaktadır.


[1] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, Tefsirü’l-Mizan, Mütercim: Musevi Hemedani ve Seyid Muhammed Bakır, c. 1, s. 73, Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia-i Müderrisin-i Havza-ı İlmiye-i Kum, Kum, çap-ı pencom, 1374 ş.

[2] Kur’an’da şöyle buyrulmuştur: " إِنِّی أَعْلَمُ غَیْبَ السَّماواتِ وَ الْأَرْضِ" (Göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim). Ve

"تِلْکَ مِنْ أَنْباءِ الْغَیْبِ نُوحِیها إِلَیْکَ " (İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir).

[3] Ferheng-ı Istılahat-ı Asar-ı Şeyh İşrak, 271, Gayb: …s. 271.

[4] Fususu’l-Hikem Ve Şerhuhu, eş-Şerh, s. 71, هو عالم الغیب المقابل لعالم الشهادة و هو عالم الجواهر العقلیة من المجرّدات

[5] Yusuf, 10.

[6] Neml, 20.

[7] Kehf, 22.

[8] Cin, 26.

[9] En’am, 59.

[10] Tercüme-i Tefsirü’l-Mizan, c. 17, s. 580.

[11] Şerh-u Fususi’l-Hikem, metin, s. 176, (14) (ilk ilim vahdaniydi, ikinci ilim ise kesretti) Şerh-u Fususi’l-Hikem, metin, s. 208, (16) (sonsuz yaratılış aleminde imkansızdır, emir aleminde ise farzdır) Fususu’l-Hikem Ve Şerhuhu, eş-Şerh, s. 126, (32) فص فی ماهیة الملائکة و کیفیة استفادة النبی منها s. 126.

[12] Şerh-u Fususi’l-Hikem, metin, s. 276 (30) (Ceberut aleminin şekilsiz, geleceği gören ve rol alan ruhu).

[13] el-Hikmetü’l-Mütealiye Fi’l-Esfari’l-Akliyeti’l-Erbaa, c. 7, s. 227, الرابع أن کون وحدة الصادر الأول عددیة s. 226.

[14] Şerh-u Fususi’l-Hikem, metin, s. 221 (17) (Rububi alem, emir alemi, yaratılış alemi, ve alemlerin aşkın mebdee dönüşü); el-Hikmetü’l-Mütealiye Fi’l-Esfari’l-Akliyeti’l-Erbaa, c. 6, s. 99, el-Fasl (8)

 فی أن واجب الوجود لا شریک له فی الإلهیة و أن إله العالم واحد ...”, s. 92; Fususu’l-Hikem Ve Şerhuhu, eş-Şerh, s. 126, (32)

فص فی ماهیة الملائکة و کیفیة استفادة النبی منها ..., s. 126; Şerh-u Fususi’l-Hikem, metin, s. 311 (45) (Vehim ve his mananın karışık ve fiili içeriğini idrar eder).

[15] (İrfan ıstılahı) Hz. Hüviyet-i Gayb, zatın dışarıdakilerin koşullamasından arı olarak ve O’nun dışındakilerden sarf-ı nazar edilerek mülahaza edilmesinden ibarettir. Buna Hz. Gaybu’l-Guyub, Butunu’l-Bevatin ve Hüviyet-i Mutlaka da denir.

Ferheng-i Maarif-i İslamî, c. 3, s. 740.

 Ferheng-i Maarif-i İslamî, c. 2, s. 1382.

-(İrfan ıstılahı) Ahadiyet-i Cem mertebesi Gaybu’l-Guyub, Gaybu’l-Meknun ve Gaybu’l-Masun olarak adlandırılır. (Istılahat-ı Şah Nimetullah, s. 70).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Şiiler Allah’ın Cebrail aracılığıyla İmam Ali’ye (a.s) vahiy yolladığına, lakin yanlışlıkla vahyin Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) ulaştığına inanmakta mıdırlar?
    11649 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Sorunuza vereceğimiz cevap bağlamında birkaç noktaya dikkat etmek gereklidir: A. Bir din ve mezhep araştırmacısı için gerekli olan en önemli şey ilk kaynaklardan istifade etmektir. B. Araştırmacının bir mezhep veya din hakkında ihtiyaç duyduğu bilgileri söz konusu mezhep veya dinin kaynaklarından alması gerekir.
  • Kur’an’ın tahrif olmayışı, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in Kur’an’ın değiştiğine dair hikâyesiyle nasıl uyuşmaktadır?
    7967 Kur’anî İlimler 2010/03/07
    İşaret ettiğiniz rivayet, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkması hikâyesiyle ilgilidir. Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkmasının şekli ve nedeni ile ilgili üç çeşit rivayet nakledilmiştir.Birinci olarak; bu rivayetler arasında, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkmasının şekli hakkında ...
  • Gadir hum gününde Allah u Teâlâ Peygambere (a. s.), İmam Ali\'ye verilmesini emrettiği o tabuttan Maksat nedir?
    10086 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    Bu hadiste  ''tabut'' sözcüğü kullanılmaktadır. Kur'anı kerimde de şu cümleyle ''...En ye'etiyekumu't – tabut-u fihi es-sekinetun min rabbikum...'' bu tabuta işaret edilmiştir. Bu ayeti şerife "adata İsrail oğulları Talut'un Allah tarafından görevlendirildiğini Eşmuil peygamberleri tarafından açık bir dille kendilerine söylendiği halde onlar onun bu sözüne henüz ...
  • Hz. Mehdi’nin zuhur zamanında halktan bazılarının imanını kaybedeceği ve bazı kâfirlerin de iman edeceğini bildiren rivayetler kimler hakkındadır?
    8314 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/11/21
    Mizanü’l-Hikmet kitabındaki söz konusu hadis, “el-Ğıybe” kitabından nakledilmiştir. Hadisin orijinali şudur: Numani, Kaim’in zuhuru zamanında Şiilerin halleri hakkında İbrahim b. Abdülhamid’ten şöyle nakleder: İmam Sadık’tan (a.s) işiten biri bana şöyle haber verdi: “[1]Kaim (a.c) zuhur ettiğinde, onun takipçilerinden ...
  • Kadınları sınırlandırmak doğru bir şey midir?
    6759 Teorik Ahlak 2010/01/16
    Toplumun sağlıklı (huzurlu) olması, hangi cinsten (erkek veya kadın) olursa olsun bireyin yetiştirilmesine, bireylerin sağlığı da onların doğru bir şekilde eğitilmesine bağlıdır. İslam’ın çocuğun eğitimi (eğitimin ilk basamağı) alanında ve diğer alanlarda faydalı düsturları vardır. Onlara doğru bir şekilde amel edilirse ...
  • Eğer İmam Hüseyin (a.s) aşura kıyamında galip olup hâkimiyeti ele geçirseydi, bugün İslam dünyasının konumu nasıl olurdu?
    6372 تاريخ بزرگان 2010/09/07
    İmam Hüseyin’in (a.s) hareket ve kıyamının temel nedeni; dini diriltmek, iyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı ihya etmek ve halife ve İslam hükümdarı kim olursa olsun ve her cinayeti işlerse işlesin yine de Allah’ı halifesidir ve kendisine itaat edilmesi farzdır diye Müslümanlar arasında yaygın ...
  • İmam Ali'nin (a.s.) görüşünde kuranın yeri nedir?
    8974 Kur’anî İlimler 2010/12/18
    İmam Ali'nin görüşü ve anlayışında kuranı kerim en üstün mertebede yer almış ve makamının yüceliği bakımından en yüce makama sahiptir. Nehcül-balagada kuranla alakalı zikir edilen bazı özellikleri ve nitelikleri aşağıdaki maddeler şeklinde özetlenebilinir: 1- insanların hayrını isteyen öğüt verici, 2- Yol gösteren en iyi kılavuz, ...
  • hatmi salavat nedir?
    16622 Pratik Ahlak 2011/04/13
    Hatim her hangi bir şeyi bitirmek sona erdirmek anlamındadır. Bunun temel özellik ve nitelliği yapılacak bu işin bir başlangıcı ve bir de sonu var olmasıdır. Hatmi salâvat ta bu anlamdadır. Kuranı baştan sona kadar okuyarak hatim edilmesi gibi. Kuranı baştan sona kadar okuyarak bitirmek şeklinde yapılan eyleme ...
  • Hz. Müslim kimdi?
    18318 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2010/12/22
    Akil’in oğlu olan Müslim üç imam (müminlerin önderi Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin (a.s) ) ile aynı asırda olup onları yakından görmüş, İmam Hüseyin’in (a.s) imameti zamanında imamının hedefleri için canını feda etmiş ve Übeydullah b. Ziyad emriyle şahadete ulaşmıştır. O bu zamanda İmam Hüseyin’in (a.s) ...
  • Şeytanla nefs-i emarenin farkı nedir?
    21952 Pratik Ahlak 2010/05/04
    Nefis diye nitelenen insanın gerçek mahiyetinin çeşitli boyutları vardır. Kur’an onlara üç mertebede (emmare, levvame, mutmaine diye) işaret etmiştir.Nefs-i emare, hayvanî isteklerin insana hakim olduğu nefis demektir. O, insanı hep kötülüklere ve şehevi isteklere emreden nefsanî bir halettir.Şeytan, lügat ...

En Çok Okunanlar