Gelişmiş Arama
Ziyaret
8056
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Allah’ın ilmi meteoroloji ve sonografi gibi günümüz ilimleriyle çelişir mi?
Soru
Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.” (Lokman, 34). “Sonra bu az suyu “alaka” hâline getirdik. Alakayı da “mudga” yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şanı ne yücedir” (Müminun, 14). Bu, meteoroloji ve sonografi gibi günümüz ilimleriyle çelişir mi?
Kısa Cevap

Allah’ın ilmi ve beşerin ilmi birbiriyle çelişmez, bir farkla ki Allah her şeye tüm ayrıntılarıyla ve hatta zaman kısıtlaması olmaksızın vakıftır. Beşerin ilmi ise sadece bazı hususları sınırlı olarak algılamaya kadirdir. Elbette bu ilim her zaman ilerleme ve tekâmül halindedir. Ama bununla birlikte bilinmeyenler ile mukayese edildiğinde hiçbir şekilde Allah’ın ilmiyle türdeş olarak değerlendirilemez. İnsanın yaratılışıyla ilgili zikrettiğiniz ayet modern beşeri ilimlerle çelişmemektedir. Hatta ceninin evrim merhalelerinde kemiğin oluşumunun etten önce gerçekleşmesi noktasının Kur’an tarafından ilan edilmesi, Kur’an’ın ilmî mucizelerinden sayılmıştır.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuza bakıldığında sizin için ipham taşıyan ve yanıtlanması gereken bazı noktaların bulunduğu gözlemlenmektedir:

1. Beşerin yeni bilgilere ve özellikle geçmişte bulunmayan ve de Allah nezdinde olan bilgilere ulaşması, dinsel ve Kur’anî öğretilerin yok olması ve sarsılmasına neden olur mu?

2. Beşer gerçekten Allah’ın ilmiyle aynı kategoride değerlendirilebilecek bir ilim seviyesine ulaşabilmiş midir?

3. Müminun suresinde cenin ile ilgili işaret edilen hususlar, beşerin modern ilmiyle çelişmekte midir?!

Birinci bölüm hakkında söylemeliyiz ki eğer Kur’an’ın bir yerinde veya bir rivayette Allah’ın bir husustan haberdar olduğu bildirilmişse, bu beşerin söz konusu husustan haberdar olmadığı anlamına zorunlu olarak gelmez. Bu minvalde gökleri ve yeri kendileri için teshir etmesinden dolayı Allah’ın insanlara borçlu olduklarını hatırlatması, bizzat beşerin de sanayi, çiftçilik ve diğer değişik alanlardaki Allah vergisi bu imkânlardan istifade etmek veya bunlardan daha iyi yararlanmak üzere yollar arayıp çabaladığı gerçeğini inkâr etmez. Şu ayete dikkat ediniz: “Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten yağmur indiren ve onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkaran, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren, nehirleri de hizmetinize sunandır.”[1] Sorunuzda belirtilen istidlal üzere şu netice alınmalıdır: Allah gökler ve yerin yaratılması ve yağmurun gönderilmesini kendisine isnat etmeye ve sizin tabirinizle meteoroloji ilmini itibarsız kılmaya ek olarak, temelden çiftçilik ve gemi sanayisini de inkâr etmiş ve İslam öncesi bin yıllarda mevcut olan insanlar tarafından kazılmış kanallar aracılığıyla su taşıma teknolojisini itibarsız ve değersiz addetmiştir! Çünkü bu hususların tümünü kendinden bilmiştir. Biz, Allah’ın izni olmaksızın elde edilmesi mümkün olmayan insanların ulaştığı ilmin küçük bir bölümünün ilahî sonsuz ilimle tezat arz etmeyeceğine inanmaktayız. İster beşer bir şeyi bilsin, ister bilmesin   

Allah her şeyden haberdardır. Eğer Allah insanların gizlice konuşmasından haberdar olduğunu[2] veya içlerinden geçeni bildiğini[3] buyuruyorsa, bu, bizzat insanların da konuşulan hususları bilmediğine ve içlerinden geçenden haberdar olmadıklarına mı delalet etmektedir?! Bu esasça, eğer Allah tüm işleri bildiğini belirtiyorsa, beşerin de bunlardan bazılarını bilmesi ve kendi hayatlarında onlardan yararlanması imkân dâhilindedir. Elbette bu bile Allah’ın ilmi olmaksızın gerçekleşmeyecektir. Diğer bir nokta da şudur: Beşerin tüm ilerlemelerini kabul etmekle birlikte, bu sınırlı ilmin hatta keşfedilmiş alanlarda dahi Allah’ın ilim ve bilgisiyle temelden farklılıkları olduğunu ve onunla mukayese edilemeyeceğini bilmemiz gerekir. Örnek olarak bu farklılıklar aşağıdaki iki başlık altında incelenebilir:

A - Kapsamlılık Ve Bütünlük:

Bir bilgin güneş sisteminde veya diğer yıldızlarda bir takım keşifler yapabilir, ama tüm evreni yarattığından dolayı sadece Allah onların tümünü tam bir şekilde bilebilir. Başka bir ifadeyle, biz şayet bir yaprağın bir ağaçtan kopmasını takip edebilir ve onun düşüş yerinden haberdar olabiliriz, ama tüm ağaçların yapraklarının akıbetinden haberdar olacak kadar bilgisi olan yalnızca Yüce Allah’tır (düşen hiçbir yaprak yoktur ki onu bilmesin).[4] Veya bir uzman doktor büyük bir dikkatle bir hastanın sorunuyla ilgilenebilir ve onu tedavi edebilir, ama belirli bir zamanda birkaç şahsın tedavisi dışında başkalarının tedavisiyle uğraşamaz. Lakin bir şahsın işlerini halletmek Allah’ı diğer işlerden alıkoymaz.[5]

B – Dikkat Ve Doğruluk:

Siz birçok defa işlevsiz çıkan ceninin cinsiyetini teşhis etme veya onun bazı hastalıklarını saptama hakkındaki ilerlemeyi Allah’ın sonsuz ilmini eleştirmek için bir senet olarak kullanmaktasınız! Eğer Allah annelerin karnında olandan haberdar olduğunu belirtiyorsa, bu yalnız O’nun cinsiyetleri bildiği anlamına gelmez ve sonografi ilminin ortaya çıkmasıyla Allah’ın ilminin beşer ilmi gibi bir şey olduğunu lanse etmemizi gerektirmez! Bilakis İmam Ali’nin (a.s) deyimiyle O, ceninlerin cinsiyetini bilmeye ek olarak, onların güzel mi yoksa çirkin mi, mert mi yoksa cimri mi, mutlu mu yoksa mutsuz mu ve cehennem odun mu yoksa cennette peygamberlerin arkadaşı[6] mı olacağını da bilmektedir. Aynı şekilde cenin ne kadar anne karnında kalacaktır, dokuz aydan önce mi doğacaktır, herhangi bir sebepten ötürü düşük olacak mıdır veya yetersiz bir şekilde mi doğacaktır, belirlenmiş sürede dünyaya gelecek midir yoksa anne karnında daha çok mu kalacaktır[7] gibi tüm hususları Yüce Allah tam olarak baştan itibaren bilmektedir. Hiçbir uzman doktor böyle iddialarda bulunabilir mi ve beşer hiçbir zaman bu düzeyde bir bilgiye sahip olabilir mi? Beşer su ve hava durumunu bir ölçüye kadar öngörebilir veya bulutlara müdahale ederek bir miktar yağmurun yerini değiştirebilir, ama yerkürenin diğer gök cisimleriyle çarpışmasını önleyebilir mi yahut yeryüzünün belirlenmiş yörüngesinden sapmamasını sağlayabilir mi?! Bundan dolayı bilimdeki her yeni ilerlemeyle şu gerçek inanca da ulaşmalıyız: Keşfedilmemiş başka birçok bulgu mevcuttur, onlara ulaşıncaya dek uzun bir yol kat etmemiz gerekmektedir, bu hususu ilim ve bilginin sona eremeyeceğine bir delil saymalıyız ve yeni her bulgu bizi bu düzeni meydana getiren gücün varlığına yöneltmelidir. Sınırlı bilgiye sahip olmak bizi Allah’tan müstağni kılmamalıdır. Sorunuzun son kısmıyla ilgili olarak da açıklamada bulunmak gerekmektedir. Kur’an ayetinin hayat bilgisi kitaplarının içerikleriyle fark ettiğine dair bir delil getirmemenize rağmen, bu alanda sorulan benzer soruları da gözeterek bir takım noktaların vurgulanması gerektiği kanısındayız: Her ne kadar İslam ortaya çıktığı zaman yardımıyla ceninin rüşt merhalelerinin izlendiği sonografi teknolojisi yok idiyse de, o dönem insanları en azından ceninin değişik merhalelerdeki zahirî şeklini tarihin bildirdiğine göre bilmekteydiler. Belki de ömrünün değişik aylarında ve sağlık imkânlarının azlığı nedeniyle veya herhangi bir nedenden ötürü düşen ceninlerin halk ve özellikle de doktorlar ve hekimler tarafından gözlemlenmesi ve teşrih edilmesi suretiyle kendileri hamileliğin değişik dönemlerindeki değişikliklerden haberdar olmaktaydılar. Eğer Kur’an ayetlerinde ceninin gelişim niteliği hakkında belirtilenler, genel ilimle farklı olsaydı, kesinlikle o dönmedeki insanlar tarafından inkâr edilirdi! Bu ayet ve onun modern bilim ile uyuşması hakkında bazı fertlerin zihnine gelen şüphe şundan kaynaklanmaktadır: Onlar ayette ceninin rüşt merhaleleriyle ilgili olarak beyan edilen “sümme” (sonra) kavramını tam bir zaman tertibi mefhumunda algılamış ve mesela kemiğin ilkönce yapılanması ve sonra onun et ile çevrelenmesi tıp ilmiyle uyuşmamaktadır diye eleştiride bulunmuşlardır. Arap edebiyatı ve Kur’an ayetleri üzerine biraz inlemede bulunulması durumunda “sümme” kavramının zorunlu olarak zaman tertibi manasına gelmediği ve eleştiriye konu olamayacağı anlaşılacaktır! Şu ayete dikkat ediniz: “Onları tehdit ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) seni vefat ettirsek de sonunda onların dönüşü bizedir. Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir.”[8] Hiçbir Müslüman bu ayete isnatta bulunarak ve “sümme”nin manasını göz önünde bulundurarak, Allah ilkönce “onların dönüşü bizedir, “sonra” Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir”, diye buyurmaktadır ve bu yüzden şimdi Allah bizim yaptığımız amellerden habersizdir, diyebilir mi!? Kesinlikle bu söz konusu olamaz. Bilakis eşzamanda meydana gelen hususlar hakkında da “sümme” kullanılabilir. Gerçekte de bir ceninin azaları eşzamanda gelişmekte ve ilkönce bir gelişim merhalesi bitmiş ve ardından sonraki merhale başlamıştır diye bir açıklama yapılamaz. Bu esas uyarınca Müminun suresinin on dördüncü ayeti, herkes için anlaşılabilir olacak şekilde ve tam bir zaman tertibi gözetmeksizin ceninin zahirî değişim sürecine işaret etmiştir. Buna göre insan hayatı ilkönce bir spermayla başlar, ardından bir müddet sonra bu alaka veya bir miktar katışık kan cismine dönüşür ve bir müddet sonra mudgaya yani insan ağzında yer edinebilecek kadar[9] miktarda olan bir ete dönüşür, ardından kemik iskeleti tamamlanır ve eşzamanda bedenin et yapısı tamamlanır ve sonra yeni bir kalıp içinde doğuncaya dek yaşamına devam eder. Yüce Allah böyle bir açıklamayla insanlara sadece kendisinin böyle bir girift süreci yönlendirebileceğini ve sonlandırabileceğini bildirmek istemektedir. Modern bilim de bu ayetin içeriğiyle çelişecek herhangi bir mevzu ileri sürmemiştir. Elbette bazı bilginler kemiğin etin ortaya çıkmasından önce oluştuğunun savunulabileceğini ve bunun Kur’an’ın bilimsel mucizelerinden sayıldığını dile getirmiş ve şöyle demişlerdir: Kemiklerin şekillenmesi etin ortaya çıkmasından öncedir ve bu yirminci yüzyılın ikinci yarısında en yeni araçlardan yararlanarak cenin bilimcilerin keşfetmeyi başardığı bir hakikattir. Bu tarihten önce ceninde et oluşumunun, kemiklerin şekillenmesinden önce gerçekleştiği sanısı insanda hakimdi. Bunu onaylayan delil hamileliğin yedinci haftasında et oluşumundan önce (ceninin boyu 33 milimetreyken) çekilen filmdir. Bu film, çok isabetli film makineleriyle sağlanan X ışıkla çekilmemiştir. Bu film, kemiklerin şekillenmesinin yedinci merhalenin hemen sonunda gerçekleşen et oluşumundan önce olduğunu gösteren en güçlü delildir. Çünkü kemiklerin üzeri et ile kaplanmış olsaydı, X ışık dışında başka bir şeyle kemiklerden bir film elde edilemezdi.[10]



[1] İbrahim, 32.

[2] Mücadele, 7.

[3] Neml, 25 ve Taha, 7.

[4] Enam, 59.

[5] Kuleyni, Muhammed Yakub, Kafi, c. 2, s. 293, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 h ş,   {لا یشغله شیء عن شیء و لا سمع عن سمع و ...}

[6] Nehcü’l-Belağa, hutbe. 128.

[7] Rad, 8.

[8] Yunus, 46.

[9] İbn. Manzur, Lisanu’l-Arab, c. 8, s. 451.

[10] Kur’an Ve Danış: Hulkat-i Danış, Dr. Adnan eş-Şerif, mecelle-i Beşaret, Mehr ve Aban 1378, şımare-i 13.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar