Gelişmiş Arama
Ziyaret
6713
Güncellenme Tarihi: 2011/12/19
Soru Özeti
Bir mekân nasıl vatan olur? Bir mekânda bir mülk sahibi olmanın ve oraya sürekli bir şekilde gitmenin etkisi nedir?
Soru
Bir mekân nasıl vatan olur? Bir yerde ev sahibi olmak ve oraya sürekli bir şekilde gitmenin buna etkisi nedir? Üstat Ayetullah Hadevi’nin bu husustaki görüşü nedir?
Kısa Cevap

Mezkûr soru istediğiniz üzere, Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’den (ömrü uzun olsun) soruldu ve kendisinden alınan cevabın açıklaması şudur:

Vatan örf ve akıllıların bakışında şahsın yolcu sayılmadığı ve neticede yolculuğun şerî hükümlerinin kendisi için geçerli olmadığı yerdir. Vatanın değişik örnek ve kısımları vardır:

1. Bireyin ve ailesinin doğduğu ve yıllarca yaşadığı ve söz konusu yerin ehli sayıldığı yer. Böyle bir yerde şahsın bir kökü olması ve oraya gittiğinde örfî olarak yolcu sayılmaması durumunda, orası kendisinin vatanıdır. O halde örneğin anne ve babası orada yaşıyorsa ve kendisi arada bir onları görmek için oraya gidiyorsa, orada yolcu sayılmaz. Elbette şahsın birinci derecedeki ailesinden orada kimse kalmamışsa, kendisinin oraya dönme kasti bulunmuyorsa, orda bir mülkü de yoksa ve nadiren oraya gidiyorsa, artık o mekân kendisinin vatanı sayılmaz.

2. Bireyin daimi yaşam yeri ve vatanı sıfatıyla seçtiği ve bir müddet kaldığı yer. Böyle bir mekândan birey yüz çevirmeyinceye kadar orası kendisinin vatanı sayılır.

3. Bireyin nispeten uzun bir müddet kaldığı ve de örf ve akıllıların bakışında yolcu sayılmadığı yerdir. İnsanın tahsil veya iş için bir şehre gitmesi ve orada birkaç yıl kalmayı kararlaştırması bu kabildendir. Böyle bir şahıs söz konusu şehirde yolcu olmayacaktır.

4. Belirtilen kısımlar anlamında bir vatanı olmayan kimsenin sakin olduğu ve bir müddet kaldığı her yer kendisinin vatanı sayılır.

5. Hepsi örfî vatan olan ve şahsın örf ve akıllıların bakışında oralarda yolcu sayılmadığı önceki kısımlara ek olarak, şerî vatanın da olması uzak bir ihtimal değildir ve o, şahsın oturulabilecek bir eve sahip olduğu ve onda altı ay boyunca ardı ardınca veya aralıklarla kaldığı yerdir.[1]

Daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki adreslere müracaat edilebilir:

1. İndeks: Birinci Vatanda Namaz Ve Orucun Hükmü, Soru Sayısı: 3041 (Site: 3291).

2. İndeks: İkinci Vatan, Soru Sayısı: 444 (473).



[1] Bkz: Vesailü’ş-Şia, c. 8, s. 495 (Ebvab-u Salati’l-Misafir, b. 14, h. 11).

Ayrıntılı Cevap
Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar