Gelişmiş Arama
Ziyaret
8104
Güncellenme Tarihi: 2012/03/14
Soru Özeti
Neml suresinin 8. Ayetinde konu edilen Ateştekinden ve Ateşin Etrafındakinden Maksat nedir?
Soru
Neml suresinin 8. Ayetinde konu edilen Ateştekinden ve Ateşin Etrafındakinden Maksat nedir?
Kısa Cevap

Neml suresinin 8. Ayetinde konu edilen Ateştekinden ve Ateşin Etrafındakinden Maksat nedir? Bu ayetteki konuda müfessirler arasında farklı görüşler var olmaktadır. Bazıları şu görüştedirler: Ateşte olan kimseden maksat (men fin-nar) Allah'tır. Anlamı da şudur: Ateşte kudreti ve sultanlığı ateşte tecelli eden mübarektir. Ağaçtan bir diyalog sesinin yükseldiği gibi, kısas suresinin ayetlerinin yaptığı şahitliğine göre etrafını ateş sarmış olduğu ağaçtır. Bazıları da şöyle demişlerdir: buradaki ateşten maksat nurdur. Ateşte olandan maksat da Allahın nurudur. Ateşin etrafında olandan maksat Hz. Musa'dır. Müfessirlerden bir diğer kısım da şöyle diyor: Ateşte olandan (men fi nardan) maksat meleklerdir ki ateşte hazır idiler. Etrafındakilerden (men hevleha) maksat da Musa (a.s.) dır. Müfessirlerden bir diğer grup bunun tersine inanmaktadırlar. Yani birinci cümleden maksat Musa, ikinci cümleden maksat Meleklerdir diyorlar.

Ayrıntılı Cevap

"Felemma caeha nudiye em burike men fin nari ve men havleha ve sübhanellahi rabbil alemin" yani: "Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: "Ateşin başındaki de çevresindeki de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır."  Ateştekinden ve Ateşin Etrafındakinden Maksat nedir? Konusunda müfessirler arasında farklı görüşler var olmaktadır. Müfessirlerin görüşlerini anlatmadan önce şu noktanın açıklanması gerekli görülmektedir: Ayetteki "burik" kelimesi fiili mazidir ve meçhül. Etimolojik olarak "b-r-k" kökünden ve mufaale babından olup mübareke anlamındadır. "mübareke" de çok hayır vermek anlamındadır. "Bareke" ve "bareke aleyhi" ve "bareke fihi" denilmektedir. Yani ona çok hayırda bulundun anlamındadır.[1]

Taha suresinde hz. Musa'nın (a.s.) hikâyesine varıldığında, ne gibi bir ses ateşten geldi cümlesinin yerinde şöyle buyuruyor: "Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: "Ey Mûsâ!" "Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ'dasın." "Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle."[2] Ateştekinden ve Ateşin Etrafındakinden Maksat nedir? Konusunda müfessirler arasında farklı görüşler var olmaktadır. Burada bir kaçına işaret edeceğiz. 

Bazıları şu görüştedirler: Ateşte olan kimseden maksat (men fin-nar) Allah'tır. Anlamı da şudur: Ateşte kudreti ve sultanlığı ateşte tecelli eden mübarektir. Ağaçtan bir diyalog sesinin yükseldiği gibi, kısas suresinin ayetlerinin yaptığı şahitliğine göre etrafını ateş sarmış olduğu ağaçtır. Buna binaen ayetin anlamı şöyle olur: kendi kelamıyla ateşten senin için tecelli eden ve sana çok hayırda bulunan o kimse mübarektir. Bu tefsir gereğince "subhanelleh-i rebi'l - alemine" cümlesinin anlamı şudur: Allah, cisim veya cismani olmaktan ve mekân onu ihate etmekten veya hadiselerin çerçevesinde karar almaktan münezzehtir.[3]   Bazıları da başka bir beyanla şöyle demişlerdir: Buradaki ateşten maksat nurdur. Ateşte olan kimseden maksat da Allahın kudretidir. Ateşin etrafında olandan maksat da Hz. Musa'dır. Bu görüşe göre ayetin anlamı şöyledir: Musa'nın ateş olarak sanmış olduğu şey nur idi ki Allah kendi kudretiyle onu icad etmişti. Onun etrafında durmuş olan Musa da mübarektir. Zira onu Allah kendi risaleti için yeryüzünde seçmiştir.[4] Müfessirlerden bir diğer kısım da şöyle diyor: Ateşte olandan (men fi nardan) maksat meleklerdir ki ateşte hazır idiler. Etrafındakilerden (men hevleha) maksat da Musa (a.s.) dır.[5] Başka bir beyanda da şöyle denilmektedir: Söz konusu olan ayette olan "men hevleha yani etrafında olanar" dan maksat ateşin etrafında olan kimsedir. Bu kimse ya Musanın kendisi ve tek başına idi ya eğer başkaları da olmuşlar ise Musa da onların içinde hazır idi. Mübarek olmaktan maksat ise onun takdisinden sonra onun seçilmesidir.[6] Müfessirlerden bir diğer grup üçüncü görüşün tersini savunmuşlardır. Yani şöyle demişlerdir: Birinci cümleden maksat Musa, ikinci cümleden maksat da Meleklerdir.[7] Daha açık bir beyanla ateşte olan kimseden maksat hazreti Musa idi. Yeşil ağacın arasından şuleleri zahir olmuş olan ateşe o kadar yaklaşmıştı ki güya onun ortasında yer almış gibiydi. Onun etrafında olan kimseden maksat da yüce rabbimize yakın meleklerdir. O has dakikada o mukaddes yerleri ihata etmişlerdi. Veya ateşte olan kimseden maksat Allahın melekleri idi ve onun etrafında olandan maksat da Hz. Musa'dır.[8]

 

[1] Ragibi İsfahani, Hüseyin b. Muhammed, "El-Müfredat Fi Garibil Kuran", Beyrut: Daru'l - İlm Eş-şamiye, c. 1, s. 119; Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin, "elmizanu fi tefsiri'l - kuran" tercüme: Musevi Hemedeni, Seyit Muhammed Bakır, baskı 5, Kum: Defteri İntişarati İslami, 1374, c. 15, s. 487.

[2] Taha 11-13. Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin, "elmizanu fi tefsiri'l -  kuran" tercüme: Musevi hemedeni, seyit Muhammed Bakır, Baskı, 5, Kum: Defteri İntişarati İslami, 1374, c. 15, s. 487.

[3] Taberisi, "mecmeulbeyan fi tefsiri'l - kuran", baskı, 3, Tahran: Nasır Husru, 1372, c. 7, s. 331.

[4] Müğniye, Muhammed Cevad, "Tefsiru'l - Kaşıf", baskı, 1, Tahran: Darulkutubi'l - İslamiye"1424, k., c. 6, s. 8.

[5] Mekarım Şirazi, Nasır, "Tefsiri Nümüne", baskı, 1, Taharan: Darulkutubi'l - İslamiye, 1374, c. 15, s. 407-408.

[6] Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin, "Elmizanu fi Tefsiri'l - kuran" tercüme: Musevi Hemedeni, Seyit Muhammed Bakır, baskı 5, Kum: Defteri İntişarati İslami, 1374, c. 15, s. 487.

[7] Alusi, seyit Mahmut, "ruhu'l - meani", Beyrut: Darulkutubul İlmiye", c. 19, s. 160.

[8] Mekarım Şirazi, Nasır, "Tefsiri Nümüne", baskı, 1, Taharan: Darulkutubi'l - İslamiye, 1374, c. 15, s. 407-408

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    5904 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Adet günlerinde var olan düzensizliği dikkate alarak benim namaz ve orucumun hükmü nedir?
    12502 2012/03/10
    Eğer doğumlardan sonra âdetiniz adediye (adeti belli olan kimsenin) bir kimsenin adeti gibi altı güne dönmüş ise altı günü hayız ve geride kalan diğer günleri istihaza sayarsınız. Ama eğer âdetin değişmemiş âdetiniz adediye şeklinde yedi gün baki kalmış ise yedi gün hayız diğer günlerini istihaza olarak karar ...
  • Kur’an, beşeriyetin bütün sorunlarını halletmiş midir?
    5970 Yeni Kelam İlmi 2011/04/28
    Biz Müslümanlar Kur’an’ın, beşeriyetin her türlü sorununu halledebilen kapsamlı bir kitap olduğuna inanıyoruz. Ama bu sözün manası ‘bütün meseleleri hatta fizik, kimya vs. meseleleri de Kur’an halleder’ demek değildir.Kur’an-ı Kerim bütün insanların hidayet kitabıdır ve bundan da başka bir işi yoktur. Doğal olarak yalnızca bu ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9179 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Hayız kanın özelliklerini görmedim diye kendi adet dönemimin içinde namaz kılabilir miyim?
    47276 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/19
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Kadının sebebî mahremleri kimlerdir?
    7694 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • namahrem (insanın kendisiyle evlenebileceği) bir kimseyle evlenmek için tevessül ve dua etmek caiz midir?
    13300 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    muhalif cinse kalben ilgi duymak ve onunla evlenmeyi arzulamak günah ve haram değildir. Hakeza eğer insan bu ilgi ve arzu doğrultusunda meşru olan kendi hedefine (istediği kişiyle evlenme arzusuna) ulaşmak için Allah a yalvarır dua veya nezir ya imamlara tevessül ederse çok güzel bir şey ve istenilen bir ...
  • Kadınlar, arka arkaya 31 gün olan orucun keffaretini hayız halinde nasıl yerine getirebilirler?
    5937 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/14
    Arka arkaya tutulması şart olan oruçlarda (keffaret veya adak orucu gibi), hastalık, hayız, nifas vb. özürlerden dolayı mükellef arka arkaya oruç tutamazsa özrü (hastalık, hayız, nifas...) giderildikten sonra orucunu tutmaya hemen devam ederse orucu sahih olur ve yeni baştan oruçları tutmasına gerek yoktur.
  • Zülkarneyn kimdir?
    19464 تاريخ بزرگان 2011/10/22
    Zülkarneyn’in ismi Kehf suresinde geçmektedir. Zülkarneyn’in tarih açısından kim olduğu ve tarihin hangi meşhur şahsiyetine tekabül ettiği konusunda müfessirler ve tarihçiler arasında görüş ayrılıkları ve tartışmalar mevcuttur. Kur’an’da belirtilen özellikler ve tarihçilerin görüşleri dikkate alındığında Zülkarneyn, Kuroş’un kendisidir. Müfessirlerin çoğu, onun insan türünden olduğuna inanmaktadır. Birçok rivayette de onun ...
  • Allah’ın bazı kullarını unutacağı sözünden maksat nedir?
    17560 Tefsir 2010/05/04
    Allah-u Teala Kur’an’ın dört yerinde kullarını unutmayı kendisine nispet vermiştir. Nitekim bir ayette şöyle buyuruyor: ‘Onlar, nasıl bugüne kavuşacaklarını unutup bilebile ayetlerimizi inkâr ettilerse biz de bugün onları unuturuz.’ Bu ve benzeri ayetler ahirette (hatta bu dünyada) Allah’ın bazı kimseleri unutacağı konusunu teyit etmektedirler. Bu ...

En Çok Okunanlar