Gelişmiş Arama
Ziyaret
8144
Güncellenme Tarihi: 2011/11/12
Soru Özeti
Allah Teala neden ‘Erhemerrahimin’ olan rahmetinin yanında idama kadar giden (kısas, el kesmek veya fazla miktarda şiddet gibi) cezalar koymuştur?
Soru
Neden Allah Teala Kuran’da kendisini ‘Erhemerrahimin’ olarak tanıtırken aynı zamanda idama kadar giden (kısas, el kesmek veya fazla miktarda şiddet gibi) cezalar koymuştur?
Kısa Cevap

Ayet ve rivayetlere baktığımızda, Allah’ın rahmaniyet ve rahimiyet sıfatları gibi gazap sıfatının da olduğunu görmekteyiz. Yani Allah, günahları bağışladığı gibi şiddetli bir şekilde azapta eder. Hem ‘Erhemerrahimin’dir, hemde ‘Eşeddü’l Muakibin’ (Şiddetle Cezalandıran).  

Kur’an’da tehdit ve azabın bahsedildiği yerlerde genellikle rahmet ve mağfirettende behsedilmiştir. Bunun sırrı şu olmuş olabilir: İnsanın iyi faziletlerinden biri her zaman korku ve ümit arasında yaşamasıdır. Ölçüyü kaçırmamak için rahmet ayetleriyle mağrur olunmamalı, ama Allah’ın rahmetinden de ümit kesilmemelidir. Allah yalnızca ‘Erhemerrahimin’ değildir ki: ‘Neden rahmet sıfatlarıyla çelişen idama kadar giden cezaları (kısas, el kesmek veya fazla miktarda şiddet gibi) koymuştur?’ diye sorulsun. Kısas edilen, hudud (ağır cezalar) uygulanan vb. cezaları alan kimseler, mutlaka ağır suçlar işlemiş ve bir hakkı ayaklar altına almışlardır. Onların bu yaptıkları toplumu fesada çeken bir afet olup toplumun korunması için bu afetlerle mücadele etmek gerekir. İlahi rahmet birinci derecede toplumun uçuruma sürüklenmesini ve sapmasını önlemeyi, ardından suçları azaltmak için kanun koymayı gerektirmektedir. Bu yüzden biz inanıyoruz ki kısas, had (ağır ceza) vb. cezalar Allah’ın ‘Erhemerrahimin’ olmasıyla çelişmedikleri gibi böyle kanunları koymak ‘Erhemerrahimin’ olmanın gereğidir.   

Ayrıntılı Cevap

Soruya dikkatle baktığımızda onun şu iki şüpheden ortaya çıktığı anlaşılacaktır: 1) Acaba Allah yalnızca ‘Erhemerrahimin’midir? 2) Kısas, hudud (ağır cezalar) vb. ‘Erhemerrahimin’ olmak ile muhalif midir?

Ayet ve rivayetlere baktığımızda, Allah’ın bütün güzel sıfatlara sahip olduğunu görürüz. Başka bir ifadeyle Allah subuti ve selbi bütün sıfatlara sahiptir. Yani, rahmaniyet ve rahimiyet sıfatı olduğu gibi gazap sıfatı da vardır. Cennetle müjdelemişse cehennemlede korkutmuştur;[1] mağfirete ümit vermişse azabıda hatırlatmıştır. Bu yüzden görüyoruz ki peygamberleri hem müjdeleyicidir, hem de uyarıcı.[2]

Allah Teala hem günahları bağışlayıcıdır, hem şiddetle azap eden. Masum İmamlardan (a.s) gelen rivayet ve dualarda bir taraftan Allah’ın ‘Erhemerrahimin’ olduğu belirtilmiş, diğer taraftan ‘Eşeddü’l Muakibin’ (Şiddetle Cezalandıran).[3]

Korku ve Ümit

Kur’an genelde mükafaat vaatlerinin yanında ceza vaatleri de vermiştir; müjdelerin yanında uyarılarda da bulunmuştur. Bu şekilde tekamüle götüren ümit ve korku duygularını güçlendirmektedir. Çünkü insan kendisini sevmesinin gereği olarak ‘menfaatini gözetleme’ ve ‘zararı uzaklaştırma’ dürtülerinin etkisi altındadır.[4] Başka bir ifadeyle Kur’an genellikle nerede azaptan, tehditten bahsetse arkasından rahmet ve mağfiretten de bahsetmiştir. Bunun sırrı, insanın en iyi özelliklerinden biri olan hep korku ve ümit içinde yaşamasından dolayı olabilir. Ölçüyü korumak içinde ne rahmet ayetlerinden dolayı mağrur olmalı, ne de ilahi rahmetten ümidini kesmelidir: ‘Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin; çünkü kafir olan topluluktan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.’[5] Hep korku ve ümit içinde olunmalıdır. Ehl-i Beyt’in (a.s) rivayetlerinde, korku ve ümidin, terazinin iki kefesi gibi bir birine üst gelmeyecek şekilde eşit olması gerektiği belirtilmiştir. Korku ve ümit, imanın ve ahlakın iki temel unsuru olup onlar olmadan iman tam olmaz.[6]

Bu açıklamalardan anlıyoruz ki Allah yalnızca ‘Erhemerrahimin’ değildir ki: ‘Neden rahmet sıfatlarıyla çelişen idama kadar giden cezaları (kısas, el kesmek veya fazla miktarda şiddet gibi) koymuştur?’ denilsin. Diğer ilahi sıfatlar göz önüne alınmadan, acaba kısas, hudud (ağır cezalar) vb. Allah’ın ‘Erhemerrahim’ olmasıyla çelişir mi?

Kısas, hudud vs. cezaları alan kimseler, mutlaka ağır suçlar işlemişler ve bir hakkı ayaklar altına almışlardır. Onların bu yaptıkları toplumu fesada çeken bir afettir ve toplumun bu afetlerden korunması için (ki İslam bunun için kısas veya had (ağır ceza) öngörmüştür) mücadele etmek gerekir. Burada iki tür mücadale düşünülebilir: Biri para cezası, hapsetmek vb. gibi yüzeysel mücadele, diğeri ise kısas, had vb. gibi köklü mücadele. İslam ikincisini seçmiştir. Zira İslama göre -aklında kabul ettiği gibi- toplumun değer ve saygısı bireylerinkinden daha fazla ve önemlidir. Yoksa böyle bir şey intikam alma hissinden kaynaklanmıyor. Bu yüzden ilahi rahmet birinci derecede toplumun uçuruma sürüklenmesini ve sapmasını önlemeyi ve kanunlar koyarak suçları azaltmayı gerektirmektedir. Bu yüzden inanıyoruz ki, kısas, had vb. cezalar Allah’ın ‘Erhemerrahimin’ olmasıyla çelişmedikleri gibi ‘Erhemerrahimin’ olmanın kendisi böyle kanunlar koymayı gerektirmektedir. Ne güzel buyuruyor Allah Teala: ‘Ey aklı erenler, özü sözü temiz kimseler, korunmanız, sakınmanız için kısasta size hayat var.’[7] Gerçekte kısas ve diyet, insanların yaşamlarının gözeneğidir ki, bir taraftan toplumsal yaşamı garanti altına alır; eğer bu hükümler olmasaydı ve taş kalpli kimseler kendilerini güvende hissetselerdi günahsız insanların canı tehlikeye düşerdi. Diğer taraftan da (intikam almakta) eşitlik sağlanarak arka arkaya işlencek suçların önü alınacak ve bir suçun birkaç suça, onlarında diğer birçok suçu işlemeye yönelten cahiliye adetlerine son verilecektir. Bu açıdan da toplumun hayatıdır.

Tıp, tarım, hayvancılık vs. düzenlerin tümü aklın bu temeli (tehlikeli varlıkların yokedilmesi) üzerine kurulmuştur. Zira bakıyoruz ki bedenin korunması için kangrenli organ veya bitkinin gelişmesi için zararlı dallar kesilmektedir. Katili öldürmenin toplumun bir başka ferdini öldürmek olduğunu söyleyenler olaya bireysel bakmaktalar. Ama toplumun menfaatini göz önüne alsalar ve kısasın insanların üzerindeki koruyucu ve eğitici etkisini bilseler kesinlikle görüşlerini değiştirirler. Kan dökücü insanlara kısas uygulamak, kangrenli bir organı veya zararlı bir dalı kesmek gibidir. Akılda bunu teyit etmektedir. Şimdiye kadar kimse kangrenli organı veya zararlı dalı kesmeye itiraz etmemiştir.[8]

Sonuç:

1- Allah bütün güzel sıfatlara sahiptir. ‘Erhemerrahimin’ olduğu gibi, ‘Eşeddü’l Muakibin’dir aynı zamanda.

2- Suçlu insanları cezalandırmak ilk bakışta taş kalplilik sayılabilir; ama suçlunun işlediği suç, bu tür cezaların toplumdaki caydırcılığı ve önemli ölçüde toplumu bu tür suçlara karşı sigortalaması göstermektedir ki, böyle cezaların konulması insanlık toplumunun gereklerindendir.  

Şu noktayı hatırlatalım ki, rivayetlere göre bu dünyada cezalandırılan kimse ahirette yeniden cezalandırılmaycaktır. Yani günahından ötürü bu dünyada ceza alan kimse ahirette yeniden azap görmeyecektir. Bu da, ilahi rahmetin bir cilvesidir.[9] Bu yüzden bazı kimseler, ahirette ilahi azaba düçar olmamak için İmam’ın (a.s) yanına gelip günahlarını itiraf edip kendilerine had uygulanmasını istiyorlardı.[10]


[1] -Yasin/63

[2] -‘Ancak Allah'a kulluk edin; şüphe yok ki ben, onun tarafından sizi korkutmak ve size müjde vermek için gelmişim’ (Hud/2)

اللَّهُمَّ إِنِّی أَفْتَتِحُ الثَّنَاءَ بِحَمْدِکَ وَ أَنْتَ مُسَدِّدٌ لِلصَّوَابِ بِمَنِّکَ وَ أَیْقَنْتُ أَنَّکَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِینَ فِی مَوْضِعِ الْعَفْوِ وَ[3]-                                                     

الرَّحْمَةِ وَ أَشَدُّ الْمُعَاقِبِینَ فِی مَوْضِعِ النَّکَالِ وَ النَّقِمَةِ.

‘Allah’ım! Hamd ederek, seni sena etmeye başlıyorum. Kendi lütfünle doğru olanı yapmaya muvaffak kılan sensin. Af ve rahmette rahmet edenlerin en merhametlisi, ceza ve intikamda cezalandıranların en şiddetlisi, ululukta güçlülerin en büyüğü olduğuna yakin ettim.’ (Tusi, Tehzibu’l Ahkam, c.3, s.108, Daru’l-Kütübi’l İslamiyye, Tahran, HŞ.1365.)

[4]-Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Nümune, c.18, s.273, İntişarat-ı Daru’l-Kütübi’l İslamiyye, Tahran, 1. Baskı, HŞ.1374  

[5]-Yusuf/87.

[6] -Emin, Seyyide Nusret, Mahzenu’l İrfan Der Tefsir-i Kur’an, İntişarat-ı Nehzet-i Zenan-ı, Tahran, HŞ.1361.

[7] -Bakara/179

[8] -Mekarim Şirazi, Nasır, a.g.e, c.18, s.606-607 (az bir değişiklikle).

[9] -Emirü’l Müminin (a.s) ‘Ve size gelip çatan her felaket, ellerinizle kazandığınız bir şeydir ancak ve çoğunu da bağışlar.’ (Şura/30) ayetini şöyle tefsir ediyor: ‘Dönen hiçbir damar, değen hiç bir taş, kayan hiç bir ayak ve vurulan hiç bir sopa günahların eserinden başka bir şey değildir. Allah’ın affettiği şey daha çoktur. Kim dünyada günahının cezasını ödemeye yönelirse Allah, onu ahirette yeniden cezalandırmaktan daha üstün, daha kerim ve yücedir.’  

[10] -Kadının biri Emirü’l Müminin’in yanına gelerek zina ettiğini ve kedisine had cezası uygulayarak temizlenmek istediğini söyledi ve şöyle dedi: ‘Temizlenmeden ölümün gelip beni bulmasından korkuyorum.’ Daha fazla bilgi için bkz: Biharu’l-Envar, c.45 ve 76; Men La Yahduruhu’l-Fakih (Gaffari’nin çevirisi), c.5, s.356-358.  

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar