Gelişmiş Arama
Ziyaret
6765
Güncellenme Tarihi: 2011/02/03
Soru Özeti
imam Hasan'ın (a.s.) imameti imam Hüseyin'inkinden (a.s.) önce oluşu, imam Hasanın vücutsal olarak daha üstün olduğuna delil olabilir mi?
Soru
imam Hasan ile imam Hüseyin aynı zamanda yaşadılar ve ilkin imam Hasan imam oldu. Acaba bu, imam Hasanın (a.s.) daha üstün olduğuna delil olabilir mi? İmam Ali hakkındaki durum nasıl? Bir imamın bir diğer imamdan daha üstün olduğuna dair her hangi muteber bir rivayet var mıdır? Lütfen imamların vücutsal üstünlüğü hakkında da bir açıklama yapınız. Acaba imamların bir diğerinden farklı olmaları, onların vücutsal bakımından önceliklerinin aynısı mıdır?
Kısa Cevap

Masum (a.s.) olan on dört kişinin tümü tek bir nurdan yaratılmışlardır. Vücutsal bakımdan ve tekvini vilayet makamına sahip olma açısından birdirler. Her bir imamın (a.s.) imamlığı ilahi emir ve ilahi seçimle gerçekleşmiştir. Eğer rivayetlerde bir imamı bir diğer imamdan farklılaştıracak bir özellik ve bir ayrıcalık bulunuyorsa, bu şundan kaynaklanmaktadır: her bir masum imam (a.s.) içinde yaşamış olduğu zamanın şartlarına uygun en iyi davranış ve yöntem insanların gözleri önüne sergilemiş ve ilahi isimlerin ve ilahi sıfatların cilvelerinden bir kısmını fiiliyata geçirmiş olmasıdır. İmam Ali (a.s.) kendi dönemindeki hâkim olan şartlara uygun bir şekilde davranışlarda bulunmakla emr olunmuş. İçinde bulunduğu zamanın şartlarına uygun ilahi isim ve sıfatlarına mazhar olmuş. İmam Hasan, imam Hüseyin ve diğer imamlar da kendi dönemindeki şartlara uyumlu bir şekilde ilahi isim ve ilahi sıfatlara mazhar olmuşlar.   

Ayrıntılı Cevap

İlkin şu noktanın bilinmesi gerekir ki, imamet ilahi bir ahit ve ilahi bir sözleşme ve onun emri ve onun seçimiyle sabitleşiyor. Peygamberin tayini Allah tarafından olduğu gibi imamın tayini de Allah tarafından olmalıdır. Birçok rivayetlerde İslam peygamberi (s.a.a.) kendi halifelerinin sayısını ve isimlerini beyan etmiştir.

Örneğin bazı rivayetlerde peygamber (s.a.a.) şöyle buyurmuş: "benden sonraki imamlar on iki kişidir. Bütün bunlar Kureyşi'dirler". [1] Bu on iki kişinin tek tek ismini imamet makamı sırasına göre beyan etmiş. [2]

Dolayısıyla imam Hasan ve diğer imamların (a.s.) imameti Allah tarafından belirlenmiş ve peygamber (s.a.a) vasıtasıyla insanlara iblağ edilmiş. Her bir imam da kendisinden sonraki imamı insanlara ilan ediyordu. İmam Ali da (a.s.) kendinden sonraki imamı, yani imam Hasan'ı kendi vasisi ve kendisinden sonraki imamı olarak insanlara tanıttı. [3]

Ama neden imam Hasan(a.s.) ikinci imam ve imam Hüseyin (a.s.) üçüncü imam oldu? Sorusuna gelince şöyle denilmesi mümkündür: imam Hasan (a.s.) imam Hüseyin'e oranla daha yaşlı olduğu içindir olabilyor. Yoksa bütün imamlar (a.s.) tek bir hakikattirler ve ayni nurdandırlar. Ehli beyt İmamlarının (a.s.) tek bir nurdan oldukları birçok rivayette açık bir şekilde vurgulanmış. Bazı rivayetlerde "ali aba" olarak biline beş kişi bazı rivayetlerde de bütün imalar aynı nurdan olduklarına tasrih edililmiş. Örneğin Allah u Teâlâ peygamber efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "ey Muhammed! Ben Ali'yi, Fatma'yı, Hasanı Hüseyni ve imamları tek bir nurdan yaratım". [4]

Elbette bir imamı (a.s.) bir diğer imamdan (a.s.) farklılaştıran; özellikle imam Hüseyni (a.s.) diğer imamlardan farklılaştıran rivayetler söz konusudur. İmam Ali'yi (a.s.) diğer imamlardan farklı olduğunu ve üstünlüğünü belirten aşağıdaki rivayet gibi; imam Sahdık (a.s.) şöyle buyurdu: "... ilkimiz, en faziletlimiz ve üstün olanımız Allahın resulünden (s.a.a.) sonra Ali (a.s.) dir". [5] Başka bir rivayette de imam Hüseynin (a.s.) yapmış olduğu işin (kıyamın) değerini belirtmek ve o işin korunmasını garanti altına almak için imam Hüseynin (a.s.) türbetini (içinde yattığı toprağı) kutsal kılmış ve birçok hastalıklar için şifa kaynağı olduğunu açıklamış. [6] (Bu imam hüseynin (a.s.) yapmış olduğu kıyamın mükâfatıdır bir anlamda). Bu mükâfatın değeri, İslam fıkhının, toprağın yenmesinin haram olduğunu söylediğini dikkatte aldığımızda daha net bir şekilde anlaşılıyor. Yani İslam fıkhına göre toprağın yenmesi haramdır. Ama aynı islam fıkhı hz Hüseynin (a.s.) içinde yattığı toprağı şifa niyetiyle bir az yenmesini sakıncalı görmemektedir. Yani imam Hüseynin (a.s.) içinde yattığı toprağın hükmü Onun yapmış olduğu o büyük işin (kıyamın) korunmasını garanti altına alınması için, diğer toprakların hükmünden müstesna etmş. [7]

Ama bu rivayetler bir imamın (a.s.) vücüdsal bakımından bir diğer imamdan üstün olduğuna delalet etmiyor. Kesin bir şekilde bu farklılık imamların (a.s.) tekvini velayet (velayet-i tekvini) [8] makamında bir birinden farklı olduğundan kaynaklandığını söyleyemiyoruz. Her ne kadar sübut makamında bu farklılığı kabul etmek mümkün ise de, Ancak bizim söylemek istediğimiz şudur: ispat makamında bu konuyla ilgili açık ve net bir delil sunmak zordur. Ama bu kadarı kesindir ki, bütün masumlar (a.s.) bir nurun cilveleridirler. Hepsi tekvini vilayetin vermiş olduğu yetiye sahiptirler. Onlardan hangisi bir diğerinin yaşamış olduğu zamanda yaşamış olsaydı o zamanda yaşamış olan imamın (a.s.) yaptığının aynısını yapardı. Zira onlar insanlar için en kâmil örneklerdirler. Dolayısıyla içinde bulundukları şartlarda en uygun ve en yakışır davranışı ve yöntemi insanların gözleri önüne sergilemelidirler. Savaş döneminde sulh etmemeleri;  İmam Hüseynin (a.s.) gibi, sulh döneminde de savaş gerçekleştirmemeleri; İmam Hasan ve diğer imamlar (a.s.) gibi gerekiyor. [9]

Başka bir beyanla bütün imamlar (a.s.) ilahi isim ve sıfatların en kâmil cilvesidirler. Bununla birlikte zamanın kendisine has olan şartları ve özellikleri, her birisinin ruhani ve manevi boyutlarının bir veya bir kaçının fiiliyata geçmesiyle, her birisinin ilahi isimlerin birisine mazhar olmasına, dolayısıyla her zaman onların sahip oldukları vücutsal boyutlardan birisinin tecelli, zuhur ve has bir cilveye sahip olmasına neden olmuştur. [10] Öyle ise anlaşılan şu ki, imamlar (a.s.) arasındaki farklılık, her zamanın kendisine has şartlarına uygun her birisinin ilahi isim ve sıfatlarından bir kısmını fiiliyata geçirmelerinden kaynaklanmaktadır. Bunun ötesinde onlar arasında her hangi bir farklılık söz konusu değildir.

Netice itibariyle : on dört masumların (a.s.) hepsi tek bir nurdan yaratılmışlar. Vücut ve tekvini velayet makamına sahip olma noktasında farksızdırlar. Her birisinin imamlığı Allahın emriyle olmuştur. Eğer hadislerde her hangi bir imamın (a.s.) bir diğer imamdan daha farklı ve daha üstün olduğu söylenilmiş ise, bu her imamın kendi dönemindeki şartlara uygun hareket ettiklerinden kaynaklanan bir duruma işaret etmekte olduğu anlamındadır. Zira her imam kendisinin içinde yaşadığı şartlar ve ortama uygun gerekli olan en uygun davranışı ve yöntemi sergiliyordu ta ki, insanlar için örnek olsunlar. Hakeza her birisi içinde bulundukları şart ve atmosfere uygun ilahi isim ve sıfatlarının bir boyutunu fiiliyata geçiriyor ve ona mazhar oluyordu. İmam Ali (a.s.) kendi dönemindeki şartlara uygun davranışta bulunmakla emr olunmuştu. Böylece kendisi kendisinin içinde yaşadığı zamana has ve o zamana uygun olan ilahi isim ve sıfatların tecelli ve zuhur bulmasına mazhar olmuştur. İmam Hasan, imam Hüseyin ve diğer imamlarda (a.s.) kendi zamanlarına uygun davranışlarla emr olunmuşlardı. Dolayısıyla her birisi içinde bulunduğu şartlara uygun davranışlarda bulunmak ve o şartlara uygun yöntem sergilemekle yükümlü idiler. Bu nedenle her birisi kendisinin içinde bulunduğu zamana has ve o zamana uygun olan ilahi isim ve sıfatların tecelli ve zuhur bulmasına mazhar olmuşlar. [11]

Konuyla alakalı daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki kaynaklara (nemayelere) müracaat ediniz:

1-   Hücetu'l- İslam Kasım TURHAN, "nigeriş irfani, felsefi ve kelami bı şahsiyet ve kıyam imam Hüseyin (a.s.) " Kum: intişarat-i çılçırah. 0

2-   "zendegi name imam Hüseyin (a.s.)" sual: 1907 (sayt: 3981).

3-   "vijegihayi imam Ali (a.s.)"; sual: 5577 (sayt: 5855).

4-   "vechullah buden imam ali (a.s.)"; sual: 8680 (sayt: 9850).

5-   "inhisar-i imamet der nesli peygamber"; sual: 10209 (sayt: 10148).


[1] MECLİSİ, Muhammed Bakır, " biharu'l-envar ", c. 36, s. 322, müesesetü'l-vefa, Bayrut /Lübnan, 1404 kameri.

[2] A.g.e., s. 321-325.

[3] Nemaye: " inhisar imamet der nesl-i peygamber ", soru: 10209, (sayt: 10148).

[4] " biharu'l-envar ", c. 36, s. 223 ve 283.

. [5] A.g.e. c. 1, s. 229

[6] A.g.e. c. 44, s. 221.

[7] " Tevziü'l-mesail (el-mahaşi lil imam el-Humeyni) ", c. 2, s. 598; mesele, 2628.

[8] Tekvini vilayet Allah'ın tekvini izniyle insan nefsinin varlık âleminin maddesinde tasarruf etme yetisi ve kudretine sahip olması anlamındadır. Başka bir beyanla tekvini vilayete sahip olan bir kimse himmetinin olduğu alanının ötesinde (yani iç dünyasının ötesindeki dış âlemde) kendi himmeti ve azmiyle bir şeyi yaratıyor anlamındadır. Bu esasa binaen masumlar (a.s.) tarafından gösterilen mucizelerin bütünü ve evliyalar tarafından gerçekleştirilen bütün kerametler bu vilayet sayesiyle gerçekleştirilmişlerdir. (TURHAN, Kasım, " nigeriş irfani, felsefi ve kelami bı şahsiyet ve kıyam imam Hüseyin (a.s.) ", s. 109, Kum: intişarat-i çılçırah, çapı el-hadi, çap-ı evel, 1388 şemsi).    

[9] A.g.e., s. 106- 107 ve 139.

[10] A.g.e., s. 106.

[11] Bu konuyu Kasım TURHAND 8. Dip notta adı geçen yapıtında geniş bir şekilde ele almış. Daha fazla bilgi edinmek için bu kitabın 106. Sayfadan sonrakine müracaat ediniz.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar