Gelişmiş Arama
Ziyaret
7276
Güncellenme Tarihi: 2012/02/15
Soru Özeti
Adamın birisi malının bir kısmını (cüz’i) vasiyet etmiş ama bu kısmın miktarını tayin etmemiştir. Bu kısmın miktarı hangi yöntem tayin edilebilinir?
Soru
Kişinin birisi malının bir kısmını vasiyet etmiş ama miktarını tayin etmemiştir. Bu bağlamda var olan bazı rivayetlerde farklı yollar ve yöntemler açıklanmıştır; onlardan bir kısmı şöyledir: Kısımdan maksat on parçadır. Zira Allah u telala kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “Kuşlardan dört tanesini al” (bakara 260). Başka bir rivayette şöyle denilmektedir: Kısımdan Maksat yedi parçadır. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “Onun yedi kapısı vardır ve her kapı için onlardan bir grup ayrılmıştır” (hicr 44). Bu rivayetleri dikkate alarak miktarı belirlenmemiş olan bu kısmı nasıl belirlenir?
Kısa Cevap

Her iki gruptan olan rivayetlerin senedinin sahih olduğu âlimler tarafından kabul görülmüştür.  Bu nedenle iki grubu cem etmek için bazı cihetler belirtmişlerdir. Burada onlara işaret edeceğiz:

1-   Mal sahipleri daha önceleri kendi mallarını taksim ediyorlardı. Bazıları malını on kısma taksim ederlerdi bazıları da yedi kısma taksim ediyorlardı. Buna binaen herkesin vasiyet etmiş olduğu kısmı malını taksim ettiği şekle göre belirlenecektir. Yani malını on kısma taksim edenin vasiyet ettiği kısmı on’da bir (10/1) yediye taksim edenin kısmını da yedi’de bir (7/1) olarak belirler.

2-   Daha güçlü olan görüş: Birinci gruptan olan rivayetlere amel etmek mahiyetindedir. Zira buradaki asıl kanun şudur ki meyyitten kalan mal varislerindir. Başka bir tabirle; bu durumlardaki asıl kanun, ölen kişiden varisler için kalan maldan varisler tarafından fazlasını vermemektir. Buna binaen yukarıdaki açıklamaya göre birinci gruptan olan rivayetlere; yani on’dan birisi verilirse meyyitten kalan maldan daha fazla verilmemiş olur. Yani yedinden biri verilirse çok verilmemiş olur ama dörde biri verilirse daha fazla verilmiş olur ki asıl olan kanunun tersinedir.

3-   Birinci gruptan olan rivayetleri vacibe ikinci gruptan olan rivayetleri müstahaba hamlediyoruz: yani kısmı ondan biri kabul edip vacip olanı onda biri olduğunu kabul edelim ama varis olan kimselere rivayetlerin muhtelif ve çeşitli olduğundan dolayı yediden birisini vasiyet edildiği yerlere sarf etmeleri müstahaptir.

Ayrıntılı Cevap

Eğer vasiyetteki ipham vasiyetti açıklayan kelimelerden dolayı olursa, örneğin birisi “malın bir kısmını” vasiyet eder ve şöyle derse: Mallarımdan bir kısmını hayır yerlerine ulaştırınız. Konuşan kişinin maksadını açıklayacak hiçbir karine de olmazsa bu bağlamdaki kaideye göre böyleli vasiyetler dikkate alınmaz. Yani sanki bu kişi vasiyet etmemiş gibi algılanması gerekir. Dolayısıyla irs babında var olan genelliklere ve kanunlara müracaat edilmesi gerekir. Zira bu kelam örf ve günlük konuşmalarda belirgin hiçbir anlama delalet etmemektedir.

Ama buna rağmen bu bağlamda mücmel ve müphem bazı kelimeleri açıklığa kavuşturan bazı şer’i delilerin ve muteber rivayetlerin var olmasını dikkate alarak onlara taabbudi olarak riayet edilmesi gerekmektedir.[1] Hal böyle olunca böyle bir vasiyet yapıldığında vasiyet eden kişinin malı olup varislere ulaşmış olan bu kişinin malından ne kadarı vasiyet adına çıkartılacak hususunu açıklayan rivayetler iki türdür:

1-   Birinci türden olan rivayetler şöyle diyor: Kısım onda birine taksim edilmiştir. Yani vasiyet eden kişinin malından kendisine vasiyet edilmiş olan kimseye (musa lehu) onda biri verilmesi gerekir. İmam Cafer sadıktan malının bir kısmını vasiyet etmiş olan bir kimsenin vasiyeti hakkında sordum: Cevaben bana şöyle buyurdu: Onun misdakı (releldeki örneği) on parçadan bir parçadır. Bir çok âlim bu rivayete dayanarak vasiyetteki bir kısımdan maksat onun onda birisine tekabül eder ve verilmesi vaciptir.[2]

2-   İkinci türden olan rivayetler ise şöyle diyor: Birinci türden olan rivayetlere karşı bir tür rivayetler de vasiyette söylenen “kısım” “yediden biri”ne tefsir ediyor. Bu cümleden olan rivayetlerden birisi şöyledir:

Muhammed’in oğlu Ali b. Mahbup Ahmet b. Muhammed b. Eba Besir-i Bazenti’den şöyle naklediyor: İmam Kazımdan (a.s.) kendi malından bir kısmını vasiyet etmiş bir kişi hakkında sordum? İmam şöyle buyurdu: (Vasiyet edilenin bir kısmı) “yediden bir kısımdır” anlamındadır. Zira Allah u Teala kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır”[3] [4] buna binaen cehennemlilikler yedi kısma bölünmelilerdir. Ayetin tabirince her bir bölümüne bir parça deniliyor. Bazıları bu rivayetlere istinaden vasiyette bir kısım denilmişse yedi kısımdan bir kısmin verilmesi vacip olduğunu söylemişlerdir.[5]

Her iki türden olan rivayetlerin senetleri alimlerce kabul görülmüş olmasına dikkatle rivayetlerin zahirine baktığımızda iki tür rivayetler arasında çelişki var olduğunu görmekteyiz. Ama fakih ve ulama tarafından bunları cem etmek için birkaç yöntem ve cem etme şekli bayan edilmiştir. burada onlara işaret edilecektir:

1-   Mal sahipleri daha önceleri kendi mallarını taksim ediyorlardı. Bazıları malını on kısma taksim ederlerdi bazıları da yedi kısma taksim ederlerdi. Buna binaen herkesin malını taksim ettiği şekle göre vasiyet edilen kısım belirlenecektir.[6]

2-   Daha güçlü olan görüş: birinci gruptan olan rivayetlere amel etmek mahiyetindedir. Zira buradaki asıl kanun şudur ki meyyitten kalan mal varislerindir. Başka bir tabirle ifade etsek şöyle demek lazım: Burada asıl olan kanun kalan maldan varis tarafından fazlasını vermemektir. Buna binaen eğer iki gruptan birincisine; yani on’a bölen rivayete amel edilirse meyyitten kalan maldan daha fazla verilmemiş olur. Yani on’dan birisi verilirse çok verilmemiş olur ama dört’ten birisi verilirse yediden birisine karşı yediden birisi verilirse ondan birisine karşı daha fazla verilmiş olur ki kanunda belirtilen asla (çok verilmemeli) terstir.[7]

3-   Birinci gruptan olan rivayetleri vacibe ikinci gruptan olan rivayetleri müstahaba hamletmişlerdir: Yani vasiyet edilen o kısmı on kısımdan bir kısım olduğu kabul edip bu bir kısmının verilmesi vaciptir. Ama mala varis olan kimselere bu bağlamda rivayetlerin muhtelif ve çeşitli olduğundan dolayı yedi kısımdan bir kısmı vasiyet edilen yerlere sarf etmeleri müstahaptir. [8]

Her halükarda şuna dikkat edilmesi gerekir ki “eğer mal sahibi olan meyyitin vasiyet ettiği mal, malının üçte birinden fazla teşkil ediyor ise varislerin rızası olmaksızın üçte birisinden fazlası vasiyeti için kabul edilmez”.[9]

Dikkate şayandır ki Hz. Ayetullah Mehdi Hadevinin yukarıdaki soru bağlamındaki cevabı şöyledir: Meyyitten geri kalan malından yapılan vasiyet üçten birisine kadar varislerin izni olmaksızın geçerli ve uygulanabilinir. Ama miktarını belirtmek konusunda yakin edilenin miktarıyla yetinmelidir. Ama mühtemel olan en fazlası neyse onu vasiyet edilen yerlere sarfedilsi ihtiyati müstahaptır.



[1] Musa Bucnurdi, Seyyit Hasan, “el-Kavaidu el-Fıkhiye”, baskı, 1, İran/Kum: neşri el-Hadi,1419, k. c. 6, s. 291.

[2] Şüsteri, Muhammed Taki, “en-Nücatu fi Şerhi el-Lüme”, baskı, 1, Tahran: kitabfuruşi Saduk, 1306, k., c. 8, s. 230.

[3] Hicir, 44.

[4] Tusi Ebu Cafer, Muhammed b. Hasan, “Tehzibu’l-ahkam”, baskı, 4, İran/Tahran: Darul-Kutubul-İslamiye”, c. 9, s. 209, hadis no: 828.

[5] Şüsteri, Muhammed Taki, “en-Nücatu fi Şerhi el-Lüme”, baskı, 1, Tahran: kitabfuruşi Saduk, 1306, k., c. 8, s. 233.

[6] Kumi, Saduk, Muhammed b. Ali b. Babavey, Mütercim: Ali Ekber gafari, “Men La Yahduru Efekih”, baskı, 1, Taharan: intş. Saduk, 1409, c. 6, s. 50.

[7] Hilli, Miktad b. Abdullah, Mütercim: Bahşayışı, Abdurrehim Akiki, “Kenzü’l-irfan fi Fikhil-Kuran”, baskı, 1, tercüme: İran/Kum; c. 2, s. 585; Amili, seyit Muhammed Hüseyin Terhini, “ez-zübtetül-fıkhiye fi Şerhi er-Revdetül-Behiye”, baskı 4, İran/Kum: darul-fıkr litabaeti ve en-neşr, c, 6, s. 38.   

[8] Şüsteri, Muhammed Taki, “en-Nücatu fi Şerhi el-Lüme”, baskı, 1, Tahran: kitabfuruşi Saduk, 1306, k., c. 8, s. 233.

[9] Humeyni, seyit ruhullah Musevi, “tevdihu’l-mesail”, (imam Huneyni), baskı, 1, s. 578, mesele; 2589.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar