Gelişmiş Arama
Ziyaret
13188
Güncellenme Tarihi: 2011/04/11
Soru Özeti
Kur’an meclislerinde veya namaz esnasında Kur’an okunurken susmak mı yoksa okumaya eşlik etmek mi daha iyidir?
Soru
Kur’an okunurken susmayı belirten Mushaf-ı şerifin açık buyruğu bulunmaktadır. Bunu da göz önünde bulundurarak Kur’an okunurken diğer insanların vazifesinin Kur’an okumaya eşlik etmek mi yoksa susmak mı olduğunu lütfen belirtir misiniz? Bir insan mescitte bazı müstehap namazları yüksek sesle kılarken orada bulunan diğer insanların vazifesi susmak mıdır, değil midir? Örneğin Gufeyle namazı esnasında Hamd’tan sonra Yunusiye zikri yüksek sesle söylenmektedir. Bu durumda diğerlerinin susmaları mı gerekmektedir? Kendileri ayeti okuyabilirler mi veyahut kendi zikirleriyle meşgul olabilirler mi? Ayrıca Kur’an’ın radyo ve televizyondan veya banttan yayınlandığı durumlarda İslamî vazifenin ne olduğunu lütfen belirtir misiniz?
Kısa Cevap

Kur’an okumanın adaplarından birisi, manasını anlamada dikkat ve özen göstermek için Kur’an ayetlerine kulak vermektir. Ayetin zahiri bu hükmün genel ve kuşatıcı olduğunu yansıtmaktadır. Ama değişik rivayetler ve âlimlerin görüş birliğinden anlaşıldığı üzere bu hüküm genel anlamda müstehap bir hükümdür. Kur’an’ın okunduğu her yer ve durumda diğer insanların Kur’an’a saygı göstererek susması, can kulağıyla dinlemesi, Allah’ın mesajını işitmesi ve yaşamında ondan ilham alması en güzel olanıdır. Çünkü Kur’an sadece okunan bir kitap değildir. Anlama, idrak etme ve sonra da amel etme kitabıdır da. Elbette Kur’an okuma meclislerinde ayetleri birlikte okumak ve okuyan şâhısa eşlik etmek Kur’an’a saygı göstermek ile çelişmez, aksine bu Kur’an’a saygı göstermenin ideal bir numunesidir. Karinin okumasına kulak vermemiz ve bir söz söylememiz gereken tek yer, karinin cemaat imamı olduğu yerdir. Bu durumda imama tabi olma babından tabi olan kimsenin susması ve imamın okumasına kulak vermesi farzdır.

Ayrıntılı Cevap

Kur’an-ı Mecid, Kur’an okumanın adaplarından birisini şöyle dile getirmektedir: “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.”[1] Bazı müfessirler, İbn. Abbas’ın bu ayetin nüzul sebebi hakkında söylediği sözü göz önünde bulundurarak şöyle demişlerdir: Müslümanlar başlangıçta namazdayken bazen sohbet ediyorlardı ve bazen yeni birisi namaza başlarken diğerlerinden kaç rekât namaz kıldınız diye sormaktaydı ve onlar da şu kadar diye cevap verirdi. Bunun üzerine ayet nazil oldu ve onları bu işten men etti. Aynı şekilde Zöhri’den de şöyle nakledilmiştir: Peygamber (s.a.a) Kur’an okuduğunda Ensar’dan bir şahıs onunla birlikte yüksek sesle Kur’an okuyordu. Bunun üzerine ayet nazil oldu ve bu işi yasakladı. Ayetin zahiri, bu hükmün genel ve kuşatıcı olduğunu ve belirli bir duruma özgü olmadığını yansıtmaktadır. Ama âlimlerin görüş birliğine ek olarak İslam önderlerinden nakledilen değişik rivayetler bunun genel anlamda müstehap bir hüküm olduğunu göstermektedir. Yani bir insanın Kur’an okuduğu her yer ve halde diğer insanların Kur’an’a saygı duyarak susması, can kulağıyla dinlemesi ve yaşamında ondan ilham alması en güzel ve müstehap olanıdır; zira Kur’an sadece bir okuma kitabı değildir. Anlama, idrak etme ve amel kitabıdır da aynı zamanda. Bu müstehap hüküm o kadar vurgulanmıştır ki bazı rivayetlerde kendisinden farz diye söz edilmiştir. İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen bir hadiste şöyle okumaktayız: “Namaz ve namaz dışında Kur’an duyduğunda susman ve dinlemen farzdır. Yanında Kur’an okunduğunda susmak ve dinlemek gerekir.”[2] Hatta bazı rivayetlerden istifade edildiği üzere cemaat imamı namaz kılarken başka bir fert Kur’an’dan bir ayet okursa, müstehap olan onun ayeti sonlandırması için imamın susması ve sonra namazı sürdürmesidir. Nitekim İmam Sadık’tan şöyle nakledilmiştir: İmam Ali (a.s) sabah namazını kılıyordu, İbn Kuva (yüreğinde kin bulunan bir münafık) İmamın arkasında namazla meşguldü ve aniden şu ayeti okudu: “Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.” Bu ayeti okumaktan maksadı, Ali’ye (a.s) “Sıffin” meydanında hakemliği kabul etmesinden dolayı kinayeli bir şekilde muhtemelen itiraz etmekti. Ama bununla birlikte İmam Ali (a.s) Kur’an’a duyduğu saygıdan ötürü kendisinin ayeti bitirmesi için sustu. Sonra Hz. Ali (a.s) namaz kıraatine döndü. İbn. Kuva bu işi ikinci defa tekrar etti ve İmam tekrar sustu. Üçüncü defa tekrar etti ve Ali (a.s) tekrar Kur’an’a duyduğu saygı nedeniyle sustu ve sonra ise şu ayeti okudu: “Sabret. Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler” (ayet, ilahi elem verici bir cezanın münafık ve imansız fertleri beklediğine ve onlar karşısında tahammül ve direnç gösterilmesi gerektiğine işaret etmektedir). En sonunda İmam sureyi tamamladı ve rükua gitti.[3] Bu konuların bütününden Kur’an ayetleri işitildiğinde susmanın ve dinlemenin çok güzel bir davranış olduğu ama genel anlamıyla farz olmadığı anlaşılmaktadır. İcma ve rivayetlere ek olarak “umulur ki merhamet edilirsiniz” cümlesi de bu hükmün müstehap oluşuna bir işaret olabilir. Bu ilahi hükmün farz hale geldiği tek yer cemaat namazıdır; imama tabi olan cemaat imamın kıraatini duyduğunda susmalı ve ona kulak vermelidir. Hatta bir grup fakih bu ayetin cemaatin Hamd ve sureyi okumaması gerektiğinin delili olduğunu belirtmiştir. Böyle bir mecliste Kur’an okunurken susmanın emredilmesi, insanın Kur’an ayetlerine dikkat etmesi içindir.[4] O halde eğer bir mecliste Kur’an okunursa ve diğer tarafta da birkaç şahıs kendi işleriyle ilgili sohbet etmeyle meşgul olursa ve Kur’an’a aldırmazlarsa, bu ayet susup Kur’an ayetlerine kulak vermeniz en iyisidir diye kendilerine hitap eder. Ama bir mecliste aynı anda Kur’an okunuyorsa ve hepsi Kur’an karisiyse ve diğer şahıslar da susuyorlarsa veya bir şahıs öğrenmek için kariyle birlikte Kur’an okuyorsa, bu gibi şeyler Kur’an’a saygı duymakla çelişmez. Aksine Kur’an’a saygı duymanın en güzel örneği sayılır. Elbette Kur’an okunurken susmanın iyiliği bağlamında yayının naklen veya banttan olması arasında herhangi bir fark yoktur. Lakin banttan yayında secde ayetleri duyulduğunda bazı taklit mercileri secde etmeyi farz bilmemektedir.[5] Elbette secdeyi yerine getirmek sakıncasızdır.



[1] Araf, 204, وَ إِذا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَ أَنْصِتُوا لَعَلَّکُمْ تُرْحَمُونَ

[2] Tefsir-i Burhan, c. 2, s. 57, یجب الانصات للقرآن فى الصلاة و فى غیرها و اذا قرء عندک القرآن وجب علیک الانصات و الاستماع

[3] Tefsir-i Burhan, c. 2, s. 56.

[4] Tefsir-i Numune, c. 7, s. 71.

[5] Tevzihü’l-Mesail, (el-Mahşi lil-İmam Humeyni), c. 1, s. 593,mesele. 1096, Eğer insan Kur’an okuma niyeti olmayan birinden secde ayetini duyarsa veya gramofon gibi bir şeyden secde ayetini işitirse, secde etmesi gerekmez. Lakin insan sesini (naklen) ileten bir aygıttan duyarsa, secde etmesi farz olur.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar